Ekonomist ve eski Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) yöneticisi Fatih Özatay, kaleme aldığı yazıda ekonomi yönetiminin kalan potansiyel ömrüne ve Türkiye’nin siyasi risklerini de içerisinde barındıran “seçim ekonomisine” geçilme riskini anlattı.
Yetkin Report’ta “İki tatsız tahmin: ufukta seçim ekonomisi var, yapısal reformlar yok” başlıklı yazıyı kaleme alan Özatay, Türkiye’nin Mehmet Şimşek önderliğinde sürdürdüğü ekonomi modelinin kısa ömürlü olabileceğine dikkat çekti.
“Türkiye’nin ekonomide yol ayrımında olduğunu gösteren o kadar çok emare var ki” diyerek çeşitli makroekonomik risklerin bulunduğunu belirten Özatay, Türkiye’nin rakip ülkelere kıyasla verimliliğinin kötüleştiğini ve aynı zamanda rekabet gücünün de biraz daha aşağı seviyelere çekildiğini kaydetti.
“Ülkemizde çalışanların yarıya yakını asgari ücret alıyor…”
Özatay, “Ülkemizde çalışanların yarıya yakını asgari ücret alıyor. Ezici bir çoğunluk ise asgari ücretin biraz altında, asgari ücret düzeyinde ya da onun biraz üzerinde gelir elde ediyor. Oysa Türk-İş hesaplarına göre asgari ücret Haziran 2025’te dört kişilik ailenin açlık sınırının yüzde 84,6’sı, yoksulluk sınırının ise ancak yüzde 26’sı.” diyerek, Türkiye’deki ücret seviyelerinin alarm verdiğini belirtti.
“Yüksek kur ve düşük ücret seviyeleri çözüm olamaz, daha yüksek asgari ücret konuşulmalı”
Ekonomide çözümün yüksek kur ve düşük ücret seviyeleri ile sağlanamayacağının altını çizen Özatay, Türkiye’nin geniş kesimlerin ücretini temsil eden “asgari ücret” seviyesinin daha yukarılara çıkması gerektiğini dile getirdi.
Çözüm önerilerinin açık olduğunu belirten Özatay, siyasetin gölgesinde işlemeyen bir ekonomi, daha hızlı ve adil çalışan bir yargı düzeni, döviz cinsi borçlanmanın makul seviyelerde tutulması ile Türk Lirası’nda istikrarın önemli alt başlıklar olduğunu söyledi.
“Atıl işgücü” probleminin önemine dikkat çeken Özatay, üretim ve istihdam seviyelerinin verimsizliğe işaret ettiğine dikkat çekti. Özatay, geniş tanımlı işsizliğin kademeli olarak arttığını belirtti.
Özatay, yazısını şu mesajları vererek sonlandırdı:
“Bütçe açığının yıl sonunda GSYH’nin yüzde 4’ü civarına düşebileceğini belirtiyor uzmanlar. Kamu borcu düşük. Bunlar Türk ekonomisi bakımından olumlu. Maliye politikasındaki sorun, birincisi, emeklilere ve asgari ücretlilere bu kadar düşük maaş verilirken yüksek gelir gruplarına yönelik vergileri artırıcı önlemlerin devreye sokulmaması. İkinci sorun ise kamu-özel işbirliği projelerinde verilen gelir garantilerinin gözden geçirilmesinin adının bile anılmaması.”
Kur şokunun yaşanmaması, dış siyasi faktörlerin olumsuz etkisinin olmayacağı beklentisi
“Tahminlerim iki koşula bağlı. Birincisi, Temmuz-Ağustos 2018’de yaşanan şoka benzer bir şok yaşanmayacak. Trump Türkiye’yi tehdit etmeyecek. Bu koşulun sağlanmaması için pek bir neden görünmüyor; hazretle aramızın iyi olduğu izlenimi yaygın. İkincisi, her kesimden gelen şikâyetler nedeniyle para politikasının Eylül 2021 – Mayıs 2023 arasındaki garabet şekli almaması gerekiyor. Bu iki temel koşula, üçüncü olarak heybeden çok büyük bir turp çıkmaması koşulunu da ekleyebiliriz elbette.”