NECİP F. BAHADIR | YORUM
“2026’da seçim var…” dedi. Şaşırmadım. Olabilir. Çok alamet belirdi.
AKP’nin de seçim yılı 2027 değil mi? Bir yıl öne niye alınmasın? Siyasi meşruiyetini yitirmiş bir iktidar var. 31 Mart’ta Erdoğan kendisini oylattı. Sonuç felaket oldu. Normal bir ülke olsaydı Türkiye 31 Mart’ı gördükten sonra istifa ederdi. ‘Yerel ayrı, genel seçim ayrı’ falan demez, hiçbir bahanenin arkasına saklanmazdı. Kamuoyu da istifaya zorlardı zaten…
“Yok!” dedi; “Genel seçim değil, erken yerel seçim var…”
Buna şaşırdım işte. Yerel seçimler niye yenilensin ki? Tamam CHP’li birçok belediye başkanı içeride… Sırasını bekleyenler de cabası. Genelde ‘erken seçim’ deyince genel anlaşılır, yerel seçimin erkene alındığını pek hatırlamıyorum. Belki biraz öne alınabilir. 31 Mart’tan zaferle çıkan CHP kabul eder mi? CHP’nin planı bu… AKP niye hayır desin?
Bu sohbeti unutmuştum, Özgür Özel’in açıklamasını gördüm. Erdoğan’ın, “İstanbul fetret dönemi yaşıyor!” mesajına cevap veriyordu. CHP lideri Özgür Özel, “Gelin İstanbul seçimlerini yenileyelim… Sadece İstanbul değil her yerde yenileyelim. Erdoğan kendine güveniyorsa hodri meydan…”
Eskiden erken seçim kararları böyle ‘meydan okumayla’ başlardı. Muhalefet, “Var mısın? Gel sandıktan kaçma…” der, ülke bir anda seçim havasına giriverirdi.
Özel’in çıkışı mantıksız değil… Siyasi mantığı var. CHP’li belediyeler yargı operasyonlarının hedefi altında… En başta İstanbul… Ekrem İmamoğlu 23 Mart’tan bu yana içeride. Diploması iptal edildi, yolsuzluktan tutuklandı. İddianamenin eli kulağında…
Yetmedi, casusluktan da soruşturma açıldı. O soruşturma kapsamında da tutuklama kararı çıktı. Böyle giderse TCK’da ne kadar suç varsa sırayla hepsiyle itham edilecek. Medyaya yansıdığıyla kadarıyla casusluk iddiası inandırıcılıktan çok uzak.
Gazeteci Merdan Yanardağ, İmamoğlu’nun ‘casusluktan da tutuklandığı’ duruşmadan ayrıntı aktardı. İmamoğlu’nun şu sözleri tarihe geçerken, kendine güveni de yansıtmıyor mu; “Burada yargılama yaptığınızı sanıyorsunuz. Şimdi burası bir mahkeme mi? Yüzümüze bile bakmıyorsun? Türk yargıçları verdikleri karardan emin olur ve başları diktir… Sen başını eğip nereye kaçıyorsun?”
Bir yargı mensubuna söylenebilecek en ağır sözler bunlar… İmamoğlu haksız sayılmaz.
Aralarında Antalya ve Adana gibi şehirlerin belediye başkanlarının içeride olduğu düşünülünce; ki sayı 15’in üzerinde. Özel’in “Gelin seçimleri yenileyelim…” demesi anlaşılabilir bir şey… ‘Yolsuzluk iddiaları’ aleyhine olmaz mı? Maalesef toplum veya seçmen nezdinde ‘yolsuzluk, hırsızlık’ gibi kavramlar etkisini yitirdi. Bir suçüstü hali olan 17-25 Aralık’tan sonra seçmen AKP’yi iktidarda tutmaya devam etti.
Özel’in toplumun duyarsızlığına sığındığını sanmıyorum. Dosyaların zayıflığı ve iddiaların ikna edici olmamasına güvendiğini söylemek yanlış olmaz. Kamuoyu yoklamalarında CHP’yi belediyelere yönelik operasyonların hukuki değil siyasi amaçlı görüldüğü öne çıkmakta… AKP de bu gerçeğin farkında… Yandaş medyanın manşetleri artık toplumda bir karşılık bulmuyor. AKP tabanı bile bu operasyonları sorgulamakta…
Eskiden olsaydı, bırakın suçüstü halini, belge ve dokümanların varlığını yolsuzluk iddiası bile siyaseti yıpratırdı. Seçmen ‘temiz siyasetçiye’ yönelirdi. Bu çürümenin, yozlaşmanın topluma yansımasından başka bir şey değil. Maalesef Anadolu insanı ‘17-25 Aralık’ dosyalarının dolu olduğunu bilmesine rağmen “Çalıyorlar ama çalışıyorlar…” yaklaşımını dünya siyaset literatürüne kazandırmakta bir sakınca görmedi. Çok acı ama gerçek de bu…
CHP’li belediyelere yönelik yolsuzluk operasyonlarının ‘17-25 Aralık’ iddialarıyla kıyaslanması mümkün değil. Birinde ‘suçüstü durumu’ var… İmamoğlu gözünü cumhurbaşkanlığına dikmeseydi ne diploması iptal edilecekti, ne yolsuzluktan tutuklanacak ne de casusluk iddiasıyla suçlanacaktı. Sokaktaki insanın algısı da bu. “Yolsuzluk yapılmıyor” falan değil. AKP boğazına kadar batmış durumda… ‘Taşı atan günahkar olunca etkisi ve sonucu’ da sınırlı oluyor.
Özgür Özel’in ‘hodri meydan’ diye meydan okuduğu kişi doğrudan Erdoğan… Erdoğan’ı da aday olmaya çağırdı; “İstanbul’a yeniden aday olsun. Bizim adayımız da İmamoğlu… İstifa etmesine de gerek yok. Kazanırsa cumhurbaşkanlığına devam eder. İstanbul kendi içinden birini seçer. Güveniyorsa kendisi çıksın karşımıza…”.
Aslında her iki görevi de birlikte yürütebilir. Zaten bir ayağı İstanbul’da değil mi? Haftanın yarısını bu şehirde geçirmiyor mu? İstanbul ‘aşkı ve sevdası…’
‘Erken yerel seçim…’ çağrısına AKP ne diyecek? Erdoğan kendisine meydan okuyan Özel’e bir cevap verecek mi? “Haydi… Tamam ben varım…” diyebilecek mi? Çünkü bir gözü hep yerelde… Sandıkta kazanamadığını ahlaksız teklif ve ‘transferle’ elde etme peşinde… Tehditler karşısında bir çok isim AKP’ye katılmak zorunda kaldı.
YRP Lideri Fatih Erbakan Giresun’un bir beldesinden söz etti; “Belediyeli biz kazandık… AKP suyunu kesti… Başkana istifa etmekten başka seçenek bırakılmadı.” dedi.
O beldenin adı Ören… Büyük bir skandal değil mi bu? Ama duyan yok.
Özgür Özel tarihi çıkışıyla Erdoğan’a sandıkta kazanma fırsatı sundu. AKP yönetimi 31 Mart’ı bir kaza olarak görüyordu. İşte telafisi için bir imkan… CHP hazır… Teklif Özel’den… Erdoğan için de aynı zamanda bir ‘güven oylaması’ olur. Sandıktan başarıyla çıkarsa 2028’e kadar ülkeyi rahatlıkla yönetir. Muhalefetin sesi kısılır. Erken yerel seçim siyasi açıdan makul ve mantıklı bir öneri… AKP’nin sandıktan kaçması için bir neden yok aslında… Tabii halka güveniyor ve yaslanıyorsa…
Peki MHP bu çağrıya kulak veremez mi?
Bahçeli, Erdoğan’ı kırgın ve dargın… Erdoğan, Bahçeli’nin KKTC çıkışını hiç iplemedi. Bahçeli’nin sözünü beş paralık etti. Ortaklık hukukunu ayaklar altına aldı. Kırgınlık ve küslük politik tavra da dönüştü. MHP Bahçeli’nin talimatıyla 29 Ekim resepsiyonunu boykot etti. Hiçbir milletvekili programa katılmadı. Çatlak bir iki değil. Ortaklık yara bere içinde… Artık dikiş tutmuyor. Bir yenilenmeye ihtiyaç var.
Özgür Özel’in erken yerel seçim çıkışı Bahçeli için ‘büyük fırsat’. “Ben varım…” diyerek ortağını zorlayabilir.
2026’da erken yerel seçim olur mu? Beylik bir cümle olacak ama ‘Ankara her türlü sürpriz gelişmeye gebe!’. Havada sıkıntı ve sancı var. Bahçeli’nin sağlığı yerinde değil, Erdoğan’dan soğudu. Erdoğan’ın gerçeklik algısı bozuk, Bahçeli’nin kaprislerinden bıktı, usandı. İttifakın sadece adı kaldı. İçi boşaldı.
AKP ve MHP iki siyasi hasım gibi. Hısımlık bitti. 31 Mart Erdoğan’ın siyaseti meşruiyetini yok etti. AKP umutları tüketti. Ekonomi darboğazda… Demokrasi krizde… Adalet ve ahlak çöktü… 2026 yılı neden seçim yılı olmasın?
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































