ANKARA – DEM Parti kadın milletvekilleri, çocukların, kadınların ve LGBTİ+’ların yaşadığı sorunlara işaret ederek, bu kesimlerin istismar, tecavüz ve tacize maruz kaldığını ve aynı zamanda yaşam haklarının dahi gasp edildiğine dikkat çekti.
2026 Yıllı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmeleri devam ediyor. Bugün Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve bağlı dairelerin bütçe teklifleri görüşüldü.
Görüşmelerde söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mûş Milletvekili Sümeyye Boz Çakı, iktidarın 2025 yıllını “Aile Yıllı” olarak nitelendirmesine tepki gösterdi. Aile bütünlüğü kavramına da dikkat çeken Sümeyye Boz Çakı, “Gerçekte kadınları zincire vuran, şiddeti gizleyen, eşitliği yok sayan, kadınları yeniden ev içine, sessizliğe ve itaate çağıran bir politika. Bu politikanın somut dayanaklarını ise 2011’den 2025’e uzanan Bakanlığınız ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasındaki protokol zinciri oluşturuyor. Derinleşen yoksulluk, temel haklara erişimdeki eşitsizlikler ve sosyal desteklerin çökmesi ortadayken iktidar kadınlara ‘ailedir’ ‘evde kal’ ‘doğur, bak, sabret.’ diyor ama kadınlar kutsal olarak dayatılan ailede öldürülüyor” dedi.
‘YURTTAŞ DEĞİL ASKER OLARAK GÖRÜYOR’
Kadınların en çok kendi evlerinde katledildiğini paylaşan Sümeyye Boz Çakı, “Devletin koruduğu aile, kadınlar için en tehlikeli yer hâline geldi. ‘Kadınlar öldürülürken Bakanlık ne yapıyor?’ diye bakıyoruz; kadını yeniden doğurmaya, evlenmeye, doğurganlığa yönlendiriyor. Düne kadar 3 çocuk telkin eden Cumhurbaşkanı, şimdi de ‘3 yetmez, 5’ diyor. Halkın mutfağını, sofrasını, okulda kaç çocuğun aç olduğunu düşünmesi gerekirken düşündüğü şeyin kadınların kaç çocuk doğurması olması gerçekten çok vahim. Eğitimden sağlığa, güvenliğe, kişisel bakımdan beslenmeye, gelecek için hiçbir tasavvur ve güvence yokken bunun garantisini verebiliyor mu ki istiyor? Sayın Bakan ise ‘Doğurganlık oranı böyle giderse yirmi beş yıl sonra askere gönderecek genç bulamayacağız’ dedi. Kadınlar iktidar için bir yurttaş değil, asker üreten bir rahim! Öyle anlaşılıyor ki iktidar yurttaşı yoksulluğun, açlığın, geleceksizliğin, güvencesizliğin cenderesine terk ettiği yetmiyormuş gibi; o ailelerin çocuklarını da Genel Kurulda büyük bir iştahla onayladığı tezkerelerle başka ülkelerdeki savaşların kucağına bırakıyor” diye konuştu.
’52 BAKANLIK GÖREVİNİ DİYANETE DEVREDİYOR’
Sümeyye Boz Çakı, sözlerini şöyle sürdürdü: “52 Bakanlık, görevini adeta Diyanete devrediliyor, 2011’de imzalanan ve 2018’de yenilenen protokollerle Diyanet artık cezaevinde, huzurevinde, çocukevinde manevi rehberlik yapıyor. 2013’te Diyanet Vakfıyla, 2023’te ise Kur’an kurslarına destek protokolleriyle bu ağ daha da genişletildi yani sosyal hizmetin yerine dinî hizmet, kamu görevlisinin yerine ise vaiz geldi. Daha önce Çocuk Esirgeme Kurumu, Sosyal Hizmetler ve sosyal araştırmalarla yapılan protokollerin yerine Diyanet eklendi ve bu önemli kurumlardan kestikleri ödenekleri Diyanetin bütçesine çerez parası olarak göndermiş olduğunuzu görüyoruz. Sayın Bakan, gerçekten sormak istiyorum: Diyanetle protokole neden ihtiyaç duydunuz? Yani sosyal hizmet uzmanı, psikolog, kadın danışmanı yok muydu da Diyanete bu protokolü devrettiniz? 91 milyar TL bütçesi olan Diyanet bu yeni protokollerle gerçekten neyi başardı? Kadın cinayetlerini mi bitirdi, çocuk istismarını mı önledi, yoksulluğu mu azalttı, şiddet mağdurlarının adalete erişimini mi kolaylaştırdı?”
‘KADINLAR ÇALIŞMA HAYATINA KATILAMIYOR’
Bakanlığın bütçesine tepki gösteren DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki ise “Satır aralarında kadınların, çocukların, göçmenlerin, LGBTİ+’ların hayatları kaybolup gitmiş. Bakın, DİSK/GENEL-İŞ’in araştırmasına göre 10 milyona yakın kadın ev işleri ve ailevi nedenlerle çalışma hayatına katılamamakta, her 10 kadından 3’ü çalışma hayatında iken 10 kadın işçiden sadece 1’i sendikalı, tam zamanlı çalışan kadınların da yüzde 24’ü kayıt dışı ve güvencesiz çalıştırılmakta, her 4 kadından 1’i sigortasız çalıştığı için her an işsiz kalma korkusuyla baş başa ve işsizlik, güvencesizlik kadınlara karşı disiplin aracına dönüşmüş vaziyette. Siz ‘kadın değil, aile’ dedikçe bütçeyi buna göre pay ettikçe kadınların sigortalı çalışma, sendikalı olma, işçi sağlığı ve iş güvenliği hakkını engelliyorsunuz; farkında mısınız? Bu bütçenin en acımasız yükünü çeken kadın emeğinin güvencesizliği, değersizleştirilmesi konusunda tek bir sözünüz yok” dedi.
‘KADINLARI DİNLEMEYİ REDETTİNİZ’
Özgül Saki, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kocaeli Dilovası’ndaki kozmetik fabrikasında çıkan yangında 6 işçi yaşamını yitirdi; 3’ü kadın, 3’ü kız çocuğu ve Dilovası’ndaki kadınların sesini neden duymadınız? Kadın grevleri bu ülkede hemen hemen her gün artıyor, kadın yoksulluğu artıyor. Bakın, Temel Conta işçileri, çoğu kadın, üç yüz gündür grevde. Gebze’de Digel direnişçi kadın işçiler hem iş yerinde hem grevde cinsiyetçi baskılarla karşı karşıyalar. Kadın işçiler küçük elleri olduğu için barut fabrikalarında çalıştırılıyor, patlama oluyor, ölüyorlar; elleri küçük olduğu için tekstilde çalışıyorlar, tekstilde güvencesiz çalışıyorlar ve siz onların sesini sözünü hiç duymuyorsunuz. Şık Makas işçisi kadınlar grevdeler ve haklarını talep ediyorlar ama ne oluyor? Buse Kara gözaltına alınıyor, işçi temsilcisi, şimdi ise ev hapsinde. randevularını görmezden geldiniz, onları reddettiniz. Bakın, eğer o kadınları duysaydınız o kadınlar size diyeceklerdi ki: ‘İşyerinde taciz, tecavüz vakaları arttıkça artıyor. İşini kaybetmemek için kürtaja zorlananlar var. Servis olmadığı için eve giderken tacize uğruyoruz.’ Ve siz bu kadınlara randevu vermediğiniz için bunların hiçbirini bilmiyorsunuz.
LGBTİ+’LARIN SESİ OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Kaos GL’nin 2025 yılı araştırmasına göre, açık kimlikli LGBTİ+’ların istihdamdaki oranı neredeyse yok denecek kadar az. Zaten çok azı kendi kimliklerini ifade edebiliyorlar. Kendi kimliklerini ifade etmek, bugünlerde öldürülme nedeni olduğu için ne yazık ki onlar da sizin bu ekonomik olarak güçlendirme politikanızdan asla faydalanamıyorlar. Dolayısıyla artık bu kadınların sesini duymanız gerekiyor ve sizin Bakanlığınızın görevi. Ekonomik şiddet de bir şiddettir ve siz sadece istihdamı artırdığınızı söylüyorsunuz. Girişimci kadınlardan bahsediyorsunuz ama iş yerlerinde ölen, tacize uğrayan kadınlarla ilgili tek bir politikanız bile yok. Onları zaten istemiyorsunuz, ne zaman sizinle görüşmek isteseler, onları reddediyorsunuz, biz onların sesi olmaya devam edeceğiz.”
‘KADINA VE ÇOCUĞA YÖNELİK ŞİDDETİ ÖNLEME YILLI YAPALIM’
Söz alan Mêrdîn Milletvekili Beritan Güneş Altın da “Gelin aile yıllı yerine kadına ve çocuğa yönelik şiddeti önleme yılı olarak ilan edelim ve aile için yaptığımız bu detaylı çalışmalara şiddet için de yapın. Öyle ki ‘Her gün bir kadın öldürülmesin, her gün bir çocuk istismara uğramasın, çocuklar çok boyutlu şiddetten uzak kalsınlar.’ Ne yazık ki aile gölgesinde kalmış kadın ve çocuklar görüyorum ve bu gölgeden çıkmak için, yani kayıp öznelerin bakanlığından gerçek bir bakanlık olabilmesi için bu Bakanlığın ikiye ayrılmasını, çocuk bakanlığı ve kadın bakanlığı olarak çalışmalarını sürdürmesini… Çünkü kadınların ve çocukların aile çatısı altında yeterince destek mekanizmalarına ulaşamadığını, problemlerini çözemediğini, ideolojikleştirildiğini düşünüyoruz. Şimdi, çocukların çok boyutlu sorunlarla karşı karşıya olduğunu biliyoruz. İşçileştirildiğini, istismara uğradığını, kanunla ihtilaflı hâle geldiğini, yoksullukla ve yoksunlukla baş başa kaldığını düşünüyoruz. Komşu Anne Projesi’yle birlikte sizin aslında çözüm olarak öne sürdüğünüz şeyin zemini sebebiyle yani bu projenin, komşunun evine göndermesi sebebiyle çocukları evlerde daha çok istismara uğramasının önünü açacağını düşünüyoruz ve bu projeyi eğer baz almazsak, yönetemezsek çocuklar için bir felakete dönüşeceğini de iletmek istiyoruz” dedi.
‘YAŞAM HAKLARI GASP EDİLİYOR’
Türkiye nüfusunun 85 milyon olduğunu, bu sayının 22 milyonunun çocuk olduğunu paylaşan DEM Partili Nevroz Uysal Aslan, “Temel hakları, yaşam hakları, diğer hakların hepsi her gün gasbediliyor. Çocuk yoksulluğu derinleşiyor, çocuklar işçileştiriliyor, madde bağımlılığı yaygınlaştırılıyor, çocuklara yönelik şiddet ve istismar ise her yıl daha da tırmanıyor. Bakanlığınızın 2026 yılı bütçesinde çocukların korunması ve gelişimi için ayırdığınız miktarın toplam bütçedeki oranı ise yüzde 10. Ancak, bu bütçe önleyici sosyal hizmetleri güçlendirmeye yetmeyeceği gibi, çocuğun yaşam hakkını güçlendirme hedefini dahi taşımıyor. Asgari düzeyde olsa bile, çocukların yoksulluğunu bitirmeyi değil, maalesef ki hâlen yoksulluğu yönetme biçiminizle övünüyorsunuz” ifadelerini kullandı.
‘ÇOCUKLAR İSTİSMAR EDİLİYOR’
Çocuk yoksulluğunun yüzde 35 olduğuna vurgu yapan Nevroz Uysal Aslan, şöyle konuştu: “Türkiye’ye 37 OECD ülkesi arasında çocuk yoksulluğunda Kosta Rika’dan sonra 2’nci sırada. 15 yaş altı 100 çocuğun 32’si yani 7 milyon 39 bin çocuk açlık yaşıyor. 6,7 milyon çocuk temel protein gıdalarına erişemiyor. Bu hâlde dahi çocuklara ücretsiz öğün yemek programı hâlen uygulanmıyor. Neden Sayın Bakan, bütçe mi yok, kaynak mı yok, yoksa irademi yok? İktidar taahhüdünü çoktan unuttu, bunun bedelini ise çocuklara ihmal ve istismar olarak döndürüyorsunuz. Bir diğer ihmal ve istismar başlığı ise işçileştirilen çocuklar. 2024 itibarıyla 970 bin çocuk kayıtlı olarak çalıştırılıyor. Gerçekte ise yaklaşık tahmin edilen rakam 4 milyon çocuk. Bu çocuklar okulda değil, atölyede değil, oyun alanında değil; çok ağır iş kolları olmak üzere emeği sömürülerek işçileştirilecek alanlarda çalıştırılıyor.
TÜRKİYE ÇOCUKLAR İÇİN CEHENNEME DÖNÜŞTÜ
İSİG verilerine göre son bir yılda 72 çocuk iş cinayetinde yaşamını yitirdi, 15’i MESEM öğrencisiydi. Bu tablo, çocukların eğitim, sağlık ve yaşam hakkının sistematik bir biçimde ihmal ve istismarını gösterir. Çocuğu koruyamayan bir devlet, yalnız adliyede değil, fabrikada, tarlada, sokakta da görevini yapmıyor demektir. İSİG verilerinin ortaya koymuş olduğu bu rakamlarla ilgili sizin Bakanlığınızın özel bir kaydı, bu başlıkta yapmış olduğu bir istatistik verisi var mı? Kaç işçileştirilmiş çocuk yaşamını yitirdi? Yine, ‘2023 yılında 242.875 çocuk, mağdur olarak güvenlik bildirimine yönlendirildi.’ deniliyor. Bunların yüzde 12’si cinsel istismar yani 29 bin çocuk demek. 2024 verilerinde de cinsel istismar sayısı 67.507, reşit olmayanla cinsel ilişki kapsamındaki dosya sayısı 26.265. Bunlar sadece kayda geçenler, çocuk kurumlarının raporlarına göre ise bunlar çok daha yüksek. Hani sıfır tolerans sloganı?”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































