“AKP, kamuda işe yarar ne kadar personel varsa ihraç etti. Devlet boş bir çuval gibi halkın ayakları dibine yığılmış durumda. Yeni yönetim, ya kifayetsiz ve fanatik AKP kadrolarına mahkum olacak ya da nitelikli personeli göreve çağıracak.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun KHK’lılar çıkışı konunun tekrar gündeme gelmesini sağladı. Bunu bile başlı başına bir kazanım olarak görüyorum. Ancak toplum ve siyasetteki lehe gelişmeler çok daha ileri boyutta. Kemal Bey o rüzgarı gördü ve siyasi bir konumlanma içine girdi. Elbette kimi CHP’li yetkililerin son beş yıldaki çıkışları ve cümlenin sonundaki istisna haklı bir tepki doğurdu. Kılıçdaroğlu’nun cümlesi şöyle: “Kanun Hükmünde Kararnamelerle işine son verilen, ekmeği elinden alınan herkesi görevine iade edeceğim. Yeter ki teröre bulaşmasın.”
Öncelikle şunu söylemek gerekiyor: Recep Tayyip Erdoğan sonrasında kim işbaşına gelirse gelsin aynı kararı vermek zorunda. AKP, kamuda işe yarar ne kadar personel varsa ihraç etti. Devlet boş bir çuval gibi halkın ayakları dibine yığılmış durumda. Yeni yönetim, ya kifayetsiz ve fanatik AKP kadrolarına mahkum olacak ya da nitelikli personeli göreve çağıracak. Önceki dönemlerde de partiler yandaş semirtti, kadroları arpalık olarak kullandı; ancak bunun belli limitleri vardı. Kamu bürokrasisini ayakta tutacak oranda kaliteli personel istihdamından vazgeçmediler. Başarının olmazsa olmazıydı… AKP’liler seçim kazanmış bir parti değil, ülkeyi ele geçirmiş işgalci psikolojisiyle yağmaya giriştikleri için böylesi akılcı yaklaşımları olmadı. Sürüye saldıran kurt gibi yiyemediklerini de boğup bıraktılar. Biraz kafası çalışan her lider, enkazı niteliksiz ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a biatlı kadrolarla kaldıramayacağını bilir.
İkinci önemli konu KHK’lıların seçim sonuçlarına doğrudan yapacağı etkiyi hiç kimse görmezden gelemez. AKP teşkilatları, kamudaki soykırımın bir handikap olarak karşılarına dikildiğinin farkında. Anayasa Mahkemesi’nin yakın zamanda verdiği iptal kararı da bu konuda yeni gelişmelerin habercisi gibi. 4 bin 464 kişiyi kapsayan ve 7086 sayılı kanuna dönüşen KHK ile yapılan ihraçların Anayasa’ya aykırı olduğuna hükmetti. AYM, suç tespitinin Milli Güvenlik Kurulu eliyle değil sadece mahkeme kararıyla olabileceğini ortaya koydu. Normal hukuk devletinde benzer bütün KHK’ların hükümsüz hale gelmesi gerekirken Erdoğan Rejimi direniyor. Fakat seçim sathı mailine girildiğinde söz konusu kararı da gerekçe göstererek AKP bile adım atabilir. Hatırlayın muhalefet partilerinin asgari ücret teklifi, iktidarın onlara yakın bir vaatte bulunmasıyla sonuçlanmıştı.
Erdoğan, en kötü ihtimalle OHAL Komisyonundaki eleği gevşetebilir ya da komisyon kararı sonrası gidilen idari yargıda yumuşama sağlanabilir. Bu adım, AİHM karşısında düştükleri zor duruma da faydası olur ve yine zaman kazanabilirler. AKP’nin dahi yumuşama ihtimalinin belirdiği bir konuda muhalefet daha cesur adımlar atabilir ve atmalı.
Gelelim “teröre bulaşmama” şartına… Muhalefete avantaj sağlayacak her adımı başlamadan bitirmek için AKP’nin isimli isimsiz trolleri kampanya yapıyor. KHK konusunda da böyle olacak ve oluyor. Kılıçdaroğlu, o ataklara karşı önleyici bir duvar olarak söz konusu istisnayı zikrediyor. KHK’lıların tepkisi ve endişesi haklı, lakin fazla abartmamak gerekir. Zira AKP yargısının terörist damgasının KHK’lardan bir farkı yok. Aynı amaç ve aynı hukuksuzluk. AİHM kararlarına filan dahi gitmeye gerek yok, yürürlükteki ceza kanununa göre karar verilse zaten bütün cezaevlerinin boşalması gerekir. Ayrıca o mahkemeleri baz alacak olsak en başta CHP’nin Enis Berberoğlu’nu ihraç etmesi ve vekilliğinin düşürülmesi gerekir. Erdoğan Rejiminin mahkemelerine göre Berberoğlu da bir terörist!
Özgür Özel türü CHP’lilerin güce ve kazanana göre tavır alacaklarını ve eski nobranlıklarını sürdüremeyeceklerini varsayıyorum. KHK’lıları kabul edip, onları aşağılayan ve hatta “talimatla hamile kalıyorlar” gibi saçmalıklara prim veren Özel’den dolayı şüpheli ve mesafeli yaklaşılması doğal. Bu handikapı yönetmek ve partideki Erdoğan hukukuyla uyumlu damarı yola getirmek de Kemal Bey’in liderlik kapasitesiyle alakalı. Yapamayacaksa zaten diğer konularla ilgili de beklentiye girmek abes olur.
Sözün özü: Kılıçdaroğlu’nun çıkışı bir lütuf değil siyasi bir gereklilik hatta mecburiyet. KHK’lılar olmadan seçim kazanamaz, kazansa da ülkeyi yönetemezler.
Bülent Korucu / TR724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***