İSTANBUL – Süleymaniye’deki tarihi töreni izleyen Sanatçı Jülide Kural, hayatında yaşadığı en anlamlı gün olarak tarifleyerek, “Biz sanatçılar kendi sanatımızla barış dilini ne kadar çok yansıtırsak, barışın inşası da o kadar çabuk gerçekleşir” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine 11 Temmuz’da Barış ve Demokratik Toplum Grubu, Federe Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde bulunan Şikefta Casenê bölgesinde silahları imha töreni düzenlendi. Törene dünyanın birçok yerinden sanatçı, akademisyen, gazeteci, siyasetçi ve hak savunucuları katıldı.
Tarihi törene katılan sanatçı Jülide Kural, Kürt sorununun demokratik çözümü bağlamında gelişen Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne dair konuştu. Barış ve Demokratik Toplum Grubu’nun silahlarını imha etmesinin barış için atılan önemli bir adım olduğunu söyleyen Kural, sürecin büyük bedeller ve mücadele sonucu oluştuğunu söyledi.
‘BÜYÜK SAYGI DUYDUM’
Tören günü yaşadığı duyguları anlatan Jülide Kural, “Heyecan, sessizlik ve duygu karmaşası içindeydik. Birçok şeyi hayal ettim. Ama ne kadar hayal edersek edelim, gerçeklik çok farklıydı. Anlatılması zor bir duygu oluştu bende. Birincisi iki farklı yaşam biçiminin bir karşılaşmasıydı benim için. Bizler alışılmış, sistemin içinden geliyorduk ve birdenbire dağların arasından en önde KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat gibi çok güçlü bir kadınla başlayan bu yürüyüşle gelmeleri beni çok etkiledi. Çok büyük bir heyecan ve saygı duydum o an” dedi.
‘HAYATIMDAKİ EN ANLAMLI GÜN’
Törenin büyük bir adım ve barışa olan samimiyeti ortaya koyduğunu söyleyen Jülide Kural, “Birçok anlamı içinde barındırıyordu. Silahlarını imha edenler çok uzun yıllardır mücadele eden ve bu uğurda birçok bedel ödeyen insanlardı. Şimdi bu bedellerin sonunda da hepimizin haykırdığı barışa doğru, bizim onlara onların da bize doğru adımın birleşmesi gerçekleşiyordu. Diğer bir yönüyle de zor koşullar altında olsa da başları dik, ne yaptıklarını bilen, kararlılıkları belli olan ve bu kararı vermenin kolay olmadığını da tahmin edebiliyoruz. Ama onlar her şeye rağmen barıştan yana bir tutum aldılar. Yani bu sadece 15 Kadın 15 erkek gerillanın dağdan inip silahlarını imha etmesi değil, barıştan yana bir tutum belirlemekti. Bu kararlılığı görmek ve barışı tam da böyle dillendirmek, sahiplenmek gerek. Hayatımda yaşayabileceğim en olağanüstü ve anlamlı şeydi” ifadelerini kullandı.
BİR ANNENİN BAKIŞINDA DAĞLAR…
Barış ve Demokratik Toplun Grubu’nun silahlarını imha etmesinin herkes açısından farklı anlamlar taşıdığını dile getiren Jülide Kural, anneleri için çok daha derin anlamlar taşıdığını söyledi. Jülide Kural, törenin ardından dönüş yolunda bir annenin barışa olan özlemini ise şöyle aktardı: “Törenin sonunda herkes arabalara bindi. Herkesin üzerinde bir hüzün, mutluluk duygusallık gariplik vardı. Benim bindiğim arabada bir annede vardı. Annenin araba camından dağları izleyerek o dağları kirpikleriyle delercesine bakmasını asla unutmayacağım. Gerçekten çok etkileyici bir şey yaşadım o anda. Sürekli dağlara baktı ve kirpikleriyle o dağları delmek istiyor gibiydi. Muhtemelen orada çocuğu vardı. Yol boyunca hiç konuşmadık, çok sessiz bir anneydi. O annenin bakışlarındaki barış özlemi hepimizin sorumluğundadır. O annenin bakışları, bize barışa ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Bu yüzden yaratılan bu barış umuduna hepimiz sımsıkı sarılalım.”
BARIŞ İÇİN SANATIN ROLÜ
Barışın inşasında sanatın önemli bir rolü olduğunu da kaydeden Jülide Kural, “Barışın inşasında sanat ve sanatçıya çok fazla sorumluluk düşüyor. Birincisi sanat duygulara hitap ediyor. Biz sanatçılar kendi sanatında barış dilini ne kadar çok yansıtırsak, barışın inşası da o kadar çabuk gerçekleşir. Bir taraftan barışın kalıcılaşması için bir takım yasalar çıkarılır, hukuki işlemler yapılır, bir yandan komisyonlar kurulur. Bunlar elzem şeylerdir. Ama birde bunların toplumsallaştırılması ve herkesin kalbinde yer edinmesi gerekiyor. İşte tamda burada sanata, sanatçıya çok rol düşüyor. Sanatçı, duygusal olarak empati kurmayı, anlamayı, hissetmeyi sağlayandır. Sanat bazen bir kadının kirpiklerindeki görmek, yazabilmek için o duyguyu çok yüksek ve derinlikli yaşamaktır bir yerde duygularda toplumu bileştirendir” şeklinde konuştu.
SANATÇILAR NE YAPMALI?
Türkiye’de barış meselesinin sadece Kürtleri ilgilendiren bir konu olmadığını belirten Jülide Kural, “Barış bütün Türkiye halklarının sorunudur. Barış sanatın, sanatçının da sorunudur. Bu nedenle herkes kendi kulvarında barışın inşa sürecine destek vermeli. Sanatçı, şiirle, müzikle, resimle heykelle, sinemayla barışı halka aktarmalı. Herkes kendini barış meselesinde sorumlu görmeli. Barış bu ülke topraklarına geldiğinde her birimizin hayatında yaratacağı mutluluğu, dayanışmayı, birlikteliği bilmemiz gerek” dedi.
Barışı toplumsallaştırmak için “Barışa şiir söyleyelim” şeklinde bir proje önerisinde bulunan ve bu konuda bir çalışma yürüttüğünü dile getiren Jülide Kural, “Sanatçılar olarak böyle bir proje gerçekleştirebilir. Hemen adım atmak adına böyle bir şey geldi aklıma. Bütün oluşmuş şiirlerden birçok şehirde herkesin aynı günde ‘Barışa şiir söylüyoruz’ diyerek şiir okuması gibi. Bir projeyi oluşturmak çok uzun sürebilir ama en hızlı biçimde şuan böyle bir şey yapılabilir. Tabii burada önemli olan sanatçıları buna katabilmek. Çünkü biz sanatçılar toplumun duygusunu temsil ediyoruz. Yine buna benzer film ve dizi projeleri olabilir. Mesela bir gerilla ya da bir polis annesi yan yana geldiğinde ne olur? Eğer o bariyeri aşarlarsa birbirlerini daha iyi anlayabilirler. Bunun sinema filmini yapmak uzun sürebilir ama bir dizi yapılabilir. Çünkü şu anda izlediğimiz birçok dizide milliyetçilik bilinçaltına yükleniyor. Barışı konuştuğumuz böylesi bir zamanda daha kucaklayıcı ve bütünleştirici projeler olsa işler daha kolaylaşır. Tabi tüm bunları beraber konuşacağız, beraber talep edeceğiz. Bir şeyleri değiştirmenin yolu da buradan başlayacak diye düşünüyorum” diye aktardı.
BARIŞ İÇİN MÜCADELE
Barışın ancak demokrasi ile anlam bulacağını dile getiren Jülide Kural, sözlerini şöyle sürdürdü: “Barış sadece bir tarafın silah bırakmasıyla sağlanmaz, sadece Meclis’te birkaç yasanın çıkarılmasıyla da sağlanmaz. Barış demokrasi ve eşit haklarla bütünlüklü bir şeydir. Gerçek bir barış ancak demokrasi, eşitlik ve özgür insana doğru yürümekle mümkün. Bu yüzden barış inşası aynı zamanda demokratik bir mücadeleyi de beraberinde getiriyor. Demokratik mücadele her alanda olduğu gibi sanat alanında olmalı. Örneğin dizi ve televizyon sektöründeki ötekileştiren savaş dilinden vazgeçmesi gerek. Bir tarafı ötekileştirmeden, eşit ve özgür insanı temel alan dizi yaptığınızda bütün bu alışılmış kavramların çatırdamaya başlarsınız. Yani bunu talep etmemiz lazım. Hikayelerimizi bu yönlü kurmamız lazım. Böyle bir dizi yapmak istiyoruz diye ısrarla talepte bulunmak gerekiyor. Her şeye rağmen her durumda barış ve demokrasi için mücadele etmemiz lazım.”
MA/ Esra Solin Dal
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***