NECİP F. BAHADIR | YORUM
Esaslı iktidar eleştirilerini her zaman önemsiyorum. AKP’nin neredeyse doğru yaptığı bir iş yok. Koca parti ‘yanlış ve hatada’ bu kadar ittifak yapar mı?
Yapıyor maalesef…
AKP’nin içinden gelen muhalif seslere dikkat kesiliyorum ve sizinle de paylaşmaya çalışıyorum. Biliyorum, bu ‘aykırı sesler’ Saray’ın duvarlarını aşamayacak. Erdoğan duymazdan gelecek ve kendisini çeki düzen vermeyecek, bildiğini okumaya devam edecek.
Fakat bir ‘hoş sadaya’ dönüşen o sesler ülkenin göğünde yankılanıp duracak. Siyasetçi de olsa medya mensubu da olsa ‘mahalle içi eleştiriyi’ kıymetli görmek lazım. Anadolu’nun siyaseten çoraklaştığı, çöle döndüğü, ölüm sessizliğinin ortalığı kapladığı bir dönemde muhalif her ses değerlidir. Ne kadar çoğalırsa o kadar iyi… Ankara’da beklendiği gibi karşılık bulmayabilir… Ancak toplum o kadar da sağır ve vicdansız değil.
Bir grup ‘akil adam’ kısa süre önce ‘Adalet Bildirisi’ yayınladı. Metin doğru ve yerinde tespitlerle doluydu. “Hukuk devleti ortadan kalktı!” tespiti onlardan biriydi. Saray’ı bilmiyorum ama bildirinin çıkardığı ses AKP mahallesine ulaştı. Belki de Saray’ın duvarlarını da aştı. AKP’de bakanlık da yapan Hüseyin Çelik bildiriye imza atan 19 isimden biriydi.
Hüseyin Çelik, AKP’nin kurulucularından… Siyasete merkez sağdan girdi. AP gençlik kollarında görev yaptı. Tansu Çiller’in DYP’sinden Meclis’e girdi. Partisinin 28 Şubat ve vesayet yanlısı politikalarına tepki gösterdi, itirazları karşılık bulmayınca ayrıldı. Ve AKP’nin kuruluşunda yer aldı: “Erdoğan’ın söz verdi, ‘Kesinlikle milli görüş partisi olmayacağız…’ diye…”
Erdoğan’ın yanında ‘eskilerden’ kimse kalmadı
AKP’nin ilk yıllarında gerçekten merkez sağı da kapsayan mutedil politikalar üretti ve takip etti. Hüseyin Çelik gibi siyasi damarını merkezden alan bir isim yıllarca bakanlık koltuğunda oturabildi. Hükümet sözcüsü bile oldu. Sonrası malum; AK Parti AKP’ye evrildi, Erdoğan değişti. Kadro gitti, tek adam kaldı. Ve keyfi yönetim hem partinin hem de ülkenin karakteristiği oldu.
AKP’den uzaklaşan sadece Hüseyin Çelik değildi. Abdullah Gül gibi bir isim bile koptu. Bülent Arınç köşesine çekildi. Erdoğan’ın yanında eskilerden hiç kimse kalmadı. İtiraz edecek, uyaracak kim varsa bilinçli olarak ‘tasfiye’ edildi. Erdoğan ‘güç ve yetkilerini’ en yakın ve dava arkadaşlarıyla paylaşmaktan bile imtina etti. Türkiye’yi felaketin eşiğine getirdi.
Abdullah Gül, Hüseyin Çelik gibi isimler partiyi kurarken hayal ettikleri ülke bu değildi. Eğer böyle sonuç doğuracağını bilselerdi, hiçbirisi olmazdı. Erdoğan tek başına kalırdı. Karizması var elbette. Siyaset tek kişiyle yapılmaz. Erdoğan da bir siyasi mirasın üzerine oturdu. Fakat hiçbir ‘miras yedi’ Erdoğan kadar har vurup harman savurmadı. Asırlık miras ve birikimi tarumar ve mundar etti.
Bu tablo karşısında susmak mümkün mü?
Fakat susanlar kendilerini ‘dilsiz şeytana’ dönüştürmekten çekinmeyenler çıktı. Hüseyin Çelik konuşanlardan… Vicdanının sesine kulak verenlerden… Haksızlık karşısında sükut etmeyenlerden… Dilsiz şeytan olmak istemeyenlerden… ‘Rahatım bozulmasın’ demeyenlerden… Fırsat buldukça doğru bildiğini söyleyenlerden. Her türlü risk ve tehlikeyi göze alarak hem de…
Erdoğan Türkiye’sinde konuşmanın bedeli var çünkü. Yürek ister yani.
“Herkes ekonominin çok kötü olduğunu biliyor”
Bildiri sonrası uzun bir röportajını okudum Hüseyin Çelik’in. ANKA’ya konuşmuş. Bayram telaşına ve gündemine denk geldiği için sağda solda pek yankılanmadı. Çelik’in ‘sırf muhalefet olsun’ diye konuştuğunu sanmıyorum. Kamuoyu oluşturma çabası var öncelikle… AKP’yi uyarı görevi de… Tarihe not düşmek de… “AKP’nin devri zulmünde, o ateşten günlerde ne yaptın?” sorusuna cevap verme kaygısı da… Yoksa niye rahatını bozsun…
AKP kurucularından Hüseyin Çelik: “TBMM’nin, Putin’in Duma’sından bir farkı kalmamıştır”
O röportajdan, Çelik’in söylediklerinden birkaç cümle paylaşmak isterim; “Bugün Türkiye’de fazla eksikliği hissedilen ve en çok ‘Niye böyle değil’ dediğimiz konulardan birisi maalesef hukuktur ve adalettir. Ekonomik zorluklardan dolayı zaten şu anda insanlar burnundan soluyor ve çok kötü durumda. Herkes ekonominin kötü olduğunu biliyor. Dar gelirli insanlar, sabit gelirli insanlar veya işsizlerin çok büyük sıkıntı içerisinde olduğunu biliyoruz. Bununla birlikte bir de adalet, hukuk, demokrasi açlığı olunca iş çok farklı bir yere doğru gidiyor…”
Hukuk, yargı, adalet artık AKP tabanının bile sancısını hissettiği konuların başında geliyor. Bu sancı sadece AKP’nin tepesine, yani Erdoğan’a ulaşmadı. Altlarda çok konuşuluyor fakat ‘fısıltı’ halinde… Çelik, o fısıltıyı yüksek sesle söyleme cesareti gösterenlerden… Eğer fısıltılar sese dönüşmüş olsaydı, o basıncın önünde Erdoğan da duramazdı. Konuşmak onun için önemli… Ben AKP’de siyaset yapmış isimlerin ‘adalet’ çığlıklarını çok önemsiyorum.
‘Ahlaksızlık’ sorunu!
Çelik’ten bir paragraf daha: “Bir memlekette hukuk devleti, demokrasi, insan hakları, düşünce ve düşünceyi ifade etme özgürlüğü, basın hürriyeti, ötekine saygı yoksa, mülkiyet hakkına saygı yoksa, yalan hayatın geneline hakimse, doğruluk istisnaysa, su-i istimal, yolsuzluk bütün hayatı kaplamışsa, rüşvet alıp vermek, nefes alıp vermek kadar kolaysa orada ahlak var mıdır?”
Çok doğru bir soru… Var mı cevap verecek bir AKP’li… Ülkenin adalet kadar ahlak sorunu da var. Fakat kimsenin umurunda değil. Siyasi İslam mahallesinin ne yazık ki böyle bir derdi yok.
Çelik’in AKP tarzı yönetim sistemine ciddi itirazları var. Şu cümleler o röportajdan; “Eğer cumhuriyetiniz demokratik cumhuriyet değilse beş para etmez o cumhuriyet. Demokratik olmadıktan sonra cumhuriyet olmuş, monarşi olmuş o da fark etmez. Şu anda TBMM’nin konumu ve fonksiyonu ile Putin’in Duma’sının bir farkı yok. Meclis kurulduğu günden bu yana hiçbir zaman bu kadar etkisiz ve yetkisiz olmamıştı. Bugün Anayasa da uygulanmıyor maalesef. Bu Türk tipi başkanlık sistemi veya Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye’ye yaramamıştır. Bütün yetkilerin bir elde toplandığı bir yapı demokratik bir yapı değildir. Partili Cumhurbaşkanı bu yönüyle çok vahim bir şeydir.”
Meclis’in DUMA’dan farkı kalmadıysa Erdoğan’ın da Putin’den bir farkı yok. Yaygın bir kanaat bu. Rusya komünizmden, diktadan geliyor… Türkiye demokrasi ve çok partili hayata geçeli çok oldu. Rusya yerinde saydı ama Türkiye öyle değil, Erdoğan döneminde geriye gitti. Bugün 1940’ların tek parti döneminden farksız bir yönetim yürürlükte. Ve iş başında olan da eskiyi en çok eleştirenler…
Hüseyin Çelik haklı, Meclis’in ne iradesi kaldı, ne inisiyatifi… Zaten başında da omurgasız biri var.
Çelik’in İmamoğlu operasyonu ve diplomasının iptaline de itirazı var; “Diploma meselesi çok daha vahimdir. Bir ülkede üniversite bu hale gelmişse, esef ederim. Ben İstanbul Üniversitesi’nin eski öğretim üyesiyim, İstanbul Üniversitesi’nin mezunuyum. Yüz karasıdır bu karar, böyle bir şey olamaz…”
Hüseyin Çelik konuşmakla iyi yaptı. Cılız tepkiler mesajının gerekli yerlere ulaştığının kanıtı. Başkaları da konuşmalı… Abdullah Gül de, Bülent Arınç da susmamalı…
Ama öyle ‘kem – küm’ ederek değil, net ve kitabın ortasından…
Adres açık olmalı!
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***