MİT’in Ricerca Operasyonu’nun ikinci boyutu, Twitter’da sahte hesaplar kullanarak özellikle KHK’lı akademisyenlerin yaşadığı travma ve maddi sıkıntıları istismar etmek olarak ortaya çıktı. Sahte kimliklerle Cemaat kılığına giren hesaplar, “Hem bilime hizmet edin hem para kazanın!” mesajıyla hedef kişileri tuzağa çekti.
M. NEDİM HAZAR | YORUM
Çıkan kısmın özeti: Akademisyen Emre Uslu, Türk İstihbaratının (MİT), “Ricerca Research & Consultancy Co.” adlı sahte bir İngiliz şirket kurarak Gülen Cemaati mensuplarına akademik araştırma kisvesi altında yaklaştı ve onlardan istihbarat topladığını tespit etti. Bu operasyonda toplanan bilgiler daha sonra Doç. Dr. Murat Yiğit isimli İstihbarat görevlisi tarafından Anadolu Ajansı için hazırlanan “bilimsel analiz” raporunda kullanıldı. Literatürün “geriye dönük muhakeme” yöntemiyle iki belge arasındaki şüpheli benzerlikler analiz edildiğinde, Ricerca şirketinin fiziksel varlığının olmadığı, CEO’sunun hayali olduğu ve sadece cemaat konusunda çalıştığı ortaya çıktı. Bu operasyon, modern hibrit savaşın yeni boyutunu temsil ediyor: Akademik legitimasyon (meşrulaştırma) maskesi altında istihbarat toplama ve psikolojik manipülasyon.
Kaldığımız yerden devam edelim.
MİT’in operasyonu, sahte kimlikler kullanarak X üzerinden Cemaat mensuplarına ulaşma stratejisini benimsiyor. Artık çok iyi bilinen bu dijital tuzak, bu operasyonun da en sinsi boyutunu oluşturuyor ve modern istihbarat faaliyetlerinin ne kadar sofistike hale geldiğini gösteriyor.
Bu sahte hesaplar, Cemaat üyeleri gibi davranarak, Cemaat terminolojisini kullanarak ve Cemaat değerlerini yansıtır gibi görünerek güven oluşturuyorlar. Profil fotoğrafları, paylaşımları ve dil kullanımları cemaat kültürüne uygun olarak özenle tasarlanıyor. Operasyoncular, Cemaat mensuplarının duygu dünyasını, değer yargılarını ve iletişim kodlarını özenle analiz ederek, bu hesapları gerçek cemaat mensubu profillerinden ayırt edilemez hale getirmiş durumda.
Bu tür operasyonlarda genellikle Hizmet hareketi içinde kendince muhalif pozisyonda bulunan özellikle KHK’lı akademisyenler, gazeteciler ve diğer Cemaat mensupları hedef alınıyor. Bu kişiler, hem ekonomik sıkıntı içinde oldukları için manipülasyona açık hem de değerli bilgilere sahip oldukları için operasyonel açıdan kritik öneme sahip. Bu strateji, tıpkı avcının yaralı avını takip etmesi gibi, en savunmasız anlarında insanlara yaklaşmayı amaçlıyor. KHK’lıların yaşadığı travma, kırgınlıklar, sahipsizlik hissiyatı, finansal zorluklar ve sosyal izolasyon, onları bu tür operasyonlara karşı daha kırılgan hale getiriyor maalesef.
Bu işin kurgucuları, özellikle maddi zorluk çeken kişilere hem kendilerini kıymetli bir ortamda ifade etme, hem de maddi olarak en azından bir nefes alma imkanı sunuyor. Bu durum, hedef kişilerin ekonomik baskı altında olduğu bir dönemde onların zayıf yönlerini dibine kadar suiistimal etmeyi amaçlıyor elbette. “Akademik araştırma için katkıda bulunun, hem cemaatin geleceğine, hem bilime hizmet edin hem de para kazanın” mesajı, hem maddi ihtiyaçları hem de entelektüel gururu hedef alan ikili bir cazibe oluşturuyor. Bu yaklaşım, daha önce saygın pozisyonlarda bulunan ancak şimdi zor durumda olan akademisyenlerin öz saygılarını okşayarak, onları tuzağa çekmenin etkili bir yolu.
Uslu’nun ifadesine göre bu operasyonda tüm iletişim direkt mesajlar (DM) üzerinden yürütülüyor. Bu yöntem, konuşmaların gizli kalmasını sağlıyor ve hedef kişilerin daha rahat bilgi paylaşmasını mümkün kılıyor. DM kullanımı, aynı zamanda “özel ve güvenli” bir ortam yanılsaması da oluşturuyor. Malum olduğu üzere insanlar, özel mesajlaşmada daha samimi ve açık davranma eğilimindedir, bu da operasyoncuların istediği bilgileri daha kolay elde etmelerini sağlar. Bu yaklaşım, psikolojik açıdan “intimacy illusion” (samimiyet yanılsaması) oluşturarak, hedef kişilerin savunmalarını düşürmelerini sağlıyor.
Soruların Analizi
MİT’in sahte şirket aracılığıyla sorduğu sorular, şimdiye kadar görebildiğim kadarıyla dört ana kategoride toplandığını görüyoruz. Bu kategorilerin her biri operasyonun farklı bir boyutunu hedefliyor sanırım. Bu sorular, masum akademik merak gibi sunulsa da, aslında Cemaat’in anatomisini deşifre etmeye yönelik sofistike bir istihbarat operasyonunun parçası olduğu aşikar.
Birinci Kategori: Liderlik ve Örgütsel Yapı İncelemesi
Bu kategori, Cemaat’in Gülen sonrası dönemdeki yapılanmasını anlamaya yönelik sorular içerir ve operasyonun belki de en kritik boyutunu oluşturuyor. Zira her hareketin kalbinin, liderlik yapısında attığı malum.
“Gülen’den sonra hareketin liderliğini kimin üstlenmesi bekleniyor?” sorusu, Cemaat’in liderlik boşluğunu ve potansiyel liderleri tespit etmeyi amaçlıyor. Bu soru, tıpkı bir avcının avının en güçlü üyelerini tespit etmesi gibi, MİT’in gelecekteki operasyonlarında hangi isimleri hedef alacağını belirlemede kritik öneme sahip. Operasyoncular, bu bilgiyi kullanarak potansiyel liderlerin üzerinde erken dönemde baskı kurabilmek, onları etkisizleştirmeye yönelik stratejiler geliştirmek gibi konuları amaçlıyor.
“Hareket içinde liderlik için yetiştirilen önemli isimler var mı?” sorusu, Cemaat’in ikinci ve üçüncü kademe liderlerini tespit etmeyi hedefliyor. Tıpkı bir hastalığın sadece ana semptomlarını değil, tüm komplikasyonlarını da tespit etmeye çalışması gibi, Cemaat’in tüm potansiyel liderlik kapasitesini haritalamayı amaçlıyorlar. Bu bilgi de, operasyonlarda öncelik sırasını belirlemede kullanılır ve “domino etkisi” yaratmak için hangi isimlerin hangi sırayla hedef alınacağını planlamada kritik rol oynar.
“Örgütsel yapı nasıl değişecek?” sorusu, Cemaat’in yeni dönemdeki organizasyonel modelini anlamaya yönelik değerli istihbarat sağlamayı amaçlıyor. Bu soruyla operasyoncular cemaatin adaptasyon kapasitesini ölçmelerine ve bu adaptasyonu engelleyecek müdahale stratejilerini planlama yapabilmeyi amaçlıyorlar. Böylelikle cemaat yeni yapılanma modellerini uygulamaya koyduğu anda, Saray iktidarı ve MİT bu modelleri çökertmek için hazırlıklı olacak!
“Gülen’in doğrudan etkisi olmadan karar alma süreçleri nasıl etkilenecek?” sorusu, Cemaat’in yeni dönemdeki karar alma süreçlerini anlamaya yönelik kritik bilgileri hedefliyor. Böylelikle, operasyoncular cemaat içindeki karar alma süreçlerine müdahale ve kararları manipüle edebilecek veya karar vericiler arasında çelişki/çatışma oluşturma imkanı yakalayabilecekler! Bununla, cemaatin iç dinamiklerini parçalayarak, onu içeriden çökertmeyi amaçlıyorlar.
İkinci Kategori: Uluslararası İlişkiler ve Diaspora Analizi
Bu kategori, Cemaat’in küresel varlığını ve uluslararası bağlantılarını anlamaya yönelik sorular içeriyor ve operasyonun en geniş kapsamlı boyutunu temsil ediyor. Bu bölümün soruları, cemaatin sadece yerel değil, küresel bir tehdit olarak algılandığını ve buna göre mücadele edildiğini göstermesi açısından da bence çok önemli.
“Gülen’in ölümü, hareketin ABD, Avrupa Birliği, Rusya ve Çin ile ilişkilerini nasıl etkileyecek?” sorusu, cemaatin uluslararası ittifak ve düşmanlıklarını tespit etmeyi amaçlıyor gibi ama bana yine de çok mantıklı gelmedi.
Buna bir de “Hareket Sincan’daki Uygur nüfusu arasında etkisini nasıl sürdürecek?” sorusunu ekleyince herkes gibi ben de “Ne alaka?” demeye başladım.
Keza aynı alakasızlık “Hareketin Rusya’daki konumu nasıl şekillenecek?” soruları için de geçerli. Yani operasyonu Doğu Perinçek ve ekibi yapmıyorsa bu soruların diğerlerinin yanında biraz tuhaf durduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Şöyle bir şey de mümkün;
Rusya ve Çin’e yönelik soruların operasyona dahil edilmesi, muhtemelen sofistike (karmaşık) bir hedef saptırma ve kimlik gizleme operasyonu da olabilir. Bu taktik, istihbarat dünyasında “false flag” (yanlış bayrak) operasyonu olarak bilinir. Operasyonu yürütenler (Sanırım Perinçek değil!), gerçek hedeflerini gizlemek için araştırmaya Rusya ve Çin boyutunu dahil ederek, sanki operasyonun arkasında bu ülkelerden birinin istihbarat teşkilatı varmış izlenimi oluşturmayı hedefliyor olabilirler. Çok fazla rasyonalitesi bulunmayan bu yöntem daha çok John le Carre’nin casusluk romanlarında sıkça kullanılan “üçüncü taraf maskesi” taktiğine benziyor!
Operasyonun başında, eğer Cemaat mensupları şüphelenirse, “Bu bir CIA operasyonu olabilir mi?” sorusuna, “Hayır, çünkü CIA neden Uygur meselesi hakkında soru sorsun?” cevabı verilebilir mesela. Benzer şekilde, “Bu bir Rus operasyonu mu?” sorusuna “Hayır, çünkü Rusya neden Cemaat-ABD ilişkilerini sorgulasın?” cevabı hazır tutulsun diye sorulara ABD kısmı da eklemlenmiş gibi görünüyor. Öyle ya da böyle bu strateji, operasyonu yürütenlerin gerçek kimliğini gizlemek için özenle tasarlanmış bir “duman perdesi” işlevi amacıyla eklemlenmiş olabilir.
Ve fakat daha sinsi bir amaç da olabilir.
Örneğin, Rusya’nın Çeçenistan’daki Cemaat okullarını “Gülen terör örgütü” gerekçesiyle kapatması, Çin’in Sincan’daki Cemaat bağlantılı kurumlara “ayrılıkçı faaliyet” suçlamasıyla el koyması gibi sonuçlar hedefleniyor olabilir. Bu operasyon, özellikle Çin’in “Belt and Road Initiative” (Kuşak ve Yol Projesi) kapsamındaki işbirlikleri sırasında “ortak güvenlik endişeleri” olarak kullanılabilir. Türkiye’nin Çin’e “Uygur meselesi konusunda susuyoruz, siz de cemaat meselesinde bize destek olun” şeklinde bir takas diplomasisi yürütmesi amaçlanabilir. Benzer şekilde, Rusya ile Suriye, Libya ve Karadeniz’deki iş birlikleri çerçevesinde, “terörle mücadelede ortak hareket” gerekçesiyle cemaat mensuplarının Rus topraklarında faaliyetlerinin engellenmesi hedefleniyordur!
“Hareketin uluslararası faaliyetleri ve ağları nasıl yönetilecek?” sorusu, cemaat diasporasının koordinasyon mekanizmalarını anlamaya yönelik değerli istihbaratı amaçlıyor. Bu bilgi, cemaatin küresel komuta kontrol sisteminin nasıl çalıştığını deşifre etmeye yönelik kritik veriler edinmeyi hedefliyor. Böylelikle bu koordinasyon mekanizmalarını tespit ettikten sonra, onları bozabilir veya manipüle edebilirler.
“Hareket belirli bölgelere daha fazla odaklanacak mı?” sorusu, cemaatin gelecekteki coğrafi stratejisini öngörmeye yönelik kritik bilgi amacıyla sorulmuş gibi görünüyor. Böylelikle cemaatin stratejik planlarını önceden öğrenerek, o bölgelerde önleyici tedbirler alacaklar! Şu; cemaat hangi coğrafyalarda yoğunlaşacağını belli ederse MİT de o bölgelerdeki operasyonlarını yoğunlaştırır!
Çin ve Rusya’dan sonra kazana bir tutam da ABD atılmasa olmaz elbette.
Bu soruların Çin ve Rusya gibi hedef saptırmaya yönelik olabileceğini düşünmüyorum şahsen. “Hareket ABD başkan adaylarından herhangi birini destekliyor mu?” sorusu, Cemaat’in Amerikan siyasetindeki rolünü anlamaya yönelik operasyonel değerde bilgileri amaçlıyor. Bu bilgi, özellikle Türkiye-ABD ilişkilerinde cemaat konusunun nasıl ele alınacağını belirlemede kritik rol oynayacaktır. Eğer Cemaat belirli siyasileri destekliyorsa, bu bilgi o siyasilerin üzerinde baskı kurulması için kullanılacaktır.
“Uluslararası STK’larla nasıl iş birliği yapılacak?” sorusu, açıkça Cemaat’in sivil toplum ağlarını haritalamayı amaçlıyor. Böylelikle, cemaatin “yumuşak güç” projeksiyonunun nasıl çalıştığını anlamaya yönelik kritik veriler öğrenecekler.İktidar bu ağları tespit ettikten sonra, onları çökertmek veya kendi amaçları doğrultusunda kullanmak için stratejiler geliştirmeyi hedefliyor sanırım.
Üçüncü Kategori: Finansal Kaynak Haritalaması
Bu kategori, Cemaat’in mali yapısını anlamaya yönelik sorular içeriyor ve operasyonun belki de en kritik boyutunu oluşturuyor. Böyle, çünkü günümüzde hiçbir hareket, finansal damarları kesilmeden tamamen etkisizleştirilemez.
Öncelik elbette finansal sürdürülebilirlik konusunda.
“Gülen’in liderliği olmadan finansal istikrar nasıl sağlanacak?” sorusu, Cemaat’in yeni dönemdeki gelir kaynaklarını tespit etmeyi hedefliyor ve bu soru, operasyonun en sinsi boyutunu gözler önüne seriyor. MİT, bu soruyla Cemaat mensuplarına “Mali sistem nasıl çalışıyor?” sorusunu masum bir akademik merak gibi sunarak, aslında finansal ağın tüm şifrelerini çözmeye çalışıyor.
Hatırlayın FBI’ın organize suç şebekelerini çökertmek için kullandığı “follow the money” (parayı takip et) stratejisini. Cemaat’in finansal yapısını anlamak, sadece bugünkü durumu değil, gelecekteki savunmasızlık noktalarını da tespit etmek anlamına gelecektir. Örneğin, hangi iş adamlarının ne miktarda bağış yaptığı, hangi şirketlerin cemaat vakıflarına düzenli katkı sağladığı, diasporadaki hangi ailelerin finansal desteği sürdürdüğü gibi kritik bilgiler, bu masum görünen soruyla elde edilmeye çalışılmış. Ayrıca bu bilgiler, daha sonra o kişilerin üzerinde baskı kurulması, bağışlarını durdurmaları için teşvik edilmesi veya doğrudan hedef alınması için kullanılacaktır şüphesiz.
“Gülen’den sonra finansman kaynakları nasıl değişecek?” sorusu, Cemaat’in mali yapısındaki potansiyel değişiklikleri öngörmeye yönelik kritik bilgiler edinmeyi amaçlıyor ve bu soru, operasyonun “gelecek senaryoları” boyutunu açığa çıkarır nitelikte. MİT, bu soruyla Cemaat mensuplarının mali sistem hakkındaki öngörülerini öğrenerek, operasyonel müdahaleler için roadmap (yol haritası) çıkarmaya çalışıyor.
Böylelikle Cemaat mensuplarının “gelecekte daha az bağış toplayacağız”, “Avrupa’daki destekçiler azalacak”, “genç nesil daha az katkı yapacak” gibi değerlendirmeleri, MİT’in elinde altın değerinde istihbarat haline geliyor. Bu bilgiler, hangi coğrafyalarda mali baskı uygulanacağını, hangi nesillerin hedef alınacağını, hangi kurumların öncelikli olarak çökertilmeye çalışılacağını belirlemede kullanılacaktır. Örneğin, eğer cemaat mensupları “Amerika’daki genç nesil daha az bağış yapıyor” derse, MİT bu bilgiyi kullanarak o bölgedeki gençlere yönelik propaganda faaliyetlerini artırabilir.
Anlaşılan o ki bu operasyonu yapanlar, “Hareketin yatırımlarının tahmini değeri nedir?” sorusuyla, cemaatin toplam varlıklarını tespit etmeye yönelik doğrudan bir istihbarat toplamaya çalışıyor. Aslında bu soru, operasyonun en açık saldırgan boyutunu da gösteriyor.
MİT, bu soruyla büyük ihtimalle cemaat mensuplarından “kaç milyar dolarlık varlığımız var?”, “hangi ülkelerde hangi yatırımlarımız bulunuyor?”, “hangi bankalarda hesaplarımız var?” gibi kritik bilgileri elde etmeye çalışıyor.
Bu bilgilerin muhtemelen daha sonra o ülkelerin hükümetleriyle paylaşılarak, varlıklara el konulması, hesapların dondurulması veya yatırımların engellenmesi için kullanılması düşünülüyor.
Örneğin, eğer Cemaat mensupları, “Almanya’da 500 milyon Euro değerinde gayrimenkul yatırımımız var!” derse, bu bilgi Alman makamlarıyla paylaşılarak o varlıkların, “terör finansmanı” gerekçesiyle dondurulması için diplomatik baskı uygulanmasına geçeceklerdir.
Dördüncü Kategori: Almanya’daki kurumlar
MİT’in Ricerca Operasyonu’nun üçüncü ve belki de en stratejik boyutu, Almanya’daki Cemaat derneklerinin mercek altına alınması sürecinde kendini gösteriyor. Bu çalışma, operasyonun sadece liderlik ve finansal yapılanmayı değil, aynı zamanda diaspora Cemaat’inin en kritik unsuru olan kurumsal omurgasını da hedef aldığını ortaya koyuyor.
Sahte şirket aracılığıyla Almanya’daki Cemaat mensuplarına gönderilen “mülteci entegrasyonu araştırması” adlı anket formunda, operasyonun ne kadar sofistike bir şekilde tasarlandığının çarpıcı bir göstergesi mevcut. Bu form, görünürde masum bir sosyal araştırma gibi sunulurken, aslında Cemaat’in Almanya’daki kurumsal yapısının anatomisini çıkarmaya yönelik sistematik bir istihbarat toplama faaliyetin apaçık delili.
Anket formundaki “Mültecilerin entegrasyon sürecini desteklemek için herhangi bir dernek, vakıf veya sosyal organizasyona katıldınız mı?” sorusu, Cemaat’in diasporadaki en kritik unsurunu hedef almakta. Bu soru, görünürde sosyal entegrasyon merakı gibi görünse de, gerçekte Cemaat’in kurumsal ağının haritasını çıkarmayı amaçlıyor. Hangi derneklerin aktif olduğu, hangi pozisyonlarda kimlerin görev aldığı, hangi faaliyetlerin yürütüldüğü gibi kritik bilgiler bu masum görünen sorularla elde edilmeye çalışılmış.
“Aldığınız/verdiğiniz desteklerin mültecilerin entegrasyon sürecinde ne gibi etkileri olduğunu değerlendirir misiniz?” sorusu ise operasyonun daha sinsi boyutunu açığa çıkarıyor. Bu soru, Cemaat’in diasporadaki sosyal dayanışma ağının nasıl çalıştığını, hangi hizmetleri sunduğunu ve bu hizmetlerin Cemaat üyeleri için ne anlam ifade ettiğini anlamaya yönelik kritik istihbarat sağlamayı amaçlıyor. Oturum izni alma sürecinden dil eğitimine, ev bulma sürecinden aile birleşimine kadar tüm entegrasyon aşamalarında Cemaat’in rolünün tespit edilmesi, bu kurumsal yapıya müdahale etmek için gerekli bilgileri sağlamaya çabalamışlar.
Anlaşılan o ki, bu operasyonun arkasındaki stratejik düşünce, diaspora hareketlerinin kurumlar etrafında var olduğu gerçeğine dayanıyor. Tıpkı Ermeni diasporasının kiliseler etrafında örgütlenmesi gibi, Cemaat diasporası da kültür merkezleri ve dernekler etrafında şekillendiğini düşünüyorlar. Ve karşı hamle olarak eğer bu kurumlar çökertilirse, diasporanın hem manevi hem sosyal dayanışma ağı parçalanır ve hareket doğal olarak dağılacağını planlıyorlar.
MİT’in bu operasyonla hedeflediği, Cemaat’in Almanya’daki kurumsal omurgasını tespit ettikten sonra, bu kurumlara yönelik sistematik bir yıpratma kampanyası başlatmayı hedefleyeceğini düşünmek mümkün. Derneklerin finansal kaynaklarının kesilmesi, yöneticilerinin hedef alınması, faaliyetlerinin engellenmesi ve hatta Alman makamlarının bu kurumlara karşı harekete geçirilmesi gibi stratejiler için gerekli altyapı bilgileri bu anketlerle topluyorlar sanırım.
Dikkatimi çeken bir başka yön ile bugünkü yazıyı bitireyim.
Bu operasyonun özellikle dikkat çekici yanı, sosyal medyada Cemaat aleyhine yürütülen muhalefetin hedefleriyle birebir örtüşmesi. Cemaat kurumlarına finansal destek verilmemesi, bu kurumlara yaklaşılmaması, mevcut yönetimin meşruiyetinin sorgulanması gibi çağrılar, tam da MİT’in operasyonuyla elde etmeye çalıştığı hedeflerle paralellik göstermekte. Bu durum ise akıllara Cemaat içi muhalefetin organik mi yoksa yönlendirilmiş mi olduğu sorusunu gündeme getiriyor ne yazık ki!
Devam edeceğiz…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***