İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor
  • Ana Sayfa
  • Haberler
    • All
    • Bilim ve Teknolji
    • Dünya
    • Ekonomi
    • Kültür - Sanat
    • Politika
    • Spor
    • Yaşam
    Netanyahu, Filistin'i Tanıyan Batı'ya Parmak Salladı! 'Bekleyin ve Görün'

    Netanyahu, Filistin’i Tanıyan Batı’ya Parmak Salladı! ‘Bekleyin ve Görün’

    İthal Otomobillerde Vergi Yükü Katlandı

    İthal Otomobillerde Vergi Yükü Katlandı

    Tedesco, Fenerbahçe'deki Asıl Problemi Anlattı

    Tedesco, Fenerbahçe’deki Asıl Problemi Anlattı

    Eski Müdür’den İtiraf Gibi Suçlama: WhatsApp Kullanıcıları Riskte mi?

    Eski Müdür’den İtiraf Gibi Suçlama: WhatsApp Kullanıcıları Riskte mi?

    Kasımpaşa, 10 Kişiyle Fenerbahçe’ye 'Dur' Dedi!

    Kasımpaşa, 10 Kişiyle Fenerbahçe’ye ‘Dur’ Dedi!

    İngiltere, Kanada ve Avusturalya Filistin devletini resmen tanıdı

    İngiltere, Kanada ve Avusturalya Filistin devletini resmen tanıdı

    Trending Tags

  • İnsan Hakları
    Jandarma karakolunda işkence: İki kişi öldürüldü; biri karakol bahçesine gömüldü

    Jandarma karakolunda işkence: İki kişi öldürüldü; biri karakol bahçesine gömüldü

    DEM Partili Kamaç: Diyanet’in 19 dilli yayınında Kürtçe yok!

    DEM Partili Kamaç: Diyanet’in 19 dilli yayınında Kürtçe yok!

    ‘Mansur Yavaş her şart altında aday’

    Adliye binalarımız güzel ama adalet var mı?

    Batman’da sert müdahalede bulunan polisler hakkında soruşturma başlatıldı

    Batman’da sert müdahalede bulunan polisler hakkında soruşturma başlatıldı

    Esenyurtlular kayyıma tepkili: Hukuksuzluk ve adaletsizliktir

    Esenyurtlular kayyıma tepkili: Hukuksuzluk ve adaletsizliktir

    En Yakınındaki İsim Konuştu: Mansur Yavaş Esenyurt'taki Mitinge Neden Katılmadı?

    En Yakınındaki İsim Konuştu: Mansur Yavaş Esenyurt’taki Mitinge Neden Katılmadı?

    Trending Tags

  • 15 Temmuz
    Akın Öztürk: Başta Hulusi Akar olmak üzere 15-20 kişi konuşmazsa bu iş açığa çıkmaz

    Akın Öztürk: Başta Hulusi Akar olmak üzere 15-20 kişi konuşmazsa bu iş açığa çıkmaz

    Akın Öztürk: 15 Temmuz önlenirdi ama 2 buçuk saat refleks göstermediler

    Akın Öztürk: 15 Temmuz önlenirdi ama 2 buçuk saat refleks göstermediler

    ”15 Temmuz gazisi” nasıl yakalandı? Kabinden çıkmaya ikna edilmesi yaklaşık 20 dakika sürdü

    ”15 Temmuz gazisi” nasıl yakalandı? Kabinden çıkmaya ikna edilmesi yaklaşık 20 dakika sürdü

    Tel Aviv’de taciz şüphesiyle gözaltına alınan Türk görevli ”15 Temmuz gazisi” çıktı

    Tel Aviv’de taciz şüphesiyle gözaltına alınan Türk görevli ”15 Temmuz gazisi” çıktı

    Ertesi gün ne yapacaklardı? Ben Serhat Telli, 15 Temmuz günü yaşadığım olayları anlatmak istiyorum

    Ertesi gün ne yapacaklardı? Ben Serhat Telli, 15 Temmuz günü yaşadığım olayları anlatmak istiyorum

    15 Temmuz’u kimin yaptığı sonuçlarında gizli

    15 Temmuz’u kimin yaptığı sonuçlarında gizli

  • Kürt Meselesi
    Bakırhan: Kürtlerle barış Türkiye’ye refah getirir

    Bakırhan: Kürtlerle barış Türkiye’ye refah getirir

    DEM’li Tuncer Bakırhan: “Biz CHP’nin eylemci kitlesi değiliz, bizim başka bir meselemiz var”

    DEM’li Tuncer Bakırhan: “Biz CHP’nin eylemci kitlesi değiliz, bizim başka bir meselemiz var”

    DEM Partili Kamaç: Diyanet’in 19 dilli yayınında Kürtçe yok!

    DEM Partili Kamaç: Diyanet’in 19 dilli yayınında Kürtçe yok!

    Tabip odaları: Kayyımlar  Kürt sorunu çözümsüzlüğünün sonucu

    Tabip odaları: Kayyımlar Kürt sorunu çözümsüzlüğünün sonucu

    Batman’da sert müdahalede bulunan polisler hakkında soruşturma başlatıldı

    Batman’da sert müdahalede bulunan polisler hakkında soruşturma başlatıldı

    DEM Parti'den Ahmet Özer Yorumu: Bu Ne Perhiz Bu Ne Lahana Turşusu

    DEM Parti’den Ahmet Özer Yorumu: Bu Ne Perhiz Bu Ne Lahana Turşusu

    Trending Tags

  • Görüş & Analiz
    Ali Koç ‘umut’ olarak geldi, hüsranla bitti!

    Ali Koç ‘umut’ olarak geldi, hüsranla bitti!

    Döngüsel obsesyon: Bitmeyen Cemaat öyküsü!

    Döngüsel obsesyon: Bitmeyen Cemaat öyküsü!

    Necip F. Bahadır

    MHP’den ‘genel af’ mesajı mı?

    Barcelona’nın ‘yakın geçmişinin getirdiği’ Yamal korkusu!

    Barcelona’nın ‘yakın geçmişinin getirdiği’ Yamal korkusu!

    Modernleşmenin başarısızlığı (1)

    Modernleşmenin başarısızlığı (1)

    En önemli mesele…

    En önemli mesele…

  • Gizlilik politikası
No Result
View All Result
  • Ana Sayfa
  • Haberler
    • All
    • Bilim ve Teknolji
    • Dünya
    • Ekonomi
    • Kültür - Sanat
    • Politika
    • Spor
    • Yaşam
    Netanyahu, Filistin'i Tanıyan Batı'ya Parmak Salladı! 'Bekleyin ve Görün'

    Netanyahu, Filistin’i Tanıyan Batı’ya Parmak Salladı! ‘Bekleyin ve Görün’

    İthal Otomobillerde Vergi Yükü Katlandı

    İthal Otomobillerde Vergi Yükü Katlandı

    Tedesco, Fenerbahçe'deki Asıl Problemi Anlattı

    Tedesco, Fenerbahçe’deki Asıl Problemi Anlattı

    Eski Müdür’den İtiraf Gibi Suçlama: WhatsApp Kullanıcıları Riskte mi?

    Eski Müdür’den İtiraf Gibi Suçlama: WhatsApp Kullanıcıları Riskte mi?

    Kasımpaşa, 10 Kişiyle Fenerbahçe’ye 'Dur' Dedi!

    Kasımpaşa, 10 Kişiyle Fenerbahçe’ye ‘Dur’ Dedi!

    İngiltere, Kanada ve Avusturalya Filistin devletini resmen tanıdı

    İngiltere, Kanada ve Avusturalya Filistin devletini resmen tanıdı

    Trending Tags

  • İnsan Hakları
    Jandarma karakolunda işkence: İki kişi öldürüldü; biri karakol bahçesine gömüldü

    Jandarma karakolunda işkence: İki kişi öldürüldü; biri karakol bahçesine gömüldü

    DEM Partili Kamaç: Diyanet’in 19 dilli yayınında Kürtçe yok!

    DEM Partili Kamaç: Diyanet’in 19 dilli yayınında Kürtçe yok!

    ‘Mansur Yavaş her şart altında aday’

    Adliye binalarımız güzel ama adalet var mı?

    Batman’da sert müdahalede bulunan polisler hakkında soruşturma başlatıldı

    Batman’da sert müdahalede bulunan polisler hakkında soruşturma başlatıldı

    Esenyurtlular kayyıma tepkili: Hukuksuzluk ve adaletsizliktir

    Esenyurtlular kayyıma tepkili: Hukuksuzluk ve adaletsizliktir

    En Yakınındaki İsim Konuştu: Mansur Yavaş Esenyurt'taki Mitinge Neden Katılmadı?

    En Yakınındaki İsim Konuştu: Mansur Yavaş Esenyurt’taki Mitinge Neden Katılmadı?

    Trending Tags

  • 15 Temmuz
    Akın Öztürk: Başta Hulusi Akar olmak üzere 15-20 kişi konuşmazsa bu iş açığa çıkmaz

    Akın Öztürk: Başta Hulusi Akar olmak üzere 15-20 kişi konuşmazsa bu iş açığa çıkmaz

    Akın Öztürk: 15 Temmuz önlenirdi ama 2 buçuk saat refleks göstermediler

    Akın Öztürk: 15 Temmuz önlenirdi ama 2 buçuk saat refleks göstermediler

    ”15 Temmuz gazisi” nasıl yakalandı? Kabinden çıkmaya ikna edilmesi yaklaşık 20 dakika sürdü

    ”15 Temmuz gazisi” nasıl yakalandı? Kabinden çıkmaya ikna edilmesi yaklaşık 20 dakika sürdü

    Tel Aviv’de taciz şüphesiyle gözaltına alınan Türk görevli ”15 Temmuz gazisi” çıktı

    Tel Aviv’de taciz şüphesiyle gözaltına alınan Türk görevli ”15 Temmuz gazisi” çıktı

    Ertesi gün ne yapacaklardı? Ben Serhat Telli, 15 Temmuz günü yaşadığım olayları anlatmak istiyorum

    Ertesi gün ne yapacaklardı? Ben Serhat Telli, 15 Temmuz günü yaşadığım olayları anlatmak istiyorum

    15 Temmuz’u kimin yaptığı sonuçlarında gizli

    15 Temmuz’u kimin yaptığı sonuçlarında gizli

  • Kürt Meselesi
    Bakırhan: Kürtlerle barış Türkiye’ye refah getirir

    Bakırhan: Kürtlerle barış Türkiye’ye refah getirir

    DEM’li Tuncer Bakırhan: “Biz CHP’nin eylemci kitlesi değiliz, bizim başka bir meselemiz var”

    DEM’li Tuncer Bakırhan: “Biz CHP’nin eylemci kitlesi değiliz, bizim başka bir meselemiz var”

    DEM Partili Kamaç: Diyanet’in 19 dilli yayınında Kürtçe yok!

    DEM Partili Kamaç: Diyanet’in 19 dilli yayınında Kürtçe yok!

    Tabip odaları: Kayyımlar  Kürt sorunu çözümsüzlüğünün sonucu

    Tabip odaları: Kayyımlar Kürt sorunu çözümsüzlüğünün sonucu

    Batman’da sert müdahalede bulunan polisler hakkında soruşturma başlatıldı

    Batman’da sert müdahalede bulunan polisler hakkında soruşturma başlatıldı

    DEM Parti'den Ahmet Özer Yorumu: Bu Ne Perhiz Bu Ne Lahana Turşusu

    DEM Parti’den Ahmet Özer Yorumu: Bu Ne Perhiz Bu Ne Lahana Turşusu

    Trending Tags

  • Görüş & Analiz
    Ali Koç ‘umut’ olarak geldi, hüsranla bitti!

    Ali Koç ‘umut’ olarak geldi, hüsranla bitti!

    Döngüsel obsesyon: Bitmeyen Cemaat öyküsü!

    Döngüsel obsesyon: Bitmeyen Cemaat öyküsü!

    Necip F. Bahadır

    MHP’den ‘genel af’ mesajı mı?

    Barcelona’nın ‘yakın geçmişinin getirdiği’ Yamal korkusu!

    Barcelona’nın ‘yakın geçmişinin getirdiği’ Yamal korkusu!

    Modernleşmenin başarısızlığı (1)

    Modernleşmenin başarısızlığı (1)

    En önemli mesele…

    En önemli mesele…

  • Gizlilik politikası
No Result
View All Result
İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor
No Result
View All Result
Home Görüş & Analiz

Döngüsel obsesyon: Bitmeyen Cemaat öyküsü!

SG by SG
21 Eylül 2025
in Görüş & Analiz
0
Döngüsel obsesyon: Bitmeyen Cemaat öyküsü!
PaylaşPaylaş


Matruşkaya mersiye…

M. NEDİM HAZAR | YORUM 

Hayat o kadar hızlı akıyor ki, hele benim yaşımdakiler için bırakınız günü yakalamayı, birkaç adım arkasından gidebilmek bile hiç kolay değil.

Merhum Necip Fazıl, günlük Babıali mesaisinden sonra akşam vakti Haydarpaşa’da trene binip Erenköy’deki evine gidecek. Trene yetişememiş rahmetli. Malum, fıtrat itibarıyla hiçbir zaman lafın altında kalmayan bir karaktere sahip Sultanuşşuara. Biri can havliyle koşup, treni yakalayamayan Kısakürek’i tanımış ve treni kaçırdığını bildiği halde, saf rolüne yatarak, “Ne o üstadım, kan ter içinde kalmışsınız. Yetişemediniz sanırım!”

Hiç bozuntuya vermemiş rahmetli, üstüne başını şöyle bir düzelttikten sonra, “Kovdum gitti p…gi!” deyivermiş.

Tam da kendimi hep o yaşta hissediyorum artık. Yetişemeyince, kovmak daha iyi geliyor insana.

Artık hatırlayan kaldı mı bilmem Nepal’de yaşanan ‘Z Kuşağı Devrimi’ denilebilecek olan olayları analiz etmek amacıyla başladığım yazı serisinde, bir çok mevzu araya girdi. Yetişemesem de, kovmak da istemedim. Ki bu sebeple ahir zaman gündemlerini matruşkaya benzetiyorum. Her sabah uyandığımızda dış kabuktan bir katmanı daha soyuyoruz. İçinde bir tane daha. Farklı gibi gelse de, aslında birbiriyle ilintili şeyler de.

Nepal bahsinden “Rıza üretimi”ne dair bir seri yazıya geçmeyi düşünüyordum, zira aylardır üzerinde çalışıyordum bu konunun, derken araya Etyen Mahçupyan yazıları girdi. Bir katman daha soymak zorunda kaldım.

Şimdi ise matruşkadan bir katman daya sıyırıyorum. Dönmez/Cündioğlu sohbeti. Hemen belirteyim, bu tek yazıdan ibaret bir katmandır.

Ahmet Dönmez ile kanaatimi kendisi de (Gerçi çok alıngan kendisi ve bazen asabi olabiliyor) siz okurlarım da biliyor. Onunla ilgili en son şöyle bir yazı kaleme almıştım, belki okuyanınız olmuştur. (Geniş versiyonu için şuraya da bakabilirsiniz)

Açık söyleyeyim beni yalancılıkla suçlaması sonrasında düpedüz çemkirmesine epey şaşırmış olsam da, Dönmez’in yaptığı haberciliği tüm defolarına kadar gerçekten önemli buluyorum. Bu sebeple, neredeyse tüm yayınlarını izlediğimi söyleyebilirim. Ahmet Dönmez gazeteciliğiyle ilgili kanaatimi bahse konu yazılarıma bakarsanız gayet sarih şekilde göreceksiniz zaten.

Dücane Cündioğlu ise bambaşka bir vakıa.

Bir kere, gölgeden ibaret bir arketip. Bunu arketip ve prototip bahsinde detaylandırırım ama Dönmez’in videosunda sunumunu yaptığı gibi, bir bilge hele hele alim filan değil. Belki tipik bir ‘malumatfuruş’ diyebiliriz en fazla. Kaldı ki, bu da kıymetli bir şeydir esasen.

Fakat öyle bir defosu var ki Cündioğlu’nun dünyanın en büyük allamesi, en ulaşılmaz feylesofu olmuş olsa bile, değeri çöp oluyor maalesef.

Zalime karşı “gıkı” bile çıkmayan bu eski tüfek siyasal İslamcının, mazluma karşı en bayağı magazin konularına bile balıklama dalması, gerçekten ibretlik geliyor bana.

Bunların hepsine teker teker değineceğiz şüphesiz. Şunu en baştan ifade edeyim: Ahmet Dönmez-Dücane Cündioğlu videosu, hele hele benim gibi bu işi severek yapanlar için muazzam bir hazine. 

Masalları bilirsiniz, Kırk Haramiler filan. Bir mağaraya girer ve hazine bulurlar. Öyle ki, üzerinde zıplarken avuçladıkça çoğalır bu hazine. Cündioğlu-Dönmez videosu benim için tabiri caizse avuçladıkça çoğalan bir hazine gibi gerçekten.

Ne ki, ne o kadar vaktim var ne de sizi bunlarla meşgul etmek isterim.

Ünlü korku ustası Aflfred Hitchcock’a bir sorulduğunda, bir filmin uzunluğu, insan mesanesinin dayanma sınırında olması gerektiğini söyler. Ki 90 ile 120 dakikalık film uzunluğu standardı ile bu mesane dayanıklılığının bir ilgili olduğunu düşünüyorum ben de.

3 saat 50 dakikalık bir videoda ne konuşur ki iki insan?

Hemen belirteyim, ben öyle İbrahim Öztürk gibi okumadan, izlemeden bir kanaat yazabilecek biri değilim. Hayatımda yapmadım bunu. Eh Sevgi Akarçeşme de değilim ki, her başlığın altına üşüşüp laf sokup kaçayım! Ve fakat Dönmez-Cündioğlu ikilisine de 4 saat ayıracak lüksüm olamaz elbette.

Bu sebeple zaten nicedir bu tür videoları standart olan 1,5 X hızında izliyorum. İtiraf ediyorum, Dönmez’in bu videosunu zaman zaman, 2, hatta 2,5 hızında izlemek durumunda kaldım. Zira gerçekten tahammülfersa bir şey. Galiba mesele sadece uzunluk da değil, sıklıkla kenar mahalle dedikodusu tadında sade suya tirit muhabbet formatı da sarmadı beni. Sevenlere ziyade olsun elbette.

Arketip terimi, esasen Platon’un “idea” kavramından esinlenerek türetilmişti, ancak Jung’un kullanımı daha dinamik ve psikolojikti. Arketipler, statik kalıplar değil, psişik enerjiyi organize eden aktif süreçlerdi. Jung’un tanımıyla arketipler “boş formlar”dı; tıpkı kristalizasyon sürecindeki moleküler yapılar gibi, deneyimlerimizin belli kalıplar etrafında örgütlenmesini sağlıyorlardı.

Kritik nokta şuydu: Arketipler doğrudan gözlemlenemiyordu. Onlar ancak arketipsel imgeler ve davranış kalıpları aracılığıyla tezahür ediyorlardı. Bu, Jung’un teorisini hem güçlü hem de tartışmalı kılan özellikti. Arketipler, Kant’ın “aşkın kategoriler-transcendental categoriesine” benzer şekilde, deneyimimizi mümkün kılan a priori (fıtri) yapılardı ancak deneyimin kendisinde asla tam olarak yakalanmıyorlardı.

Jung’un sistematik gözlemleri sonucunda, sayısız arketip arasından bazılarının özellikle merkezi olduğunu keşfetti:

Persona – toplumsal uyum için geliştirilen maske işlevi; Gölge; kabul edilemeyen özelliklerimizin kolektifi, Anima/Animus; karşı cinsin psişik temsili ve Benlik; bütünleşmiş kişiliğin merkezi.

Dönmez/Cündioğlu söyleşini analize geçmeden önce iki temel gölge arketip hakkında bilgi vermek isterim.

Modern medya ekosisteminde gözlemlediğimiz en çarpıcı fenomenlerden biri, farklı psikolojik motivasyonlardan beslenen iki arketipsel yapının aynı hedefe odaklanarak enteresan şekilde işbirliği yapması olsa gerek. Jung’un kolektif bilinçdışı teorisi çerçevesinde ele aldığımızda, bu durum iki gölge arketipin; kindar/intikamcı ve kibirli/her şeyi bilen – çarpıcı bir sentezi anlamına geliyor.

Bu arada arketip ile prototip kavramlarını derinlemesine ele aldığımız Kur’an Estetiği ve özellikle Yusuf Kıssası Dramatik Okuması isimli kitaplar bir gün basılırsa, bu mevzuların detaylı çalışmasını okuma şansınız olacak.

Kindar arketipten başlayalım. Özünde yaşanmış bir travma, haksızlık veya dışlanmanın işlenmemiş enerjisinden besleniyor bu tipoloji. Bu arketipin psişik dinamiği, geçmişte yaşanan mağduriyeti telafi etmek için sürekli bir “alacaklı” konumu arayışı manasına da geliyor. Kindar bilinç, genellikle dünyayı kendine borçlu olanlar ve kendisinden alacaklı olanlar şeklinde ikili bir yapıda algılıyor. Bu perspektiften bakıldığında, her eleştiri bir intikam fırsatı, her analiz bir hesaplaşma aracına dönüşüyor.

İkinci modelimiz kibirli arketip ise, temelinde yatan derin yetersizlik ve eziklik korkusunu maskelemek için geliştirilmiş bir savunma mekanizması. Bu arketipin enerjisi, sürekli üstünlük pozisyonu kurma ve “bilgiçlik” performansı sergileme etrafında dönüyor. Kibir, kişiyi eleştiriye, sorgulanmaya ve hata yapma olasılığına karşı koruyan bir zırh işlevi görüyor.

Bu iki arketipin en paradoksal yanı, farklı psikolojik ihtiyaçlardan türemelerine rağmen aynı hedefi seçme eğilimi göstermeleri. Kindar arketip, intikam alabileceği güvenli hedefler ararken; kibirli arketip, üstünlük kurma performansını sergileyebileceği risk almadan eleştirebileceği objeler arayışındadır. Her iki arketip de, karşı saldırı riski düşük, toplumsal onay potansiyeli yüksek hedeflere yönelirler.

Günümüz medya ortamında özellikle Türkiye bağlamında okuma yapacak olursak, bu iki arketipin kesiştiği en belirgin alan, güçsüzleştirilmiş toplumsal gruplara yönelik eleştiri bombardımanıdır. Bu durum, Jung’un “sahte tanrılar” teorisini doğrular niteliktedir de: Modern sekülarizasyonun sebep olduğu manevi boşluk, bireyleri alternatif “kutsal” objeler aramaya itiyor. Bu alternatif kutsallık, çoğunlukla siyasi ideolojiler, ulus-devlet mitolojisi veya belirli toplumsal gruplara duyulan nefret etrafında kristalleşiyor.

Çarpıcı olan ise şu: Her iki arketipin ortak özelliği, cesaret gerektirmeyen kahramanlık performansına yönelmeleri. Gerçek entelektüel cesaret, güçlü olanı eleştirmeyi, risk almayı ve potansiyel bedel ödemeyi gerektirirken gölge arketipler, bu tür otantik cesaret yerine, güvenli hedeflere yönelik “performatif kahramanlık” tercih ediyorlar.

Bana ne kadar kızarlar bilmiyorum ama Dönmez/Cündioğlu söyleşisini bu iki gölge arketipinin beraber hoşça vakit geçirmesi olarak gördüm ben.

Cündioğlu-Dönmez söyleşisi, Jung’un gölge arketipleri teorisi perspektifiyle baktığımızda bize çok enteresan bir tablo sunuyor. Tabiri caizse dört saatlik performansta, kibirli ve kindar arketiplerin nasıl senkronize çalıştığını gözlemlemek mümkün oluyor.

Cündioğlu’nun söyleşi boyunca sergilediği tavır, kibirli arketipin klasik özelliklerini taşıyor. Sürekli “dışarıdan bakıyorum”, “hariçten gazel okuyorum” vurgusu, aslında bir üstünlük pozisyonu kurma çabası. Kendini analitik mesafede tutan bilge konumuna yerleştirirken, muhataplarını “naif” ve “çocuksu” olarak konumlandırıyor.

En çarpıcı olan, dört saat boyunca sistematik zulüm uygulayan iktidar yapısına hiçbir eleştiri yöneltmemesi. Binlerce insanın hukuksuz yargılandığı, ailelerinin parçalandığı, çocukların babalarından ayrıldığı bir atmosferde, tüm analitik enerjiyi güçsüzleşmiş bir gruba odaklamak, kibirli arketipin güvenli hedef seçme eğiliminin mükemmel örneği.

Dönmez’in performansında kindar arketipin izi daha belirgin. Belli ki geçmişte yaşadığı mağduriyetler – gerçek ya da algılanan – şimdiki söyleminin temel motivasyonunu oluşturmuş. Ancak bir tür intikam arayışında dikkat çekici olan, asimetrik güç dengesinin hesaba katılmaması.

Söyleşide sürekli “hakkımda edilen küfürler”, “bana yapılanlar” vurgusu yapılırken, aynı kararlılıkla sistemik adaletsizlikler ele alınmıyor nedense. Bu ise esasen kindar arketipin karakteristik özelliklerinden biri: gerçek güç odaklarından değil, güvenli hedeflerden hesap sorma eğilimi.

Her iki arketipin söyleşideki ortak özelliği, otantik cesaret gerektiren konulardan kaçınmaları. Dört saatte ne otoriterleşme dinamikleri, ne hukuksuzluk, ne de güçlülerin hesap verebilirliği ele alınıyor. Bunun yerine, karşı saldırı kapasitesi olmayan bir grup sistematik olarak hedef alınmakta.

Cündioğlu’nun “Normalleştirme en büyük darbe olur.” yorumu bu bağlamda ironik. Çünkü gerçek normalleştirme, adaletsizliklerle yüzleşmeyi, güçlüyü eleştirmeyi ve bunun bedelini ödemeyi gerektiriyor. Oysa söyleşideki “normalleştirme” önerisi, güçsüzü daha da güçsüzleştirme yönünde!

Kaldı ki ahlaki seleksiyon mekanizmasında da ciddi sorunlar var. Söyleşinin belki de en problemli yanı, seçici ahlak uygulaması. Jung’un ifadesiyle, bu yaklaşım Gölge’yle yüzleşmek yerine onu başkalarına yansıtma mekanizması. Her iki konuşmacı da vicdani sorumluluklarını, en güvenli ve riskiz yöne kanalize ediyorlar.

Jung bu duruma “modern insanın sahte tanrılar yaratma eğilimi teorisi” diyor. Gerçek adalet arayışı cesaret gerektirdiğinde, psişe alternatif “adalet” nesneleri üretiyor. Bu sahte adalet, genellikle güçsüz hedeflere yönelen ve sistemik sorunları maskeleyen performatif eylemlerden oluşuyor.

Saatler boyu her iki arketipin nasıl entelektüel dürüstlükten ne denli uzaklaştığına da şahit oluyoruz. Zira gerçek entelektüel cesaret, güçlü olanla yüzleşmeyi, sistemik adaletsizlikleri açığa çıkarmayı ve bunun bedelini ödeme riskini almayı gerektirir. Ancak gölge arketipler, bu otantik cesaret yerine güvenli performatif “kahramanlık” tercih ediyorlar.

Toparlıyorum…

Dört saatlik performansın gerçekleştiği atmosfere bakalım önce: Türkiye’nin son on yılının en karanlık dönemlerinden birini yaşıyor. Binlerce insan hukuksuz tutuklanmış, aileler parçalanmış, çocuklar babalarından ayrılmış durumda. Bu atmosferde böyle bir söyleşi yapmak, sadece entelektüel bir tercih değil, bana göre aynı zamanda ahlaki bir pozisyon alıştır.

Her iki konuşmacının da bu bağlamı görmezden gelerek tüm analitik enerjilerini güçsüzleşmiş bir gruba odaklaması, politik bir tercihten öte anlamlar içeriyor. Modern ahlak felsefesinde ahlaki cesaret kavramı, güçlü olanla yüzleşme kapasitesiyle ölçülüyor. Güçsüzü eleştirmek ahlaki hiçbir değer taşımadığı gibi; aksine, mevcut adaletsizlikleri derinleştiren bir işlev görür. Söyleşideki eleştiri hedefinin seçimi, bu ahlaki prensibin tam karşıtı.

Saatler boyu Cündioğlu’nun “hariçten gazel okuma” pozisyonu ve Dönmez’in “hesaplaşma” retoriği, iktidarın zalim uygulamalarına hiç değinmeden yürütüldüğüne şahit oluyoruz. Tabiri diğer ile entelektüel dürüstlüğün değil, entelektüel kaçışın örneğini izliyoruz.

Söyleşinin en çarpıcı paradoksu, sistematik hukuksuzluk uygulayan iktidara karşı tam bir sessizlik içinde, mağdur konumdaki bir toplumsal grubu hedef alma tutarlılığı. Bu davranış kalıbı, ahlaki körlüğün klasik belirtilerini taşıyor.

Cündioğlu’nun “Devlet düşman hukukunu uyguladı” saptamasını yaparken bunu normalleştirmesi, ahlaki relativizmin tehlikeli bir örneği. Dönmez’in ise mağduriyetini sistemin ürettiği adaletsizlikle değil, başka mağdurlarla hesaplaşarak çözmeye çalışması, kindar arketipin tipik defleksiyon mekanizmasından başka bir şey değil.

Dikkat edilirse her iki konuşmacının da vicdani duyarlılığı, yalnızca belirli hedeflere odaklanıyor. Yine Jung’a müracaat edecek olursak, onun projektör mekanizması teorisiyle açıklayabiliriz bunu: Kendi gölgeleriyle yüzleşmek yerine, onu başkalarına yansıtma eğilimi.

Gerçek vicdani sorumluluk, güçlü olanı eleştirmek, sistemik adaletsizlikleri ifşa etmek ve bunun bedelini ödeme riskini almaktır. Oysa bu söyleşide sergilenen “vicdan”, yalnızca riskiz hedeflere yöneliyor.

Başta da belirttiğim gibi halim ve vaktim olsa, muazzam ve avuçladıkça çoğalan bir hazine gibi Cündioğlu/Dönmez söyleşisi. Hani detaylarına dalacak olsak, değil 4, 10 saatte okunabilecek uzunlukta yazı çıkar emin olunuz.

Ancak bu kadar yeterlidir sanırım.

Never Ending Story’i bilir misiniz?

Michael Ende’nin “Hiç Bitmeyen Öykü” (1979), genç Bastian’ın Fantastica adlı büyülü dünyayı Hiçlik’ten kurtarmak için girdiği bir yolculuğu anlatır. Kitapta en çarpıcı unsur, öykünün kendini sürekli yeniden üreten döngüsel yapısıdır; okuyucu bir hikayeyi bitirdiğinde, aslında başka bir hikayenin başlangıcında olduğunu keşfeder ve böylece sonsuz bir anlatı labirentine girer. Ende’nin bu eseri, anlatının nasıl kendi gerçekliğini ürettiğini ve obsesyonel tekrarların nasıl alternatif bir evren inşa ettiğini gösterir.

Dönmez ve Cündioğlu’nun ortak karakteristiklerinden biri, cemaat konusunu adeta bitmeyen bir öyküye dönüştürmeleri sanırım. Bu yaklaşım, ister ‘reyting’ kaygısı ister kişisel takıntı olarak adlandırılsın, her iki figürün de aynı temaları binlerce kez tekrarlamalarına neden oluyor. Bu tekrar, Ende’nin Hiç Bitmeyen Öykü’sündeki döngüsel anlatı yapısını andırıyor fakat mesele kreatif potansiyelin aksine steril bir obsesyona dönüşmüş ne yazık ki!

Her iki ismin de aynı argümanları, aynı örnekleri, aynı eleştirileri sonsuz döngüde tekrarlaması, izleyiciyi hipnotik bir monotonluk içine çekiyor, ne ki onlar bunun ya farkında değil ya da umurlarında değil. İkilinin önlerine gelene yapıştırdıkları “entelektüel yetersizlik” vurgusu ya da Cündioğlu’nun “dışarıdan bakış” pozisyonu, her söyleşisinde aynı kalıplarla yeniden üretiliyor. Bu durum, anlatıcıların kendilerini tekrar ettiklerinin farkında bile olmamalarında ortaya çıkan ironik boyutu derinleştiren bir unsur.

Bu obsesyonel tekrar, aslında her iki figürün de Cemaat konusunda bir otonom kompleks geliştirmiş gösteriyor. Bu kompleks, bilinçli kontrollerini ele geçirerek aynı içerikleri farklı formlarda tekrar tekrar üretmelerini sağlıyor. Bu durum, düşünce ve fikir üretiminin aksine, steril bir döngüselliğe sebebiyet veriyor ve izleyiciyi de bu bitmeyen öykünün esiri haline getiriyor.

İroninin asıl boyutu ise, her iki figürün de bu tekrarcılığın farkında olmaması ve kendilerini sürekli “yeni” şeyler söylüyor zannetmeleri. Bu ise, obsesyonun en tehlikeli yanı: Kişinin, aynı hikayeyi anlatırken onu sürekli “ilk kez” anlatıyor yanılsaması yaşaması.

Böyleyken böyle…

NOT: Yazının geniş versiyonunu https://www.patreon.com/c/mnhazar adresinden okuyabilirsiniz. 

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Previous Post

Eski Müdür’den İtiraf Gibi Suçlama: WhatsApp Kullanıcıları Riskte mi?

Next Post

Birlikte oldukları hostesleri birbirleriyle paylaşmışlar

SG

SG

Next Post
Birlikte oldukları hostesleri birbirleriyle paylaşmışlar

Birlikte oldukları hostesleri birbirleriyle paylaşmışlar

  • Trending
  • Comments
  • Latest
Financial Times'dan Sedat Peker yorumu: Türkiye'yi şaşkına çevirdi

Financial Times’dan Sedat Peker yorumu: Türkiye’yi şaşkına çevirdi

30 Mayıs 2021
Sedat Peker, Rubicon’u geçti mi?

Sedat Peker, Rubicon’u geçti mi?

9 Haziran 2021
15 Temmuz’un gizemli ismi MİT görevlisi Sadık Üstün ve faaliyetleri

15 Temmuz’un gizemli ismi MİT görevlisi Sadık Üstün ve faaliyetleri

9 Ekim 2021
11 yılda 43 yabancı şirket Türkiye’yi terk etti

11 yılda 43 yabancı şirket Türkiye’yi terk etti

6 Temmuz 2021
Netanyahu, Filistin'i Tanıyan Batı'ya Parmak Salladı! 'Bekleyin ve Görün'

Netanyahu, Filistin’i Tanıyan Batı’ya Parmak Salladı! ‘Bekleyin ve Görün’

0
Sirte neden herkesin kırmızı çizgisi?

Sirte neden herkesin kırmızı çizgisi?

0
Ekonomik kriz erken seçimi zorluyor

Ekonomik kriz erken seçimi zorluyor

0
Tutuklu Altı Gazetecinin Yargılanmasına Başlandı

Tutuklu Altı Gazetecinin Yargılanmasına Başlandı

0
Netanyahu, Filistin'i Tanıyan Batı'ya Parmak Salladı! 'Bekleyin ve Görün'

Netanyahu, Filistin’i Tanıyan Batı’ya Parmak Salladı! ‘Bekleyin ve Görün’

22 Eylül 2025
Sanatçı Jülide Kural’dan ‘Barışa Sözüm Var’ videosu

Sanatçı Jülide Kural’dan ‘Barışa Sözüm Var’ videosu

22 Eylül 2025
Sındırgı'da Korkutan Deprem!

Sındırgı’da Korkutan Deprem!

22 Eylül 2025
İthal Otomobillerde Vergi Yükü Katlandı

İthal Otomobillerde Vergi Yükü Katlandı

22 Eylül 2025

Son Haberler

Netanyahu, Filistin'i Tanıyan Batı'ya Parmak Salladı! 'Bekleyin ve Görün'

Netanyahu, Filistin’i Tanıyan Batı’ya Parmak Salladı! ‘Bekleyin ve Görün’

22 Eylül 2025
4
Sanatçı Jülide Kural’dan ‘Barışa Sözüm Var’ videosu

Sanatçı Jülide Kural’dan ‘Barışa Sözüm Var’ videosu

22 Eylül 2025
4
Sındırgı'da Korkutan Deprem!

Sındırgı’da Korkutan Deprem!

22 Eylül 2025
3
İthal Otomobillerde Vergi Yükü Katlandı

İthal Otomobillerde Vergi Yükü Katlandı

22 Eylül 2025
4

Kur Bilgileri

Exchange Rate TRY: Pts, 22 Eyl.

Takip Edin

Kategoriler

  • 15 Temmuz
  • Bilim ve Teknolji
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Genel
  • Görüş & Analiz
  • Güncel
  • İnsan Hakları
  • Kültür – Sanat
  • Kürt Meselesi
  • Politika
  • Sağlık
  • Spor
  • Yaşam
Görüş & Analiz Gönder

Son Dakika

Netanyahu, Filistin'i Tanıyan Batı'ya Parmak Salladı! 'Bekleyin ve Görün'

Netanyahu, Filistin’i Tanıyan Batı’ya Parmak Salladı! ‘Bekleyin ve Görün’

22 Eylül 2025
Sanatçı Jülide Kural’dan ‘Barışa Sözüm Var’ videosu

Sanatçı Jülide Kural’dan ‘Barışa Sözüm Var’ videosu

22 Eylül 2025
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  • İnsan Hakları
  • 15 Temmuz
  • Kürt Meselesi
  • Görüş & Analiz
  • Gizlilik politikası

© 2020 Serbest Görüş

No Result
View All Result
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  • İnsan Hakları
  • 15 Temmuz
  • Kürt Meselesi
  • Görüş & Analiz
  • Gizlilik politikası

© 2020 Serbest Görüş