HABER MERKEZİ – KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta “Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü sağlanmadan süreç ilerlemez. Dolayısıyla hiç kimse bize demokrasi ve barışı bir tepside sunmayacak; bunu mücadeleyle kazanacağız” vurgusu yaptı.
KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta gündeme ilişkin Stêrk TV’ye değerlendirmelerde bulundu. Sozdar Avesta, “Bu süreç, gerçekten de Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü fırsatını bize çok yaklaştırmıştır. Önder Apo’nun, şehitlerin ve halkımızın desteğiyle bugün artık Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne çok yakınız. Bunu bilmeliyiz. Hiç kimse bize demokrasi, barış ve Önder Apo’nun özgürlüğünü bir tepside bize sunmayacak; bu ancak mücadeleyle, direnişle; yorulmak nedir bilmeyen bir direnişle kazanılacaktır” dedi.
Sozdar Avesta, 26 Ekim’deki geri çekilme açıklamasını anımsatarak, “HPG ve YJA Star’dan 25 değerli Kürdistan Özgürlük Gerillası, Kuzey Kürdistan alanlarındandı. Sizlerin de bildiği gibi, bu sürecin ilerlemesini istemeyen önceleri ‘derin devlet” denilen çevrelerin çatışma ihtimali olan yerlerden çekilerek, bu çevrelerin niyetini boşa çıkardı. Geçmişte de bu tür provokasyonlarla karşılaşıldı. Örneğin önceki ateşkes dönemlerinde dış çevrelerce yapılan birçok provokasyon yaşandı. Bunu iyi biliyoruz. Oslo süreci sırasında, Colemêrg’in Peyanis bölgesine bu dış güçlerce mayın döşenmişti ve patlama sonucu onlarca sivil yaşamını yitirmişti. Yine 2013 yılında Paris’te, Kürdistan Özgürlük Hareketi PKK’nin kurucularından Sakine Cansız’ın yanı sıra Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez, ‘norm dışı devlet’ dediğimiz, sürecin ilerlemesini istemeyen güçler tarafından katledildiler. Bu tür süreçler her zaman provokasyonlarla karşı karşıya kalmıştır. Önder Apo ve Özgürlük Hareketi ise kararlı biçimde hedefe ve başarıya ulaşmak istemektedir. Bu nedenle Önder Apo’nun onayı ile böyle bir adım atıldı” diye konuştu.
PROVOKASYONLARA KARŞI ÖNLEM
Sozdar Avesta, “Ayrıca, biz de 12. kongremizde bu süreci kapsamlı biçimde değerlendirdik. Özgürlük Hareketi olarak, üzerimize düşen görevleri, Önder Apo’nun elini nasıl güçlendirebileceğimizi ve sürecin provokasyonlara kurban gitmemesi için neler yapmamız gerektiğini tartıştık ve ortaklaştık. Bu çabalar sonucunda, tehlike altındaki bazı bölgelerdeki gerillalarımızı uygun ve sağlıklı biçimde geri çektik. Bu önemli bir adımdı. Açıklamada da belirtildiği gibi, sınır hatlarında da benzer riskli durumlar var ve oralarda da gerekli tedbirler alınıyor. Bu adım, kuşkusuz kamuoyunda ve süreçte olumlu bir etki yarattı. Yani bu adım, 11 Temmuz’da KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığının öncülüğünde atılan adımın devamıdır. Besê Hozat yoldaşın, Özgürlük Hareketi yöneticilerinin ve 30 gerillanın öncülüğünde yapılan o adım da büyük etki yarattı. Dünyada, bölgede, Türkiye ve Kürdistan’da büyük yankı buldu” diye belirtti.
KARŞI TARAFIN DA ATMASI GEREKEN ADIMLAR VAR
Sozdar Avesta, devletin ve iktidarın da atması gereken adımlar olduğuna dikkat çekerek, 11 Temmuz sonrası özgürlük yasaları ve demokratik entegrasyon yasalarının çıkarılması gerektiğini ifade etti. Ancak bu adımların atılmadığını belirten Avesta, bu yüzden sürecin uzadığını ve provokasyon riskinin arttığını söyledi. Sozdar Avesta, “5 Ağustos’ta bir komisyon kuruldu. Bu komisyon bugüne kadar da çalışıyor. Bu komisyon, Hareketimiz, aydınlar ve bu konuda uzman birçok çevre tarafından sert eleştirildi. Biz de sürece dair daha önce belirtmiştik: Komisyon yanlış bir biçimde çalışmaya başladı. Komisyonun ilk gündemi bu yasaların çıkarılmasıydı ve bu yasalara göre de ilk aşamada Önder Apo ile doğrudan görüşmeler yapılmalıydı. Önder Apo’nun görüşü alınmalıydı. Eğer bu yapılabilseydi, o zaman bu yoldaşlarımızın aylarca yürüyüp Qendîl’e gelmeleri gerekmezdi. Doğrudan sürece katılabilirlerdi. Fakat adımlar atılmadığı için süreç uzadı, provokasyon riski doğdu. Sürecin heba olması riski vardı. Bu yüzden Özgürlük Hareketi, büyük fedakârlık, kararlılık, akıl, tarihsel sorumluluk ve Önder Apo’ya bağlılık ruhuyla bu dönemde önemli bir duruş sergiledi” dedi.
‘SÜREÇ SADECE ATTIĞIMIZ ADIMLARLA YÜRÜMEZ’
Sozdar Avesta, “Bu temelde şunu da belirtiyoruz; Özgürlük Hareketi olarak biz, Önder Apo’nun fikirsel ve modelsel öncülüğünde bu süreci ilerletiyoruz. Ancak bu süreç, sadece attığımız adımlarla ilerleyemez. Şimdi 26 Ekim’den sonra bu konular tartışılıyor. Adımlar atılmalıdır. Eğer atılmazsa, artık bir anlamı kalmaz. Yani bundan sonrası iki ihtimallidir; Ya süreç ilerler, ya da artık düşünülmez hale gelir. Açıklamada da belirtildiği gibi, biz sürecin sağlıklı ilerlemesi için ciddi biçimde düşünüyoruz ve buna göre davranıyoruz. Süreç için şunu söyleyebiliriz: Biz Özgürlük Hareketi olarak dikkatli, sorumlu, bilinçli ve kararlı biçimde Önder Apo’nun öncülük ettiği adımları destekliyor ve sahipleniyoruz. Bu sürecin ilerlemesi için halkımız, Hareketimiz ve Önder Apo büyük bir direnç göstermiştir. Bu nedenle, Kuzey Kürdistan’dan yürüyerek gelen ve sürecin tehlikeye girmemesi için fedakarlık yapan o yoldaşları, Önderlik Konseyi adına tek tek selamlıyorum” ifadelerini kullandı.
‘ÖNDER APO’NUN FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜ ÖNCELİĞİMİZDİR’
Sozdar Avesta, Özgürlük Hareketi, Kürdistan halkı olarak asıl hedeflerinin Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü olduğunu belirterek, mevcut sürecin bir yılı geride bıraktığını söyledi. Sozdar Avesta, Abdullah Öcalan’ın “Önümü açar ve fırsatlar sağlarsanız, bu süreci savaş, çatışma ve şiddet zemini yerine siyasi ve hukuki zemine taşıyacağım” dediğini ifade etti.
Abdullah Öcalan’a sunulan imkanların oldukça sınırlı olduğunu belirten Sozdar Avesta, “Daha iyi imkanlar sağlanmalıydı ki bunlar onun doğal hukuk hakları kapsamındadır. Avukatlarla yapılan görüşmeler yıllardır yasaklanmıştı. Avukatların oraya gitmesine izin verilmeliydi. Ailesiyle görüşmesi, hukuksal ve yasal haklarıdır, sağlanmalı” diye belirtti. Ayrıca DEM Parti’den bir heyetin sürece dahil edildiğini ancak bunun da sınırlı bir fırsat sunduğunu vurguladı. Sürecin sağlam bir zemine oturtulması gerektiğini belirten Sozdar Avesta, “Önder Apo da son görüşmede ifade etti. Biz de Hareket olarak, bu şartların barış, demokratik toplum, halkların kardeşliği, cumhuriyetin demokratikleşmesi ve demokrasinin ilerlemesi için gerekli olduğunu her zaman vurguluyoruz” dedi. Sozdar Avesta, Devlet Bahçeli’nin, sürecin Meclis ve DEM Partisi içinde görüşülmesi gerektiğine dikkat çektiğini, PKK kurucusunun da Özgürlük Hareketi’nin de görevini yerine getirdiğini söylediğini; Cumhurbaşkanı’nın da benzer ifadelerde bulunduğunu kaydetti.
‘UMUT HAKKI YASALLAŞMALI’
Sozdar Avesta, “Daha önce denildi ki engeller ve karşıtlıklar var. Bunun dışında bazı marjinal örgütler de sürece destek veriyor. Kamuoyunda güçlü bir destek var. O halde hala neyi bekliyorsunuz? Hangi engeller var?” sorularını sordu. Sozdar Avesta, Abdullah Öcalan’ın “umut hakkı”nın yasalaşması ve uygulanmasının geciktirilmesinin hem Hareket içinde hem de kamuoyunda soru işaretleri yarattığını belirterek, gecikmenin nedenlerini anlamaya çalıştıklarını söyledi. Geçmişte 1999 ve 2013 yıllarında atılan bazı adımların, küçük çıkarlar nedeniyle boşa çıkarıldığını belirten Sozdar Avesta, mevcut komisyon görüşmelerinin eksikliği ve fikirlerin dikkate alınmamasının da bir yetki meselesi olduğunu vurguladı. Sozdar Avesta, Barış ve Demokratik Toplum modeline dayalı diyalog ve müzakerenin önemine dikkat çekerek, devletin de sürece ilişkin daha fazla adım atması gerektiğini söyledi. Kürt sorununun hala çözülememesinin nedeninin sakat yaklaşım olduğunu ifade eden Sozdar Avesta, “Hala terör olarak adlandırılıyorsa güven ortamı oluşmaz. Buna rağmen biz büyük adımların atılması gerektiğini söylüyoruz. Durum ciddi. Öncelikle yapılması gereken; Önder Apo’nun fiziki olarak özgürleştirilmesidir” dedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararlarıyla öngörülen “umut hakkı”nın uygulanması gerektiğini vurgulayan Sozdar Avesta, “Ama bu hak, Önder Apo şahsında tıkatılmıştır. Bunun hayata geçmesi için yasal düzenlemeler yapılmalı ve gecikme olmamalıdır. Biz bunu çok önemli görüyoruz” diye belirti.
‘HAKAN FİDAN’IN YAPTIKLARI SÜREÇ KARŞITLIĞIDIR’
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın süreci provoke eden tutumlarına tepki gösteren Sozdar Avesta, “Tarihi adımlar atıldı, ancak kullanılan dil çok dikkat çekici. Özgürlük Gerillalarının, sürecin sağlıklı yürütülmesi amacıyla bir savaş ve çatışmaya mahal vermemek için adım attıkları bir dönemde, Hakan Fidan Irak’a gidiyor ve büyük bir provokasyon yapıyor. Öyle görünüyor ki Hakan Fidan bu süreci kabul etmiyor ve bilinçli olarak süreci baltalamak istiyor. ‘PKK Orta Doğu’dan çıksın’ diyor. ‘Suriye, İran ve Irak’tan çekilsin’ diyor. Sonra ne olacak? PKK değil, Kürtler çıksın! Bu, süreci manipüle etme çabasıdır. ‘Derdi olan gocunur’ diye bir söz var. Onun zoruna gidiyor. Halbuki elinde bir neden kalmadığını, Kuzey ve Doğu Suriye’de işgal ettikleri yerlerden çekilmeleri gerektiğini biliyor. Irak’ta 40-50 kilometre derinliğinde işgal ettikleri alanlardan çekilmeliler. Meslektaşı ise ‘PKK savaşı durdurdu, silahlarını yaktı, diğer gruplar da senin topraklarından çıktı; sen buralardan çık artık’ diyeceğine, yaptığı şey ortada. ‘En iyi savunma, saldırıdır’ derler ya; biz bu zihniyeti iyi tanıyoruz. Hakan Fidan’ın zihniyeti, üslubu, yaptıkları süreç karşıtlığıdır. Bir yandan Cumhurbaşkanı diyor, ‘önemli bir süreçtir, üzerlerine düşeni yaptılar; Devlet Bahçeli, ‘kurucu önder üstüne düşeni yapmıştır’ diyor ama siyaseti yürütenler de böyle açıklamalar yapsın. Aynı zamanda Devlet Bahçeli’nin partisinin grup toplantısında söyledikleri de Kürt halkı açısından kabul edilemezdir. Yani bilmem nerede iki bin PKK’li’nin QSD’ye katılmasıyla ne alakası var? Kaldı ki böyle bir şey söz konusu değildir. Yalandır! Geri çekilen PKK’lilerden Rojava Kürdistan’ına geçip QSD’ye katılan yoktur. Bunu kendileri de iyi biliyor. ‘Sınırımızda kuş bile uçurtmuyoruz’ diyorlar ki öyledir de. O halde bu iki bin kişi nereden gitti? Kuzey ve Doğu Suriye’de bir çözüm gelişmesin diye, bu tür şeyler öne sürüyorlar. Bırakın bunları! Özgürlük Hareketi ve Önder Apo, bu süreci ilerletmek için birlik ve doğru bir çıkışla meseleyi bu kadar ciddiyetle, bilinçle, ferasetle, ideolojik olarak ele alıp yürütürken, üzerine düşen her şeyi yapmıştır. Bunu herkes de söylüyor. Bu nedenle doğru olmayan şeylerle karıştırmak yanlıştır. Kuzey ve Doğu Suriye’nin Kuzey Kürdistan’la ne alakası var? Bunu görmeli ve dikkatli olmalıyız” ifadelerini kullandı.
‘HER GÜN ÖRGÜTLENMELİ, DAYANIŞMALIYIZ’
Sozdar Avesta, yaklaşan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü vesilesiyle de günün tarihsel anlamına, hareketin örgütlenme ve öz savunma pratiğine, YPJ/YJA Star örneklerine ve kadınların süregelen saldırılara karşı örgütlenme çağrısına vurgu yaptı. Sozdar Avesta, 25 Kasım’ın Dominik Cumhuriyeti’nde Mirabel kız kardeşlerin öldürülmesi anısına sembolik bir gün olarak kabul edildiğini hatırlattı; ancak dünya genelinde kadına yönelik şiddetin günlük olarak yüzlerce, binlerce olayda devam ettiğini belirterek, Kürt kadınlarının her yıl bu mücadeleyi daha da büyüterek sürdürdüğünü söyledi. Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi içerisinde, dağlarda 32 yıldır varlığını sürdüren kadın ordusunun benzerinin dünyada bulunmadığını vurgulayan Sozdar Avesta, “Bu ordu, Önder Apo’nun emekleriyle ‘Jin, Jiyan, Azadî’ devrimini yarattı. Bunun temelinde Önder Apo’nun büyük fikriyatı vardır. Bu vizyonla gelişen ordu, kastik katil tüm zihniyetlere karşı büyük bir mücadele yürüttü” dedi.
Sozdar Avesta, Kobanê direnişinin de kadınların öncülüğüyle gerçekleştiğini, Arîn Mîrkan’ın bu direnişin simgesi olduğunu belirtti. YPJ’nin bugün Orta Doğu’daki kadınların umut kaynağı haline geldiğini, Şengal Kadın Birlikleri (YJŞ) ve YJA Star’ın savunmadaki tarihsel rollerini hatırlatan Sozdar Avesta, “1 Mart, Kobanê Dünya Günü olarak ilan edilmiştir. Peki, nasıl Dünya Kobanê Günü oldu? Kim öncülük etti? Kadınlar öncülük etti. Özgürlük gerillaları öncülük yaptı. Arîn Mîrkan, Kobanê direnişinin sembolü oldu. Hebûn Dêrik, Gulan Batman, Viyan Rojhilat, Destîna Başûr, Kürdistan’ın her parçasından gelip Kobanê’de Gelhatlarla birlikte mücadele ettiler. Herkes bunu gördü. YPJ bugün tüm kadınların umudu haline geldi. Bu nasıl oldu? Bu gelenek üzerinden kendilerini örgütlediler. Eğer Orta Doğu’daki kadınlar, bugün YPJ’yi kendilerinin savunma gücü olarak görüyorsa, bu kadın özgürlük vizyonu sayesindedir. Kastik katil zihniyet, aynı şeyi Şengal’de de geliştirdi. Şengal Kadın Birlikleri de bu temelde gelişti. YJA Star, aynı zamanda Şengal’in savunulmasında tarihsel bir rol oynadı. Ben şunu söylemek istiyorum: Biz sadece bir gün bu zihniyete karşı mücadele etmiyoruz; yaşamımız mücadeledir. Bu kararı verdiğimizde, bu düzeyde bir bilinç ve farkındalık henüz yoktu. ‘Hep kavgaydı yaşamım’ diyerek bize yol gösteren de, Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin kurucusu ve mücadele öncümüz Sakine Cansız yoldaş, o dönemde, sınırlı imkânlarla Amed zindanında direniş geliştirdi. Heval Azime; Mihriban Saranlar, 1980’li yıllarda gerillalara öncülük etti. Bunlar çok önemliydi. Heval Hozan Mizgîn Avrupa’da kültür, sanat ve her türlü yöntemle kadın hareketinin örgütlenmesini sağladı. Bu yıl Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi’nin 38. yılı. Bu hareket 38 yıldır kendi öz örgütlülüğüne sahip, 32 yıldır ise kadın ordusu var. Bu çok önemlidir. Biz böyle bir birikime sahibiz. Bugün de Kürdistan ve dünya genelinde bu katliamcı zihniyet hala devrededir. Geçen yıl 9 yaşındaki Narin Güran katledildi. Wan Üniversitesi öğrencisi Rojin Kabaiş’in bedeninde kastik katillerin DNA’sı bulundu; ancak cezalandırılmıyorlar. Biz kadınlar yalnızca 25 Kasım’da değil, her gün kendimizi örgütlemeliyiz. Tüm günlerimizi bilinçle geçirmeliyiz. Tüm günlerimizi mücadele ve dayanışma ile geçirmeliyiz. Öz savunmamızı inşa etmeliyiz” diye kaydetti.
‘MÜCADELEMİZ DAHA YENİ BAŞLIYOR’
QSD’nin Suriye ordusuna entegrasyonu tartışmaları bağlamında YPJ’nin bağımsızlığının önemine dikkat çeken Sozdar Avesta, “QSD entegrasyon içine girerse YPJ ne yapacak’ şeklinde tartışmalar var. YPJ komutanları cevap verdi; ‘YPJ olmazsa kadınların başına ne geleceğini biliyoruz’ dediler. Bugüne kadar kaç kadın katledildi. Alevi ve Dürzi kadınların başına ne getirildi? Bu zihniyet her yerde aktif. Bu yüzden her kadın, her yerde haklarına ve varlığına sahip çıkmalıdır. Kadına yönelik şiddete, idamlara, tecavüze, fuhuşa her türden kastik katil zihniyete karşı siyasi, politik, ideolojik ve örgütlü bir mücadele yürütmelidir. Tüm kadınlara çağrım: Bugünden 25 Kasım’a kadar eylem ve dayanışmanızı, buluşlarınızı geliştirin; mücadelenizi kalıcılaştırın. Zaman kadınların zamanıdır. Özellikle Kürdistan’da, Önder Apo’nun Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı temelinde, demokratik toplumun özü kadındır. Kendini örgütlemek, toplumu örgütlemek, bilinçlenmek ve mücadeleyi yükseltmek için kadınlara önemli sorumluluklar düşüyor. Mücadelemiz daha yeni başlıyor. Kadına yönelik kastik katil zihniyete karşı mücadelemiz tüm alanlarda, ‘Jin, Jiyan, Azadî’ şiarıyla yürütülecek. Bu temelde tüm kadınlara bu sürece katılmaları çağrısı yapıyorum” diye belirtti.
‘PKK, HALKIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİN TEMELİDİR’
Sozdar Avesta, PKK’nin kuruluş yıldönümü vesilesiyle yaptığı değerlendirmede, “PKK, bir partiden ötedir. PKK, bir masada ve insan haklarının sınırlı olduğu bir ülkede birtakım haklar kazanmak için kurulmuş bir örgüt değildir. PKK, hala kabul görmemiş bir ülkede, kimliği yasaklanmış, dili yasaklanmış, varlığı çeşitli yasaklarla sınırlanmış bir hareket olarak 52 yıldır mücadele yürütüyor. Önder Apo’nun ifadesiyle, herkes ondan kaçıyordu” ifadelerini kullandı.
PKK’yi her şeyden önce “bir yaşam direnişi” olarak tarif eden Sozdar Avesta, bir yaşam yaratana kadar direndiğini, karanlık gecelerde bir kıvılcım çaktığını, köleliğe karşı özgür insan ve insanlığı yarattığını belirtti. Sozdar Avesta, “Bazıları PKK’nin yıldönümünde belki üzgün olabilir ve ‘Bu yıldönümü nasıl kutlayacağız, PKK kendini feshetmiş’ diye düşünebilir. Oysa PKK, çözüm üretmek için kendisini feshetmiştir. Esasında PKK bir yaşamdır, bir felsefedir, bir ruhtur, bir paradigmadır ve önderliktir. 52 yıldır Önder Apo ve şehitlerin öncülüğünde bu mücadele sürmektedir. PKK’yi doğru tanımlamalı ve bu yıldönümünü her yılkinden daha fazla coşkuyla kutlamalıyız” dedi.
‘MÜCADELE YENİ BİR AŞAMAYA GİRDİ’
PKK’nin yalnızca bir örgüt değil, özgürlük, eşitlik, bilim, kadın ve gençlerin varlığını inşa etme aracı olduğunu vurgulayan Sozdar Avesta, şöyle devam etti: “Barış ve Demokratik Toplum çağrısı temelinde mücadele yeni bir aşamaya girmiştir. Önder Apo öncülük ediyor. Halk ve özgürlük şehitleri öncülük ediyor. Zindan direnişçileri öncülük ediyor ve bu mücadeleyi kendi yaşlarını adadıkları alanlarda yürütüyorlar. PKK budur. PKK özgürlüktür, eşitliktir, bilimdir, kadın ve gençlerin kendi varlıklarını inşa etmeleridir, bilinçlenme ve kendi kendini gerçekleştirmedir. Bu nedenle bugün bizim için bir kutlama günüdür; halkın kutlamasıdır. PKK kendini feshetmiş olabilir ama yine de bu Kürt halkının, özgürlüğün, kadınların, gençlerin, direnişin, bilinçlenmenin ve varlığın kutlamasıdır. Tarih boyunca tüm halklar için bu tür günlerin anlamı olmuştur. 15 Ağustos da bir kutlama, 14 Temmuz direnişin bir sembolüdür. Mayıs ayı şehitler ayıdır. 25 Kasım ise Heval Bêrîtan günü olarak anılır. Bu nedenle, PKK olarak bu günleri birleştiriyoruz. Çok değerli ve anlamlıdır. Halkımız bu süreci, bu kutlamayı, direniş ruhu, mücadele, toplumsal ve komünal örgütlenme ile Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu temelinde yaşayarak karşılasın. Bu bilinç ve ruhla kutlamayı coşku, moral ve motivasyonla selamlamalıyız. Bu temelde, ben şimdiden bu yıldönümünü Önder Apo’nun yaşam, yaratıcılık ve örgütlenme ruhu üzerinden, tüm zindan direnişçilerine, özgürlük militanlarına, özgürlük gerillalarına ve “PKK halktır, halk burada” diyen halkımıza, Kürt dostlarına ve enternasyonal tüm devrimci ve demokrat güçlere kutluyorum. Halkımıza çağrım; bu günü özgürlük kutlaması olarak karşılayın ve moral ile motivasyonla selamlayın.”
Sozdar Avesta son olarak, Köln’de “Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” şiarıyla bugün düzenlenecek yürüyüş için de çağrıda bulundu. Sozdar Avesta, yürüyüşün Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü için uluslararası topluma güçlü bir mesaj ileteceğini söyledi. Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmadan hiçbir sürecin ilerleyemeyeceğini vurgulayan Avesta, şunları kaydetti: “Halkımız Önder Apo’nun özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü hamlesini, özellikle de Önder Apo’nun ‘umut hakkı’ mücadelesini büyütmeli. Süreç, mücadele ile ilerler. Demokratik entegrasyon yasaları çıkarılsa da, müzakere gelişse de bu mücadele edilmeyeceği anlamına gelmez. Önder Apo’nun özgürlüğü için her alanda daha fazla mücadeleyi yükseltmemiz gerektiğini hiçbir zaman göz ardı etmemeliyiz. Farklı bir süreç yürütülüyor. Bu süreç, gerçekten de Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü fırsatını bize çok yaklaştırmıştır. Önder Apo’nun, şehitlerin ve halkımızın desteğiyle bugün artık Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne çok yakınız. Bunu bilmeliyiz. Hiç kimse bize demokrasi, barış ve Önder Apo’nun özgürlüğünü bir tepside bize sunmayacak; bu ancak mücadele ederek elde edilir. Mücadeleyle, direnişle; yorulmak nedir bilmeyen bir direnişle kazanılacaktır.
MESAJIMIZ TÜM DÜNYAYA ULAŞACAKTIR
Biz, basından takip ediyoruz. 8 Kasım’da Almanya’nın Köln kentinde yapılacak yürüyüş için günlerdir hazırlık yapılıyor. Demokratik örgütler, Kürt halkının dostları, enternasyonal güçler, sol çevreler ve bölgede barış isteyen herkes biliyor ki, Kürt halkının özgürlüğü, Önder Apo’nun özgürlüğü ile bağlantılıdır. Bu yürüyüş, önceki yıllardaki yürüyüş ve mitinglerden çok daha ötedir. Çünkü gerçekten çok önemlidir. Yüz binlerce kişi katılmalı ve her yere mesaj verebilmelidir. Yani, Önder Apo bir saat bile artık orada tutulmamalı. Avrupa Konseyi, ‘umut hakkı’ için bu süreci izlemeli ve hızla harekete geçmelidir. Bu yürüyüşün etkisi olacaktır. Halkımızın yürüyüş hazırlıkları neredeyse tamamlandı. Bu etkinlik bir starttır. Komplolara karşı Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü kesinleştirmeliyiz. Bu bilinç ve inançla harekete geçmeliyiz. Bu temelde, başta Almanya, Hollanda ve diğer ülkelerdeki halkımız olmak üzere herkesi, tüm örgütler ve dostlarla birlikte 8 Kasım yürüyüşüne katılmaya çağırıyorum.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***







































