NECİP F. BAHADIR | YORUM
Oylaması gizli yapıldı. Ne zaman gideceği kamuoyuna açıklanmadı. Medyaya sızdı, doğrulanmadı. AKP’li Hüseyin Yayman, “Ben gitmedim… Kim gitti bilmiyorum!” dedi. Sonradan bu açıklamayı yaptığı saatlerde Ada’da olduğu anlaşıldı. Gizli saklı iş yapar gibi…
Gizlice gittiler, gizlice geldiler… Kamuoyuna hiçbir bilgi vermediler. Günün sonunda ‘buluşmanın gerçekleştiğini’ Meclis duyurdu. Ziyaretin olumlu geçtiğini de…
Oysa basit bir meseleydi, yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Meclis’ten 3 kişilik heyet Ada’ya gidip gelecekti. Giderken fotoğraf verebilirlerdi. Göğüslerini ‘gere gere’ niçin gittiklerini anlatabilirlerdi. Medya görüntü ve fotoğraf almaya dünden razıydı. Çünkü sürecin en önemli adımlarından biri gerçekleşecekti.
Heyet meselesini kim idare ettiyse bir ‘iletişim skandalına’ dönüştürmeyi başardı. Gözden saklayamadı. Daha fazla dikkat çekmesine neden oldu. Sır her zaman merak uyandırır. Öyle de oldu…
Gazeteci Nagehan Alçı ‘heyetin sabah 11.00 sularında Ada’ya ulaştığını’ yazdı. Başka ayrıntılar da verdi; görüşme 3 saat sürmüş… Büyük bölümünde Öcalan konuşmuş. 3 milletvekili sürece ilişkin sorular sormuş.
Suriye’deki gelişmeler de gündeme gelmiş. Milletvekillerinin izlenimleri olumluymuş. 16.00 gibi Ada’dan ayrılmışlar. Anlaşılan o ki Öcalan anlatmış milletvekilleri dinlemiş; mi acaba? Bilmiyoruz. Söylediklerine hiç mi itiraz etmemişler?
Sisler içinde bir Ada ve sisler içinde bir buluşma… Görüntü yok, fotoğraf yok. Bu ‘tarihi an’ neden belgelenmemiş? Acaba heyet mi fotoğraf çektirmekten kaçındı? Görüntü var da kamuoyuyla mı paylaşılmadı? Bir zamanlar böyle gizli kapaklı işler için ‘sisler bulvarında siyaset’ denirdi. Yine farklı değil. Gizli, esrarengiz bir ziyaret ve siyaset… Bir sırlar perdesinin arkasında yaşanan siyasetin tuhaf ve garip işleri…
Oylama sırasında Tayyip Erdoğan, Güney Afrika yolundaydı. Ada’ya gitme yolunda kararını verdi, gruba bildirdi, yola çıktı. Neredeyse fısıldandı. Gönülsüz olduğu her halinden belliydi. Bahçeli’nin restine direnemedi. Reste rest diyemedi. Çaresiz boyun eğdi. Heyetin gitmesi yönündeki oylamanın sonucu Erdoğan’ın uçağında şaşkınlıkla karşılanmış. Bunu bir gazeteci yazdı… Şu cümle Abdülkadir Selvi’ye ait; “Öndeki havayı bilmiyorum ama gazetecilerin olduğu bölümde şaşkınlıkla karşılandı.”
Doğru mu? Neyin şaşkınlığı? Uçağın kadrolu gazetecileri bu kadar mı gündemden kopuk. Oylamanın sonucuna şaşırmak için başka bir dünyada veya gezegende yaşamak lazım.
Tabii onlara gazeteci demek ne kadar doğru… Bir ‘zabıt katibinden’ farksız. Ne yazacakları, neyi yazacakları kendilerine bir notla bildirilen kişilere gazeteci denir mi? Soru sorma özgürlüğü bile olmayan zavallı, acınası kişiler… Kaderlerini Erdoğan veya AKP’ye bağlayan sözde gazeteciler… Şaşırmışlar iyi mi?
Erdoğan dönüşte gazetecilerle konuştu. Heyet ve CHP konusunu öylesine basit ve hafif ifadelerle geçiştirdi ki… Herkesi şaşırttı. Evet, burada şaşırmak normal. Gayet insani bir duygu. CHP’yi eleştirmemek için azami özen gösterdi. Neden acaba? Heyet konusunun gündemde kalmaması için mi? Daha fazla konuşulmaması için mi?
Galiba öyle… Geri planda kalmasını istedi. Toplumun nasıl bir öfke içinde olduğunu bilmemesi mümkün mü? Peki o zaman neden ‘evet’ dedi? Denize düştü, Bahçeli’ye mahkum… Seçeneği yoktu.
Heyetin İmralı ziyaretini sadece Erdoğan değil AKP medyası da görmezden geldi. Hiçbir gazetede manşet olmadı. Bu kadar önemli bir gelişmenin saklanması daha fazla dikkat çekmez mi? Erdoğan ve AKP medyası ne yaparsa yapsın gizleyemez. Sokaktaki sıradan insan bile sır perdesinin arkasında yaşananların farkında. Erdoğan, Meclis’i Öcalan’ın ayağına götürdü ve Öcalan’a ‘siyasi meşruiyet’ kazandırdı. Nokta. Tarih böyle yazacak.
Erdoğan sussa ne olur! Bak Bahçeli ortalığı inletmekte… Grup toplantısında çıktı ‘aslanlar gibi’ ziyareti savundu. Yoksa ‘bozkurtlar’ gibi mi deseydik? Bozkurtların kulakları düştü. MHP ve ülkücü tabanda da her ne kadar ses çıkaramazsa da fırtınalar kopuyor. Erdoğan sessiz ama Bahçeli grupta ‘gök gürültüsü’ konuştu. “Hiç sorun değil. Onun bunun ağzına bakarak izin arasaydık, böylesine ağır bir sorunu bırakın konuşmayı yerimizden bile kıpırdayamazdık. Korkaklar sadece hayatı seyrederler…” dedi.
Dur bir dakika; ‘korkaklar’ derken Erdoğan’ı da mı kastetti? Bu sözün bir ucu ona dokunur.
Bitmedi, manşetler Bahçeli’den… Şu cümleye bakın; “Yeter ki Türkiye barış, huzur ve sükunet bulsun, yeter ki terör hayatımızdan kalıcı olarak sökülüp atılsın, bizim sonumuz da varsın darağacı olsun…” dedi.
Kolay unutulacak bir çıkış değil bu. Bu kez ipliği kendisine attı. Darağacını hatırlattı. Oysa hiç kimse idamdan falan söz etmedi. Ayrıca idam da mevzuattan kaldırıldı. AKP ve MHP’nin de oluruyla… Nereden çıktı darağacı? Rahmetli Turgut Özal da vaktiyle, “İki gömleğim var bir bayramlık bir idamlık…” demişti. Siyasetçiler sever böyle meydan okumayı…
Süreç veya İmralı heyeti konusundaki tartışma daha çok siyasi ağırlıklı… “Hiç kimse bu işin sonu idam!” falan demedi. Böyle bir cümle Doğu Perinçek’in ağzına yakışırdı. O da ittifakın bileşenlerinden biri. İpi hatırlatacak durumda değil. AKP iktidarının destekçisi ve payandası… Zor yürüyen Erdoğan’ın bir kolunda Bahçeli varsa diğerinde Perinçek var.
PKK’ya verilen tavizin, Öcalan’a yapılan güzellemelerin elbette bir ‘siyasi bedeli’ olacak. Ne kadar örtülü yürürse yürüsün… Erdoğan da bunun farkında… Çekimserliği bu yüzden. MHP’ye de faturası olacak.
Bahçeli’nin seçim, sandık, oy gibi derdi yok. Onun politikalarını şekillendiren amiller başka. Nice siyasi kazanımları elinin tersiyle itti. MHP lideri sandığı düşünmeyebilir. Ama ortağı Erdoğan öyle değil; sandıkla nefes alıp veriyor. Anketler ve kamuoyu yoklamalarına göre siyaset yapıyor. AKP’nin iktidardan düşmesi ‘darağacı gibidir’ Erdoğan için. Dünyanın sonundan farksızdır. Oturduğu koltuktan kalkmamasının nedeni var. İktidarını sürdürme uğruna her şeyinden geçmesi boşuna değil.
Bahçeli meydan okudu, kendisi adına tarihi bir çıkış yaptığı da söylenebilir fakat sürece ‘darağacının gölgesini’ düşürdü. Bu herkesin canını sıkar. En başta Erdoğan’ın… Siyasi bedel ödemekten bile korkan birinin ‘darağacı söylemini’ hazmedebilmesi mümkün mü?
Siyasiler değil ama gün gelir partiler darağacına çıkar… Daha doğrusu ‘sandık pekala AKP ve MHP gibi partiler için darağacına’ dönüşebilir.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































