Grup Toplantısı’nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Gelin Meclis’te araştırılsın olmadı bizler adalet ve demokrasiye inanlar büyük bir kurul oluşturalım. Bunun dünyada örnekleri var. Bir tür Russel Mahkemeleri kuralım” dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Sedat Peker isimli şahıs anlatıyor, ifşaatlar. Konuşanlar da anlatılanları doğruluyor. Bunun karşısında itham edilenler susuyor. Karşımızdaki denklem ifşaat, ikrar, itiraf denklemidir. İfşaatlar sadece kuru iftiralar değil. Her birinin isim ve kurum olarak karşılığı var.”
“Susanların çevresinin giderek genişlediğini görüyoruz. En başta iktidar susuyor. İddialar karşısında suskunluk ikrardır, yani bu iddiaları kabul ediyorlar.”
“Bu suskunluk sadece iktidar çevrelerinde kalmıyor. Ne yazık ki muhalefet saflarında da olayları küçültmeye, iddiaları sıradanlaştırmaya çalışan yaklaşımlar var. HDP bu suskunluk paktını asla tanımayacak.”
“İlla savcıları beklemek zorunda değiliz, bizler araştıralım bizler peşine düşelim. Bu toplumda demokratlar, adalet isteyenler böyle bir şeyi birlikte yapabilir. Bunu başarırsak şimdi ortalıkta vatan-millet hamasetiyle caka satanlar, HDP’ye, demokrasiye saldıranlar neler yapmışlar göreceksiniz. Korkunç bir suçlular düzeni kurulmuş, bu düzeni ayakta tutan şey suç ortaklığıdır.”
“Hakimler ve Savcılar Kurulu’ndan açıklama bekliyoruz. İddialarla ilgili ne yaptınız?”
Sancar, şunları söyledi:
10 Haziran’da Halkların Demokratik Kongresi’nin 11. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştirdik. HDK, HDP’nin yeşerip filizlendiği, boy verdiği topraktır. Orası bizim toprağımızdır. HDP de o toprakta büyüyen ağaçtır. O nedenle HDK’nin bizim için önemi çok büyüktür.
Ortak demokratik mücadelenin inşa edebileceği yer HDK’dir
Bugün bu önemin bizler için daha da büyüdüğünü söylememiz gerekiyor. Mücadele yollarının birlikte tartışıldığı, demokratik dönüşümü ve yeni yaşamı toplumun gündemine taşıyabileceğimiz mekanizmalara her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Bunun da en önemli yeri, mekanı ve ortak demokratik mücadelenin inşa edebileceği yer HDK’dir. O yüzden bizler de önümüzdeki dönemlerde HDK’nin bu zeminini güçlendirmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Yeni seçilen yönetime, eşsözcüler başta olmak üzere emek veren bütün arkadaşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum, hepsine başarılar diliyorum. Başarılı olacaklarından da zerre kuşku duymuyorum.
15-16 Haziran işçi direnişinin mirasını sahipleniyoruz
Bugün bir başka önemli olayın da yıl dönümü; 15 – 16 Haziran İşçi Direnişinin, o görkemli direnişin , 51’inci yıl dönümü. 1970’te 15 – 16 Haziran’da büyük bir işçi direnişine tanık oldu bu ülke ve tarih. İşte bu büyük işçi direnişinin bıraktığı kararlılık ve örgütlü mücadele mirası, bugünün karanlık ve mafyatik tablosunda Türkiye halklarına ve emekçilerine ışık saçmaya devam ediyor. Biz bu mirasın sahibiyiz, bu mirası sahipleniyoruz ve bu yol hepimizin ortak yoludur. 15 – 16 Haziran Büyük İşçi Direnişini buradan selamlıyorum, hepimizin yolunu aydınlatan bir meşale olarak görülmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyorum.
Karşımızdaki denklem ifşaat, itiraf ve ikrar denklemidir
Güç birliği ve mücadele ortaklığı, içinden geçtiğimiz bu dönemde hayati önemdedir, bunu her seferinde vurguluyoruz. Her seferinde sebeplerini de anlatmaya çalışıyoruz. Bunu yapmaya devam edeceğiz, çünkü çıkışın ve kurtuluşun yolu buradan geçiyor. Ancak buradan yürüyerek bu karanlık dönemi geride bırakabiliriz. Bu bozuk, talancı, yalan ve sömürü düzenini ancak bu yolla değiştirebiliriz. Ortaya saçılan ifşaatları görüyorsunuz. Sedat Peker isimli şahıs anlatıyor da anlatıyor. Bunun karşısında ismi geçenler, itham edilenler ne yapıyorlar? Susuyorlar. Öyle bir denklem oluştu ki, konuşanlar da bu ifşaatları doğruluyorlar. Yani her bir açıklama itirafa dönüşüyor. Karşımızdaki denklem ifşaat, itiraf ve ikrar denklemidir. Buradan bakarsak daha iyi anlayabiliriz, Türkiye’de güçler dizilişinin nasıl gerçekleştiğini. Kimin nerede durduğunu ancak bu denklemden çözebiliriz.
İktidar iddialar karşısında susuyor, suskunluk ikrardır
İfşaatlar, sadece kuru iddialar değildir. Her birinin dış dünyada, geçmişte ve günümüzde isim ve olay olarak karşılığı vardır. Birileri ilk başta cevap yetiştirmek istedi, konuşmaya çabaladılar ama yaptıkları her açıklama, kurdukları her cümle suçlarını itiraf etmekten başka bir sonuç doğurmadı, başka bir anlama gelmedi. Şimdi susuyorlar. Şimdi susanların çevresinin de giderek genişlediğini görmeliyiz. Buna da özel dikkat sarfetmeliyiz. En başta iktidar susuyor. Genel geçer cümleler kuruyorlar. Susuyorlar, itiraflar karşısında suskunluk ikrardır. Yani bu iddiaları kabul ediyorlar. Halk deyişlerinin yüzyıllara, bazen daha uzun geçmişe dayanan bir geçmişi vardır, halk deyişleri tecrübelerden doğmuştur. Sükut çoğu zaman ikrardan gelir. İktidar susuyorsa bu ağır vahim iddialar karşısında, en tepeden, küçük ortaktan aşağıya doğru en alt kademeye kadar susuyorsa bunları kabul ediyordur, üstleniyor. Üstlenip ne yapıyor ? Onu da konuşacağız. Üstlenmesine karşı biz ne yapacağız? Onu da konuşacağız, anlatacağız.
Suskunluk paktını kim kiminle oluşturuyorsa oluştursun HDP susmayacak
Fakat bu suskunluk sadece iktidar çevreleriyle sınırlı kalmıyor ne yazık ki muhalefet saflarında da benzer bir tutum görüyoruz. Olayları küçültmeye, iddiaları sıradanlaştırmaya çalışan yaklaşımlara tanık oluyoruz. Bu ülkede belki de birilerinin aklından bir suskunluk paktı yaratmak geçiyor olabilir. Yani ‘gelin hep birlikte susalım ve bu dönemi böylece idare ederek geçelim’ gibi bir niyet ve arayış varsa buradan uyarıyoruz; HDP susmayacak. Kim susarsa sussun böyle bir suskunluk paktını, sessizlik mutabakatını kim kiminle oluşturursa oluştursun HDP hakikatleri söylemeye devam edecek. Bu suskunluk paktını asla tanımayacak.
Tek bir kişi haykırsa o ses çığ gibi büyür, HDP o haykırışı yapacaktır
Ne diyor AKP Genel Başkanı? “Bizim bunları konuşarak kaybedecek vaktimiz yok” diyor. Başkaları da buna ‘aile içi mesele’ muamelesi yapmaya çalışıyorlar. İkisinin de çıktığı yer aşağı yukarı aynı kapı. Bunun Türkiye’ye, Türkiye’nin bugünü ve geleceğine geçmişteki adalet ihtiyacına zararı büyük olur. O nedenle böyle bir niyet varsa bir çevrede, başka gruplarda, muhalefet partilerinde, bundan şimdiden vazgeçsinler. Çünkü tek bir kişi bile böyle karanlık bir ortamda hakikati haykırmaya devam ederse o ses çığ gibi büyür. İşte o haykırışı HDP yapacaktır ve bu haykırışı çığ gibi büyütecektir.
Devlet-mafya-siyaset içiçeliğini palazlandırırken maşallah bolca zamanınız vardı
Evet AKP Genel Başkanı diyor ki “bizim bu işlerle kaybedecek zamanımız yok”. Peki devlet-mafya-siyaset içiçeliğini palazlandırırken, örgütlerken, birlikte iş yaparken maşallah bolca zamanınız vardı. Suçlar ortaya çıkmaya başlayınca “bunlarla kaybedecek zamanımız yok”. Öyle mi? Yok, o kadar basit değil bu mesele. Ortaya saçılanlar ve her gün yeni itiraf ve ikrarlarla doğrulanan şeyler basit şeyler değil. İçlerinde ağır insanlık suçları korkunç talan, soygun ve halkın ekmeğini gasp etme var. O yüzden bizim buna ayıracak zamanımız çok. Zamanımızın çoğunu da buna ayıracağız. Mücadelemizin temel hedefi de zaten bu kan, talan ve yalan düzenini değiştirmektir. Bununla uğraşmayan kimse bu kan, talan ve yalan düzeninin bir tek vidasını bile sökemez. Biz bu makinayı çalışamaz hale getireceğiz.
Savcılar harekete geçmiyor sizin korkunuzdan, bu kadar mı yitirdiniz utanç duygusunu
Ortada büyük bir suç yapılanması var. İktidar ortaklığı da bir suçlular ittifakına dönüşmüş durumda. Her konuda muhalefete ve demokratik çevrelere hakaretler yağdıran iktidarın ortakları, büyüğü, küçüğü bu konuda susmayı tercih ediyorlar ya da bir cümle ile geçiştirme çabası içine giriyorlar. Bu suçluluğun itirafı olduğu kadar ayıptır da. Hadi diyelim mahkemeler elinizde, savcılar sizin korkunuzdan harekete geçmiyor. Peki hiç utanma da mı kalmadı? Bu kadar mı yitirdiniz utanç duygusunu.
Halkın özgürlük ve demokratik gelecek umuduna sahip çıkacağız
Bu iktidarın savaş açtığı temel şey halkın ekmeği, aşı, geleceği, barışı, özgürlüğü ve refahıdır. Bunu nasıl yapıyor? Bunu halkın ahlakına ve toplumun vicdanına saldırarak yapıyor. Hafızasını gasp etmeye çalışarak yapıyor. Ahlakı çökertir, vicdanları köreltir ve hafızayı gasp ederse hesap vermekten kurtulacağını sanıyorlar. Biz de diyoruz ki hayır. Kim ne yaparsa yapsın, başka muhalefet partileri ya da Türkiye’deki başka güçler ne yaparsa yapsın biz halkın işine, aşına, ekmeğine, barışına, özgürlüğüne ve demokratik gelecek umuduna sahip çıkacağız. Ahlakına, vicdanına, hafızasına yönelen bu saldırılara karşı dimdik ve kararlılıkla duracağız.
HDP’yi televizyonlarda linç edenlerin milyon euroları ceplerine indirdiği ortaya çıktı
Bu iktidar her sıkıştığında çeşitli yollarla kamuoyunun dikkatini dağıtmaya, gündemi değiştirmeye ve bu şekilde yolunu temizleyip devam etmeye çalışıyor. Hemen bir olay ortaya atıldığında suçlu olduklarını ve büyük kirli işler yaptıklarını gösteren herhangi bir gelişme olduğunda hemen ‘hain’ edebiyatına ve iç düşman propagandasına sarılıyorlar. Yıllardır bunu bizim üzerimizden yapıyorlar, HDP üzerinden yapıyorlar, Kürt halkı üzerinden yapıyorlar. HDP ile birlikte yürüyen halklar ve demokrasi güçleri üzerinden yapıyorlar. Bizi öne sürüyor, sofraya koyuyorlar ve diğer meselelerin de konuşulmasını da engelleyecek psikolojik savaşı büyütüyorlar. Medyalarıyla yapıyorlar. Biliyorsunuz Demek ki bir yandan bunu yaparken öte yandan da milyon euroları ceplerine indiriyorlardı, o kirli ilişkiler ağının sürmesi için.
Gelin bu kirli düzeni Meclis’te araştıralım, olmadı bizler araştıralım
İşte budur anlatmaya çalıştığımız; HDP bu ülkenin vicdanıdır, HDP bu ülkenin barış, refah ve özgürlük geleceğidir. Bunu engellemek için de öyle bir kirli ilişkiler düzeni oluşturmuşlar ki gazetecisi bile 10 milyon eurodan aşağısına iş yapmıyor. Bunlar şimdilik ortaya saçılanlar. Gerçekler ortaya çıktıkça göreceksiniz, o televizyonlarda konuşanların ve onları konuşturanların çok büyük çoğunluğu, lütfen başkaları üzerine alınmasın, bu kirli düzenden beslenenlerdir. Araştırılsın, gelin Meclis’te araştıralım. Olmadı, bizler adalet ve demokrasiye inananlar, büyük bir kurul oluşturalım, komisyon kuralım. Dünyada bunun örnekleri var. Hep birlikte yapalım;, emek meslek örgütleri, hak örgütleri, yurttaş inisiyatifleri olarak bir tür Russell Mahkemesi kuralım. Bunlar geçmişte var. İlla savcıları beklemek zorunda değiliz. İlla parlamentoda çoğunluğun sahibi iktidarın insafına bırakacak değiliz. Bizler araştıralım, bizler peşine düşelim. Adına ister hakikat komisyonu deyin ister vicdan mahkemesi deyin, ne derseniz deyin. Ama toplumda demokratlar ve adaleti isteyenler olarak bunu başarabiliriz.
Bu düzeni ayakta tutan temel şey suç ortaklığıdır
Böyle bir şeyi birlikte yapabiliriz, bunu yapabilirsek şimdi ortalıkta ‘vatan-millet’ hamaseti ile caka satanlar, her fırsatta HDP’ye, demokratlara ve Kürt halkına saldıranlar neler neler yapmışlar, bizler ortaya çıkacağız. Çıkardıkça da göreceksiniz; bugünü ve geleceği gasp etmek için korkunç bir suçlular düzeni kurulmuş. Bu düzeni ayakta tutan şey ne ideolojidir ne de siyasettir. Bu düzeni ayakta tutan temel şey; suç ortaklığıdır. İşte o suça ortak oldunuz mu, savcı da peşinize düşmez, mahkemelerde de yargılanmazsınız. Ama öyle büyük rantlar paylaşılmış ve öyle büyük suçlar işlenmiş ki buna karşı duranları susturmak bu düzenin devamı için en önemli şart.
Kobanî Davasında yargılananlara minnet duygularımızı iletiyorum
İşte onun için arkadaşlarımız yargılanıyor, onun için partimize kapatma davası açılıyor. ‘Kobanî Davası’ adı altında yürütülen sefalet davası devam ediyor. Oradaki bütün arkadaşlarıma onurlu duruşları ve inançlı yürüyüşleri için buradan sadece selam yollamıyorum, minnetlerimi de iletiyorum. Var olun sağ olun bu onuru taşıdığınız için, bu kirli düzene aman vermediğiniz için, bu kirli düzenin tetikçilerinin ve sahiplerinin tehditlerine boyun eğmediğiniz için, hakikati her şart altında savunduğunuz için. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak; hepinize gönül dolusu selamlarımızı ve minnet duygularımızı iletiyorum.
128 milyarın hesabını soracağımız gibi 128 milyar suçunuzun da hesabının peşindeyiz
Suçlar çok fazla. Dediğim gibi bir kuruluş kursak ve toplasak ortaya çıkan suçları, danışman arkadaşlar bir rakam verdiler ama çok vicdanlı davranmışlar, 128’i bulur dediler. Belki 128 milyarı değil ama 128 binleri bulur. İşledikleri suçlar ve bağlantılı diğer işler 128 milyarı da bulur. 128 milyar doların hesabını soracağımız gibi bu 128 milyar suçunuzun da hesabının peşindeyiz ve asla bundan vazgeçmeyeceğiz. Kaçamayacaksınız ve bunların üstünü örtemeyeceksiniz. Bir toplumun ahlakını kökten yok etmeye kalkışanlar, vicdanını kökten köreltmeye kalkanlar ve hafızasını gasp etmeye çalışanlar her zaman kaybettiler. Bu iktidar da kaybedecek. Bu iktidarla birlikte hareket edenler de kaybedecek. Bu iktidarın kaybetmemesi için meselelerinin etrafında dolanan ve sessizlik mutabakatına göz kırpan kim varsa onlar da kaybedecek. Ama biz kazanacağız; onurla direnenler ve inançla yürüyenler kazanacak.
Yargıdaki cesaretli insanlar vardır, güç bulsunlar bu oyunu bozsunlar
Ortalığa bu kadar suç dökülüyor, bu kadar ciddi iddialar ve bunları destekleyen pek çok olay var. Savcılar ve kurumlar harekete geçmiyor. Belki bunu talep etmek şaşırtıcı da gelebilir, “ne bekliyorsunuz savcılardan” denebilir, ama hayır, sayacağız tek tek. Vicdanlı insanlar varsa yargı içinde, ki inanıyorum vardır, güç bulsunlar, cesaret bulsunlar ya bu oyunu bozsunlar ya bu oyundan çekilsinler. Hakimler Savcılar Kurulu, yargıdaki bu bütün işleyişi yöneten kurul, bunun demokratik meşruiyeti olmadığını, iktidarın suçlarını örtmek için yargıyı dizayn ettiğini ve sopa olarak kullanmak adına her yola başvurduğunu söylüyoruz. Muhalefet partileri Meclis’te yapılan HSK üyeleri seçimlerinde gidip iktidarla uzlaştılar. Ne adına? 11 üyeden 3’ünü almak adına. Yani gene çoğunluk iktidarda olacak ama muhalefet de katkıda bulunmuş olacak. Eğer bu uzlaşmaya katılan muhalefet partileri yargıda ve toplumda yargı eliyle yaratılan bütün bu kirliliklerin peşine kararlılıkla düşmezlerse sırf o seçimde girdikleri bu uzlaşma yüzünden sorumluluk altında olacaklar.
Savcıların harekete geçmesi için yeterli şüphe vardır
Bunu bir kez daha hatırlatıp sorularıma geçeyim. Savcıların hakimlerin çantalarla valizlerle belki araba bagajlarıyla paralar aldığını iddia ediyor, isimler veriyor Sedat Peker. Bunlar da yeni değil. Yargı camiasının içine biraz giren, aranızda hukukçu arkadaşlarım da var, o dünyayı, o işleyişi bilen o kirli ağın uzun zamandır nasıl derinleştiğini ve yaygınlaştığını pek çok kişi ve olaydan öğrenmişlerdir. Elimizde somut belge olsa elbette açıklayacağız ama savcıların harekete geçmesi için yeterli şüphe zaten kafidir.
Bu hakimin dediklerini ihbar kabul etmeyecek misiniz?
Bir idari yargı hakimi boy boy resimler çektiriyor. Kimlerle? Davasını karara bağlayacağı büyük müteahhitlerle. Kaçak olduğu bilinen yapılara karşı açılmış davalarda esas kararı verecek adli birimin başındaki kişi. Neredesin HSK? Hiç mi bir önemi yok bunun? Hiç mi bunun araştırılma değeri yok? HSK da burada böyle sessiz kalmakla suç ortaklığı yapıyor. Çıkıp bu hakim zat “benim param aileden geliyor, asıl siz yargının içindeki yüzde 25’e bakın” diyor. Ne demiştik; bir denklem işliyor; ifşaat, ikrar ve itiraf. İfşaatlarda suçlanan kim varsa açıklama yaptığı anda aynı zamanda itirafta bulunuyor. Bizzat kendisi. Hadi Sedat Peker’in dediklerini geçin. Peki bu hakimin dedikleri ne? Bu hakimin dediklerine de kulak asmayacak mısınız, bunu bir ihbar olarak kabul etmeyecek misiniz. Yargı içinde en az yüzde 25 ne yapıyor? Çağırıp sordunuz mu bu sözü söyleyen hakime? Siz onu çağırmadınız diyelim, araştırma için bir şey başlattınız mı? İdari Yargıda karara bağlanan şeyler o korkunç paraların döndüğü ihaleler, şu şehirleri kentleri rant malzemesi ve metası haline getiren işlerdir.
HSK harekete geçmek zorundadır
Yaşadığımız kenti talan edenler, bugün yaşadığımız çevre felaketinin kaynağında bulunanlardır bunlar. Kanal İstanbul’un neden bu kadar ısrarla yapılmak istendiğini bilmiyor mu insanlar? Biliyor. Öyle büyük bir rant denizi ki Marmara Denizi’nden büyük. Gerçi Marmara Denizi’ni de çürüttüler. İşte bunların karara bağlandığı yerdir burası. Burayla ilgili kim nasıl bir iddia ortaya atmış olursa olsun HSK harekete geçmek zorundadır. Kaldı ki fotoğraflar var, doğum günü partileri bilmem neler. Sefahatten de vazgeçmiyorlar. Benim özellikle dikkat çekmek istediğim nokta şudur; öyle büyük bir arsızlık oluştu ki kimse kendini saklamak zorunda hissetmiyor. Yaptıkları kirli işi ve işledikleri suçu bir de reklam olarak kamuoyu ile paylaşıyor. Eğer bir ülkede hesap soran mekanizmalar, hesap peşinde olan topluluklar, halkar ve partiler olmazsa bu ülkenin geleceği yer arsızlığın tahakkümüdür. HSK tekrar söylüyoruz; açıklama bekliyoruz, bu iddialarla ilgili ne yaptınız? Şimdiye kadar bir şey yapmadıysanız ve yapmayacaksanız siz de şüphe ve zan altındasınız.
Şu paranın hesabını ver sonra gel bize laf söyle
Kara para aklamaktan aranan biri İçişleri Bakanı ile görüşüyor. Bence bu İçişleri Bakanlığı sözünü de değiştirmek lazım. Onu neden İçişleri Bakanı yaptılar anlamıyorum. Onun daha iyi bildiği iş galiba sigorta işi. Onu ‘sigorta işi bakanı’ yapsalardı çok daha iyi olurdu. O da açıklamalarda tutup sigorta işini ne kadar sevdiğini, o poliçelerin hışırtısını müzik sesi gibi dinlediğini söylemişti. O müzik sesi sadece ses değildir. Her bir yaprağın altında milyon dolarlar var. Bununla ilgili açıklama yapmadı ‘sigorta işleri bakanı’. İşi gücü yok efendim terör, HDP, Kürtler, beka. Şu paranın hesabını ver sonra gel bize laf söyle. Söyleyeceğin her lafın cevabını alırsın ama önce sen bu şirketi hangi yollarla bu kadar büyüttüğünü, şimdiki hacmini ve işinin ne olduğunu açıkla. Belki de o iddialar yalandır ama çık bir bilgi ver. Çık de ki “şu kadar para kazandım ama şu yollarla kazandım”. Ortaya koy dökümanları. Yapmadığı sürece ikrarda bulunmuş yani suçu kabul etmiş olur.
Her sözümüze her yazımıza tavrımıza soruşturma açıyorlar
Peki, İçişleri Bakanı gidip birileriyle görüşüyor, aranan kişilerle, “kaçın sizi alacaklar” diyor. Ama öbür taraftan da bir tweet atanın kapısına polis ordusu yığılıyor. Bizlerle ilgili onlarca soruşturma varmış öyle mi? Biz para mı çaldık? Sigorta poliçesinin hışırtısından milyonlar mı biriktirdik, kamu kaynaklarını mı talan ettik, halkın parasını mı çaldık, halka haksızlık mı yaptık? Hayır. Bizim yaptığımız şey; tam da böyle bir düzenin karşısında her türlü bedeli ödemeyi göze alarak dimdik durmaktır. O nedenle her sözümüze her yazımıza tavrımıza soruşturma açıyorlar. Şimdi konuşan ben olduğum için izninizle söyleyeyim; yok efendim hakkımda 41 – 42 soruşturma varmış.Ya utanın biraz 41 – 42 soruşturma var dediğiniz şey Eş Genel Başkan olduğumdan bu yana yaptığım her konuşmaya soruşturma açılmış, yaptığım her esnaf ziyaretine soruşturma açılmış. Bizim hakkımızdaki soruşturmalar bunlar. Sizin hakkınızdaki suçlamalar ise korkunç cinayetlere, cinayetleri saklamaya, halkı soymaya, milyon ve milyar dolarları götürmeye ilişkindir. Eğer bu ülkede savcılar buna sessiz kalırsa gelecekte çocuklarına bunları nasıl anlatacaklarını şimdiden düşünsünler.
Size bunları çocuklarınız, çocuklarınız arkadaşları soracak: O dönemde ne yaptın?
Geçmiş dikta dönemlerinde yaşananlarla ilgili bir kardeşiniz olarak akademide hasbelkader pek çok çalışma yaptım. Döneme ilişkin anılarda, dememelerde, romanlarda karşılaştığım en can alıcı soru şu olmuştur; Çocuk büyüyor ve soruyor ve öğreniyor ‘baba sen o dönemde yaptın, anne sen o dönemde neredeydin’ diye soruyor. Bununla ilgili Arjantin’de daha yeni yaşanan, anlatırsam zamanımızın yetmeyeceği o kadar yürek yakıcı ve uyarıcı örnekler var ki bunları ya bizden duyun dinleyin ya da okuyun öğrenin. Size bu soruları çocuklarınız soracak. Çocuklarınızın arkadaşları çocuklarınıza soracak ve onlar gelip bu soruları önünüze koyduğunda ne cevap vereceğinizi şimdiden düşünün. Ya vicdanınızın sesini dinleyin, çocuklarınıza vereceğiniz cevabı şimdiden hazırlayın ve cesur olun ya da bu çarkın bir parçası olun.
Bu zincirleme suç ortaklığında herkes herkes hakkında şantaj olarak kullanacağı malzemeleri, belgeleri toplamış
Daha neler gerekiyor ki yargı harekete geçsin? Nelere ihtiyaç var. Sedat Peker milletvekillerine çanta çanta para gönderdiğini söylüyor. Önce 10 bin dolardı, meğer 10 bin dolar küçük paraymış. Ortaya çıkmadığına ve açıklanmadığına göre bunu üstelik İçişleri Bakanı kendisi söylemesine rağmen hala ortada bir açıklama, araştırma ve soruşturma olmadığına göre milletvekilidir diyoruz. Değilse bile bununla ilgili bir araştırma yapılamaz mı? Yapılamıyor. Bunun temel nedeni de şu; herkes herkes hakkında şantaj olarak kullanabileceği malzemeyi, belgeleri toplamış. Suç düzeni böyledir, suçlular ittifakı üzerine kurulu iktidar böyledir. Çünkü gün gelecek devran dönecek, bunu en kıt zekalı olanlar bile bilir. Yarın devran döndüğünde kendini güvence altına koyacak bilgiyi, belgeyi bir kenara koyar. Üstüne giderlerse diğerine, o da diğerine, diğeri de diğerine, muhtemelen arşa uzanacaktır bu. Bu sessizliğin, bu yüzsüzlüğün temel sebeplerinden biri işte bu zincirleme suç ortaklığıdır. Kimse kimsenin üzerine gidemiyor.
Birbirlerini satacaklar ama mücadele olmadan bu suçlar normalleşecek, yüzsüzlük hakim olacak
Daha önceki konuşmamda söylemiştim; bir satış borsası açıldı. Türkiye’de bir sürü kirli borsa var. Herkes kimin kimi satacağını merakla bekliyor. İnanın Sedat Peker’in ifşaatlarını beklemiyorlar o kadar heyecanla. Onlar da sabah akşam oturup kalkıp acaba kimin elinde benimle ilgili ne var, satış sırası bana ne zaman gelecek diye düşünüyorlar. Birbirlerini satacaklar bunu biliyoruz. Biliyoruz ama birbirlerini satmalarının bu düzeni değiştirmeye yeteceğini düşünecek kadar da hayalci değiliz. Mücadele olmadan, ortak güçlü demokratik ittifak olmadan bu suçlar ortaya saçıldıkça ve bunlarla ilgili herhangi bir şey yapılmadıkça suç normalleşecek, yüzsüzlük hakim olacak, arsızlık bu sistemin tam adı olacak. Ne Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, ne de alternatifi değil, bizim öncelikle değiştirmemiz gereken bu yüzsüzlük, arsızlık üreten suç düzenidir, soygun düzenidir, yalan düzenidir, talan düzenidir ve kan düzenidir.
Uzak duracağınız bu suç düzenidir: Suç düzeniyle, yalan, talan, kan düzeniyle aranıza mesafe koymazsanız ortak olursunuz
HDP bu düzeni değiştirmek için üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğunu baştan beri söyledi. Bizim bu tür konularda söylediğimiz lafları da birileri alıyor ‘bilmem ne ittifakına rest çektiler’ diye yorumluyor. Biz “birlikte seçime girelim şu ittifaka dahil olalım” demiş değiliz. Bizim derdimiz bu suç düzenin, bu kanlı ve kirli ekonomik döngünün, bu çukurun içinden çıkmaktır. Bu ülkeyi buradan çıkarmaktır. O nedenle üzerimize düşen sorumluluğa hazırız diyoruz. İlkeleri ortaya koyuyoruz, daha da koyacağız. Ama bazıları ‘HDP ne yaparsa yapsın uzak duralım’ diyor. Yok, öyle uzak duralımla olmaz bu işler. Uzak duracağınız şey suç düzenidir. Aranıza suç düzeniyle, soygun yalan talan kan düzeniyle gerekli mesafeyi koymadığınız takdirde dolaylı ortak olursunuz. Bu kadar açık.
‘Biz elimizden geleni yaptık HDP hakkında kapatma davası açtık’ diyorlar: Biraz hicap, biraz utanma duygusu
Bir de hakkımızda kapatma davası açtılar. Yeniden açtılar. Ortada öyle itiraflar var ki, ne diyor Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı; “Biz elimizden geleni yaptık iddianameyi yeniledik”. Ne demek istiyorsun? Zaten çürük bir iddianame hazırlamışsın, ‘ne yapalım, uğraştık ettik, elimizden gelen buydu, siz devam ettirin’ demektir. Bu da bir başka itiraftır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Başsavcısı; ülke suç cehennemine dönmüşken kılınız kıpırdamıyor, ağzınızdan tek kelime çıkmıyor. Bu suç düzeni ile sonuna kadar mücadele eden partiye “elimizden geleni yaptık, davayı yeniden açtık” diyebiliyorsunuz. Tekrar söylüyorum, düzgün hukukçuluğu geçtim, o kadar yüksek tutmuyorum çıtayı, adil tutum, yok yok o kadar da yüksek değil ama biraz hicap, biraz utanma. Eğer HDP’ye karşı kapatma davası açarken bu kadar çürük şeyleri delil diye iddianameye koyabiliyorsan diğerlerine karşı da alenen ortaya saçılan suçlar yok sayıyorsan senden isteyeceğimiz tek şey utanma duygusu, hicaptır. Bu ülkeyi de insanlığı da kurtaracak olan işte o hicaptır. Bu benim sözüm değil bir büyük yönetmenin sözüdür.
Bu dava boşa çıkacak; biz halkımıza güveniyoruz, halkımızla inanç birliği, gelecek ittifakı yaptık
Bu dava boşa çıkacaktır. İki tane nedeni söyleyeceğim boşa çıkma konusundaki beklentimiz temellendiren. Birincisi halkımızın bize gösterdiği büyük destektir. Bu halkla inanç birliği, bu halkla gelecek ittifakı yaptık biz. Ömür boyu sürecek bir ittifak, bir birliktelik. Biliyoruz bu halk bu partiye sahip çıkacak. Çünkü bu parti sadece bir parti değildir. Bu partiye yapılan saldırı basit bir yargısal operasyon değildir. Bu partiye yapılan her saldırı milyonların iradesine saldırıdır. En başta Kürt halkının iradesine ve haysiyetine saldırıdır. Kürt halkı iradesine de haysiyetine de sonuna kadar sahip çıkacaktır. bizim temel güvencemiz budur.
AYM’ye düşen bu iddianameyi iade etmek değil kökten reddetmektir
Bir de AYM hakimlerine sesleniyorum; bu kadar alenen siyasi temele dayanan bir davada eğer şahsınızın ve kurumunuzun itibarını düşünüyorsanız şimdi hemen, 15 gün sonra falan değil, iddianameyi kökten reddetmektir. AYM Genel Kurulu, önce raportör kardeşim; bak bu davayı açmadan önce bir siyasi parti, MHP kampanya yürüttü, sizleri tehdit etti, her birinize şantajlar yöneltti. Bir davanın siyasi olduğunu anlatmak için bu yeterli delil değil mi? Başka bir delile ihtiyaç var mı? Bu bir siyasi operasyon. Sevgili raportör kardeşim, bu siyasi operasyonun adını senin de koymanı bekliyoruz. Bu defa iddianameyi iade etmek değil reddetmektir görevi ile karşı karşıyasın. İddianameyi reddetmek ‘ben onuruna yapılan bu saldırıları reddediyorum’ demektir. Bu iddianameyi kabul etmek siyasi operasyonlara yargıyı kurban etmektir. Bütün şantajlara ve tehditlere teslim olmaktır.
Kapatma talebini kabul ederseniz, HDP’nin yarısı kadar oy almamış bir partinin şantajlarını, tehditlerini, hakaretlerini sineye çekmiş olursunuz
Gelelim ikinci aşamaya, raportör yaptı, hazırladı, verdi. AYM üyeleri de aynı sorumlulukla, aynı görevle karşı karşıyadır. Eğer o aşamaya gelirse; yani iddianameyi kabul ederlerse, hadi diyelim ‘büyük baskı’ var, iddianameyi kabul ettiler. O zaman kapatma talebini red edeceksiniz. Reddettiğiniz takdirde inanın sadece Türkiye’de değil bütün çağdaş demokratik toplumlarda birer hukuk ve adaleti sembolü ve örneği olarak hep onurlandırılacaksınız. Bunu kabul ederseniz HDP’nin yarısı kadar oyu olan bir partinin şantajlarını, tehditlerini ve hakaretlerini sineye çekmiş olacaksınız. Biraz önce söylediğim gibi, ileride çocuklarınız, çocuklarınızın arkadaşları soracaklar; neden yaptınız? Bu cevabı şimdiden düşünün.
HDP’nin kapatılması üzerine oy hesabı, planlar yapanlar varsa şimdiden o planları yırtıp atsın
Biz bu davayı boşa çıkaracağımızdan ve kazanacağımızdan şüphe duymuyoruz. Çünkü haklıyız. Çünkü bu halkın haklarını, Türkiye halklarının emeğini, onurunu, refahını ve özgürlüğü savunduğumuzdan hiçbir şüphemiz yok. Hadi kapattınız diyelim, kimse HDP’nin kapatılması üzerinden gelecekte siyasi avantaj devşirme hesabı yapmasın. Eğer şimdiden ‘HDP kapatılacak gelin hesabımızı, oy planlarımızı buna göre yapalım’ diye düşünenler varsa, ister iktidarda ister muhalefette; yırtın atın o hesapları.
Bütün yolları kapatsanız yeni yollar yapacağız: Ne bedel ödeyen halkımızı mahçup ederiz ne de halkın iradesini boşa çıkarırız
HDP bu halktan aldığı güçle bugüne kadar büyük bedeller ödeyerek bu mirası bize verenlerin emekleriyle gerekeni mutlaka yapacaktır. Ne bu mirası bize devretmek için bedel ödeyenleri mahcup ederiz ne de bu halkın iradesini boşa çıkarırız. Bu ülkenin kaderini de geleceğini de her şart altında iyiye, güzele, umuda ve aydınlığa taşıyacak yolumuz vardır. Bu yolu yürüyeceğiz. Diyelim ki bütün yolları kapattınız, emin olun yeni yol yapacağız. Bu düzeni halklarla, emekçilerle, kadınlarla, gençlerle mutlaka değiştireceğiz.
Bütün halkların, inançların, her kesimden insanımızın inancını da, hakkını da, hukukunu da savunmaya yemin ediyoruz, söz veriyoruz
Bir sözüm de AKP’ye oy verenlerdir. Sevgili kardeşlerim; bu iktidar daha ne yapsın, işlemediği günah, söylemediği yalan, girmediği talan kalmadı. Bütün bunları yaparken sürekli sizden aldığı oylarla kendisini savunmaya çalışıyor. Eğer bizler, hepimiz kime oy veriyor olursak olalım, inancımız, siyasetteki temel değerlerimiz ne olursa olsun bazı konularda birlikte hareket etmeyi başarabilirsek, bu hepimizin kurtuluşu olacak. Aynı şeyi tekrar söylüyorum, AKP’ye oy veren çok değerli kardeşlerim; bu günahlara ortak olmak istemediğinizi biliyoruz, bu yalanların yükünü taşımak istemediğinizi biliyoruz. Belki de gelecek korkusunu şantaj olarak kullandıkları için kafaları karıştırıyor olabilirler. HDP olarak söz veriyoruz hiç kimsenin inancı, inancının gereği, bugüne kadar elde ettiği hak ve özgürlük kazanımı asla bu iktidar gittikten sonra yok olmayacaktır. Biz HDP olarak bütün halkların, bütün inançların, her kesimden insanımızın inancını da, hakkını da, hukukunu da savunmaya yemin ediyoruz, söz veriyoruz. Tekrar söylüyorum, bu düzenden çıkışın yolu onurla direnmek ve inançla yürümektir.
Gençliğimde çok sevdiğim şair İsmail Uyaroğlu’nun çok sevdiğim bir şiiri vardı, tek dize okuyacağım. Sayıyor sayıyor, şöyle bağlıyor; ‘…inançla umutla örülü o şey, işte en çok o umrumda’. İşte en çok o umurumuzda. Yolumuz açık olsun. Allah yardımcımız, Hızır yoldaşımız olsun.