İSTANBUL– Dilovası’ndaki kozmetik dolum işletmesinde çıkan yangından son anda kurtulan Neriman Miskin, “Normalde orada ürün yapılmıyordu, son zamanlarda yapılmaya başlandı. Senin ona göre laboratuvarın olacak, kimyagerin olacak, ona göre yapın olacak. Bu kadar çalışanı riske atamazsın sen ama yoktu” dedi.
Kocaeli’nin Dilova ilçesinde bulunan Ravive Kozmetik dolum işletmesinde Cumartesi (8 Kasım) günü çıkan yangında 4’ü çocuk 6 kadın işçi hayatını kaybetti. İş yeri sahipleri Kurtuluş Oransal, Altay Ali Oransal ve İsmail Oransal yurtdışına kaçmaya çalışırken yakalanarak gözaltına alındılar. Cansu Esatoğlu, Nisa Taşdemir, Tuğba Taşdemir, Şengül Yılmaz, Esma Gikan ve Hanım Gülek’in hayatını kaybettiği iç cinayeti sonrası işyerine dair birçok usulsüzlük olduğu ortaya çıktı.
Uzun süre bu işyerinde çalışan, yangın esnasında fabrikada olan ve son anada kaçarak hayatını kurtaran Keriman Miskin ajansımızın sorularını yanıtladı.
Olay günü anlatan Keriman Miskin çalıştığı makinenin kapının yanında olduğu için hayatını kurtarabildiğini söyledi. İşyerinde hem mutfakla ilgilendiğini hem de makinede çalıştığını belirten Keriman Miskin, “Patronumuz huysuz olduğu için ‘çayı acele demleyim, mala geçeyim ki gelip laf yapmasın’ dedim. Çayı demledim o, anda sadece ‘günaydın’ diyebildim arkadaşlarıma, hiç konuşamadık. Ben mala geçtim makinede, 2 adam kapıda malla uğraşıyordu. Benim makinemin karşısında adam, trans paletle IBC’yi götürdü. Tam getirip yere koyduğu an patladı. Bazen işyerinde borularda patlama oluyordu, ben o sandım. Benim dönmemle alevler üstümüze geldi. Bir arkadaş bana mal veriyor, ben paketliyorum, küçük bir kız da benim yaptığım malı topluyor. Biz üçümüz kaçtık. İki arkadaş daha kaçmış ama ben onları görmedim. Ben sadece adamın yanarken koştuğunu gördüm, onun elinde patladı. Ben o adamın üstünü yırtarken, ‘O arkadaşlarımız da kaçıyor zaten’ dedim. Baktım ki arkadaşlarımız yanıyorlar. Cansu’yu gördüm, Cansu ayakta alev almıştı, yanıyordu” diye konuştu.
YANGIN MERDİVENİ, KAPI, KORUYUCU EKİPMAN YOK!
Yangının saniyeler içinde her yeri sardığını ifade eden Keriman Miskin, hiçbir çıkış kapısı ve yangın merdiveni olmadığına vurgu yaptı. Keriman Miskin, “Videolarda gözüküyor, adam çıkıyor, o arada 10 metre var. 10 metrede orası öyle yandı. Başka kapı yoktu orada. Cam olsaydı atlardı insanlar, bir yerleri kırılırdı ama kurtulurlardı. Yangın merdiveni, cam hiçbir şey yoktu. Can havliyle çıktık, göz gözü görmedi. Çünkü hepsi kimyasal, hepsi patladı. O IBC’lerden binlerce vardı. Alt kat da üst kat da doluydu. Koruyucu hiçbir kıyafet yoktu. Ben böyle gidiyordum, terlikle çalışıyordum, normal elbiselerimizle çalışıyorduk. Hiçbir şeyimiz yoktu. Otel yangınından sonra yangın sistemi yapılacaktı. Ama ne yaptıklarını bilmiyorum. Zabıtalar geliyordu ama hiçbir zaman mühürlenmedi hep çalıştı burası. Patronla görüşüp gidiyorlar, ne koşuyorlar biz bilmiyorduk bile” diye belirtti.
GÖÇMEN, ÇOCUK, SİGORTASI İŞÇİ ÇALIŞTIRILDI
İşyerinde göçmen ve çocuk işçilerinde çalıştırıldığı ve sigortalarının yapılmadığı anlatan Keriman Miskin, “Zabıtalar geliyordu, patronun yanına gidiyorlardı, konuşuyorlardı ve gidiyorlardı. Benimle kaçan Suriyeli kız var, Zeynep. Benim de sigortam yoktu, ölen arkadaşlarımın hiçbirinin sigortası yoktu. Hiç kimsenin sigortası yoktu, birkaç kişinin vardı sadece. İş arkadaşlarım çok iyi insanlardı, o çocuklar çok efendi, çok terbiyeli, çok saygılı kızlardı. Ben evladımdan onları ayıramam. Esma’nın üç çocuğu kaldı, çok gariban bir kadındı. Nisa’nın babası kanser hastasıydı. Bayağıdır kanser tedavisi görüyordu annesi geçen haftalarda ameliyat oldu iki kere, Nisa annesine bakmıştı” dedi.
‘ÇALIŞMAYA MECBURDUK’
Uzun seneler aynı işyerinde çalıştığını ve şartlardan dolayı bazı dönemler işten çıktığını ifade eden Keriman Miskin, “Benim eşim vefat etmiş, benim iki yetim çocuğum vardı. Oradan çıktım, düzenli bir fabrikaya gittim. Benim çocuğumun kalbinden rahatsızlığı oldu. Ben iki hafta işe gidemeyince orası beni işten çıkardı ve tekrar oraya gitmek zorunda kaldım, yoksa ben orada çalışmak istemiyordum. Kışın çok soğuk, yazın çok sıcak, yemeğimiz yok, servisimiz yok, hiçbir şeyimiz yok. Mecburduk çalışmaya. Tek vardiya çalışıyorduk ama hep mesai yapıyorduk. Mesela bu ay hep mesai yaptık ama kimse paralarını bile alamadı, nasip olmadı. Hep 20.00’ye kadar çalıştık, bazen 23.00’e kadar çalıştık, hafta sonu full çalıştık, hep çalıştık. Mesaimizin saati 100 liraydı. Normal asgari ücrete göre bile verilmiyordu. Genel olarak düşüktü yevmiyelerimiz ama küçük çocuklar daha az alıyordu. Biz her akşam 2 saat mesai yapıyorduk ama insanlar açtı, yemek yoktu, sadece 100 lira yemek parası veriyordu” ifadelerini kullandı.
‘FABRİKANIN DEMİRLERİNDEN ATEŞLER ÇIKIYORDU’
Yaşadıklarının gözünün önünde hiç gitmeyeceğini belirten Keriman Miskin, “Küçücük kızlar gitti, gencecik hayalleri… Orada bir şeyler olacağı belliydi zaten. Bir gece öncesi çok sıkıntı girdi içime, bunaldım, çocuğumu düşündüm. Çocuğumun başına bir iş gelirse dedim. Çalışırken yanımdaki arkadaşıma bunu anlatırken yangın çıktı. Saniyelerle dağıldı. Fabrikanın demirlerinden ateşler çıkıyordu. Bir anda pat pat pat patladı, itfaiye o anda kapıda olsa bile söndürmezdi. Ben bu kadar tehlikeli bir iş olduğunun farkında değildim. Normalde orada ürün yapılmıyordu, son zamanlarda yapılmaya başlandı. Senin ona göre laboratuvarın olacak, kimyagerin olacak, ona göre yapın olacak. Bu kadar çalışanı riske atamazsın sen ama yoktu. O gün gelmeyen elemanlar vardı eğer onlar gelseydi daha büyük felaket olacaktı.”
MA / Yeşim Tükel
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































