NECİP F. BAHADIR | YORUM
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya belli ki inançlı adam… Daha önce de mesajlarını ‘kutsallar’ üzerinden verdi. Erdoğan’ın yüzüne bakarak ayet, hadis ve öteki dünya hatırlatması yaptı.
Bir faydası oldu mu? Bırakın Erdoğan’ın politikalarını, AYM’nin kararlarında ‘adalet’ gözetildi mi?
Maalesef… Keşke bu soruya ‘evet’ cevabı verebilsem. Özkaya, bir adalet cephesi falan açmadı. Bildiğini okuyama devam etti.
AYM Başkanı’nın birkaç gün önce kürsüde boğazı düğümlendi. Cümlesi yarım kaldı… Ne diyordu? “Öyle bir yaşayalım ki vakti geldiğinde Hazreti Allah bizi kimsenin hakkıyla…”
Başını eğdi, belli belirsiz hırıltılar çıkardı. Belli ki ağlıyordu. “Bizi Allah kimsenin hakkıyla huzuruna seslemesin.” diye cümlesini tamamladı. Duygusal, ağlayan bir AYM Başkanı olduğu için ülkenin şanslı olduğu söylenebilir mi? Kendisine ‘adaletin yılmaz savunucusu’ diyebilir miyiz?
O görüntü ülkenin dört bir yanında ve sınırların ötesinde yankılanmış. “Bana ne diyorsun?” diye soranlar çıktı. Bir umut olabilir mi? AYM’den bundan sonra daha adil kararlar bekleyebilir miyiz? Gözyaşları yalan söyler mi? Her ağlayan gerçekten ağlamış sayılır mı?
Bana bir başkanın ağlamasından çok ‘adaletin gözyaşları’ gibi geldi. Hani adliye saraylarının girişinde gözleri kapalı, elinde adalet terazisiye bekleyen ‘Kraliçe Themis’ var ya… Ağlayan o aslında. AKP iktidarı o terazinin ayarlarını fena bozdu.
O ağlamasın da kim ağlasın! Başsavcı Akın Gürlek İBB iddianamesini değerlendirirken ‘kuyumcu terazisi’ hassasiyetiyle adaletin tecelli etmesinden falan söz etmiş. Ne alaka…? Adalet terazisinden daha hassas ölçü aleti mi var? Hak, hukuk en iyi adalet terazisinde tartılmaz mı? Söz konusu olan ‘altın’ falan değil, hak hukuk ve adalet… Gürlek de biliyor ki mevcut ‘adalet terazisiyle’ adaleti gerçekleştirmek mümkün değil. Onun yerine ‘kuyumcu terazisi’ ifadesini kullanmak zorunda kalmış olmalı.
Gürlek’in ‘adalet’ diye bir derdi yok. ‘Adalet terazisini’ unutmuş da olabilir. Adaletin kavramlarını bile ıskalayan birinden adalet beklenir mi? CHP lideri Özgür Özel, Akın Gürlek için tarihe not düşen şu benzetmeyi yaptı; ‘Seyyar giyotin…’
Nerede ihtiyaç var, hazret orada! Siyaset ne diyorsa o… İBB iddianamesinin dili ve üslubu bile daha ilk sayfalarda göze çarpmıyor mu? Bir adalet arayışı falan değil resmen ‘Ankara’ya selam iddianamesi…’
Selam de adresini buldu. Soruşturma gizliydi değil mi? Avukatlara dosya gösterilmedi. Peki Yeni Şafak gibi bir pespaye gazete nasıl elde etti? Gazetecilik çabasıyla mı? Hayır, servis edildi.
Ekranlarda ‘İBB iddianamesi’ tartışmalarına bakın… Sanıyor musunuz ki satır satır okundu da içinden çarpıcı bölümler çıkarıldı. Tamamen servis… Yandaş kalemlerin neyi yazacağı, neyi konuşacağı bile önceden tespit edilmiş. Belge ve dökümanlar servis ediliyor.
Medyanın, yargıdan geri kalır tarafı yok. Her ikisi de sizlere ömür. AKP yargının da, medyanın da canına okudu. O yargı ve o medya AKP’ye çalışıyor gibi görünse de zararına işliyor. Hiçbir inandırıcılığı veya ikna ediciliği yok. Bir ara Bülent Arınç, “Ekranlarda AKP’yi savunanların bize faydası yok, zararı var.” demişti.
Haksız sayılmaz…
AYM Başkanı Özkaya ‘adaletin hali pürmelaline’ ağlamış olamaz mı? Felaketi o da görmüyor mu? Görmemesi mümkün değil. Adaletsizliğin, hukuksuzluğun farkında varmaması da düşünülemez. Bu tablo karşısında yapılması gereken ağlamak, gözyaşı dökmek değil, mücadele için kolları sıvamaktır. Her ne pahasına olursa olsun adalet mücadelesi başlatmaktır. Ayaklar altına alınan hakkı hukuku tutup kaldırmaktır. Kolay mı kırmızı plakadan ayrılmak, koltuğunu terk etmek…
Bunu göze alamayan sadece ağlar…
Endülüs tarihe karışırken… Gırnata Emirliği’nin son sultanı Ebu Abdullah, şehrin anahtarlarını İspanya Kralı’na vermişti. Savaşmadı. Peşinen teslim oldu. Asırlardır Avrupa’nın içinde bir güneş gibi parlayan İslam Medeniyeti karanlığa gömüldü.
Ebu Abdullah, Gırnata’dan ayrılırken tepenin başında durdu, şehre baktı, gözyaşlarına hakim olamadı. Tıpkı AYM Başkanı Özkaya gibi… Annesinin Abdullah’a şu sözlere tarihe kazındı; “Ağla oğlum ağla… Erkekler gibi savaşmadın, şimdi otur kadınlar gibi ağla…”
Kadir Özkaya’nın Ebu Abdullah’tan bir farkı var mı?
Mücadele yerine ağlamak, kavga yerine gözyaşları dökmek kendisini kurtarır mı sanıyor? Çok zor… Üzerinde o kadar çok insanın hakkı var ki…
Bu satırların yazarı da onlardan biri. Kadir Özkaya, Sırat’tan zor geçer. Adalet namına başında bulunduğu mahkemeden ne sadır oldu? Kararlarının da bir hükmü yok ki… Geçen hafta Gezi mahpusu Tayfun Kahraman hakkında ‘ihlal kararı’ verdi. Yerel mahkeme takmadı bile… AYM Başkanı’nın kılı kıpırdadı mı? İzzet Özgenç’in dediği gibi ‘en azından istifa etme’ erdem ve asaletini gösterebilirdi. Fakat ne gezer…?
Bülent Arınç’ın hapishane ziyareti yaptığı medyaya yansıdı. Daha doğrusu kendisi söyledi. Edirne’de Selahattin Demirtaş’ı, Silivri’de Osman Kavala’yla görüşmüş. Her iki isminden yakında ‘tahliye’ olacaklarını müjdeledi. Demirtaş’ın eşi 4 gün hapishanenin kapısında beklemiş.
Heyhat… Ne o demir kapı açılmış ne de çıkan birine rastlamış. Demirtaş, “Sen iyisi eve dön…” demiş. Osman Kavala’yı ziyaretinden de çok etkilenmiş Arınç… Eşi Tarık Buğra’nın kızı Ayşe Hanım’ın halini düşünmüş. Oldukça duygusal ve insani tepkiler…
Ama sormak zorundayım; neden 2 kişi?
Silivri’ye gitmişken Kavala’nın yanı başındaki Hidayet Karaca’yla da görüşemez miydi? Bu yönde bir haber ve yoruma rastlamadım. Arınç’tan beklerdim doğrusu. Görüşmediği gibi ‘adalet ve hukuktan’ söz ederken Karaca’nın ismini de anmasını isterdim. Yakından tanır… Bir kahvenin bile kırk yıl hatırı olduğu söylenir. Kim bilir Karaca’nın kaç kahvesini içti? Hiç mi aklına gelmedi başkalarının içeride olduğu?
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer tahliye olduktan sonra yaptığı bir konuşmada, “Sembol isimler var ama bir de bilmediğimiz binlerce insan var içeride… İnsan içeriye girince bunu görüyor. Ben şimdiye kadar bunu nasıl görmemişim. Bunların hepsi de Türkiye’de yetişmiş en önemli insanlar… Türkiye’nin daha özgür, daha eşit, daha adil olması için çalışabilecek insanlar…” dedi.
Ahmet Özer gibi bir ismin bu gerçeğin farkına varması ve bunu dillendirmesi kıymetli…
Adalet söz konusu olduğunda ülke manzarası korkunç… Felaket. Bu tablo karşısında vicdanını tümüyle yitirmemiş bir hukuk adamından beklenen ‘göz yaşı dökmek’ değil, adalet mücadelesi vermek. AYM Başkanı Özkaya gözyaşlarını kavgaya dönüştürürse anlamı olur.
Yoksa şovdan, göz yaşlarıyla aldatmaktan başka işe yaramaz. Galiba yaptığı da bu…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***








































