İstanbul Üniversitesi’nin; İşletme Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kamil Ahmet Köse’nin istifasının ardından, sürecin vekaleten yürütülmesi için Yüksek Öğretim Kurulu’na (YÖK) yazı yazdığı ancak cevap gelmeden 18 Mart’ta İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasını iptal ettiği anlaşıldı. Üniversite, İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesine yönelik açılan davaya gönderdiği savunmasında, İşletme Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kamil Ahmet Köse’nin 12 Mart’ta sağlık sorunları sebebiyle istifa ettiğini, YÖK’e vekaleten yürütme konusunda yazı yazdıklarını, ancak cevabın 28 Mart’ta geldiğini belirtti. Bu aralıkta dekanın olmamasından dolayı fakülte yönetim kurulunun toplanamadığı, bu sebeple konunun “üniversite yönetim kurulunda görüşülmek zorunda kalındığı” aktarıldı. Üniversite savunmasında ayrıca, Girne Amerikan Üniversitesi’nin Yükseköğretim Kurumu olarak tanınmasının mümkün olmadığına yönelik YÖK’ün 1992 tarihli kararını iptale gerekçe gösterdi. Buna karşın savunmada “Davacının ilgili yatay geçiş yaptığı 1990 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden yapılan yatay YÖK, ÖSYM ve Üniversitemizce alınan herhangi bir ilke kararına rastlanmamıştır” da denildi. Üniversitenin savunmasında yer verilen iptal gerekçelerine bakıldığında İmamoğlu’ndan kaynaklanan bir eksikliğin ya da yanlış işlemin bulunmaması dikkati çekti.
CHP’nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 31 yıl önce aldığı üniversite diploması 18 Mart 2025’te iptal edilmiş, bu karar üzerine avukatı Mehmet Pehlivan tarafından İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nde dava açılmıştı. Mahkeme İstanbul Üniversitesi’nden diploma iptaline gerekçe gösterilen “yoklukluk” ve “açık hata” durumlarının açıklanmasını istemişti. Üniversite yönetimi, mahkemenin isteği üzerine savunmasını dosyaya sundu.
Üniversitenin verdiği savunmada, üniversitenin işletme fakültesine yönelik yatay geçişler için 30 Temmuz 1990’da yayınlanan ilanda Türkçe ve İngilizce program için 60 kişilik kontenjan bulunduğunun yer aldığı, ancak 12 Eylül 1990’da fakültenin yönetim kurulunun kontenjan sayısının 80 kişiye çıkarılmasına yönelik ikinci bir ilanın yapılmadığı belirtildi.
Savunmada, İngilizce İşletme bölümü 2. sınıfı için belirlenen 10 kişilik kontenjanın 48’e yükseltilmesini ve kontenjan artışının ilan edilmemesinin “mevzuata aykırı olduğu” ifade edildi.
“Eşdeğerlilikle ilgili herhangi bir araştırma yapılmamış”
Üniversite savunmasında, yönetmeliğe atıfta bulunularak, yatay geçiş işlemleri sırasında yapılması gereken başarı sıralamasının yapıldığına ilişkin bir veriye ulaşılamadığını söyledi.
Üniversite ayrıca; yatay geçişlerin, eşdeğer eğitim programlarını uygulayan yükseköğretim kurumları arasında yapılabileceğine işaret ederek, İmamoğlu’nun yatay geçiş yaptığı dönemde geldiği üniversite programının eşdeğerliliği ile herhangi bir resmi araştırma yapılmadığını ve gelen başvuruların hepsinin işleme konulduğunu belirtti. Üniversite, konuyla ilgili Yükseköğretim Kurumu’na da görüş sorulmadığını aktardı.
Yükseköğretim Yürütme Kurulu’nun, İmamoğlu’nun geçiş yaptığı Girne Amerikan Üniversitesi’nin Yükseköğretim Kurumu olarak tanınmasının mümkün olmadığına yönelik 1992’de aldığı karara yer verilen savunmada, “Buradan anlaşılmaktadır ki adı geçen kuruluş eşdeğer eğitim programları uygulayan bir eğitim kuruluşu değildir. Bu haliyle davacının yatay geçişi ilişkin Yükseköğretim Kurumları Arasında Önlisans ve Lisans Düzeyinde Yatay Geçiş Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 2. maddesine aykırı bir şekilde yapılmamıştır” denildi.
Savunmada ayrıca, “University College of Northern Cyprus adlı kuruluşun öğrencisi olduğu başvuru dilekçesinin ekinde ibraz ettiği transkriptlerden anlaşılan Ekrem İmamoğlu, gerçeğе aykırı şekilde öğrenci kütük defterine Doğu Akdeniz Üniversitesi öğrencisi olarak kayıt edilmiştir” ifadeler yer aldı.
“Yatay geçişlere dair YÖK ile ÖSYM arasında belge yok”
Savunmada, İmamoğlu’nun geçiş yaptığı fakülteye kaç kişinin başvurduğu, kaç başvurunun hangi gerekçeler reddedildiğine, üniversiteler arasında yazışma olup olmadığına ve YÖK ile ÖSYM arasında yapılan herhangi bir yazışmaya yönelik belge bulunamadığı bilgisi yer aldı.
“Dekanlık makamı boş kaldığından yönetim kurulunda görüşülmek zorunda kalındı”
Savunmada, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kamil Ahmet Köse’nin 12 Mart’ta sağlık sorunları sebebiyle istifa ettiği, üniversitenin 13 Mart’ta yeni bir dekan ataması yapılıncaya kadar vekaleten yürütülmesine yönelik YÖK Başkanlığı’na yazı yazıldığı aktarıldı. Savunmada, yazıya ilişkin cevabın 28 Mart’ta gelmesi sebebiyle fakülte yönetim kuruluna başkanlık yapacak olan dekanın olmamasından ötürü kurulun toplanamadığı ifade edildi.
Dekanlık’ın, İmamoğlu’nun diplomasıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne 24 Mart 2020’de yapılan kabul koşullarını yerine getirerek kayıt olmuştur” yanıtı verildiği, yapılan 15 başvuruya yönelik de aynı yönde yanıt verildiği de savunmada yer aldı.
Üniversite savunmasında, “Yukarıda belirtilen cevapların aksi yönünde bir karar alınması sonucunu doğuran, ‘açık hata’ ve ‘yokluk’ gerekçelerinin belirtilmesi üzerine bu şekilde bir karar alınmak istenilmediğinden, istifaen görevinden ayrılma sebebiyle Dekanlık Makamı boş kalmış ve Fakülte Yönetim Kurulu toplanamadığından Üniversite Yönetim Kurulunda görüşülmek zorunda kalınmıştır” dedi.
“1990’da yatay geçişlerle ilgili alınan karara rastlanmadı”
“Davacının ilgili yatay geçiş yaptığı 1990 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden yapılan yatay geçişlerle ilgili YÖK, ÖSYM ve Üniversitemizce alınan herhangi bir ilke kararına rastlanmamıştır” denilen savunmada, “Yurt dışı üniversitelerinin tanınmasının teknik açıdan ne demek olduğunun açıklanarak bu tanımanın itibariyle yurt dışı avantaj üniversitelerin sağladığının izah edilmesine, bu bağlamda davacının geçiş yaptığı 1990 yılı itibarıyla yurt dışı üniversitelerinin tanınma prosedürünün nasıl olduğunun açıklanmasına, bu hususta mevzuatsal düzenlemelere ilişkin belge istenmiştir. Ara kararda istenilen bu hususa savunma dilekçesi içerisinde yer verilecektir” denildi.
Üniversite, açıklanan “hatalar” ve “hukuka aykırılık ile telafisi güç veya imkansız zararların doğması koşullarından herhangi biri gerçekleşmediği” gerekçesiyle yürütmenin durdurulmasına yönelik talebin reddinin gerektiğini savundu.