Kanal İstanbul’a tepkiler ve itirazlar sürerken, bugün yapılan törenle projenin geçiş noktasında yer alan Sazlıdere köprüsünün temeli atıldı. Kanal İstanbul projesi için ise henüz ihaleye çıkılmadı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kanal İstanbul’a başlıyoruz ve yapacağız” diyerek ilan ettiği Kuzey Marmara Otoyolu Başakşehir-Bahçeşehir-Nakkaş kesiminin temeli bugün atıldı.
İhalesi 2020’de yapılan ve Sazlıdere üzerinden geçecek olan yol, projenin geçiş noktasında yapılacak ilk köprü olma niteliği taşıyor.
“Çılgın Proje”
Kanal İstanbul ilk kez 2011 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan tarafından “Çılgın Proje” olarak gündeme getirildi.
İstanbul Boğazı’na alternatif bir geçiş güzergahı olarak planlanan proje için İmar Kanunu’nda değişiklik yapıldı.
Projeyle Karadeniz ve Marmara Denizi’ni birbirine bağlayacak, İstanbul Boğazı’na paralel, 45 kilometre uzunluğunda, 400 metre genişliğinde ve 20,75 metre derinliğinde yapay bir su yolu oluşturulması planlanıyor. Ancak proje sadece su yolundan oluşmuyor. Kıyı yapıları, yat limanları, konteyner limanları ve lojistik merkezler, denizden alan kazanımı, dip taraması ve beton santralleri yapımı da projenin bir parçası.
Projenin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu, tüm tepkilere rağmen Ocak 2020’de onaylandı.
Neden itiraz ediliyor?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “en büyük hayalim” dediği, muhalefetin ise “İstanbul’a ihanet” olarak gördüğü proje, yaklaşık 10 yıldır tartışmaların odağında.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidara gelmeleri halinde Kanal İstanbul projelerini durduracaklarını söylüyor. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Kanal İstanbul projesinin “ihanet ve soygun planı” olduğunu savunurken; İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “beton kanal” olarak adlandırdıkları projeyi “cinayet” olarak değerlendiriyor.
Siyasi muhalefetin yanı sıra Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) öncülüğündeki sivil toplum kuruluşları ve çevre örgütleri de projeye karşı çıkıyor.
En çok tartışılan konu başlıklarından biri, projenin ekolojiye vereceği zarar. ÇED raporuna göre proje alanının yüzde 52’si tarım alanı. İBB’nin Kanal İstanbul Çalıştayı raporuna göre ise kanalın geçeceği alanda toplam 200 bin ağaç kesilecek, 136 milyon metrekare tarım alanı, 13 milyon metrekare de mera alanı yok olacak.
Proje alanının yarısından fazlasının tarım alanı olduğunu vurgulayan TEMA Vakfı “Ancak tarım arazisi kaybı sadece kanalın geçtiği güzergâhtaki tarım arazileri ile sınırlı kalmayarak kanal çevresinde oluşacak yapılaşmalar nedeniyle çok daha vahim boyutlara ulaşabilir” uyarısı yapıyor.
Yapılma gerekçesi
Kanal İstanbul’un en temel yapılma gerekçesi olarak ise İstanbul Boğazı’ndaki gemi trafiği gösteriliyor. Yıllar geçtikte gemi sayılarının ve bununla birlikte Boğaz’da kaza riskinin artacağı savunuluyor.
ÇED raporunda günümüzde 50 bin dolayında olan trafik yükünün 2070’li yıllarda 86 bin dolayına ulaşacağı tahmini yer alıyor.
Sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesi ise resmi istatistiklere göre boğaz trafiğinde 2007 ila 2019 yılları arasında yüzde 27 azalma gözlendiğine dikkat çekerek buna karşı çıkıyor.
2006-2017 yılları arasında İstanbul Boğazı’ndan yıllık ortalama 48 bin 953 deniz aracı geçerken, bu dönemde kaza gerçekleşme oranı binde 4 oldu.
Montrö tartışmaları
Kanal İstanbul projesiyle birlikte Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin geleceğine ilişkin tartışmalar da gündeme geldi. Kanal’ın sözleşmeyi baypas edeceği ileri sürüldü.
Söz konusu tartışmalar, Erdoğan’ın, Kanal İstanbul ile Türkiye’nin bu uluslararası sözleşme dışında bir alternatife kavuşacağına yönelik açıklamalarıyla başladı. Erdoğan, Aralık 2019’da, “Montrö Anlaşması Türkiye’ye ne kazandırmıştır ne kaybettirmiştir? Bunu hiç düşündünüz mü” demişti.
Sözleşme’nin tartışmaya açılmasının yol açacağı sorunlar, Ocak 2020’de 126 emekli büyükelçinin; Nisan ayında ise 104 emekli amiralin yayınladığı bildirilerle medyaya yansıdı.
Arazi satışları
Projeyle ilgili tartışılan bir başka konu da bölgedeki arazilerin hızla yükselen fiyatları ve sürekli el değiştirmesi.
Küçükçekmece Gölü, Sazlıdere ve Terkos Barajlarının doğusunu takip eden güzergâhta yer alacak su kanalının her iki kenarında, Yenişehir olarak isimlendirilen yeni bir yerleşim alanı kurulacak.
Proje ÇED onayı almadan önce Türkiye, Ortadoğu, Avrupa ve Uzakdoğu’dan pek çok yatırımcı bölgeden arazi satın almaya başladı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin elde ettiği verilere göre 2018 itibarı ile bölgede yaklaşık 101 bin kişiye ait 164 bin tapu bulunuyor. Proje alanında 9 yılda toplamda 26.7 milyon metrekareyi bulan arsa el değiştirdi.
Bölgede en büyük alana sahip altı yatırımcının üçü ise Arap yarımadasından. Suudi Arabistanlı yatırımcılar Sulaiman Al Muhaidib’in 99 bin, Ahmed Humaid Matar Altayer’in 79 bin metrekarenin üzerinde yatırımı var. Kuveytli yatırımcılara ait olan Shurak Al Ajdad Gayrimenkul ise 125 bin metrekarelik araziye sahip.
Çevre Mühendisleri Odası’ndan Selahattin Beyaz’a göre ise projenin asıl kazananı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) olacak. TOKİ’ye bağlı Emlak Konut GYO’nun bölgede daha önce açıklanan 33 projesi bulunuyor.
Projenin maliyeti
Yap işlet devret modeliyle yapılması öngörülen proje için henüz ihale süreci başlatılmadı. Projenin maliyetinin ise artan kurların ve enflasyonun etkisiyle sürekli yükseldiği görülüyor.
Ulaştırma Bakanlığı tarafından hazırlatılan fizibilite raporuna göre 7 yılda yapılması planlanan projenin toplam yatırım maliyeti 21 milyar doları geçiyor. Bunun 4 milyar doları aşan kısmını kesilecek enerji hatları ve altyapı sistemlerini ifade eden deplasman giderleri oluşturuyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, dün akşam katıldığı canlı yayında, bir yılı hazırlık, beş yılı yapım olmak üzere altı yılda projenin tamamlanmasını öngördüklerini söyledi.
Kanal İstanbul Projesi’ne ait Çevre Düzeni, Nazım İmar ve Uygulama İmar Planları’na TMMOB’un ve İBB’nin açtığı davalar sürüyor. Bunun yanı sıra, Kanal İstanbul’un yapımına itiraz için düzenlenen kampanya ile 100 binden fazla dilekçe verildi.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – PELİN ÜNKER