KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, ‘Türk devletinin Kürt halkını, Önder Apo’yu ve Kürt Özgürlük Hareketi’ni kandırmak, silahsız bırakmak, zayıf düşürmek gibi amaçlarının olduğunu’ savundu. Sterk TV’de yayınlanan özel programa konuk olan Bayık, Türkiye’nin üzerine düşeni yapmadığını, şu ana kadar sürecin tek taraflı atılan adımlarla ilerlediğini savundu. Bayık, “Ne diyorlar? ‘Terörsüz Türkiye!’ Bunu konuşuyorlar. Bu da nedir? “PKK’ye silah bıraktıracağız”. Bunu ifade ediyorlar. Adını koymuyorlar. Halbuki adı Kürt sorunudur, Kürt sorununun çözümüdür. Bu birincisi. İkincisi ise; “sorunu çözeceğiz” diyorlar ama diğer taraftan da sorunun çözülmemesi için adımlar atıyorlar. Belediye başkanlarının tutuklanması, CHP’ye yönelik baskılar, yapılan konuşmalar tam da komisyonun kurulacağı zaman gerçekleşiyor. Amacı sorunu çözmek olan biri nasıl böyle adımlar atar? Eğer Türk devleti gerçekten Kürt halkı ile sorununu çözmek istiyorsa o zaman adım atmalıdır. Fakat Türk devleti bizi kandırmak, silahsız bırakmak, zayıf düşürmek, Kürtlere yönelik amaçlarını gerçekleştirmek istiyorsa; bu mümkün değil. Herkesin bunu anlaması lazım. Eğer birileri “teslim alırız” diyorsa kendilerini kandırıyorlardır. Basit hesaplar yapıp, algı yaratırız, sorunu çözüyoruz gibi yaparız, PKK’ye bazı adımlar attırırız, silahsızlandırırız; bu şekilde her şeyi bitiririz diyorlarsa, bu mümkün değil.” dedi.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Öcalan’ın yayınlanan görüntülü mesajını, PKK’lı bir grubun silah yakma törenini ve Suriye’de son yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın ardından hala İmralı tecridinin kaldırılmadığını söyleyen Bayık, Türk devletinin tecrit ortadan kalkmış gibi göstermeye çalıştığını ama bunun doğru olmadığını belirtti. Önder Apo’nun zorlu koşullarda tek taraflı adımlar attığını vurgulayan Bayık, “Rêber Apo tek taraflı hamle geliştirdikten sonra kendi açısından üzerine düşeni yaptı. Yine Hareket üzerine düşeni yerine getirdi. Artık burada Rêber Apo’nun koşullarının değişmesi lazım. Yerinin değişmesi lazım, halkla, Hareket’le, aydınlarla, siyasetçilerle, akademisyenlerle iletişiminin olması lazım. Yasakların artık kalkması lazım. Artık sıra devletin adım atmasında.” diye konuştu.
Öcalan’ın koşulları değişmeli
Silah yakma töreniyle ilgili de konuşan Bayık, bunun ‘sembolik’ bir eylem olduğunun özellikle altını çizdi. Bayık, “Biz bir kez daha savaşmak, silah kullanmak istemiyoruz. Bu yüzden Türk devletinin hukuki zemin geliştirmesi lazım. Eğer bunu geliştirirse, bizler bir kez daha silah kullanmak istemiyoruz. Açıklama yapan arkadaşlar da açıkça söylediler: “Rêber Apo’nun talebi üzerine sembolik bir adım atıyoruz.” dediler. Neden? Çünkü Türkiye’ye gitmelerinin koşulları yok, kanunları yok. Giderlerse zindana giderler, mahkemelere düşerler. Bu yüzden gitmediler, geri yerlerine döndüler. Eğer Türkiye, Rêber Apo’nun koşullarında değişiklik yaparsa, tecridi ortadan kaldırırsa, Rêber Apo özgür bir şekilde çalışma yürütürse, herkesle iletişim kurabilirse, özgürlük yasaları geliştirilirse, demokratik entegre yasaları geliştirilirse o zaman zemin yaratılır ve biz de silahları bırakabiliriz. Böyle olmadığı sürece kimse bizden silah bırakmamızı isteyemez.” ifadelerini kullandı.
Kurulacak komisyon güven vermiyor
Cemil Bayık, kurulacak komisyonun faailyet alanıyla ilgili de değerlendirmelerde bulundu:
- Anladığımız kadarıyla kurmak istedikleri komisyon, sadece PKK’nin silah bırakması için kuruluyor. Dağlarda yıllarca kalanlar ne yapmış, buna göre cezaları nedir? Bunları tespit edip buna göre bazı adımlar atmak istiyorlar. Bu komisyonun amacı sadece silah bıraktırmadır. Mesele sadece silah bırakma değil. Silah bırakma meselenin bir kısmı; tamamı değil.
- Fakat Türk devleti, meseleyi sadece silah bırakma üzerinden geliştirmek istiyor. Böyle olursa onlara göre tüm sorunlar çözülmüş olur. Böyle değil. Eğer silahlı mücadele gelişmişse bunun sebebi var. Kürtler kabul edilmiyordu, inkar ediliyordu. Silahlı mücadelenin ortaya çıkmasının bir alt yapısı var. Eğer bu alt yapıyı ortadan kaldırmazsanız, PKK silah bırakır ama yarın başkası silahlanır.
- Kuracakları komisyon fazla güven vermiyor. Neden? Çünkü Türkiye siyasetinin tamamının komisyonda yer alması lazım. CHP durdurursa, katılmazsa o komisyon sorunları nasıl çözecek? Hangi sorunları çözecek? Eğer gerçekten komisyon kurulup Kürt sorunu, demokrasi sorunu çözülecekse o zaman siyasette olan her hareket bu komisyona katılmalı.
- Sorun o zaman toplumun desteğiyle çözülür. Ama büyük bir kısmını dışarıda bırakıyorsunuz. Sadece dışarıda bırakmıyorsunuz, tutukluyorsunuz da. Böyle bir durumda kim bu komisyonun Türkiye’de sorunları çözeceğine inanır? Bu durum şüphe yaratıyor.
- Komisyon kurup sorunu çözeceğini belirtiyorsunuz ama bu komisyon Kürt sorununu şu şekilde çözecektir, demiyorsunuz. Hala Kürtçe konuşma sorununun, Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir şey yok.
‘Terörsüz Türkiye’ değil, ‘Kürt Sorunu’
- Ne diyorlar? ‘Terörsüz Türkiye’ bunu konuşuyorlar. Bu da nedir? “PKK’ye silah bıraktıracağız”. Bunu ifade ediyorlar. Adını koymuyorlar. Halbuki adı Kürt sorunudur, Kürt sorununun çözümüdür. Bu birincisi.
- İkincisi ise; “sorunu çözeceğiz” diyorlar ama diğer taraftan da sorunun çözülmemesi için adımlar atıyorlar. Belediye başkanlarının tutuklanması, CHP’ye yönelik baskılar, yapılan konuşmalar tam da komisyonun kurulacağı zaman gerçekleşiyor. Amacı sorunu çözmek olan biri nasıl böyle adımlar atar? Bu adımların atılması sorunun çözülmemesini ifade ediyor. Bu yüzden şüpheler yaratıyor.
- Türk devleti, özellikle de AKP yetkilileri, her şeyin onların planladıkları gibi yürütüldüğünü gösteriyor. Toplumda böyle bir algı yaratıyorlar. Hatta dışarıda da böyle bir algı yaratmak istiyorlar. Fakat bizim açımızdan durum böyle değil. Sorun onların söylediği gibi çözülmez, onların söylediği gibi adım atılmaz.
- Neden bunu yapıyorlar? Bu da şüphe yaratıyor. Kürt sorununu çözmeyi esas almıyorlar. Sadece Hareket’in silah bırakmasını amaçlıyorlar. Hareket’i zayıflatmak, etkisiz kılmak istiyorlar ki amaçlarına ulaşabilsinler. İşte “her şey bizim kontrolümüz altında, her şey bizim taleplerimize göre gelişiyor” algısını hem içeride hem de dışarıda yaratmak istiyorlar. Bu şekilde yaparak konumlarını, iktidarlarını güçlendirmek istiyorlar.
- Fakat böyle bir algı yaratıp ne kadar sonuç alıyorlar, tam olarak bilmiyoruz. Biz öyle hesaplamıyoruz, öyle anlamıyoruz. Her şey onlara göre olmuyor, bugüne kadar atılan adımları Rêber Apo kendi inisiyatifi ile geliştirdi. Öyle pazarlık yapılarak adım atılmadı. Sadece Bahçeli bir konuşma yaptı, o kadar. Bunun dışında ne devlet ne de AKP söyledikleri gibi bir adım atmadı. Onlara göre adım atılmaz.
- Öyle Türkiye’nin PKK’yi tasfiye etme isteği üzerine feshetme kararı almadık. Rêber Apo bunu istedi. Türk devleti silahlı mücadeleyi durdurun demedi, Rêber Apo dedi. Yani bugüne kadar atılan adımlar Rêber Apo tarafından tek taraflı olarak atıldı. Biz de Rêber Apo’ya cevap verdik. Rêber Apo’nun attığı adımları kendi tarafımızdan tamamladık. Yapılan budur.
- Biz de “artık tek taraflı atacağımız adımlar bu kadardır; artık daha fazla adım atamayız” dedik. Eğer sorunu gerçekten çözmek istiyorsanız biz bunun zeminini hazırladık. Yapılan şeyler bu çerçevede.
- Onların dediği gibi, “Her şey planımıza göre gidiyor” gibi bir durum yok. Böyle bir algı yaratıyorlar. “Biz savaştık, PKK’yi bitirdik, PKK’nin hiçbir yolu kalmadı, PKK’yi teslim alıyoruz” algısını hem içeride hem de dışarıda yaratmak istiyorlar. Herkes bilsin ki doğrusu böyle değil.
- Türkiye çok sıkıştı; çünkü verdiğimiz mücadele, onların Kürtlere, Rêber Apo’ya yönelik yürüttükleri siyaset iflas etti. Bu Türkiye’ye çok ciddi sorunlar yarattı. Eğer o siyaseti devam ettirseydiler yaşadıkları sorunlar çok daha fazla büyüyecekti. Yine Ortadoğu’da çok büyük değişimler yaşanıyor. Bu değişimler Türkiye’yi de çok etkiliyor. İçerideki sorunlarla Ortadoğu’daki sorunlar birleştiğinde Türkiye’nin kaderi etkileniyor.
- Şu an attığımız adımları kendileri geliştirmiş gibi ya da onlar bize bu adımları attırmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Böyle bir şey yok. Herkesin bu gerçeği çok iyi bilmesi lazım. Şu an süreç tek taraflı yürütülüyor. Şimdiye kadar da böyle yürüdü.
Türk Devleti çözüm istiyorsa adım atmalıdır
- Herkesin şunu çok iyi anlaması lazım; bizim bir felsefemiz, ideolojimiz, yaşam ve mücadele tarzımız var. Şu anda PKK’yi feshettiysek, silahlı mücadeleyi durdurduysak, silahları tamamen bırakmaya hazırsak, demokratik siyasette yer almak istiyorsak, demokratik siyaseti geliştirmek istiyorsak; bütün bu adımları bu temelde atıyoruz. Türk devleti ile aramızda bir kez daha askeri bir savaş yaşanmasını istemiyoruz. Bunu da herkese gösterdik.
- Rêber Apo’nun çağrısı üzerine 30 kişiden oluşan bir grup arkadaşımız silahlarını yaktı. Bir kez daha silahlanıp savaşmak istemiyoruz. Bunu gösterdik. Bu, yeterince yaşandı. Sorunun artık siyasi ve demokratik bir zeminde çözülmesi gerektiği ortaya çıktı. Bu yüzden yasaların değişmesi lazım. Bunları belirttik. Bu temelde kararlıyız. Bu, Türk devletine kalmış.
- Eğer Türk devleti gerçekten Kürt halkı ile sorununu çözmek istiyorsa o zaman adım atmalıdır. Rêber Apo’nun koşullarında, siyasetinde, yasalarında, kanunlarında değişiklik yapmalıdır. O zaman sorun çözüm yoluna girer.
- Fakat Türk devleti bizi kandırmak, silahsız bırakmak, zayıf düşürmek, Kürtlere yönelik amaçlarını gerçekleştirmek istiyorsa; bu mümkün değil. Herkesin bunu anlaması lazım. Bu Hareket’in bir amacı var. Özgürlük, demokrasi ve sosyalizmdir. Bizim bir amacımız var. Bir çizgimiz, ilkelerimiz var. Bir yaşam tarzımız var, bir ahlakımız var ve bu temelde yürüyoruz. Herkesin bunu bilmesi lazım. Bu Hareket asla teslim olmaz.
- Eğer birileri “teslim alırız” diyorsa kendilerini kandırıyorlardır. Bazılarının Türk devleti Hareketi teslim alacak ya da hareket teslim olacak gibi şüpheleri varsa; bilsinler ki bu hareket çok zor günlerde, imkansızlık içindeyken, büyük bir zulüm altındayken bile hiçbir zaman teslim olmadı, direnişi esas aldı, amaçlarını esas aldı. Böyle basit hesaplar yapıp, algı yaratırız, sorunu çözüyoruz gibi yaparız, PKK’ye bazı adımlar attırırız, silahsızlandırırız; bu şekilde her şeyi bitiririz diyorlarsa, bu mümkün değil.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***