HABER YORUM | MUHSİN AHMET KARABAY
Gelecek Partisi Kurucu Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile suç örgütü lideri Sedat Peker arasında çok ciddi bir ortak yön bulunuyor. Biri siyasi lider, öteki suç örgütü lideri “Nasıl böyle bir ortak yön olabilir?” demeyin. Davutoğlu ile Peker’in ortak yönünü ayrıntıları ile anlatacağım.
Ahmet Davutoğlu, Türk siyasi hareketinin en tipik simalarından biri olarak politika sahnesinde. Üstelik bir süredir, AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla Recep Tayyip Erdoğan’a karşı en sivri muhalefeti yapan isim konumunda.
Davutoğlu ile Peker’in ortak yönü ilk aklınıza gelen nokta değil. Evet ikisi de dün Erdoğan ile kol kola hareket ettiler. İkisi de bugün en sert mücadeleyi veriyor. Bu ortak yön de önemli ama kastettiğim bu değil.
Öyle, iktidar kanadından haksız olarak yöneltilen eleştiriyi de gündeme getirmeyeceğim. “Erdoğan olmazsa olmazdı” yaklaşımı içinde olmayacağım.
Öyle, Erdoğan Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına doludizgin götürürken senin elin papatya falı mı açıyordu diye bir soru aklımın ucundan bile geçmeyecek.
Öyle, siyasete 10. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından davet edilip, sonra çokça kullanılan tabirle “Gül’e ihanet edip güçlü gördüğü Erdoğan’ın yanında saf tuttu” tarzındaki iddiaları da ayrıntılandırmayacağım.
DAVUTOĞLU’NA SORMAYACAĞIM SORULAR
Öyle, Davutoğlu’nun altından Başbakanlık ve AK Parti Genel Başkanlığı koltuğu çekildiğinde, “Kimseye sitem, öfke, kırgınlık taşımıyorum. Hakkımı helal ediyorum,” dedikten sonra çıkıp kirli defterleri niçin açtığını da sormayacağım.
Öyle istifasında kendi isteğinden başka faktörlerin rol oynadığının altını çizip, “Cumhurbaşkanımızla son nefesime kadar vefa ilişkisini sürdüreceğim. Cumhurbaşkanının ailesi benim ailemdir. Aday olmayacağım ama AK Parti neferi olarak mücadelemi sürdüreceğim” dedikten sonra niçin sözünden döndüğünü da gündeme getirmeyeceğim.
Yukarıda saydıklarımı gerçekten gündeme getirmek istemiyorum. Ama Sayın Davutoğlu’nun 5 Mayıs 2016’da istifa ettiğinden bu yana beynimi kurcalayan bir soru vardı. Bu soru zaman içinde küllenmişti.
Sedat Peker’in itiraf videolarından sonra o soru beynimi yeniden kemirmeye başladı. Erdoğan’ın eski yol arkadaşı Sedat Peker, kendisi açısından bu ayrılığın sebebini açıkladı. Başta Süleyman Soylu olmak üzere tepedeki isimlerle yoldaşlıklarının nasıl bittiğini ortaya koydu.
Sedat Peker’in gerekçe olarak gösterdiği detaylara inanabilir, ya da “Böyle şey mi olur?” diye saçma bulabilirsiniz. Peker, “Benim evde olmadığım bilinmesine rağmen güvenlik güçleri evi aramaya kadın polis olmadan geldiler”, “Kız çocuklarımın üzerine silah doğrulttular” açıklamaları belki beni ikna etmiş olsa bile size inandırıcı gelmeyebilir.
Sedat Peker, düşman kardeşler olmasını böyle izah ediyor.
Ne var ki Sayın Ahmet Davutoğlu, 2016’da iki koltuğu birden bırakıp giderken toplumu inandıracak bir sebep ortaya koymamıştı. İşin garibi, o tarihten bu yana bir açıklamada da bulunmadı.
Benim gibi siyaseti takip eden meraklılar, Davutoğlu’nun iki koltuğu bırakıp neden gittiğini kendi araştırmalarımızla öğrenme imkanına kavuşabildik.
Davutoğlu’nun Damat Berat Albayrak’ın ağabeyi Serhat’a bağlı olduğu söylenen ve Pelikan Grubu denen kesimin hazırladığı komplo sonucu ayağının altından halının çekildiğini öğrendik. Üstelik Davutoğlu, Pelikancıların komplosu iddialarını yalanlamadı.
Eğer, Pelikancılar komplo kurmamış olsa idi Davutoğlu, AK Partililerin adının karıştığı öne sürülen yolsuzluk ve hırsızlıkları görmezden gelmeye devam edecek miydi, etmeyecek miydi?
Peki çok safiyane bir soru: 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının ardından Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması ile boşalttığı koltuklara oturan Sayın Davutoğlu’nun, rüşvet ve yolsuzluk çarkının bir yerlerinde olmadığına benim kadar saf olanlar bile inanabilir mi?
Diyelim ki Davutoğlu, şahıs olarak kendisi rüşvet ve yolsuzluk batağına bulaşmadı. Sadece, o tür alengirli işlerin içinde olanlara, “Siz ne yapıyorsanız yapın, ben kendi işimi yapacağım” demiş olsun.
Bu tavır, bugün dillendirdiği kirli işler suçlamasından Sayın Davutoğlu’nu ne kadar temiz tutabilir?
Emniyet güçleri Sedat Peker’in evine kadın polis alıp gitse ve küçük kızlarının üzerine silah doğrultmamış olsa idi, biz iki aydır ağzımız açık dinlediğimiz kirli ilişkiler yumağını öğrenememiş olacaktık. Sedat Peker de “cebindeki dönüş bileti” ile Türkiye’ye geleceği günü beklemiş olacaktı.
Sonuçta Sedat Peker, hiçbir şey olmamış gibi “aileden biri ve suç ortağı” olmaya devam edecekti.
Peki, Pelikan Grubu Davutoğlu’na operasyon çekmese idi Davutoğlu da aynı çarkın içinde olmaya devem etmeyecek miydi?
Bu kadar çirkefliğin ortaya dökülmesine sebep oldukları için Sedat Peker’in evine giden polislere şükran mı duymalıyız acaba? Davutoğlu’nun anlattığı rezaletleri sergilettiği için de Pelikan Grubuna müteşekkir mi olmalıyız?
Siyaset garip bir platform. En ustasını bile çırak çıkarabiliyor.