ANKARA – Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın süreç karşıtı sözlerine ve tutumuna dikkat çeken DEM Partili Sırrı Sakık, Fidan’a, “Siz her gün Şam’a doğru gidiyorsunuz. Asıl gitmeniz gereken kardeşlerimizin olduğu Rojava, oraya gidin” diye çağrıda bulundu.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mêrdîn ve Agirî Milletvekilleri Saliha Aydeniz ve Sırrı Sakık, Meclis, Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay bütçelerine ilişkin Meclis Genel Kurulu’nda söz aldı.
İlk olarak söz alan Saliha Aydeniz, bütçeye ve tercihlerine tepki göstererek, açlık ve sefaletin daha da derinleştiğini ifade etti. İktidarın toplumun sorunlarını kalıcı ve doğru bir yöntem ile çözme derdinde olmadığını ifade eden Saliha Aydeniz, Meclis’e ayrılan bütçenin yüzde yüz artığını ifade etti. Saliha Aydeniz, bütçenin saraylara, hizmet binalarına, lüks makam araçlarına, yurt dışı seyahatlerine, temsil giderlerine gittiğini, büyük bir bölümünün sermayeye aktarıldığını kaydetti.
‘TEMEL İHTİYAÇLARINI BİLE KARŞILAYAMIYORLAR’
Saliha Aydeniz, “Bu sırada vatandaş, faturasını ödeyemedi, gençler iş bulamadı, işçiler, memurlar, emekliler, emekçiler zorunlu ihtiyacı olan beslenme ve barınma ihtiyaçlarını bile karşılayamadılar; çocuklar, gençler eşit, ücretsiz, nitelikli ve ana dilinde eğitim alamadılar; kadın yoksulluğu bilinçli bir şekilde, bilinçli bir politika olarak devam etti. 2026 bütçesi de yine, aynı yöntemlerle yapılmak isteniyor yani halkların bütçesi tamamen gasbedilmek isteniyor. Bütçe artık Mecliste müzakere edilen bir belge olmaktan çıkıp yürütme organının tek başına kurguladığı bir metin hâline gelmiştir. Plan ve Bütçe Komisyonunun çalışmaları göstermelik kalmış ve sendikaların, meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin ve yerel yönetimlerin görüşleri bu sürecin dışında bırakılmıştır. Halkın bütçesine halkın sesi yansımamıştır, bütçe hakkı halktan koparılmıştır” dedi.
‘KİMLİKLER, İNANÇLAR, KÜLTÜRLER VE DİLLER YOK SAYILIYOR’
Bütçenin merkeziyetçi, tekçi ve eşitsiz bir düzenin gölgesinde hazırlandığını ve adaletsizliği derinleştirdiğini belirten Saliha Aydeniz, “Farklı kimlikleri, inançları, kültürleri ve dilleri yok sayıyor, yoksulluğu ve ayrımcılığı da yeniden üretiyor. Ülkede yaşayan milyonların içinde bulunduğu ekonomik kuşatmanın, krizin ağırlığını ülkenin demokrasisinden, kalkınmasından, iç barışından, dış siyasetteki başarısızlıktan, halkların huzur ve mutluluğundan azade ele alamayız. Meclisin asli görevi yasa yapmaktır ama son yıllarda Meclisin yasama işlevi büyük ölçüde yürütmenin gölgesinde kalmıştır. Kanunların çoğu torba yasalarla, gece yarısı önerilerle koridorlarda görüşülerek geçmekte, Meclisin kürsüsü susturulmaktadır” diye konuştu.
‘TARAFSIZLIĞI KAYBOLMUŞTUR’
Milletvekillerin verdiği önergelerinin büyük bir bölümüne yanıt verilmediğini ya da farklı gerekçeler ile iade edildiğini paylaşan Saliha Aydeniz, “İade edilme gerekçeleri; asimilasyon, tecrit, abluka, cinsel şiddet, Kürt illeri, ayırımcılık, yargısız infaz. Kadınların, emekçilerin, gençlerin, öğrencilerin çıkarı yerine rant ve sermayedarlar için yasa yapmaya başladı artık Meclis. Gelinen aşamada Meclis denetleyen değil denetlenen konuma düşürülmüştür. Böylece, Meclisin itibarı, saygınlığı, tarafsızlığı da kaybolmuş durumdadır” ifadelerini kullandı.
KÜRTÇE YASAĞINA TEPKİ GÖSTERDİ
Saliha Aydeniz, Meclis’in Türkçe dışındaki diğer dilleri, renkleri yasaklanmasına da dikkat çekti. Saliha Aydeniz, “Milyonların dilini yok sayan bu tahammülsüzlük kabul edilemez. Kürtler tüm asimilasyon politikalarına rağmen hiçbir zaman Türk olmadı, olmayacaklar da ancak Türkiyeli olmak için, demokratik cumhuriyeti inşa etmek için yüz yıl boyunca kararlı, iradeli bir mücadele gösterdiler. Bu iradeyi görmek öncelikle her kesimin temsilcisi olan bu Meclisin tarihî görevidir. Bu tarihsel görevin ilk adımı da Kürtlerin ana diline tahammül etmekle başlar, Kürtçe’nin eğitim dili olmasının, kamusal alanda kullanılmasının hukuki ve yasal adımların atılmasıyla başlar. İçinde bulunduğumuz bu süreçte barışı, demokrasiyi konuşacaksak Kürtçe’yi de konuşabilmeliyiz. Kürtçe söylenen birkaç kelimenin Meclis tutanaklarından çıkarılması, Türkçe’nin dışında bir dil olarak ifade edilmesi, ‘x’ ya da ‘…’ olarak yazılması, mikrofonların kapatılması en hafif tabiriyle ayıptır, tarihsel ittifakı yok saymaktır” diye belirtti.
‘KURUCU KODLARINI GÖREN YERDEN KONUŞMALIYIZ’
Saliha Aydeniz, “Barışı konuşacaksak Meclisin kurucu kodlarını gören yerden konuşmalıyız. Barışı konuşacaksak kalıcı ve onurlu bir barışı konuşmalıyız. Çözüm için Komisyonda yer alanların göstermiş olduğu çaba ve Komisyonun İmralı’ya gitmesi çok önemlidir ve güven geliştirmiştir. Tüm emeği geçen ve geçecek olan herkese teşekkür ediyoruz. 5 Ağustostan bu yana Komisyonun çalışmasının sonucunda partiler bugün raporlarını Meclis Başkanlığına ilettiler. Toplumun beklentisi, bir an önce somut adımların atılması hususunda Meclisin sorumluluğunu yerine getirmesidir. Yüzleşmemiz gereken diğer bir konu da Meclisin kendi içindeki eşitsizlikleridir” dedi.
‘KÜRTÇENİN HAYAT BULMASINI İSTİYORUZ’
Söz alan Sakık ise Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne işaret etti. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrıyı manifesto olarak nitelendiren Sakık, PKK’nin de bu çağrıya, “Silahlı mücadeleden vazgeçiyoruz, demokratik siyaseti varız” dediğini paylaştı. Sakık, “O kış koşullarında örgüt bir saat gibi çalışıyor, toplantısını yapıyor, Sayın Öcalan’ın kararlarına harfiyen uyduğunu söylüyor. Burada ne oldu? Bir Komisyon oluştu. Komisyon ne yaptı? Vallahi uzun süredir gidip geliyor, tek yaptığı bir şey var: İmralı’ya işin muhatabıyla yüzleşmeye gitti. Bu çok önemli ama bu komisyonun bir yaptırım gücü olmayacak mı? Bu Komisyon bu devasa sorunlarla ilgili bir adım atmayacak mı? Bu Komisyonun Başkanı hâlâ burada Kürtçe bir kelime kullanıldığında tutanaklardan çıkarıyor ama ne hikmetse kim ki Diyarbakır’a gidiyor, herkesin Kürtçeye büyük saygısı var. Biz Kürtçeye hayatın her alanında saygınlık istiyoruz. Bu dilin Türkçenin yanında hayat bulmasını istiyoruz ve hızlı adımların atılmasını istiyoruz” dedi.
‘ŞAM YERİNE ROJAVA’YA GİDİN!’
Geçmiş süreçlere ve bu süreçlerde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın aldığı rol ve verdiği mesajlara da işaret eden Sakık, “Hassasiyetlerini de bilirim ama ne oldu Allah aşkına, sizin Kürt sorunuyla ilgili o kadar önemli tespitleriniz varken neden geri adım attınız, neden o günün çok çok gerisindesiniz hem söylem olarak hem pratik olarak çok çok gerisindesiniz? Eğer Kürt sorunu bir hakkaniyet sorunuysa biz gerçekten, MİT’le yaptığımız görüşmelerde siyaset dünyasının çok çok ilerisinde olan bir ekiple yüzleştik. ‘Aslında yüz yıldır, bu Kürtlere haksızlık yapılıyor.’ diyen MİT elemanları ve sizinle ilgili operasyon yapıldığında ilk şu kürsüye çıkıp size destek sunan bir grubun vekiliyiz çünkü Kürt sorununun barışçıl bir şekilde çözülmesini istemiyorlardı. Şimdi, biz size söylüyoruz Sayın Fidan: Siz her gün Şam’a doğru gidiyorsunuz. Asıl gitmeniz gereken bizim kardeşlerimiz, Rojava’ya gidin” diye konuştu.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































