WAN – Kürtçenin karşı karşıya olduğu inkar politikalarına dikkat çeken kadınlar, anadil mücadelesinin toplumsal ve siyasal temelde yürütülmesi gerektiğini vurguladı.
Wan’da Kürt Dil Kurumları tarafından organize edilen ve Demokratik Kurumlar Platformu tarafından desteklenen “Kürt Dil Mücadelesi İçin Strateji ve Politikalar” çalıştayında, Kürtçenin statüsüz bırakılmasına karşı mücadele yöntemleri tartışıldı. İki gün süren çalıştaya, edebiyatçı, hukukçu, basın-yayın, ekoloji, siyaset-diplomasiden oluşturulan 8 ayrı grup katıldı. İki günün sonunda verilen sonuç bildirgesinde Kürtçeye yasal statü tanınması ve kamusal alanda güvence altına alınması vurgusu yapıldı.
Kürt Yazarlar Derneği üyesi edebiyatçı Zozan Gulan, çalıştayda yapılan tartışmaların önemli başlıklar içerdiğini belirtti. Zozan Gulan, “Annelerin dil üzerindeki rolü önemli ama bu dil mücadelesinin yalnızca kadınların omzuna yüklenebileceği anlamına gelmez. Anadil mücadelesi toplumsal bir sorumluluktur. Çocukların Kürtçe kitaplara ulaşması, kelimelerle temas kurması için teşvik edici adımlar atılmalı. Sadece bireysel çabalarla bu dil korunamaz. Kürtçe eğitim dili haline gelmeli, resmi dil statüsüne kavuşturulmalı. Bu, dilin varlığını sürdürmesi için zorunludur” dedi.
‘ANAYASAL GÜVENCE ŞART’
Wan Barosu Kürtçe Dil Komisyonu üyesi Mehtap Işık, Kürtçenin kamusal alanda kullanımının önündeki engellerin sistematik olduğunu kaydederek, anadil mücadelesinin hukuki temellerden yoksun bırakıldığını söyledi. Mehtap Işık, “Bu, doğrudan dilin kriminalize edilmesidir. Kürtler kendi dillerinde konuştuğu için cezalandırılıyor. Bu en büyük hak gaspıdır. Artık her alanda Kürtçeye özgürce yer verilmelidir. Kürt halkı sürekli şu soruyu soruyor: Kürtçe yasal olarak nasıl korunacak? Mahkemelerde, okullarda nasıl özgürce kullanılacak? Ama mevcut yasal çerçevede buna dair bir karşılık yok” diye belirtti.
Mehtap Işık, mahkemelerde anadilde savunma yapmak isteyen Kürt siyasetçilerin yıllardır engellendiğine dikkat çekerek, “Kürtçeyi tanımayan yasalar, bu halkın dilini değil, doğrudan varlığını hedef alıyor. Bir halkın tanınması, dilinin tanınmasıyla başlar. Kürtçe eğitim ve yargı dili olarak güvence altına alınmadıkça, bu eşitsizlik devam edecektir” ifadelerini kullandı.
‘YAYINEVLERİ KÜRTÇENİN TAŞIYICISIDIR’
İstanbul Kürt Araştırmaları Derneği Eşbaşkanı Remziye Alparslan, Kürtçeye dönük baskıların kültürel alanda da kendini gösterdiğini ifade ederek, yayınevlerinin Kürtçeyi yaşatmak için büyük emek verdiğini ancak hem sansür hem de yasal engellemelerle karşılaştıklarını söyledi. Remziye Alparslan, “Kürtçeye dair kitapların fuarlardan toplatıldığı, cezaevlerine gönderilmesinin engellendiği bir süreçten geçiyoruz. Bugün bile bir Kürtçe kitabı tutukluya ulaştırmak sorun haline getiriliyor. Bu açıkça kültürel bir ambargodur” dedi. Kürtçenin statü kazanmasının sadece siyasi değil, aynı zamanda kültürel bir mücadele olduğunu vurgulayan Remziye Alparslan, “Yayınevleri bu mücadelenin omurgasıdır. Kitaplar, paneller, çalışmalar bu dili yaşatmanın araçlarıdır. Ancak Kürtçeye karşı uygulanan fiili yasaklar devam ettiği sürece, bu mücadele hep sınırlı kalacaktır. Kürtçenin statüsü yasal olarak tanınmalıdır” diye konuştu.
MA / Zeynep Durgut
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***