NECİP F. BAHADIR | YORUM
Mehmet Akif Ersoy başına gelenleri anlatırken “Bu bir siyasi operasyon!” dedi. Tepkiler üzerine geri adım attı ve yeni bir açıklama gönderdi: “Sözlerim maksadını aştı!”
Şamil Tayyar, önceki gün X’ten yaptığı paylaşımda ‘siyasi operasyon’ açıklamasına tepki göstermiş ve ‘Mehmet Akif Ersoy’un kendisine çok fazla anlam yüklediğini’ belirtmişti. Ersoy, son açıklamasıyla Şamil Ağabeyine hak vermiş oldu…
Mehmet Akif Ersoy, hakkındaki tüm iddiaları red ederken AKP’nin yayın organı Sabah Gazetesi bir kadın spikerin ifadesini yayınladı. Spiker, Ersoy hakkındaki ‘uyuşturucu’ ve ‘çoklu cinsel ilişki’ iddialarını doğruluyordu. Ve bir başka isim geçti haberde: ‘Furkan T…’ diye kodlandı. Kimdi bu Furkan T.? Çok geçmeden anlaşıldı. Kimliği deşifre oldu: Furkan Torlak…
Biraz AKP’yi tanıyanlar şifreyi çözmüştü zaten. Çok bilinmeyenli denklem de değildi. Son görev yeri İletişim Başkanlığı’ymış. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin koordinatörüymüş. Önemli bir makamın sahibi… Yani AKP’nin gözde bürokratlarından…
Bu kurumun Hitler’in ‘Propaganda Bakanlığı’ gibi işlev gördüğü örnekleriyle sabit. Furkan Torlak, “Mehmet Akif çocukluğumdan itibaren tanıdığım bir arkadaşımdır.” notunu düştükten sonra istifasını duyurdu. Ancak iddialar yenilir yutulur cinsten değil.
Mesajında, “Devletin ve kurumların itibarı şahısların itibarından üstündür.” gibi garip bir cümle kullandı. Ortada devlet, kurum ve ‘itibar’ falan mı kaldı?
Furkan Torlak dosyaya dahil olacak mı, merak ediyorum. Mesele sadece ahlak veya etik mi? Yoksa hukuk da devreye girecek mi? Ersoy hakkındaki ‘örgüt ve çete’ suçlaması dallanıp budaklanacak mı? Yoksa belli sınırlar içinde mi kalacak?
Mehmet Akif, AKP’nin ‘muteber’ gazetecilerindendi. Doğru ama sonuçta ‘özel sektörde’ çalışıyordu. Tabi Habertürk’e ne kadar ‘özel sektör’ denirse… O ayrı bir tartışma konusu… Zaten şu an TMSF yönetiminde…
AKP’nin devri iktidarında kontrolü altındaki medya organları ‘resmi gazeteden’ farksız. Bir ara Rusya veya Ortadoğu ülkelerinin medyasından söz edilirken ‘yarı resmi’ kavramı kullanılırdı. Yarı resmi nasıl oluyorsa… AKP ‘yarım’ falan bırakmadı, ele geçirdiği tüm medyayı ‘tam resmileştirdi’. Mehmet Akif’e ‘AKP bürokratı’ dense yadırganır mı? Pek sanmam.
Fakat Furkan Torlak öyle değil, hiçbir tartışmaya mahal bırakmayacak kadar bir AKP bürokratı… AKP’nin zirvelerinde dolaşmış bir isim… Bir ara Numan Kurtulmuş’un danışmanıydı. Öyle uzak, ara sıra danıştığı biri değil, sürekli yanında taşıdığı ‘yakın çalışma’ arkadaşıydı. Aynı davanın yolcusuydu. Kurtulmuş’un ilişkilerinde belirleyici ve etkileyici bir isimdi. AKP Genel Merkezi’nde ‘hatırlı bir kişi’ olduğuna da şüphe yok. Partinin ‘sonsuz güvenine’ mazhar olmasaydı, önemli bir kurumda ‘koordinatör’ görevine getirilir miydi?
Mehmet Akif Ersoy keşke geri adım atacağına ‘siyasi operasyon’ derken neyi kastettiğini açıklasaydı. Çünkü ortada daha önce örneğini pek görmediğimiz tuhaf bir durum var. Yargı kamuoyuna yaptığı açıklama ve sevk yazısında ‘hüküm’ niteliğinde ifadeler kullandı. Ayrıntı verdi. ‘Çoklu cinsel ilişki’ dedi. Neden? Cevabını aradığım bir soru bu. Bana biraz fazla ileri ve aşırı yorum gibi gelse de AKP içi iktidar kavgası veya Erdoğan sonrasının erken hesaplaşması gibi siyasi senaryoları yabana atmamak lazım.
Aynı şekilde Sabah Gazetesi’nin iştahlı yayını… Muhalif medyanın bile önüne geçti. Furkan Torlak isimini deşifre etti. Hayır, ‘AKP bağırsaklarını temizliyor’ gibi yaklaşım doğru değil! Erdoğan gerçekten bir temizlik operasyonuna başlarsa ortada AKP diye bir parti kalmaz. ‘Uyuşturucu ve ahlak’ tasfiye için gerekçe ve vesile yapılırsa vay AKP’nin haline… Ben yine de “Kim, neden Numan Kurtulmuş’u Torlak’ından vurdu?” sorusuna tatmin edici yanıt bulamıyorum.
İstanbul’da adli emanette görevli ‘muhafazakar kimliğe’ sahip olduğu söylenen bir kişi kilolarca altın ve gümüşü alıp götürdü. Ve eşiyle birlikte ülkeyi terk etti. İngiltere’ye uçtu. Devlet uyandı ama iş işten geçtikten sonra. Bir başka skandal Konya’da patladı. Bir kadın memur adliyenin kasasını patlattı. 6,5 milyonu zimmetine geçirdi. Kripto borsası ve bahis oyunlarındaki kaybını telafi etmek için bu yola tevessül ettiği ortaya çıktı. Toplum ‘şaşkınlık’ duygusunu yitirdiği için üzerinde fazla durulmadı ama çürümenin, yozlaşmanın göstergesiydi bu. Kokan tuzdu.
Karar’dan Fehmi Koru’nun bu iki olayı Mehmet Akif Ersoy haberleriyle birlikte yorumlarken şu final cümleleri kurduğunu okudum; “Fotoğraftaki iki kadının başörtülü görüntüsü beni şaşkınlığa sevk etti… “Başımıza bu da gelecekti” şaşkınlığına…”
Benzer şaşkınlığın AKP tabanında yaşandığını söylemek yanlış olmaz herhalde. Kanaatimce şaşkınlık ‘hafif’ kalır. Koru insaflı bir dil kullanmış. Aslında ağır bir travma bu. Hayallerle gerçeklerin çarpışması… En azından muhafazakar tabanın Türkiye hayali bu değildi. Şimdi gerçeklerle yüzleşmek zorunda…
AKP’li Bülent Arınç ilk iktidar yıllarında, “Para ve kadına takılmazsak, iktidarımız devam eder… Ama korkuyorum…” demişti. Haklı çıktı. Tabandaki “Bunları da mı görecektik!” travması ve peş peşe yaşanan skandallar bir AKP’yi iktidardan edecek bir siyasi tavra dönüşür mü? Soru işareti… Tesir altındaki geniş kitleleri uyandırır mı? Yoksa ‘Erdoğan masum, AKP kötü’ gibi yaklaşımın hükmü aynen devam eder mi? Siyaset ve sosyoloji bilimi AKP tecrübesi karşısında iflas etti. Onun için sağlıklı ve isabetli öngörülerde bulunmak güç.
Ben Fehmi Koru gibi “Bunları da mı görecektik?” şaşkınlığı yaşamadım. Ne Mehmet Akif Ersoy’a, ne de Furkan Torlak’a şaşırdım. O pis ve kesif kokular geliyordu zaten. Burnu olan alıyordu. Günün sonunda ortaya saçılması kaçınılmazdı. Olan bu…
Ve daha bunlar ne ki… AKP düşmeye görsün… Asıl Pandora’nın Kutusu o zaman açılacak.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































