ŞIRNEX – “Negatif barış süreci”nden “Pozitif barış süreci”ne geçmek için barışın toplumsallaştırılması gerektiğini belirten İHD Şirnex Şube Eşbaşkanı Şivan Sakman, Abdullah Öcalan hakkında verilen “umut hakkı” kararının bir an önce uygulanması gerektiğini söyledi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından başlatılan Barış ve Demokratik Toplum Süreci kapsamında Kürt Özgürlük Hareketi bugüne kadar birçok tarihi adım attı. Henüz iktidar ve devlet kanadından Meclis’te kurulan komisyon dışında somut adım atılmış değil. İnsan Hakları Derneği (İHD) Şirnex Şubesi Eşbaşkanı Şivan Sakman sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Sakman, “Dünyada yaşanan çatışmaların niteliğine bakıldığı zaman silahlı mücadelenin sadece çatışmalardan ibaret olmadığını görmekteyiz. Silahlı mücadelenin; söz konusu adaletsizliklerin, kimliklerin yok sayılmasının, yoksulluğun ve diyalog yollarının tıkalı olmasının sonucu olduğunu görmekteyiz. Bu anlamda bir barış sürecinden bahsedecek olursak bu sebeplere yoğunlaşılmalıdır. Özellikle kalıcı ve yapısal reformların yapılması barışın toplumsallaşması açısından çok önemli bir yer arz etmektedir” dedi.
‘ÇÖZÜME ODAKLANILMASI GEREK’
Barışın toplumsallaşması için aktörlerin daha cesur ve kararlı olması gerektiğinin altını çizen Sakman, “Sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, baroların bu sürecin içinde yer alması gerek. Herkesin olumlu anlamda katkı sunması gerek. Barışın toplumsallaşması için adaletsizliği, yoksulluğun, kimliklerin inkarının, diyalog yolların tıkalı olmasının göz ardı edilmemesi gerekir. Bu sorunların çözümüne odaklanması gerekir. Barışın gerçek anlamda toplumsallaşması sadece aktörlerin ve elit bir kesimin çaba sarf etmesi değil; aksine tabandan, halktan katılım ile mümkündür. Herkes görüş ve önerileri ile sürece pozitif anlamda katkı suna bilmeli, bunun yolları açılmalı” diye belirtti.
‘POZİTİF BARIŞ SÜRECİNE GEÇMEMİZ GEREK’
İçinde bulunduğumuz süreci “Negatif Barış Süreci” olarak adlandıran Sakman, “Negatif süreçten kasıt silahların susmuş olması. Biz bunu destekliyoruz ve devam etmesini önemli görüyoruz. Ancak barışın kalıcı olması için negatif barıştan, pozitif barışa (aktif barış) geçmemiz gerek. Pozitif barış süreci; insan hakları savunucuları, baroların, STK’ların hazırladıkları raporlar ile sürece katılmasıdır. Mevcut siyasal iklimin acıda ortaklaşabilmeyi bütünleştirmesi gerekiyor. Acıda ortaklaştığımız zaman umut büyür” diye konuştu. Türkiye’nin darbe ürünü olan askeri bir anayasa ile yönetildiğini vurgulayan Sakman, “Toplumsal sözleşmenin; toplumun tüm kesimlerini içeren, tekçi olmayan, barış, hukuk, eşit yurttaşlığı esas alan bir sözleşme olması gerek. Barışın kalıcılaşması için yeni sivil bir Anayasa elzemdir. Bunun için yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması gerek. Geçen her saniye bizim aleyhimize geçmekte. Hazır bu barış iklimini yakalamışken, bunun devam etmesi ve gelişmesi için hukuksal reformlar şart. Bunun için bütün kesimler sürecin içinde aktif bir şekilde yer alması gerek” diye kaydetti.
‘UMUT HAKKI’ BİRAN ÖNCE UYGULANMALI’
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2014’te Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan hakkında verdiği “umut hakkı” ihlali kararının üzerinden 11 yıl geçmesine rağmen Türkiye’nin herhangi bir düzenleme yapmadığını hatırlatan Sakman, “Türkiye’nin son 50 yılını değerlendirdiğimiz zaman; Kürt meselesine güvenlikçi, anti demokratik yöntemler ile yaklaştığını gördük. Yaşanan acıların devam etmesi bu politikaların bir işe yaramadığını gösterdi. Kardeşlik, eşitlik, barış ile ancak acılar son bulur. Güvenlik politikalarından vazgeçilmesi gerek. ‘Umut hakkı’ siyasi pazarlıkların konusu edilemez ve siyasi çıkarlar için bir malzeme alanı olarak kullanılamaz. Umut hakkı evrensel ve anayasal hukukun gereği olan, AİHM karaları ve uluslararası sözleşmeler gereği tüm mahpusların yararlanması gereken bir temel insan hakkı ilkesidir. Hukukun gereği olarak ‘umut hakkı’nın bir an önce uygulanması gerekir. Barışa, eşitliğine, kardeşliğe ve birlikte yaşama katkı sunacak her adımın desteklenmesi ve uygulanması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘TABULARI YIKMAMIZ GEREK’
Abdullah Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin başat aktörü olduğunu belirten Sakman, “Herhangi bir mahpustan bahsetmiyoruz. Barış sürecinin devamı konusunda çaba gösteren bir aktör (Abdullah Öcalan). Bu aktörün barışa olan katkısının devam etmesi için ‘umut hakkı’ önemlidir. Bu süreçte herkes barış dili kurmalı. Bir cennet olan Ortadoğu’nun bugün cehenneme dönmesinin nedenleri arasından tabularımızı kıramamış olunmasıdır. Bu tabuları yıkmamız gerek. Kimliklerin, dillerin inkar edilmemesi, yoksulluğun göz ardı olmaması tabuların yıkılması anlamına gelir” şeklinde konuştu.
‘YÜZLEŞME ÇAĞRISI’
Şirnex’te sürecin ruhuna uygun olmayan anti demokratik uygulamaların olduğunun altını çizen Sakman, “Taziyelerin engellenerek, toplanma-gösteri haklarının bir dirençle karşılaştığını görmekteyiz. Biz acılarda ortaklaşamayacaksak, toplumsal bir barıştan nasıl söz edeceğiz? Acıların birlikte paylaşılması gerek. Bugün Şirnex’te, Diyarbakır’da, İstanbul’da ya da İzmir’de bir annenin acısı ortak. İnsan haklarını savunmak sadece bugünü değil yarını da savunmak anlamına gelir. Demokratik bir düzenden bahsedilemeyecekse bir yarından da bahsedemeyiz. Eğer insan hakları, hukuk ve demokrasiden bahsedeceksek dün, bugün ve yarını birlikte değerlendirmemiz gerekiyor. Acılarımız ile yüzleşebilmemiz gerek. Eğer geçmişte yaşadığımız ve yaşattığımız acılardan ders çıkaramazsak tam anlamıyla bir yüzleşmeden de bahsedemeyiz. Yüzleşmeden travmalar son bulmaz. İnsanların anadillerinde konuşabildiği, annelerin gözyaşlarının akmadığı, çocukların kendi topraklarında özgürce yaşayabildiği barış dolu yarınlar istiyoruz. Bu anlamda barışın toplumsallaşması ve kalıcı olması için biz insan hakları savunucuları elimizden ne geliyorsa sürece katkı sunmak için hazırız” diye belirtti.
MA / Emrullah Acar
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































