Son yıllarda Doğu Akdeniz’in değişen jeopolitiğinde ana aktör olmak için çaba harcayan Türkiye’nin Kıbrıs politikasında da değişiklikler dikkat çekiyor.
Özellikle 2017 yılında İsviçre’nin Crans Montana kasabasında yürütülen görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması sonrası Ankara, siyasi eşitliği temel alan iki bölgeli iki toplumlu federasyonu temel alan geleneksel Kıbrıs politikası yerine iki devletli bir Kıbrıs temelinde bir perspektifi öne çıkarıyor.
Son iki yıldır başta Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu olmak üzere hükümet yetkililerinin Kıbrıs’a yaptığı ziyaretler ve KKTC liderlerinin Türkiye’ye yaptığı ziyaretlerin arttığı da gözleniyor.
Erdoğan’ın yoğun KKTC programı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Kıbrıs Barış Harekatı’nın 47. yıldönümü törenleri kapsamında beraberindeki heyetle adaya adeta ‘‘çıkarma’’ yapmaya hazırlanıyor. Beraberinde AKP Merkez Yönetim Kurulu üyeleri ve milletvekilleriyle 19 Temmuz’da Lefkoşa’ya gidecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, önce KKTC Meclisi’ne hitap edecek akşam da KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile birlikte şöhretler karmasının yapacağı maçın başlama vuruşunu yapacak.
Harekatın 47. yıldönümü olan 20 Temmuz’da ise Erdoğan’ın, akıbeti tüm dünya tarafından merakla izlenen hayalet şehir Maraş’a gitmesi bekleniyor. Ziyaret sırasında Maraş’taki Vakıflar Camii ve Millet Bahçesi’nin açılışı da yapılacak.
Erdoğan’dan Pazartesi günü Lefkoşa’da vereceği müjde ne olacak?
Bugün Ayasofya’da Cuma namazını kıldıktan sonra gazetecilere açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı, KKTC parlamentosunda yapacağı konuşmada ‘‘müjde’’ vereceğini söyledi.
Erdoğan, ‘‘Geniş bir heyetle kuzey Kıbrıs seyahatini gerçekleştireceğiz. Müjdesini orada parlamentoda vermek istiyorum şimdi verirsem yanlış olur. Güzel bir adımımız var. Ön çalışmalarını bitirdik. Gerek adaya gerekse dünya barışının tesisi için mesajlarımız olacak. Gerek (KKTC Cumhurbaşkanı) Ersin (Tatar) Bey’in gerek şahsımın mesajları var’’ dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamasından sonra sözünü ettiği müjdenin ne olacağı tartışılıyor.
Her ne kadar KKTC Başbakan Yardımcısı, ‘‘Türkiye, Kıbrıs’taki B planının detaylarını dünyaya ilan edecek. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yeniden dengelerin kurulduğu bir ortam olacak. Geri dönüşü olmayan şeyler bekliyoruz. Yeniden Doğuş Partisi olarak başkanlık sistemi olarak monte edeceğiz. KKTC’nin ismi ve anayasayı değiştirmek kaydıyla başkanlık sistemine geçiş Kıbrıs Türk Devleti formülü üzerinde arkadaşlarımız çalışıyor’’ diyerek KKTC’nin isminin değiştirilmesi ihtimali üzerinde dursa çoğunluk Cumhurbaşkanı’nın Maraş’ın statüsüyle ilgili değerlendirmeler yapacağı görüşünde.
Önceki yıllarda KKTC’de dışişleri ile ekonomi ve enerji bakanlıkları yapan CTP milletvekili Özdil Nami de o görüşte.
VOA Türkçe’nin ulaştığı Nami, ‘‘Sayın Erdoğan’ın ‘müjde’sinin daha çok Maraş’la ilgili bir konu olacağını tahmin ediyorum. Maraş’ın askeri statüsünün kaldırılarak sivil idareye verilmesi mümkün olabilir. Eğer Maraş’la ilgili böyle bir adım atılırsa Rumlar’ın mal iadesi, tazminat ya da takas için müracaatları mümkün hale gelir. Zaten bu konu dünyanın gündeminde. Türkiye’nin Maraş’la ilgili bir adım atması bekleniyor. Zira hem Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin ‘Maraş yasal sahibi ve sakinleri dışında yerleşime açılamaz’ kararı var hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin beklentisi var. Türkiye, bu açılımla bir taşla iki kuş vurmuş olur. Hem askeri bölgeyi KKTC’nin fiili kullanımına açar ve ekonomiyi canlandırır hem de uluslararası boyutta hamle yapar’’ dedi.
CTP milletvekili Türkiye’de başkanlık sistemine geçilmesinden sonra KKTC’de dile getirilen başkanlık sistemi için önce parlamentoda üçte iki çoğunluk sağlanması ardından da referandumda çoğunluk elde edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Devletinin isminin değiştirilmesinin de aynı prosedüre tabi olduğuna işaret eden Özdil Nami, bu nedenle Pazartesi günkü konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bu konuda bir çıkış beklemediğini ifade etti.
Prof. Sözen: ‘‘Türkiye, Maraş’ta belli bölgeleri kamu arazilerini açarak misille yapabilir’’
Yıllardır Kıbrıs sorunu üzerine çalışan Doğu Akdeniz Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Profesör Ahmet Sözen de Erdoğan’ın müjdesinin Maraş’la ilgili olacağı düşüncesinde.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Sözen, ‘‘Türkiye, Maraş’ta belli bölgeleri kamu arazilerini açarak misille yapabilir. Neye karşı misilleme? Öncelikle Kıbrıs Rumları’nın gerçek anlamda siyasi eşitliğe dayanan federal çözümüne kabullenmede gösterdiği isteksizliğe. Bildiğiniz gibi KKTC’nin kabul ettiği Annan Planı adanın güneyinde reddedildi ve 2017’de 3 garantör ülke masadayken masayı terk eden taraf Anastasiadis ve Kıbrıslı Rumlar oldu. Ayrıca Kıbrıslı Rumlar adanın hidrokarbon kaynakları ile ilgili Kıbrıslı Türkler’le işbirliğine yanaşmadan trk taraflı hareket ediyor. Bütün bunlarda olumsuz davranan Rum Kesimi’ne karşı misillemedir Maraş’la ilgili alınacak tutum. Askeri bölge statüsü kalkarsa KKTC yönetimi altında Maraş’ın açılması söz konusu olabilir. Taşınmaz mal komisyonu devreye girer’’ dedi.
‘‘Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek’’
Peki artık iki devletli bir formülü savunan Türkiye, Maraş meselesinin dışında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından KKTC parlamentosunda Kıbrıs’ta iki devletli çözümden başkasının mümkün olamayacağını dünyaya ilan edebilir mi?
Sözen şöyle konuştu: ‘‘Ben Türkiye’nin bu politikayı ‘söylemde’ benimsediği kanısındayım. ‘Bu izlenen yeni politika ile gerçekten geleneksel Türk dış politikasından radikal bir kopuş söz konusu olabilir mi? Bu başka bir stratejinin parçası mı?’ Türkçe’deki bir atasözü bence durumu gayet iyi anlatıyor, ‘ölümü gösterip sıtmaya razı etmek’. Önümüzdeki aylarda Türkiye bugün çok ciddi problemler yaşadığı ABD ve AB ile ilişkilerini normalleştirebilirse bir ‘modus vivendi’ söz konusu olur. Tam da bu nedenle ben Türkiye’nin bugün ‘söylemde’ izlediği politikadan ‘iki devleti iki toplumlu federasyon’a dönebileceğini düşünebiliyorum. 1997 Lüksemburg Zirvesi’nde de Türkiye dönemin dışişleri bakanı İsmail Cem’in ağzından AB’yi Kıbrıs’ta yerleşik parametreleri berhava etmekle eleştirdikten sonra 1999’da konjonktür değişince iki bölgeli iki toplumlu formüle geri dönmüştü. Türkiye, bugün de Doğu Akdeniz’deki izolasyondan kurtulup daha geniş paydaş olarak oyunda yer alırsa esneyebileceğini düşünüyorum. Bunlar olmazsa bugünkü söylemlerinden esneyebileceğini düşünmüyorum. Ama bununla birlikte iki eşit egemen devletli çözümün sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum.’’
‘‘Doğu Akdeniz’de gambot diplomasisi ile el yükseltiyor’’
Profesör Sözen, Türkiye’nin Kıbrıs’taki yeni politikasını da küresel ve bölgesel dengelerle birlikte okumak gerektiğini söylüyor.
VOA Türkçe’ye konuşan Doğu Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi, ‘‘Son 10 yıldır dünyayı kasıp kavuran popülist bir siyaset var. Amerika’da Trump, Brexit, Türkiye, Macaristan, Polonya gibi ülkelerde bu akım öne çıktı ve ABD ile geleneksel müttefikleri arasındaki ilişkiyi epey bir hırpaladı. Avrupa ile Amerika arasında yarık açıldı, bir uyuşmazlık belirdi. Böyle bir dönemde ABD’nin göreceli olarak düşüşü yine göreceli olarak Çin ve Rusya’nın yükselişini görüyoruz. Bütün bunlar yeni güç dengelerini ortaya çıkardı. İngiltere’nin AB’den çıkışı ile bir boşluk yaratıldı. Fransa’nın da bu bağlamda özellikle Doğu Akdeniz’de öne çıkması raslantısal değil. Türkiye’de bu yeni güç konfigürasyonunda yer alıyor ve Doğu Akdeniz’de gambot diplomasisi ile el yükseltiyor’’ dedi.
Ana muhalefet partisi CTP neden Erdoğan’ın parlamentodaki konuşmasına katılmayacak?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Pazartesi günü KKTC Meclisi’nde yapacağı konuşmaya ana muhalefetteki, KKTC’nin ikinci cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın partisi Cumhuriyetçi Türk Partisi ve KKTC’nin dördüncü cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın partisi- oplumcu Demokrasi Partisi katılmayacak.
CTP milletvekili Özdil Nami, parti meclisinin verdiği kararının birçok gerekçesi olduğunu söylüyor.
Nami, ‘‘Dörtlü hükümetin bozulmasından başlayan bir süreç nedeniyle Kıbrıslı Türkler birkaç tane ciddi endişe taşıyor. Sol partiler de bunun tercümanı oluyor. Birincisi Kıbrıs konusunda girilen yeni yol ve BM zemininin terk edileceğinin açıklanması. Bildiğiniz gibi federasyon çözümünden vazgeçildiğini doğrudan Ankara tarafından açıklandı. Bununla ‘karar verici Kıbrıslı Türkler değil Ankara karar verir’ denmiş oldu ki buna karşı bir tepki var. Daha sonra biliyorsunuz dini eğitimi ile ilgili gündem oluştu. Yüksek mahkemenin verdiği karar ile ilgili Sayın Erdoğan ‘Laiklik anlayışı onların anladığı gibi değildir ve Kuzey Kıbrıs bir Fransa değildir’ dedi. Türkiye’deki iktidarı eleştiren Kıbrıslı Türk gazetecilerin Türkiye’ye girişleri yasaklandı. Biliyorsunuz cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale de edildi. Bunlar yetmemiş gibi UBP (iktidardaki Ulusal Birlik Partisi) kurultayına müdahaleler söz konusu. Bütün bunlara çok ciddi tepki var’’ dedi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***