YORUM | M. NEDİM HAZAR
Bu yazı, pek çok şarkısını severek dinlediğim Kıraç’ın anlamsız ve saçma klibinden yola çıkarak değerli sanatçıyı linç etme yazısı değil.
Bir futbol ya da maç yazısı da değil.
Doğuya has bir eziklikle hemen her uluslararası turnuva öncesinde hepimizin sahip olduğu ezilmişlik hissiyatıyla baş başa kaldığımız zamanlar için tutulan bir ayna olarak bakabilirsiniz.
Bilmiyorum meşhur İsviçre maçı öncesi Alpay Özalan ruh hali diye bir şey var mıdır futbolda.
Bilmeyebilirim oluyor çünkü; literatürde olmuyor ama tribünlerde çok bilinen durumlar.
Misal – Allah selamet versin – oyuna yeni giren Sabri deparı diye bir şey var benim bildiğim.
Klişe ifadeyle söyleyecek olursak “Olaylı İsviçre maçı”nı hepimiz hatırlıyoruz.
Soyunma odasında taktik filan yerine “höt zöt ile” – tabir Galatasaray’ın eski başkanlarından birine aittir – takım yöneten Fatih Terim’in nasıl bir Kıraç klibi gazı verdiyse, dolduruşuna gelen Alpay, daha milli marşlar okunurken katliamcı ruh haline bürünmüştü.
İnanmıyorsanız şuraya bir görselini koyayım bakın:
Nasıl bir gaz, nasıl bir doldurup, ne tür bir öfke motivasyonudur bilmem ama mesele “sen bir askersin”i filan çok aşmış, “sen bir intihar eylemcisisin”e çoktan ulaşmıştı.
Şifo Mehmet, o akıllı, efendi futbolcu bile rakip takım oyuncusuna çelme takarak kendini ifade ediyordu.
Fatih Terim’i hiç sormayın. Futbolcular asker olur da, sinyor Terim mareşal komutan olmaz mı?
Saha kenarından rakip oyuncu numarasını gösterip, “Basın, ayağını kırın” mesajı yolluyordu.
Maçın bitiş düdüğüyle, ordular, pardon futbolcular, ilk hedefiniz rakip takım, hücum diye bağırmıştı hatırlarsınız…
Evet, maalesef oldu bunlar!
Oysa neydi futbol? Barıştı, kardeşlikti, dostluktu…
Neydi futbol?
Spordu, insanlıktı…
Tek cümle ile söyleyecek olursak, Kıraç’ın, Alpay’ın ya da Fatih Terim’in anladığı şey değildi futbol!
Rakibi yok etmek, ayağını kırmak, asker gibi dalmak hiç değildi…
Bunlar olsa olsa, futbola hasbelkader bulaşmış ezik ve habis insanların goygoylarıydı.
Bakın, önceki gün çok trajik bir olay yaşandı Danimarka’da.
Danimarka-Finlandiya maçının ilk yarı sonlarına doğru Danimarkalı 28 yaşındaki futbolcu Christian Eriksen yere düştü ve öylece cansız kaldı.
Kalbi durmuştu Danimarkalı futbolcunun. İlk müdahaleyi arkadaşları yaptı. Sahadaki rakip takım dahil, hiçbir futbolcu, kenardaki yedekler, yöneticiler ve hatta her iki takımın taraftarı dahi tepki göstermedi. Kimse, “Rol yapma artist, kalk ayağı” filan demedi. Aksine hemen herkes gözyaşı içindeydi.
Finlandiya takımı, takım olarak diz çöküp dua ettiğinde, doktorlar Eriksen’e kalp masajı yapıyordu.
Kendi takım oyuncuları Eriksen’in etrafında daire yapmış onun için dua ediyor ve koruyorlardı.
Yapıyorlardı, çünkü futbol insanlık demekti.
Eriksen düşman askeri değil, bir insan, evlat, eş ve babaydı…
Bu sebeple, hayati değerlerinin stabil olduğunun anons edilmesi stadyumda bayram havası yaşattı.
Kimin umrundaydı ki spor ve skor!
İnsandı önemli olan, yaşatmaktı, öldürmek değil…