DOÇ. DR. MAHMUT AKPINAR | YORUM
15 Temmuz 2016 Türkiye tarihinde milat oldu. Bu olayla sadece rejim değişmedi, toplumun, aydınların refleksleri de değişti. Eskiden Erdoğan’ın siyasetini, yaşam tarzını, mal varlığını medya önünde eleştirenler çıkıyordu. Gemicikleri sorgulayan Kadir Çöpdemir 10 yıldır piyasada yok ise de, zamanında sorgulayabilmişti. Mersin’de Erdoğan’ın, “Ananı da al git!” dediği çiftçi başına neler geldiğini anlatmış. Kadir Çöpdemir’in ise neler yaşadığını bilmiyoruz.
Şimdilerde hırsızlık ima etseniz, diploma sorgulasanız “cumhurbaşkanına hakaretten” başınıza iş geliyor. Türkiye’de artık Erdoğan’a maruz kalmak diye bir gerçeklik var. Sıradan vatandaş bile, “Erdoğan’a dokunacak, başıma bela açacak bir yön var mı?” diye sözlerini süzgeçten geçiriyor. Aydınlar, gazeteciler, sanatçılar… Erdoğan’ı dikkate almaksızın adım atamıyor. Zira Erdoğan’la ilişkiniz, iletişiminiz olmasa, onu kast etmeseniz dahi bedel ödeyebiliyorsunuz.
15 Temmuz’a kadar Erdoğan’a maruz kalmak bu kadar ağır sonuçlar doğurmuyordu. Ergenekon’la ittifak kurup, CHP’nin suskunluğuyla tek adam rejimini inşa edilince, Erdoğan’a maruz kalma ihtimali karakteri, kişiliği, duruşu ortaya çıkaran turnusola dönüştü.
Erdoğan’la yolu kesişenler ya tehdit veya teklifle karşılaşıyor. Etik bulmasanız, siyasi, dini, felsefi görüşünüzle uyuşmasa da, gelen teklifi kabul etmemenin maliyeti büyük oluyor. Süleyman Soylu, Erdoğan’a en ağır eleştirileri yaparken, kendisine Genel Başkan Yardımcılığı teklif edilince safını, söylemini, duruşunu değiştirip kabul etti. Bir ortamda sorulduğunda, “Siz onu tanımıyorsunuz, mecburdum!” dediği ve korktuğu için kabul ettiği anlatılır. Böylece toplum gerçek Süleyman Soylu’yu tanımış oldu.
Örneklere Erdoğan’ı Karun’a benzetip halayığı olan Numan Kurtulmuş‘u, arada bir vicdan kasıp zulüm düzeninden kopamayan Bülent Arınç’ı, ağır hakaret ederken ortağı haline gelen Bahçeli’yi ekleyebilirsiniz.
Tehdit ve teklifle insanları teslim almak Erdoğan’ın siyasetinin, hatta yaşam felsefesinin özeti. Tam da bu nedenle Erdoğan Türkiyesinde rekabete dayalı, yarışmacı, adil bir siyasetten bahsetmek mümkün değil.
Bu mafyatik siyaset tarzı nedeniyle insanlar/gruplar/şirketler korkuyla Erdoğan’ın teklifine ram oluyor. Direnç gösterenler tehditle, şantajla karşılaşıyor. Erdoğan kimin nasıl “ikna edileceği” konusunda uzman. Devletin bütün imkanlarını bu doğrultuda kullanıyor. Bu gerçeklik sadece kişilerin değil, siyasi partilerin, medyanın, dini cemaatlerin, sosyal grupların da kumaşını, duruşunu ortaya çıkarıyor.
Öte yandan Erdoğan’ın tehditlerine, tekliflerine rağmen dik durabilen onurlu, ilkeli insanların varlığını öğreniyoruz. Bu süreçte gerçek entelektüelleri ve konjonktöre göre yamulan “aydınımsı”ları ayırabildik. Tehditlere boyun eğmeyip hapis yatan veya sürgünde yaşamak zorunda kalan her görüşten onurlu, ilkeli aydınları, sanatçıları, gazetecileri, işadamlarını tanıdık.
Gürsel Tekin “tehditle” mi “teklifle” mi bu duruma geldi emin değiliz. Ama bazen Erdoğan, “Yaparsan şunları vaat ediyorum, yapmazsan şunlara maruz kalırsın!” diyebiliyor. CHP etkili ve esastan muhalefet yapmayarak, rejimin söylemlerini tekrar ederek, 15 Temmuz’un karanlık noktaları sorgulamayarak sürecin örtülü ortaklarından oldu. Erdoğan, CHP sayesinde ülkede “muhalefet ve demokrasi olduğu” iddiasını sürdürüyordu. Siyasi serüveninde önüne çıkanları ya tehdit ederek veya satın alarak elimine etti. Ancak her yeri kontrol etmesine rağmen Erdoğan düşüşte. Şimdilerde köprüleri, yolları haraç-mezat satıp para bulmaya çalışıyor. Anketler Erdoğan karşısında bu CHP’yi bile önde ve alternatif olarak gösteriyor. Halkta “Erdoğan’ın gönderilebileceği” ümidinin sürmesine neden oluyor.
Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmasıyla Erdoğan CHP’yi “yararlanılacaklar” listesinden çıkarıp, “elimine edilmesi gerekenler” listesine soktu. Çünkü hanedanlık kurma sürecinde tek ciddi engel CHP. Bu nedenle CHP’yi “bölerek etkisizleştirme” stratejisi izliyor. Bu hedefe matuf Gürsel Tekin’i ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu kullanıyor. CHP’yi bölerse siyaseti alternatifsiz, ülkeyi şahsına mecbur bırakmış olacak. Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin için “teklif ve tehdit” yöntemlerini kombine kullandığı anlaşılıyor.
Erdoğan, sandığa alternatiflerini bertaraf etmiş veya satın almış olarak gitmeyi 23 yıldır çok iyi yapıyor. Bunu herkes bildiği için teklifleri/tehditleri karşısında duyarsız kalamıyor. Dolayısıyla Erdoğan’dan gelen teklif veya tehdit kişinin duruşu, kumaşı, kalitesi noktasında turnusola dönüşüyor.
Nasıl bir tehdide maruz kaldıysa, Kılıçdaroğlu 80 yaşında CHP için “bir bölen” olmayı göze alıyor. Erdoğan, Gürsel Tekin üzerinden CHP’ye bir yarma ve bölme hareketi başlattı. Muhtemelen de başarılı olacak.
Başlayan bölme süreci CHP içindeki aktörlerin tiynetini de ortaya çıkardı. CHP eski il başkanı Canan Kaftancıoğlu önceki seçimlerde demokratların takdirini kazanmıştı. Bu nedenle de Erdoğan tarafından siyasi yasaklı haline getirildi. Ama bu hanımefendi “bir duruş belirlemesini” uygun dille ve usulünce soran gazeteci Tarık Toros‘a yakışıksız sözler söyledi. Erdoğan siyaseti onun için de turnusola dönüştü. Aynı zamanda hekim olan hanım bir siyasetçinin içinden rejim diliyle küfreden ağzı bozuk biri çıktı. Erdoğan tarafından mağdur edilse de, rejimin ürettiği iftirayı/etiketi kullanarak kalitesini ortaya koydu.
İnsanların, sosyal grupların karakteri, kumaşı, durusu zor zamanlarda, baskıya, tehdide maruz kalınca ortaya çıkıyor.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***