NECİP F. BAHADIR | YORUM
Erdoğan cumhurbaşkanlığı koltuğunda 11 yılı geride bıraktı. Doğrudan halkın oylarıyla seçilen ilk cumhurbaşkanı… Eskiden cumhurbaşkanlarını Meclis’te milletvekilleri 7 yıllığına seçerdi. Sistem değişti, sandık halkın önüne kondu, ‘5 artı 5’e geçildi, bir kişi en fazla iki dönem seçilebilirdi. Anayasaya öyle yazıldı. İstisnası var mı? Yok.
Peki Erdoğan nasıl 11 yıldır cumhurbaşkanı? Rejim değişti, kronometre sıfırlandı. Anayasa’ya hülle yapıldı. Erdoğan’ın önünü açacak formüller üretildi. Hala tekrar adaylığının mümkün olduğunu ileri sürenler var.
Anayasa değişikliği olursa elbette mümkün… Bir de buna ‘erken seçim’ yorumu eklendi. Erken seçim olursa yeniden aday olabilirmiş… Neye göre? Bazı hukukçuların içtihatlarına göre… Üyelerinin tamamı Erdoğan tarafından seçilen YSK’nın ‘hayır’ deme şansı var mı? AKP, 2027 Kasım tarihini ısıtmaya başladı. Gerçek hukukçuların ‘Saray’daki çakal’ diye nitelediği Mehmet Uçum, “Erdoğan son kez aday olabilir!” fetvası verdi. 2027’nin sonbaharı yapılacak seçime, ‘erken seçim’ denmez. “Sandık biraz öne alınmış!” denir. Bunun için de Meclis’in kararı gerekir.
Türk siyasetçisinin ‘gitmesini bilmemek’ gibi bir hastalığı var. Koltuğa oturanı yerinden kaldırmak imkansız… Oysa Erdoğan ve arkadaşlarının çıkışı Erbakan’ın tek adamlığına ve koltuğu boşaltmamasına bir isyandı. Sözde ‘Erdemliler hareketiydi’. Parti kurulurken sadece ‘söz vermediler’ tüzüğe de yazdılar. Milletvekilleri ve genel başkanlar belli bir süre için seçilecekti.
Ne söz kaldı, ne tüzük… Kendi yazdığı tüzüğe uymayanın, kanunlara, anayasaya uyması mümkün mü? Erdoğan’ın iktidar yıllarının ‘kuralsızlığı ve keyfi yönetimi’ ile anılacağın kesin…
İktidar medyası 11 yılın ‘sözde başarı hikayeleriyle’ dolu… Evet, ilk yıllar için reform niteliğinde icraatlara imza atıldığı doğru. AB yolunda epey mesafe alındı. Demokrasi ve özgürlükler genişledi. ‘Tam üyelik’ Kaf Dağı’nın arkasında ulaşılmaz hedef değildi, tarihler verildi.
Sonrası geri vites… Ülke sorunları çözmek, demokrasi, hukuk ve ahlak çıtasını yükseltmenin yerini kendi ‘iktidarını korumak ve sürdürmek’ aldı. Ve ülke felaketlerden felaketlere sürüklendi. Dış politika iflas etti, ekonomi çöktü, sosyal doku çözüldü, demokrasi, hukuk ve ahlak tarihinin en kötü dönemini yaşadı. Nass ayaklar altına alındı.
En büyük icraatı ‘hapishane inşası’ olan bir yönetimin başarısından söz edilebilir mi? Adalet yerle yeksan oldu.
AKP köklerinden uzaklaştı, kuruluş felsefesini unuttu. Erdoğan koltuğu karşılığında davasını, kutsallarını sattı. Bugün elinde sadece koltuğu var. Ne ahlaktan, ne adaletten ne de demokrasiden söz edebilir. Bütün çabası da koltuğunu korumak için…
İktidar yıllarını uzatmanın istatistikten başka anlamı var mı? Bütün iddialarının altından kaldıktan sonra birkaç yıl daha iktidarda kalmanın ne faydası var? Tabii Hintlilerin söylediği “Eğer bir kişi oturduğu koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa kesinlikle altını pisletmiştir!” sözü gerçek değilse…
Gerçek olmaz mı? Sanki Erdoğan için söylemiş…
Erdoğan tekrar aday olabilecek mi? Anayasa değişikliği mümkün mü? AKP’nin son günlerde tekrar nükseden ‘yeni anayasa’ takıntısı olduğu şüphesiz… Erdoğan her fırsatta ‘yeni anayasadan’ söz etmekte. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, parti ziyaretleriyle bir yoklama da yaptı. Sonuç ‘umutsuz vaka’ oldu.
CHP kapılarını kapattı. Normalleşmenin, yumuşamanın hedefi buydu. Olmadı. Ardından çaresiz bütün umutlarını Öcalan’a bağladı. İmralı zaten öteden beri elinin altındaydı. Her fırsatta kullanmaya kalktı. Öcalan’ın Kürt tabanındaki karşılığı sınırlı… DEM’e ne denli söz geçirebileceği meçhul. Erdoğan Kızılcahamam’da ‘AKP, MHP ve DEM’ blokunu ilan etti. “Birlikte çalışacağız!” dedi. Fakat DEM yan çizdi. Böyle bir blok siyasetin ruhuna aykırı. Fakat başka da çıkışı kalmadı. Bir umut işte…
Barış veya çözüm sürecinin de nihai hedefi ‘yeniden seçilmenin’ önünü açmasıydı. Zayıf da olsa bir ihtimale sarıldı. Komisyon anayasa değişikliği için zemin oluşturabilirdi. CHP’nin keskin tutumu o yolu kapattı. İmralı – DEM hattı Erdoğan’ın yeniden adaylığına vize verir mi? Öcalan dünden razı fakat DEM’in itirazları var. Eğer parti üzerindeki tazyikler artarsa DEM’in bütünlüğünü koruması da zor olur. ‘Ver Öcalan’ı al adaylığı’ formülünün işlerlik kazanması pratikte oldukça güç. Öcalan olabilir fakat Kürt siyasi hareketi kesinlikle ‘çantada keklik değil’. Kaldı ki ‘AKP, MHP ve DEM blokuyla’ bile yeni anayasa matematiği mümkün görünmüyor. Eksiliklik transferlerle de tamamlanamaz.
Ve en can alıcı soru; bu blokun sağlığı ne durumda? Siyasi sağlığı değil gerçek sıhhatini söylüyorum. Erdoğan ve Bahçeli ve de Öcalan isimleri üzerine uzun vadeli siyasi projeler yapılabilir mi? 2028 ve sonrası için Erdoğan ve Bahçeli fazla yaşlı değil mi? Erdoğan hasta ve yalnız bir adam… Gerçeklik duygularını yitirmiş durumda. Yapabildiği yazılı metinleri camdan okumaktan ibaret. İrticalen konuşması ve sorulara cevap verebilmesi imkansız gibi…
Gazetecilere ısmarlanan soruların cevaplarının bile yazılı olarak önüne konduğunu unutmamak lazım. Ülke yönetilmiyor. Rüzgarın önünde savrulan kuru bir yaprağa döndü. Ekonomi, Gazze, sahte diploma krizinin önünü alabilmiş değil. Ülke kaosa teslim. CHP’ye dönük yargı operasyonları bumerang oldu, döndü AKP’yi vurdu.
Ahmet Nesin yeni bir iddiada bulundu. ABD kaynaklı kulisi paylaşırken, “En tepedekinin sağlık durumu çok ciddi, sıkıntılı…” dedi. Nesin’in tespiti değil bu… Bir rivayet. Nesin ayrıca Erdoğan’ın Almanya’da gizlice tedavi olduğunu da ileri sürdü. Sağlığının iyi olmadığı herkesin bildiği bir sır fakat, eğer durumu ‘çok ciddi’ boyuta tırmanmışsa siyasi senaryoları sil baştan yeniden yazmak lazım.
Olabilir mi? Mümkün. Bir süredir AKP içinde Erdoğan sonrası için yoğun hareketliliğin başladığını uzaklardan bile gözlemlemek olası. Hakan Fidan’ın diploma iddiaları boşuna patlamış değil. Fahrettin Altun’un yerinden olması da aynı şekilde… Berat Albayrak kabuğundan çıktı, kafasını gösterdi. Sık sık kardeşinin medyası üzerinden ‘Ben de varım’ mesajı vermekle meşgul.
Sadece Erdoğan’ın sağlığı mı kötü olan? Ortağı ve iktidarın payandası Bahçeli çok mu sağlıklı? Evet, ‘zor…’ deniyordu, makamına döndü; ama eski halinden eser kalmadı. Programları çok sınırlı. Konuşma ve aktivitelerini yarım saat gibi bir zaman dilimine sığdırmış durumda. ‘Yarım saat’ siyaset yapmak için yeterli olabilir mi?
Yürümekte ve ayakta durmakta da zorlandığını her bakan göz görüyor. Bu şartlarda ‘Erdoğan – Bahçeli ortaklığı’ üzerine kim uzun vadeli hesaplar yapabilir? 2028 çok uzak bir tarih değil mi? Sadece siyaseten değil sağlık açısından da bir dönemin sonuna gelinmiş durumda…
Uzamaz mı? Uzar ama kısa bir süre…
AKP medyasında ‘Erdoğan’ın 11 yılını anlatan’ haberleri okurken, ‘gelecek senaryolarını’ sesli ve yazılı düşündüm…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***