DİYARBAKIR – Pandemi sürecinde sanal medya üzerinden kurduğu sahneyle üretimini sürdüren müzisyen Ahmet Tirgil, müziğin insanların birbirini daha iyi anlamasının yanı sıra birleştirici bir gücü olduğunu söyledi.
Ahmet Tirgil, lise öğrencisiyken aldığı bağlama dersleriyle müziğe adım atan ve şimdilerde keman icrasıyla adından söz ettiren müzisyenlerden. Pandemi nedeniyle sanatçıların dinleyenleriyle buluşamadığı bu süreçte dijital medya üzerinde bir sahne kuran Tirgil, “Bir+” ve “With X” projelerini yürütüyor. Tirgil, aynı zamanda bir oda orkestrası olan Anadolu Quartet’deki çalışmalarını sürdürüyor. Müzisyen Ahmet Tirgil, müzikle kurduğu bağı, Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal atmosferi ve pandeminin müziğe etkisini anlattı.
Lise yıllarında müzisyen Ali Özalap’tan aldığı bağlama dersleriyle müziği yaşamının bir parçası haline getiren Tirgil, Özalap’tan sadece enstrüman çalmayı değil, dünyayı müzik yoluyla anlamayı öğreniyor. Tirgil, 1999 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’ne girince klasik müzik ve kemanla tanışıyor.
KLASİK MÜZİK DÖNÜM NOKTASI
“Klasik müzikle tanışmam bir dönüm noktası oldu” diyen Tirgil, bu süreci şöyle anlatıyor: “Müziğe bakış açım, yani enstrümanla olan ilişkim, enstrümanıma ayırmam gereken vakit değişti. Sonra çok hızlı bir şekilde günde 10 saate yakın enstrüman çalışmaya başladım. Karadeniz Teknik Üniversitesi’ni bırakarak tekrar o dönem Öğrenci Seçme Sınavı’na (ÖSS) girdim. Marmara Üniversitesi’nin yetenek sınavını geçip, orada başladım. İstanbul’a gelip Marmara Üniversitesi’ne girdikten sonra da İstanbul Devlet Opera Balesi’nin başkemancısı olan Oleksandr Samoylenko’dan özel dersler almaya devam ettim.”
‘BAKIŞ AÇIM DEĞİŞTİ’
Tirgil, İstanbul’da müzikle olan bağını enstrüman dersiyle sınırlı tutmuyor. Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda dünyaca ünlü virtüözlerin katılımıyla düzenlenen konserleri takip etme şansı bulan Tirgil’in müzik hayatı, Metin Kemal Kahraman ile tanışmasıyla değişiyor. Tirgil, Kahraman kardeşlerle müzik yaparken aynı zamanda Türkiye, dünya tarihi ile halklar, dinler ve inançlara dair bakış açısının da değiştiğini dile getiriyor.
MÜZİK BİRLEŞTİRİCİ GÜÇ
Sanatçı Ahmet Tirgil, yaşadığı değişimi şöyle özetliyor: “Genelde Türk Halk Müziği, Kürt Halk Müziği, herhangi isimler koyuyoruz. Ancak Kemal Kahraman ise bunu ‘coğrafya müziği’ olarak tanımlıyor. Önemli bir şey. Örneğin ‘Dersim dört dağ içinde’ şarkısının Kurmancî, Türkçe ve Ermenice versiyonunu bulabilirsiniz. Burada milletlerin, halkların müziğinden ziyade o coğrafyanın müziği bu ilişkiyi sağlıyor. Müzik üzerinden birbirimizi anlamaya çalışıyoruz. Hiç bilmediğin bir dilin müziğini algılamak ve oradan merakla dili de anlamaya çalışıyoruz. O yüzden sanatın birleştirici bir unsur olduğunu -sahne sanatların da görsel sanatların da müziğin de vs.- birleştirici gücü olduğunu düşünüyorum. Metin Kemal Kahraman ile tanışana kadar Zaza ve Alevilerin varlığını bilmiyordum.”
DERSİM ÖZEL BİR YER
Sanatçı Ahmet Tirgil, yıllarca Dersim’de yaşayıp burada müzik yapıyor. Erzurum’da doğan, 5 yaşına kadar burada kalan, daha sonra ailesiyle Karadeniz’e yerleşen Tirgil, 18 yaşına kadar burada yaşıyor. Tipik bir Karadenizli gibi Dersim’in varlığından bihaberdi. 2000 yılına kadar türkülerde geçen Dersim’i “Mersin” olarak algılıyordu. Ta ki Dersim’de düzenlenen ilk Munzur Kültür Sanat Festivali’nde sahne alınca. “İlk gördüğüm andan itibaren sevmiştim” dediği Dersim’in çok özel bir yer olduğunu söylüyor. 2000 yılındaki festival onun için bir dönüm noktası oluyor. Uzun yıllar kaldığı İstanbul’u bırakarak, hayran kaldığı Dersim’e yerleşiyor. Kafe ve barlarda sahneye çıkmak yerine müzik öğretmenliğini yapmayı tercih ediyor.
ZORUNLU ‘GÖÇ’
Tirgil çok sevdiği Dersim’i 2017’de terk etmek zorunda kalıyor. Tirgil, o dönem için; savaşın yeniden başlaması ardından barış akademisyenleri ve sendika üyelerinin sokaklara çıkarak barışı talep etmeleriyle birlikte hedef haline geldiklerini, bir kısmının ihraç edildiğini, cezalar verildiğini hatırlatıyor. Bu süreçte yaşananlar nedeniyle istifa ederek, Almanya’nın başkentti Berlin’e yerleşiyor.
GELİŞMELER ETKİLİYOR
Ahmet Tirgil, politik gelişmelerin tamamının bir müzisyenin çalışmalarını, repertuar seçiminden iş yapacağı kişiye kadar birçok noktaya etki ettiğini söylüyor. O havayı “Beni Diyarbakır’dan arayan kişiye ‘Bir tane Kurmancî eser seç onu çalışalım’ diyorum. O da ‘Yok, bir tane Neşet Ertaş türküsü söylesem daha iyi olur’ diyor” sözleriyle aktaran Tirgil, baskının yoğun olduğu dönemlerde Kürtçe konuşmanın ve şarkı dinlemenin “zor” olduğunu vurguluyor.
Pandemi sürecinde Berlin’de kalan Tirgil, bu süreçte Türkiye ile Almanya arasında ciddi farklılıkların olduğuna işaret ediyor. Tirgil, Türkiye’de devlet yetkilileri tarafından İBAN verilerek para istendiğini ancak Avrupa’da sosyal devlet sorumlulukları çerçevesinde müzisyenlerin de içinde bulunduğu çalışanlara maddi destek yapıldığını belirtiyor.
MÜZİSYENİN STATÜSÜ YOK
“Türkiye’de müzisyenlerin statüsü yok” diyen sanatçı Tirgil, bu düşüncesini şöyle açıklıyor: “Bunu söylerken de pembe gözlükleri takıp, ‘Almanya çok güzel, hey yaşasın’ demiyorum. Tabi ki burası da kapitalist sistem, dünyaya silah satıyor ve oradan kazandığı parayla halkını yaşatıyor. Bunların farkındayım. Müzisyen olarak ne yaşadım, onları anlatmaya çalışıyorum. Türkiye’deki müzisyen, hiçbir işi yok. Kültür Bakanlığı, üç sefere mahsus, ayda biner TL olmak üzere, 3 bin TL vereceğini söylemişti. Türkiye’deki sorunlardan bir tanesi müzisyenlerin belirli bir kimliği yok. Müzisyen kimliği yok. Bir enstrüman çalmaktan söz etmiyorum. Statüsü yok. En iyi ihtimalle MESAM gibi meslek örgütlerine üyeysen ispat ediyorsun. Eskiden onlar da yoktu. Fakat burada, oturum aldıktan sonra müzisyen olduğumu ispatlayarak sanatçıları destekleyen Künstlersozialkasse’ye üyeliğimi başlattım. Bu kurum zaten pandemiden önce de müzisyenleri destekliyordu. Benim aylık, emeklilik, sağlık sigortalarımın tutarı 500 Euro ödemem gerekiyorsa, bunun yarısını onlar ödüyordu. Devlet bu verdiği desteği yardım olarak da kabul etmiyor. Türkiye’de ise bakanlık, ‘Sana 3 bin TL vereceğim, müzisyen olduğunu kanıtlamak için de 3 tane video çek gönder’ diyor. Çünkü müzisyen olduğunu kanıtlayacak başka bir şey bulamıyor.”
SANAL MEDYADA SAHNE
Pandemi dönemine kadar sanal medya kanallarıyla ilişkisinin zayıf olduğunu konser temposu nedeniyle Youtube gibi kanallara içerik üretmeye zamanı olmadığını söyleyen Tirgil, pandemiyle birlikte haftada konserler nedeniyle 3 ülke değiştirirken evden çıkamaz hale geldiğini ifade ediyor. Konserlerin olamadığı bu süreçte sanal medya portallarındaki takipçilerini arttırmaya çalıştığını dile getiren Tirgil, “Youtube ya da Instagram gibi portallar olmazsa olmaz. Çünkü bir konser vermek istesen, konserin akışını paylaşacaksın, sosyal medya belki on binlerce insanın görmesine vesile olacak” diyor ve harekete geçiyor. Bu boşlukta bir şeyler yaptım. İlk olarak “Bir +” projesini başlattım” dedi.
ÇOK DİLLİ ÇALIŞMA
Tirgil, ilk olarak “Bir+” projesiyle yola çıkıyor. Her hafta düzenli olarak sanal medya mecralarında profesyonel müzisyen olmayan kişilerle birlikte anonim eserler seslendirerek, videolarını paylaşıyor. Arkadaşıyla yaptığı ilk videonun ilgi görmesiyse projeyi sürdürme kararı alıyor. Çok kısa bir sürede projeye katılmak isteyen birçok kişiden de mesajlar alıyor. Tirgil, projenin çok dilli ve kültürlü bir çalışmaya dönüştüğünü söylüyor.
Bu çalışma devam ederken profesyonel müzisyenlerden de tekliflerin artması üzerine “With X” (X ile) projesini başlatıyor. Tirgil, bu ikinci projesinde de tanınan ve tanınmayan profesyonel güzel seslerle sahne alıyor.
MA / Dicle Müftüoğlu
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.