Türkiye’nin Avrupa Konseyi çatısı altında İstanbul Sözleşmesi’nden resmen ayrılmasına sayılı günler kalmasına karşın, “şiddete karşı ortak sözümüzdür, vazgeçmeyeceğiz” diyen kadın örgütleri, Danıştay’a yürütmeyi durdurma kararı alması için çağrı yapıyor.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TBMM’nin kabul ettiği uluslararası anlaşma niteliğindeki İstanbul Sözleşmesi’nden 20 Mart tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararı’yla Türkiye Cumhuriyeti’nin imzasını geri çekmesine karşı kararı eleştiren kesimlerce “mücadeleye devam” mesajı veriliyor.
Avrupa Konseyi bünyesinde imzalanmış İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi ayrılığı 1 Temmuz itibariyle gerçekleşecek. Ancak kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi’nin sunduğu yaklaşım ve tanıdığı haklardan vazgeçilmeyeceği yönündeki tepki devam ediyor.
Erdoğan’ın ve iktidar partisi AKP’nin kararı savunmak için ileri sürdüğü “İstanbul Sözleşmesi’nin aile yapısını zedelemesi ve LBGT-İ eğilimi içerdiği” iddiaları da tepkiyle karşılanıyor. İstanbul Sözleşmesi’nin “eşitlik” temelinde imzacı devletlere vatandaşları arasında ayrım yapmaksızın temel hak ve özgürlükleri korumayla birlikte şiddeti önleme sorumluluğu verdiği vurgulanıyor.
Bu arada CHP, HDP, DEVA, İyi Parti gibi siyasi partiler ve kadın hak örgütleri tarafından 20 Mart tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararı aleyhine pek çok başvuru olmasına rağmen Danıştay’ın sessizliği de tepkiye neden oluyor. Danıştay 10. Dairesi, Erdoğan’ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilinmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararı’yla ilgili “acilen yürütmeyi durdurma” talepli başvurular konusunda halen değerlendirmede bulunmadı. Kadın hak örgütleri ise, Avrupa Konseyi açısından Erdoğan’ın aldığı karar ile Türkiye Cumhuriyeti’nin imzasını geri çekmesini onaylaması için henüz yedi gün varken acilen Danıştay’ın süreci durdurması çağrısında bulunuyor.
Cumhurbaşkanlığı 1 Temmuz’u mu bekliyor?
Cumhurbaşkanlığı kararı aleyhine bireysel başvuruculardan birisi olan Avukat Özlem Tekşen, VOA Türkçe’ye değerlendirmesinde, “Maalesef Danıştay 10. Dairesi, ‘ivedilik’ talepli bulunması ve ‘yaşam hakkı ihlali’ boyutu nedeniyle davalı irade yani Cumhurbaşkanlığı’nın savunmasını beklemeksizin yürütmeyi durdurma kararı alabilirdi. Ancak tüm başvurular hakkında sadece dosya birleştirme kararı aldı ve davalı irade olarak Cumhurbaşkanlığı’ndan yazılı savunma istedi” dedi.
Danıştay’a Cumhurbaşkanlığı’nın yazılı savunma sunma süresini ise sonuna kadar kullanma eğiliminde olduğunu düşündüğünü söyleyen Tekşen, “Ne yazık ki Cumhurbaşkanlığı’nın da Danıştay 10. Dairesi’ne savunmasını sunması için son gün 1 Temmuz ve o gün itibariyle Avrupa Konseyi nezninde de süre sona eriyor. Danıştay ise, en azından yürütmeyi durdurma kararı verebilirdi ancak yaptığımız başvurulardaki ivedilik dikkate alınmamış görünüyor” bilgisini verdi.
“Danıştay’ın sessizliği hayra alamet değil”
Kadın Koalisyonu Koordinatörü İlknur Üstün de, VOA Türkçe’ye açıklamasında, “Kadın Koalisyonu’nda yürüttüğümüz kampanyada şimdi Danıştay’ın ses çıkarması yönünde, bu yanlış karar karşısında aslında yargı güvenebileceğimiz tek unsur olmalıydı ama şu ana kadar çıt çıkmış değil. Bu yürütmeyi durdurması gerekiyordu. Ayrımcılığı önlemek amaçlı bir karar olarak yürütmeyi durdurmalıydı. Sessizlik hayra alamet değil ama umalım ki güçlü bir ses versin kararıyla. İstanbul Sözleşmesi’nin halen yürürlükte olduğunu kabul edeceğiz. Böyle bir tutum kadınları gözden çıkarmak demektir. Güçsüzün güçlü karşısındaki dayanaklarını elinden alıyor demektir. Sembolik olarak sizi ölüme terk etme hali olduğunu düşünüyoruz” dedi.
İlknur Üstün, İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye’de 2014 yılında yürürlüğe girdiğini ancak uygulanması sağlanamazken belirli kesimlerce negatif anlamda gündeme taşındığını ve sonunda 20 Mart’ta bunun Cumhurbaşkanlığı kararına dönüştüğünü aktardı.
Cumhurbaşkanlığı’nın yanlış kararından geri dönmesini beklediklerini vurgulayan Üstün, “İstanbul Sözleşmesi, kadınlar açısından tek başına yaşam hakkıyla sınırlı değil ev içi şiddete işaret ederken, şiddetin kaynağı olarak eşitsizliği göstererek, bunun giderilmesi için vurgu yapılması sözleşmenin ülkede ayrımcılığın sonlandırılması için iyi bir yol haritasıydı. Türkiye için toplumsal açık bir yol haritası sunuyordu. Kadınlar hakları için yıllardır mücadele ediyor, bu geri çekme kararı uygulandığı için bizler bundan vazgeçeceğiz anlamına gelmiyor” sözleriyle tepkisini dile getirdi.
“LGBT-İ savıyla birileri şiddete uğrayabilir mi, deniliyor”
İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili iktidarca savunulmakta olan LGBT-İ eğilimini desteklediği savını kesinlikle reddettiklerini belirten Üstün, “İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili bu iddia, ‘Bu ülkede bazı insanlar şiddete maruz bırakılabilir, bazıları korunabilir’ denilmesi anlamına geliyor. Sözleşme açıkça ‘Hiç kimse, hiçbir koşulda şiddete uğramamalı ve devlet bunu önlemek için tüm gücünü kullanmalı’ diyor ve devleti sorumlu tutuyor. Şimdi böyle bir iddia ile ‘LGBT-İ eksenli olarak bazı insanlar şiddeti hak ediyor mu?’ demek isteniyor, Böyle bir gerekçe bu anlamıyla kabul edilemez. Sözleşme, şiddeti doğru tanımlıyor çünkü meseleyi sadece yoksulluk, cahillik değil eşitsizlik olarak öne çıkarıyor. Devletlerce neler yapılabileceğini söylüyor. Bu sözleşme şiddeti durdurmak için ortak sözümüz diyoruz” diye konuştu.
Bu aşamada Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı kararıyla hükümet İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararı alsa da illerde belediye başkanlıkları gibi mekanizmalarla sözleşmenin uygulanmasına çalışacaklarını açıklayan Üstün, “Kadın Koalisyonu’nda her ilden videoları yayınlıyoruz, o videolarda ilgili milletvekili, belediye başkanı, oda başkanları Sözleşme’yi uygulama sözü veriyor. Merkezi hükümet yetki ve sorumluluk anlarıyla ilgili kısımları formüle etmek gerekse de belediyelerce en azından sorumluluk alınmasına karar verilmesi gerekiyor. Elbette illerde sorumluluklar alınması ise, Cumhurbaşkanı ve merkezi hükümetin sorumluluğunu azaltmaz” açıklaması yaptı.
EŞİK: “Yarın Ankara’da Danıştay önündeyiz”
Bu arada Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) de, yazılı açıklamasıyla yarın Ankara’da Danıştay önünde yargıya acilen yürütmeyi durdurma çağrısı yapılacağını duyurdu.
EŞİK’ten yapılan açıklamada, “İstanbul Sözleşmesi, kadınların can güvenliği ve şiddetsiz bir hayat hakkı için kritik önemde bir hukuki belgedir. Danıştay 1 Temmuz’dan önce derhal yürütmeyi durdurma kararı vermelidir. 1 Temmuz’da Türkiye, İstanbul Sözleşme’den çıktıktan sonra karar verilmesinin bir anlamı olmayacaktır. EŞİK gönüllüleri 24 Haziran Perşembe günü saat 11:00’de Ankara’da Danıştay binasının önünde bir basın açıklaması düzenleyecektir. Açıklamanın ardından Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının yürütmesini derhal durdurması ve anayasal dayanaktan yoksun ve hukuken yok hükmündeki Cumhurbaşkanı kararlarını iptali için ek dilekçe verecektir” bilgisi verildi.