NECİP F. BAHADIR | YORUM
Ülke o hale geldi ki insanlar şaşırma yetisini bile kaybetti. Skandallar, krizler sıradanlaştı. Her şey ‘olağanüstü’ oldu diye de okumak mümkün tabii. Olağanı, normali unuttu millet. AKP tipi yönetimin memleketi getirdiği yer burası. Özgür Özel’in iddiası normal zamanlarda veya sıradan bir ülkede dile gelse kıyamet kopardı. ‘Skandal’ diye nitelenir günlerce manşetlerden düşmezdi. Bizde, “Siyasetçidir konuşur, iddia eder!” türü bir söz. Ama tarih var! Bugünler geçecek. Serin zamanlarda daha doğru ve sağlıklı değerlendirmeler yapılacak.
İddia şu: “Bayrampaşa Belediye Başkanımıza 3 kez AKP’li, bir kez MHP’li işim ‘AK Parti’ye katılırsan, soruşturmadan kurtulursun’ diyor. Savcılar HTS kayıtlarına bakabilir…”
AKP’nin gözünü diktiği belediyelerde başkanın iki seçeneği var; “Ya rozet, ya kelepçe…” Bayrampaşa Belediye Başkanı Hasan Mutlu ‘rozeti’ reddettiği için bileklerine kelepçe takıldı. Yolsuzluk operasyonunun hedefi oldu. Şafak vakti evi basıldı, gözaltına alınıp götürüldü. Ardından da tutuklandı, Silivri’ye gönderildi. İmamoğlu ve arkadaşlarının yanına…
CHP lideri Özgür Özel, bu iddiasını Silivri’nin önünde dile getirdi. Özel bir ir parti lideri ama gün geçmiyor ki hapishaneye yolu düşmesin! Muhalefetin nabzı hapishanelerde atıyor. Siyasetin de elbette. Bu görüntü bile sıradanlaştı. Hiç kimse yadırgamıyor. Şaşırtıcı bir yanı kalmadı.
Hapishaneler ana muhalefet partisi liderinin ‘uğrak yeri’ olduysa orada normal bir siyasetten söz edilebilir mi? Özel’in ‘vefalı’ bir siyasetçi olduğunu söylemek lazım. Kaç kez “İmamoğlu’nu bırak gel…” dendi. Hem söz hem de fiili olarak ‘hayır’ dedi. Oysa kendi ismi üzerine bile bir siyaset inşa edebilirdi. Şartlar son derece elverişliydi.
Bir siyasetçi için iki ağır seçenek; kelepçe ve rozet… Partini, dostlarını, vicdanını sat, rozeti tak… Kolay mı kabullenmek? Öte tarafta da kelepçe. Özgürlüğünün elinden alınması. Başkanlık koltuğunda otururken bir hapishaneye hücresine düşüvermek. İtibar suikasti de cabası… Yolsuzluk yapan siyasetçi olarak anılmak. En azından bir süre için. Hangi yürek bunu kaldırabilir? Yakasına ampul rozeti takan da çok, kelepçeye razı olan da… İşte Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı… CHP’nin en sempatik ve renkli isimlerindendi. ‘Topuklu Efe’ydi. ‘Topuklayan başkan’ oluverdi.
Karşılığında hakkındaki dosyalar rafa kaldırıldı.
Ya vicdan ne olacak? Her şey siyaset değil ki… Koltuk da bir yere kadar. Vicdan o yükü ömür boyu nasıl taşıyacak? O yüzden terazinin vicdan kefesi daha ağır… Koltuktan geçilir. Aleyhteki haberlere göğüs gerilir ama vicdan gitti mi? Geçmiş olsun… Geriye dönüşü olmaz artık. İnsan her şeye müsait hale gelir. ‘Mücahit’ iken ‘müteahhit’, ‘müteahhit’ iken ‘müsait’ oluverir.
Sadece ‘rozet ve kelepçe’ ikilemine Hasan Mutlu muhatap olsaydı bu yazıyı yazmazdım. Milyonlar bu seçenekle karşı karşıya kaldı. Vicdanını satan satana… Anadolu’nun vicdanı bu kadar pazara düşmemişti. ‘Köle ruhlu’ vicdan satıldı pazarlar pazarında…
Koca bir toplum ‘kelepçe ile rozet’ arasına sıkıştı. Maalesef sineklerin tezeğe üşüşmesi gibi rozete koşanlar çok oldu. Kelepçe korkusunu doğru yürümek her babayiğidin harcı değildi. Vicdan ve yürek isterdi. Ve de sağlam ve selim bir ruh…
Sosyal medyaya yansıyan tefessüh etmiş toplum görüntüleri kendiliğinden oluşmuş değil. Rozetin eseri hep yaşananlar… Bir altın bilezik rahatlığıyla kelepçeyi bileklerine geçirenlerin ruhları ve vicdanları rahat… Sadece bedenleri mahpus. O hapisten kurtulmak kolay.
Ya vicdanın zindanına mahkum olanlar, ruhlarının karanlığında yaşayanlar…? Sokaktaki insandan siyasetin zirvesine kadar… Kimler yok ki?
Onlardan biri… Günahının ve suçunun farkında… Titrek bir ses tonuyla gözünü kaçırarak, “Beni veya bizi affedebilecek misin?” diyebildi.
Neyse biz dönelim Özel’in iddiasına… Basit bir söylenti veya duyum değil. Söylediklerini somut verilerle destekliyor Özel; “Perşembe akşamı MHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı arıyor, Bahçeli sorabilir ama telefon kayıtları da var. Cuma günü İl Başkan yardımcısı arıyor, “Seni sabah alacaklar, bize geçersen durdurabilirim’ diyor. Gizli biri değil. Hasan Bey’in eşi de dinliyor bunları…”.
İddia belgeli… Bu kadar ayrıntıdan sonra ‘iddia’ demek bile yanlış. Gerçek bu. İspatı da zor değil. Devlet isterse iki dakikada çözer… Kayıtlar ortada… Ama o devleti ara ki bulasın! Devlet falan yok, AKP tipi yönetim söz konusu.
AKP ve MHP kanadından ses yok. AKP İstanbul İl Başkanı, “Yok öyle bir şey!” dedi. Basit ve klişe ifadelerle yalanlanama… Özel’e cevabı bir il başkanı mı vermeli? Parti yönetimi nerede? İddianın muhatabı il başkanı mı? AKP zan altında değil mi?
Peki kim bu iddiayı duyunca, “Olmaz öyle şey, yalandır!” diyebildi. Hiç kimse… Olabilir çünkü. AKP buna da tevessül eder çünkü. Ettiği defalarca görüldü. Erdoğan siyasi yaşamının en ağır bozgunu 31 Mart’tan transferlerle çıkma yolunu seçti. Halkın vermediğini ‘siyasi oyunlarla’ elde etmek istedi. Milli iradeyi gasp etmekte bir sakınca görmedi. ‘Kelepçe veya rozet’ siyaseti bizzat onun eseri. Ve yıllardır uygulanmakta… Önce sıradan vatandaşa, sonra siyasi muhalefete…
Siyasi tarih ‘transferlerle’ güç devşirmenin mümkün olmadığını gösteren örneklerle dolu. AKP sadece ‘Topuklu Efe’yi’ yanına çekebildi. Ona oy verenleri değil. Her transfer kişiyle sınırlı. Çözülen, eriyen bir partinin yapması gereken bu değil. Batan gemiye yeni yolcular almanın ne faydası var. AKP ve Erdoğan 31 Mart’ın ağır ikliminden bu şekilde çıkamaz. Titanic’in sulara gömülmesi mukadder… Aynı politikaları sürdürerek farklı sonuç beklemek kendini kandırmaktan başka ne sonuç verir? AKP yanlış politikalarla toplumsal muhalefetini üretti. Erdoğan dönüşü olmayan yola kendi isteğiyle girdi. Transferler sadece ‘pansuman’ olur ‘ölümcül siyasi yarayı’ iyileştirmez.
Keşke ‘kelepçe – rozet’ ikilemine sadece birkaç belediye başkanı muhatap olsaydı. AKP politikaları yıllardır toplumun her kesimini bu ikilemle yüz yüze bıraktı. Ve Anadolu’yu çürüttü, toplumu yozlaştırdı. Sosyal medyada hemen her gün tanık olduğumuz ‘ruhsuz, vicdansız ve merhametsiz’ insanlar topluluğunun doğup büyümesine ve toplumu esir almasına neden oldu.
Mahcup şekilde, yüzünü eğerek, “Bizi affedebilecek misiniz?” diye sorana ben cevap vermedim, sustum…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***