ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Başlıkta söyledim ama yine de hatırlatayım. Bu yazıyı Erdoğan görmesin, danışmanları da okumasın. Gerçi onlar birazdan bahsedeceklerim konusunda ‘doktora’ yaptılar ama olsun. Belki hala bilmedikleri bir şeyler kalmış olabilir.
Kamerun’un 92 yaşındaki Devlet Başkanı Paul Biya, geçtiğimiz günlerde sekizinci dönem için yeniden aday olacağını açıkladı. 71 yaşındaki Erdoğan’ın dördüncü kez adaylığına itiraz edenler bence Kamerun örneğine bakıp tövbe edebilirler.
Neyse biz Biya’ya devam edelim. 1982’den bu yana ülkeyi yöneten Biya, 42 yılı aşkın süredir koltuğunu koruyor. Bu süre içinde dünya değişti, Soğuk Savaş bitti, internet çağından yapay zeka çağına geçtik ama Kamerun’da değişmeyen tek şey Paul Biya’nın başkanlığı oldu.
Bu örnek, sadece Kamerun’un değil, dünyanın birçok yerindeki “ölünceye kadar başkanlık” hayali kuran otokratlar için ders niteliğinde.
Peki, bir siyasetçi, nasıl olur da neredeyse yarım yüzyıl boyunca iktidarda kalabilir?
Hangi adımları atmalı, hangi refleksleri geliştirmeli?
İşte Paul Biya örneği üzerinden, “sınırsız sayıda aday olmak” ve “son nefese kadar koltuğu bırakmamak” isteyen bir liderin başucu kitabı olacak siyasi stratejiler:
-
Anayasayı eğip bükmekten çekinme
Paul Biya, anayasanın dönem sınırlarını ortadan kaldırarak önündeki en büyük engeli temizledi. Anayasa değişti ama değişim sadece onun lehineydi.
Ders: Anayasa bir defterdir, kalemi eline aldıysan her şey mümkün
-
Seçimleri seçim gibi göster ama asla gerçek seçim yapma
Kamerun’da sandıklar kuruluyor ama sonuçlar önceden belli. Biya’nın her seçimi “büyük farkla” kazanmasının ardında kontrol altındaki seçim komisyonları ve bastırılmış bir muhalefet var.
Ders: Seçim olacak ama seçmen değil, sen seçeceksin.
-
Medyayı sustur, propagandayı yükselt
Devlet televizyonu, Biya’nın vitrini. Eleştirel medya ise ya susturulmuş ya da kontrol altına alınmış durumda.
Ders: Kameraları kontrol ediyorsan, gerçekleri kontrol edersin.
-
Muhalefeti böl, korkut, etkisizleştir
Biya’nın muhalifleri ya hapisle tanıştı ya da itibarsızlaştırıldı. Kimi zaman da sisteme dahil edilerek zararsızlaştırıldılar.
Ders: Karşındaki muhalefet değilse, zaten kazanırsın.
-
Orduyu sadakat üzerine inşa et
Kritik görevler sadık generallere verildi. Asker ve istihbarat teşkilatı rejimin değil, doğrudan liderin bekçisi oldu.
Ders: Kurumlar devleti değil, seni koruyorsa iktidarın güvendedir.
-
Reform söylemleriyle Batı’yı oyalamak
Biya zaman zaman göstermelik reformlar yaptı. Dış dünyaya “değişim” mesajı verdi ama içeride sistem aynen korundu.
Ders: Görüntü ver, gerçeği sakla.
- Uluslararası meşruiyet için ‘istikrar’ rolünü oyna
Fransa başta olmak üzere Batılı ülkeler, Biya’yı “istikrarlı ortak” olarak gördü. Bu sayede otoriterliğine göz yumuldu.
Ders: Demokrasiye değil, Batı’nın çıkarlarına hizmet et.
-
Yokluğunu bile varlık gibi göster
Biya, uzun süreler yurtdışında lüks kliniklerde tedavi görüyor ama bu, ülkede hiçbir kriz yaratmıyor. Çünkü sistem, onsuz da onu yönetici gibi göstermeye devam ediyor.
Ders: Devlet sen olmuşsan, sen yokken bile var olursun.
-
Dini ve kültürel meşruiyeti unutma
Etnik gruplar ve dini liderlerle kurulan ilişkiler, Biya’ya halk nezdinde adeta “ataların lideri” kimliği kazandırdı.
Ders: Seni eleştirmek halk için günah sayılıyorsa, koltuğun sarsılmazdır.
Paul Biya’nın hikayesi, seçimlerin nasıl birer formaliteye, anayasanın nasıl birer broşüre, demokrasinin ise nasıl sadece bir etiket haline dönüştürülebileceğinin çarpıcı bir örneği. Onun başarısı(!), sadece yetenekle değil; sistematik olarak demokrasinin tüm mekanizmalarının içinin boşaltılmasıyla mümkün oldu.
Ancak unutulmaması gereken bir gerçek var: Her şey kontrol altında gibi görünse de, tarihin tozlu rafları “ömürlük liderlerle” dolu. Sandalyeye zincirle bağlanmak, bazen özgürlüğün değil, çöküşün başlangıcıdır.
Son olarak; bu yazıyı Erdoğan görmesin dedim ama görünüşe göre Saray’ın danışmanları Biya’nın yol haritasını çoktan kopyalamışlar. Önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmelere bir de bu ‘yol haritası’ perspektifinden bakın derim.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***