AHMET KEMAL GENÇ | HABER ANALİZ
Suriye yeniden hareketleniyor. Uzun süredir donmuş görünen iç savaş tablosu, son günlerdeki açıklamalar ve sahadaki gelişmelerle yeniden ısınıyor. Sürecin merkezinde ise şu soru var: Suriye’nin geleceğini kim şekillendirecek ve bu yeni dönemin “ihalesi” kime kalacak?
Cevap sadece diplomatik değil; askeri, jeopolitik ve toplumsal dengeleri de doğrudan ilgilendiriyor.
ABD ve Türkiye yakınlaşıyor: Kürtler, Aleviler ve Dürziler endişeli
Son günlerde ABD’li yetkililerin, özellikle Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın yaptığı açıklamalar, Türkiye’nin tezleriyle önemli ölçüde örtüşüyor. Bu yakınlaşma, “ABD, Suriye’yi Türkiye üzerinden yeniden şekillendirmeye mi çalışıyor?” sorusunu gündeme getirdi.
Bu tablo, sahadaki üç önemli toplumsal grup Kürtler, Aleviler ve Dürziler için ciddi endişelere yol açıyor: Herkesin kafası karışık…
Kürtler, uzun süredir kurdukları fiilî özerk yapının Türkiye tarafından tehdit edildiğini düşünüyor. ABD’nin Ankara ile yakınlaşması, kendilerinin süreç dışına itildiği hissini güçlendiriyor.
Aleviler, rejimin zayıflamasıyla birlikte siyasi temsilsizlik ve güvenlik kaygısı yaşıyor. İran ve Rusya’nın etkisinin azalması onları daha da savunmasız bıraktı.
Dürziler, Sweida’da yaşanan katliam sonrası tarafsız kalamayacaklarını fark etti. İsrail’in bu bölgeye “koruma” gerekçesiyle müdahalesi ise kendi içlerinde bile kafa karışıklığına yol açtı.
Türkiye’nin öne çıktığı bir senaryo; bu üç grup açısından belirsizlik, güvensizlik ve siyasi dışlanmışlık anlamına geliyor.
İsrail: Gruplara destek mi, stratejik baskı unsuru olarak kullanma mı?
İsrail doğrudan bu grupların müttefiki olmasa da, hepsiyle ilgili stratejik hesaplar yapıyor:
Dürziler için İsrail’in en görünür etkisi var. Hem İsrail içindeki Dürzi nüfus hem de Sweida’daki hava operasyonlarıyla “koruyucu” rol üstlenmeye çalışıyor. Ancak bu koruma, Dürzileri hedef hâline de getirebilir.
Kürtler ile zaman zaman dolaylı temaslar kurulsa da açık destek verilmesi hem Türkiye’nin tepkisini çeker hem de Kürtlerin bölgesel meşruiyetine zarar verebilir endişesi ile açık diyalog sürekli erteleniyor.
Aleviler için İsrail’in etkisi zayıf ve dolaylı. Ancak rejim çökerse, denge unsuru olarak bu topluluğu sahaya çekmeye çalışabilir.
Kısacası, İsrail’in desteği uzun vadeli ittifaklardan çok, İran’ı sınırlandırmak ve Türkiye’yi dengelemek için yürütülen pragmatik müdahaleler şeklinde yorumlanıyor. Ama buna rağmen Kürtler, Aleviler, Dürziler İsrail’e Türkiye ve HTŞ’den daha çok güveniyor.
Diplomatik satranç: Masalar kuruluyor, saha iyice ısınıyor
Son gelişmeleri üç ana başlıkta özetlemek mümkün:
Sweida katliamı: Bu olay, Suriye rejiminin artık güvenlik ve yönetim kapasitesini yitirdiğini gösteriyor. Rejim içindeki hizipler ya da kontrolsüz milisler çatışma alanını büyütüyor. Bu, ülkenin yeni bir parçalanma eşiğine yaklaştığını gösteriyor.
Türkiye’nin açık tavrı: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve ardından Milli Savunma Bakanlığı’nın yaptığı açıklamalar net: “Suriye’de özerklik girişimi olursa askeri müdahale dahil her yol gündemde.”
“Suriye hükümeti tarafından Türkiye’den resmi destek talep edilmiştir.”
Türkiye, yalnızca sınır güvenliği değil, Suriye’nin siyasi geleceği için de fiilen sahada. Geçici hükümete verdiği destek, kendine bağlı alternatif bir yapıyı öne çıkarma niyeti taşıyor.
ABD’den bütün gruplara ve HTŞ ye kafa karıştıran uyarılar
ABD Özel Temsilcisi Barrack’ın Suriye Cumhurbaşkanı Şaraa’ya yaptığı çağrı çok net:
Kürtlere: “Federal yapıya karşıyız; Kürtler Suriye devletine entegre olmalı, bağımsızlık ya da özerklik seçeneği yok.”
Dürzilere: “Sweida’daki şiddet son bulmalı, tüm gruplar silah bırakmalı ve birleşik bir Suriye kimliği etrafında toplanmalı.”
Şaraa’ya “Politikalarını hızlıca revize et; azınlık haklarını tanı, İslamcı unsurları geri çek, eski ordu öğelerini yeniden dahil et aksi halde ülke Libya ya da Afganistan gibi parçalanabilir.”
Washington, kapsayıcı bir yönetim, azınlık haklarının tanınması ve eski askerlerin sisteme entegrasyonu gibi reformlar talep ediyor. Bu baskı, İran ve Rusya’nın etkisini daraltmayı hedefliyor.
Bekleme dönemi bitti, yeniden yapılanma dönemi hızlanıyor. Suriye’de artık “bekle ve gör” politikası rafa kalkıyor. ABD yeniden yapılanma için bütün taraflara şart koşuyor, Şam rejimi zayıflıyor, Türkiye oyun kurucu olarak sahaya iniyor, İsrail sahada fırsat kolluyor.
Bütün bu satrançta en çok belirsizlik yaşayanlar, yine Kürtler, Aleviler ve Dürziler. Barışın dili hâlâ sessiz ama diplomasi, güvenlik ve çıkar dilleri çoktan sahaya indi.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***