NECİP F. BAHADIR | YORUM
Habertürk’ün siyasal İslamcı kökenli yayın yönetmeni Mehmet Akif Ersoy tutuklandı. Babası Nadir Ersoy oğluna ‘Mehmet Akif’ isini verirken ‘Asım’ın nesline’ yeni bir üye kazandırdığını da düşünmüş olmalı… Dindar ve muhafazakar bir aile… Hatta daha ötesi… İslam’ı ‘ideoloji’ olarak benimsemiş. İran devrimine ‘din gerekçesiyle’ sempati duymuş bir baba… İran ilişkileri nedeniyle takibe alınmış. Oğlu Mehmet Akif’i eğitim için Şam’a göndermiş. Geçmişi mazbut bir profile işaret ettiği aşikar.
Onun için ülke şaşkın… Gözaltı haberi duyulur duyulmaz herkesin diline düştü. İddia ‘uyuşturucu…’ Savcılık açıklamasında ayrıntı verdi. Bir ‘baron’ olmadığı kalmış!
Yargının şeffaflığı da dikkat çekici. Bu gibi konularda ketum davranırdı. Operasyonun gerekçesini örtülü verirdi. ‘Yargısız infaz’ için savcılık kamuoyuna her türlü malzemeyi sundu. Hukukçu İzzet Özgenç bile isyan etti, ‘bu kadar olmaz’ diye. “Lekelenmeme hakkının ihlali” edildiğini söyledi.
Belli ki operasyon çok boyutlu ve hedefli…
Mehmet Akif hakkındaki iddia sadece uyuşturucu kullanımı da değil. ‘Alkol bütün kötülüklerin anasıdır’ denir ya… Mehmet Akif o kapıdan girmiş. Kadınlı, erkekli partiler ve her türlü rezalet diz boyu.
Sulh Ceza Hakimliği de savcılık kadar ‘cömert’… Gerekçeye açık açık yazmış. Sevk yazısı ve tutuklama gerekçesinde, “İkiden fazla kişinin bulunduğu çoklu cinsel ilişki” ifadesi var.
Sadece yargı değil ‘dostları’ da eteklerindeki taşları döktü. Ne çok taş biriktirmiş.
AKP’li Şamil Tayyar, “Görevden alınacaktı, hatırlı dostları araya girdi!” dedi. “Geliyorum!” diyen bir operasyonmuş. Herkesin bildiği bir ‘sır’ imiş.
O hatırlı dostların kim olduğunu tahmin etmek zor değil. AKP’nin içinden birileri olduğu kesin. Az çok isimler de belli…
AKP’de Erdoğan sonrasının kavgası erken başladı. Mehmet Akif Ersoy fillerin tepişirken ezilenlerden biri… ‘Habertürk’ün laneti’ de denebilir. Turgay Ciner’in çevresinde kim varsa operasyonların hedefi oldu.
En başta Kenan Tekdağ… Sonra Fatih Altaylı…
Medya diğer sektörlere benzemez. Hırsın, iç iktidar mücadelelerin sert yaşandığı ortamlardır. Engin Ardıç açık açık ‘puşt tarlası’ diye yazardı. Ama bir ‘kurtlar sofrası’ olduğuna şüphe yok. “Kurtlukta da düşeni yemek kanundur.” Kemal Tahir boşuna söylememiş. Bir kere düşmeye gör, dost bildiğin, en yakınındakilerin bir tekmesinden kurtulamazsın.
Habertürk operasyonun ilk dakikalarında Mehmet Akif’i kapının önüne koydu, kanalla ilişiğini kesiverdi. Tek başına kaldı…
Özel hayatının bu kadar ortalığa saçılmasına üzüldüm. Bu kadar kolay harcamasına da… Kurtlar sofrasına meze yapılmasına da…
Suç ayrı… Yargı gereğini yapar. Varsa kabahati cezasını çeker. Ama bir insan linç için kamuoyunun önüne bu kadar kolay atılmaz. ‘İtibar suikasti’ falan hafif kalır. Bu doğrudan infaz. ‘Temize çıkma’ şansını bile yok etti. Toplum hükmünü çoktan verdi. Yargı süreci anlamını yitirdi. Çark çok acımasız işledi.
Devrimin önce kendi çocuklarını yemesi gibi…
Mehmet Akif’in ifadesi de ortaya çıktı. Hakkındaki tüm iddiaları reddetti.
Mehmet Akif olayı bazılarının yaptığı gibi ‘AKP içi güç savaşı’ parantezinde değerlendirilebilir. Fakat ben başka yerden bakıyorum. Mehmet Akif yalnız ve tek değil! AKP’nin devri iktidarının tipik bir profili… Sembol ve simge bir ismi.
Erdoğan’nın hedeflediği ‘dindar ve kindar neslin’ önde gelen temsilcilerinden. Ve AKP’nin politikalarının neticesi bu. İktidarın bir ürünü… AKP’li Bülent Arınç topluma bakınca ‘cahiliye dönemini’ hatırlamamış. ‘Sodom e Gomore’ tespitini boşuna yapmamış.
Mehmet Akif, AKP için bir ayna… Mehmet Akif, Erdoğan’ın 23 yıllık iktidarının geldiği nokta… Ete kemiğe bürünmüş hali.
Keşke bir istisna olsa… İnsan beşerdir, ayağı sürçebilir. AKP sözde İslamcı gerçekte ise ‘her şeyci’ dual hayat süren bir kitle oluşturdu. Bu sır falan değil. Herkesin bildiği ve gördüğü bir gerçek.
Abdurrahman Dilipak ‘alarm’ üslubunda kaç yazı yazdı. Bir uyarı ve ikaz olsun diye… Sesini Ankara’ya duyuramadı. Mesajı Saray’a ulaşmadı. Aklı başında olan AKP mahallesinin hatırlı kişileri ‘titre kendine gel’ çağrıları yaptı. Erdoğan ve AKP kadroları kendisini öylesine ‘iktidar sarhoşluğuna’ kaptırdı ki gözlerini önünde yaşananları görmedi, göremedi.
Evet, bugün Erdoğan muktedir, sarsılmaz bir koltuğu var. Amaç buysa sorun değil. AKP kadrolarının hayali bu değildi. Ülkeyi, sistemi ve toplumu dönüştürmekti. Demokratik ve özgür bir ülke rüyasıydı.
Peki sonuç?
Ne sistem demokratikleşti, ne toplum muhafazakarlaştı. 23 yıllık iktidar günün sonunda ‘Mehmet Akifler’ üretti. Afişe olan sadece biri.
Deizm tartışmaları falan boşuna değil. ‘Uyuşturucu kullanımı’ AKP’den önce bu kadar yaygın değildi. Orta okula kadar indi. Erdoğan politikaları Türkiye’yi bir ‘haşhaşi ülkesi’ haline getirdi. ‘Haşhaşi’ kelimesi bir zamanlar dilinden düşmezdi. Meğer asıl sınavı oradanmış. Kaderin cilvesi…İddiasından vuruldu. Acaba farkına varır mı?
Uyuşturucu AKP Genel Merkezi’ne kadar girdi. ‘Pudra şekeri’ dense de o tozun masum olmadığını herkes biliyordu. AKP’nin içi ‘haşhaşilerle’ dolu. Mehmet Akif Ersoy onlardan sadece biri. Bir prototip… Mehmet Akif olayına böyle bakıyorum. İnsan olarak özel hayatının ortalığa saçılmasına üzülüyorum.
Fakat Mehmet Akif Ersoy’a baktığımda AKP Türkiye’sini görüyorum. Erdoğan’ın mundar olmuş dindar ve kindar neslini görüyorum. Eleştiri yaparken bile içim acıyorum. Ülkem adına hayıflanıyorum.
Mehmet Akif kesinlikle münferit, istisna ve sıradan bir olay değil. Bir Türkiye ve AKP gerçeği… AKP neslini görmek isteyen hakiki ‘haşhaşiye benzeyen’ Mehmet Akif Ersoy baksın. Acaba AKP’de bir alarm etkisi yapar mı? AKP ve tabanını ‘titretmesi ve kendisine getirmesi’ gereken bir olay olduğu muhakkak.
AKP kavmini bu da mı uyandırmayacak derin uykudan?
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































