Hırs, haset, bencillik, şöhret gibi kötü duygulardan ve dünyevi beklentilerden kurtulur, kazanacağı iç huzur ile olaylar karşısında daha dayanıklı hale gelir.
-Etrafta gördüğü olaylara bakarak hür iradesi ile bunları düzenleyen birinin olduğuna inanır.
-İnsani değerlerin gelişmesinde rolü olan dinini hür iradesi ile seçer.
-Allah’a borcunu ödeyip iç huzuruna kavuşmak için hür iradesi ile ibadete koşar.
-Hür iradesi ile her şeyin sahibinden yardım ister ihtiyaçlarını onun desteği ile gidermeye çalışır.
-Kendisini bağlayan hürriyetini sınırlandıran şöhret-makam-para-rahata düşkünlük gibi kayıtlardan kurtulur.
-Allah’tan korkan kula kulluktan ve güç yetiremediği benzeri birçok korkulardan korunabilir.
Bu yüzden en güçlü sahabeler bile düşman karşısında direnmekte zorlandıkları zaman efendimizin arkasına sığınmışlardır. O ölümle burun burun gelindiği savaşın en zor anlarında güçlü inancıyla “ben Onun elçisiyim” diyerek etrafına ümit aşılamıştır.
Dini-ahlaki değerlerle gelen sınırlar; kötü duyguların esaretinden koruyup toplumsal huzuru sağlamak içindir.
Hayvani hislerinin esareti altında her şeyi dilediği gibi yapmak isteyen insanlar hayvanlar arasında bile bunun mümkün olmadığını görmezden gelmektedir. Çünkü vahşi hayvanlar kendisi için çizdiği sınırlar içinde dolaşır oraya başkasının girmesine izin vermezler. İradeleri olmasa da aralarındaki dayanışmayı korumak için yardımlaşma içgüdüsü ile hareket ederler.
Onlardan daha yüksek donanıma sahip insanların toplumsal huzurun korunması için kendi hürriyetinden bir miktar fedakârlık yapması asgari kurallara uymak zorunda olması doğaldır. Etik-ahlaki değerlere uyma bir hürriyet tahdidi değildir. Aksine toplum içinde yaşamanın gereği olarak herkesin hür iradesi ile yapacağı olumlu davranışlar bütünüdür.
Allah’a gerçekten kul olmuş birisi nefsin istek ve arzularına uymaktan uzak kalabilir, böylece kendisini başkalarına muhtaç edecek tüm aşağılayıcı kulluklardan kurtulabilir. Kulluğu, yani ilahi güç karşısında boyun eğmeyi gururuna yediremeyen biri ise farkına varmadan etrafındaki birçok şeyin kulu kölesi olur.
-Hırsı onu alıp bir yere sürükler.
-Şehvet duygusuna kendini kaptırır, en pespaye şeylerin peşinden gider.
-Haram helal duygusunu kaybeder nereden geldiğine bakmadan mal mülk edinmeye başlar.
-Elde ettiği makamını korumak kazandığı imkânları kaybetmemek için rahatsız edici kirli işleri bulaşır.
-Bulunduğu konumunu istismar eder, başkasının elindekini gasp etmede kullanır.
-Haset duygusuyla köpürür, faydalı hizmetleri bile engellemeye çalışır.
Haset duygusu en çok sahibine zarar verir,
Bu duyguya kendini kaptırmış birinin içinde kin ve düşmanlık tohumları semirmeye başlar. Hayır yolunda koşturan, insanları Allah’la buluşturmaya çalışanları bile çekemez, onların yaptıkları faydalı hizmetleri engellemek için her kötülüğü yapar.
Bu durumdaki insanlar muhataplarına zarar vermeye onların elindekini gasp etmeye çalışırken kendilerine zarar verdiklerinin farkında bile değillerdir. Başarılarını kıskandıkları insanlar yüzünden iç dünyalarında fırtınalar kopar, iyiliklerini hasetle eritip yok ederler.
Şöhret hissine kendini kaptırmış biri hep alkış ve takdir bekler.
Bunu elde etmek için yapmacık yol ve yöntemlere başvurur, basit bir faaliyeti olsa onu duyurmak için farklı yollar dener. En küçük bir başarıdan sonra herkesin kendini alkışlamasını onu takdir etmesini bekler, takdir görmeden iş yapmaz, alkışlandığında zevkten kedini kaybeder.
Allah’a kulluğun zevkine ermeyen insanlar rahatın-hırsın-korkunun-paranın-çıkarın kölesi olur.
Allah’a kulluğu insan onuruna yakışmayan bir davranış gibi gördükleri, hürriyeti hiçbir şeye bağlı olmamak gibi algıladıkları için ona başkaldırırken en basit yaratıklar karşısında el pençe divan dururlar. Böyleleri hiçbir şeyden tatmin olmaz hep daha fazlasını sahip olmak için başkasının el eteğini öpmek zorunda kalırlar.
İlahi güce karşı aczini itiraf etmekle elde edecekleri zevkten mahrum kaldıkları için bu ihtiyaçlarını maddi varlıklardan beklerler. Hırs ve tutkularının peşinde bir yaşam sürer, bazen cansız varlıklardan, tabii olaylardan bile destek görmeyi umarlar. Yağmur yağması için dua edenleri aşağılarken, kendileri bağladığı bezler ve diktiği mumlarla yatırlardan makam-güç sahibi aciz insanlardan medet umarlar. Allah’a kulluktan kaçanlar farkına varmadan ihtiyaç duydukları her şeye kul olur mahlûkata yüzsuyu döker birçoğunu adeta mabut edinirler.
İnsan iradesini doğru yerde kullanmalı, kendisi gibi sınırlı varlıklara el açıp hedefini daraltmamalıdır.
İnsan hayatını kendisi gibi zayıf varlıkların arkasına takılarak geçireceğine, onur ve şerefini koruyarak daha büyük hedeflere ulaşmak için bedeni hazların esaretinden sıyrılıp dünyevi bazı hazlardan kendini uzak tutmalıdır. Görevini yaptıktan sonra gücünün yetmediği yerde tüm bunları vermeye kudreti yetecek bir zata dönüp ondan destek beklemelidir.
Şu anda önde görünenlere sahip oldukları güçten dolayı boyun eğmemeli, onların verecekleri zarardan korkup insani davranışları terk edecek yanlışlara girmemelidir. Gerçek özgürlüğün varlıklara temennadan vazgeçme ile olacağını düşünmeli ve ilahi güçten başak kimseden korkup hayatını zindana çevirmemelidir. İlahi güç karşısında her şeyin geçici olduğunu ondan başka kimsenin kalıcı olmadığını unutmamalı, mevcut konumlarına aldanarak insanlara karşı tavrını değiştirmemeli, dilenci durumuna düşmemelidir.
Bugün hiçbir yerde sınırsız hürriyet anlayışına göre yönetimin karşılığı yoktur.
Mutlak hürriyet, insanın her istediğini dilediği gibi yapması şeklindeki bir özgürlük anlayışı ancak ormanda tek başına yaşayan varlıklara mahsustur, onlar bile çevre şartlarıyla belirlenen sınırlara uymak zorundadır. Bu yüzden toplum içinde yaşayan biri bulunduğu yere göre bazı hürriyetlerinin elinden alınacağını kabullenmelidir.
Toplumsal kabulü ve ahret kazancını artırmak isteyen insanlar kendi iradelerini ortaya koyup bazı hürriyetlerinden vazgeçerler, bu sayede kötü duygularının esaretinden korunabilirler. Bunu yapamayanlar bulaşacakları kirli ilişkiler sonucunda ağır bedel ödemek zorunda kalır.
Bir disipline bağlı olmadan her şeyi serbestçe yapabileceklerine inanan insanlar bazen kapitalizmden bazen komünizmden medet beklemiş ancak hiçbirinde istedikleri hürriyeti elde edememiştir.
-Hayvani hislerini tatmin etmek için komünizme sarılanların mülkiyet hakkı teşebbüs hürriyeti elinden alınmıştır.
-Teşebbüs hürriyeti, din ve vicdan özgürlüğü için kapitalizme yönelenler, toplum huzuru için konulmuş sınırlandırıcı kurallara uymak zorunda kalmıştır.
-Adının önünde demokratik cumhuriyet yazan komünist bloğu ülkelerinin çoğu bugün en katı kuralların uygulandığı diktatörlüklerdir.
Tehditlere karşı koymak için her ülkede kendine özgü bir hukuk anlayışı ve dinin-neslin-canın-malın-aklın korunması için alınmış tedbirler ve hürriyeti sınırlandıracak hükümler bulunmaktadır. En demokratik toplumlarda bile hürriyetin sınırları başkasının hürriyetinin başladığı yerde biter.
Bazıları her türlü suçu özgürce işleyebileceği ortam ararken başkasının hürriyetini yok saymaktadır.
Birçok diktatörlükte olduğu gibi bugün Türkiye’de:
-Muhaliflerin kişisel hürriyet kapsamında yaptığı en masum faaliyetler suç olarak gösterilmektedir.
-Memurlar kanunların verdiği görevi yaptıkları, suçlu takip edip kuralları uyguladıkları için ceza almaktadır.
-Emri veren komutanlar korunurken öğrenciler emri dinledikleri için müebbet hapisle cezalandırılmaktadır.
-Güçlüler için hırsızlık kişisel hürriyet gibi gösterilirken kurallara uyup hırsızı yakalayanlar tutuklanmaktadır.
-Tüm ihalelerin yandaşlara dağıtılması iktidarın özgürlük alanı gibi görülürken, karşı çıkanlar suçlanmaktadır.
-Yetkililer özgürce eroin-insan-silah kaçakçılığı suçu işlerken, muhaliflerin sosyal medyada paylaşımlarında suç unsuru aranmaktadır.
-Rantı yüksek devlet arazileri ve kişisel mülkler iktidar ortaklarınca çalınırken, görevliler aracılık yapmaktadır.
-Ülkenin tüm kaynakları şahıslar üzerine geçirilirken devlet birimleri hırsızların işini kolaylaştırmaktadır.
Mevcut iktidar elde ettiği güçle fazilet duygusun kaybetmiş, ahlaki sınır tanımadan her şeyi yapabileceğine inanmaktadır. Kendileri hürriyeti tepe tepe kullanırken başkasının yaşam dâhil her hakkına tecavüz etmektedir.
*Fethullah Gülen Hocaefendinin “Vesâyetten Kurtulma ve Gerçek Hürriyet” isimli yazısından faydalanılarak hazırlanmıştır.