MHP lideri Devlet Bahçeli’nin AKP’nin geçtiğimiz günlerdeki 24. kuruluş yıldönümü etkinliğine “Malazgirt Zaferi’ni simgeleyen 1071 kırmızı gül, AKP’nin yaşını ve Türk’ün rengini temsil eden 24 mavi gül ve mavi orkideden” oluşan devasa bir çelenk göndermesi dikkat çekmişti.
Ancak Cumhur İttifakı üyeleri AKP ile MHP arasında son dönemde yargı başta olmak üzere bazı konularda görüş ayrılıkları yaşandığı iddiaları kamuoyu ve medyada daha sık dile getirilmeye başlandı. Yeni çözüm süreci ve CHP’li belediyelere yönelik soruşturmalar da İttifak içindeki dengeyi etkileyen unsurlar olarak görülüyor.
Ankara’da siyaseti yakından takip eden kesimlere ve iki partinin üst düzey yetkililerine göre iki siyasi parti arasında bazı görüş ayrılıkları olabilir ancak bunlar genellikle strateji, söylem ve hassasiyet farklılıklarından kaynaklanıyor.
Devlet Bahçeli’nin Selahattin Yılmaz’a sahip çıkması
Son olarak Bahçeli, AKP’ye yakın Sabah gazetesinin “çete lideri” dediği Selahattin Yılmaz’a sahip çıktı ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “MHP’ye ayar verilmek isteniyor” sözlerine de sert tepki gösterdi.
İstanbul merkezli 5 ilde düzenlenen operasyonda “silahlı suç örgütüne üye olma” ve İBB soruşturmasında etkin pişmanlıktan faydalanan Aziz İhsan Aktaş’a “suikast hazırlığı” iddiasıyla gözaltına alınan Selahattin Yılmaz ile avukatlar Cem Duman ve Semra Ilık’ın da aralarında olduğu 10 kişi; “tehdit”, “suç işleme amacıyla örgüt kurma” ve “yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama” suçlamalarından tutuklanmıştı.
Bahçeli, “Hiçbir ülkücü kiralık katil, suikastçı, hain ya da gayri meşru olarak tanımlanamaz, böyle de adlandırılamaz” derken Özel, “Bahçeli’nin tepkisi ittifak ortağına” ifadesiyle iki parti arasındaki ilişkideki son dengeye dikkat çekti.
Bu arada Yılmaz ile aynı masada fotoğrafı yayımlanan ve yine Bahçeli’ye yakın bir isim olarak bilinen Makine ve Kimya Endüstrisi A.Ş’nin eski YK Başkanı İsmet Sayhan’ın da gözaltına alındığı belirtildi.
AKP eski milletvekili Şamil Tayyar da İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in “kararlı ve kendinden emin olduğunu” söyleyerek bu tür operasyonların devam edeceğinin sinyalini verdi.
Bu son olayın yanı sıra 30 Aralık 2022’deki ülkücü Sinan Ateş cinayeti de İttifak’ın en hassas noktalarından biri olarak biliniyor.
İttifakta derin çatlak olur mu?
Peki temelleri aslında 2016’deki darbe girişiminin ardından atılan ancak fiili olarak 2017’den beri devam eden Cumhur İttifakı arasında bu fay hatları nedeniyle derin bir çatlak olur mu?
Milliyetçi camiayı iyi bilen hukukçu Afşin Hatipoğlu bu soruya yanıtı şöyle veriyor:
“Bu soru için 2025’in Ağustos ayından yorum yapmaya başlarsak hata ederiz. 2017’de başkanlık rejiminin gelmesine bakmamız gerekiyor. Parlamenter sistemi terk ettiğimiz 2017’yi milat almamız isabetli olabilir. O yıl Cumhur İttifakı kuruldu, ama bu İttifak aslında bir iktidar ittifakı değil, bu bir ‘süresiz iktidar’ ittifakı. Burada süresiz iktidar projesi var.”
Hatipoğlu, bu ittifakın Erdoğan sonrasında da iktidarın aynı güçler tarafından kontrol edilmesi ve elde tutulması için yapılan hamlelerin bütününe tekabül ettiğini belirterek “Yani birkaç seçimlik bir durum söz konusu değil. Bahçeli kendisini ve MHP’yi siyasi parti hüviyetinden çıkartarak tamamen bir düzenleyici, denetleyici kurum hüviyetine büründürdü” yorumu yapıyor.
Bahçeli’nin bu rejimin aksamaları olduğu zaman devreye girdiğini ve bazı beyanlar veya eylemlerle “ayar verdiğini” söyleyen Hatipoğlu, bunun dışında MHP’nin aslında iktidarın hiçbir faaliyetine ortak olmadığını şu sözlerle anlatıyor:
“MHP iktidarın ve halkın gündeminin hiçbir yerinde yok. Ekonomi, vize sorunu, suç örgütleri, istihdam benzeri pek çok sorunun hiçbir yerinde MHP’lilerden hiçbir şey göremezsiniz. Televizyon programlarına çıkmazlar. Tamamen kendi içlerinde kapalı bir yapı.”
Hatipoğlu’na göre MHP kendisini “mülkiye ve adliye ile konumlandırıyor” ve böylelikle kurduğu sistemle bu rejimi ayakta tutmaya çalışırken bir yandan da “duruş itibariyle kendini hem çeteler eliyle sokak gücüyle hem de devletin klasik yapısıyla içli dışlı yapmış” durumda.
Çözüm sürecinde görüş ayrılığı var mı?
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 2024 Ekim ayında başlattığı yeni çözüm süreci ve özellikle PKK lideri Abdullah Öcalan ile ilgili açıklamaları ve ardından kaydedilen aşamalar da iki parti arasındaki hassas başlıklardan biri.
Bu süreçte MHP’nin daha hızlı ve kararlı adımlar atılmasını istediği belirtilirken AKP’nin ise sürece yeterince sahip çıkmadığı yönünde yorumlar ortaya atılmıştı. Ancak DW Türkçe’nin konuştuğu iktidara yakın isimler süreçle ilgili MHP ile temelde bir ayrılıkları olmadığını savundular.
Öte yandan AKP ile MHP arasında yargı alanında zaman zaman meydana gelen karşı karşıya gelmeler halen çalışmalarını sürdüren çözüm süreci komisyonunda da hissediliyor.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, komisyonun üçüncü toplantısında infaz yasasını eleştirerek infaz hukukunun “yamalı bohçaya döndüğü”, cezaevlerinin kapasitelerinin çok üstünde tutuklu barındırdığı, tutuksuz yargılamanın esas olması gerektiği gibi hususlara dikkat çekmişti.
Bu nedenle Meclis kulislerinde sonbaharda yeniden gündeme gelmesi beklenen kapsamlı infaz yasası değişikliği öncesinde AKP ile MHP arasında önceliklerin ne olması gerektiğine ilişkin bir gerginlik bulunduğu da konuşuluyor.
CHP son operasyonları MHP üstünden nasıl okuyor?
Peki 2024 sonbahar aylarından beri CHP’ye yönelik sürdürülen baskı politikası ve İBB soruşturmaları ile ilgili Cumhur İttifakı üyeleri arasında ayrılık var mı?
Son haftalarda yorumcuların bir kısmı MHP ve Bahçeli’nin son tutuklamalardan rahatsız olduğunu savunurken diğer bazı isimler ise Bahçeli’nin İmamoğlu ile ilgili AKP’den çok farklı konumlanmadığını belirtiyor.
Peki CHP yönetimi AKP ile MHP arasındaki ilişkiyi ve yapılan açıklamaları nasıl okuyor?
DW Türkçe’ye konuşan CHP’li yetkililer Özgür Özel’in de dikkat çektiği gibi İttifak’ın iki üyesinin birbirleriyle CHP üzerinden mesajlaştığını ve birbirinin gücünü test ettiğini söyleyerek CHP’nin ise “kendi yolunda ilerlemeye devam edeceğini” belirtiyorlar.
CHP’ye göre Bahçeli yeni çözüm sürecinin tüm bu tutuklamalardan “zehirlendiğini” görüyor. Ancak yine de Cumhur İttifakı’nın kolay kolay dağılacak bir yapıda olmadığının farkında olduklarını belirten partililer, bu nedenle Bahçeli’ye yönelik beklenti içinde olmadıklarını söylüyorlar.
Hatipoğlu’na göre ise Bahçeli son açıklamasında suç örgütü lideri Selahattin Yılmaz ile İmamoğlu’nu aynı cümlede geçirerek ve İmamoğlu’nu “suçlu” ilan ederek “tabutun son çivisini” çakmış oldu.
Bahçeli’nin yaptığı açıklama ile “İmamoğlu’na 15, 20, 30 yıl ne veriyorsanız verin, bu defteri kapatın, gündemden artık çıkarın” demek istediği yorumu yapan Hatipoğlu, Cumhur İttifakı’nın iktidarın, makamın, başkanlığın ve bütçenin sürekli kendi yapıları içinde kalması için karşılarında olan en güçlü yapı olan CHP’yi çökertmeye çalıştığını belirtiyor.
İmamoğlu ise Halk TV’den İsmail Saymaz’a yaptığı son açıklamada “Sayın Bahçeli’nin, bana ve Sayın Genel Başkanımız Özel’e ağır ifadelerde bulunmasını, masumiyet karinesini hiçe sayarak daha iddianamesi bile hazır olmayan bu kumpas davasına dair suçlamalarla yüklenmesini vicdanen de hukuken de doğru bulmuyorum. Ancak, Türkiye’nin kaderini belirleyen bu sürece karşı gerçekleştirilmiş en büyük sabotajı gördüğünü ve bunu yapanları anladığını biliyorum” dedi.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – GÜLSEN SOLAKER
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***