AYDOĞAN VATANDAŞ | YORUM
1 Haziran sabahı, dünya savaş tarihine geçebilecek bir gelişmeye tanıklık etti. Ukrayna, Rusya’nın derinliklerinde yer alan beş ayrı askeri hava üssüne gerçekleştirdiği sürpriz bir insansız hava aracı (İHA) saldırısıyla, 41 askeri uçağı —aralarında nükleer kapasiteye sahip stratejik bombardıman uçaklarının da bulunduğu— imha etti ya da ağır hasara uğrattı. Ukrayna Güvenlik Servisi (SBU), saldırının “tümüyle Ukrayna tarafından” ve aylar süren gizli hazırlıkların ardından gerçekleştirildiğini açıkladı. Saldırının zamanlaması, biçimi ve hedefleri ise sadece Moskova’yı değil, Washington’u ve tüm dünya başkentlerini alarma geçirdi.
Ukrayna kaynaklarına göre saldırı, yaklaşık 18 ay süren planlamanın ardından hayata geçirildi. Görünüşte sıradan konteynerlere gizlenmiş patlayıcı dronelar, Rusya’nın çeşitli bölgelerindeki stratejik hava üslerinin yakınına, sivil taşımacılık kamyonlarıyla sokuldu. Bu konteynerlerin çatıları, uzaktan kumandayla açılarak içerideki dronelar eşzamanlı biçimde fırlatıldı. Hedef alınan uçakların çoğu, nükleer silah taşıma kapasitesine sahip “Tupolev” tipi bombardıman uçaklarıydı.
SBU, bu üslerin bir kısmının konumunun nükleer silahları denetleyen uluslararası anlaşmalar gereği açıkta tutulduğunu, bu hassasiyeti avantaja çevirdiklerini açıkladı, ancak saldırıya uğrayan uçaklar Rusya’nın nükleer caydırıcılık stratejisinin bir parçası. Bu uçakların açıkta tutulması, taraflar arasında imzalanmış nükleer şeffaflık anlaşmalarının bir gereği. Ukrayna’nın bu şeffaflık durumunu avantaja çevirmesi, sadece Rusya değil, tüm nükleer güçler açısından güven bunalımı yaratacak.
Emekli Amerikan generallerinden gelen açıklamalar, saldırının etkisinin sadece teknik değil, psikolojik olduğunu da gösteriyor. Eski NATO Müttefik Kuvvetler Komutanı Amiral James Stavridis, operasyonu “modern bir Truva atı” olarak nitelendirdi. Stavridis, “Ahşap kutuların içinden çıkan insansız savaşçılar, Rusya’nın kalbindeki uçakları yok etti. İnsan unsuru olmadan bu kadar derinlikte bu etkiyi yaratmak gerçekten olağanüstü.” dedi.
Emekli Korgeneral Mark Hertling ise saldırının Rusya’nın stratejik kör noktalarını gösterdiğini ifade etti: “Ukrayna’nın elinde hâlâ birçok koz var. Bu saldırı, yalnızca fiziksel değil, zihinsel bir üstünlük ifadesi.”
Saldırının ardından en çok dikkat çeken unsurlardan biri, ABD yönetiminin bu operasyondan haberdar olup olmadığıydı. Trump yönetiminden sızan bilgilere göre Beyaz Saray önceden bilgilendirilmedi.
Ancak, ABD Senatörleri Lindsey Graham ve Richard Blumenthal’ın kısa süre önce Ukrayna’yı ziyaret etmiş olmaları, saldırının Washington tarafından örtülü biçimde desteklendiği algısını güçlendiriyor. Her ne kadar bu iki senatörün böyle bir operasyonu bilebilecek durumda olmadıkları savunulsa da, Rusya’nın algı düzleminde bunun pek bir önemi yok. Algılar, savaşta gerçekler kadar öldürücüdür.
Amerikan kamuoyunda, bu durum “koordinasyonsuz bir ittifak” mı, yoksa “kontrol dışı bir ortaklık” mı şeklinde tartışılıyor.
Rusya Savunma Bakanlığı, saldırıyı “terör eylemi” olarak nitelendirirken, can kaybı yaşanmadığını açıkladı. Ancak Rus askeri bloglarında ve sosyal medya kanallarında bu saldırı “Rusya’nın Pearl Harbor’ı” olarak yorumlandı. Bazı Rus yorumcular, ABD’nin 1941’de Pearl Harbor saldırısına verdiği ağır yanıtı hatırlatarak, benzer bir misillemenin gerekliliğini savundu.
Bu saldırının ardından Rusya’nın sadece Ukrayna’yı değil, Ukrayna’ya destek veren NATO ülkelerini de dolaylı olarak hedef alabileceği konuşuluyor. Nitekim saldırının hemen ardından Rusya Dışişleri Bakanlığı, “Batı’nın terör eylemlerine göz yumduğu” suçlamasında bulundu.
Saldırı, Ukrayna açısından büyük bir moral üstünlük anlamına gelirken, dünya kamuoyu için bir dönüm noktasına işaret ediyor olabilir. Zira saldırının stratejik hedefleri, sembolik etkisi ve doğurduğu siyasi sonuçlar itibarıyla savaşın yeni bir evreye geçtiğini gösteriyor.
Ayrıca, bu olay NATO’nun savunma stratejilerini de yeniden gözden geçirmesine neden olacağı öngörülüyor. Özellikle ABD’nin kendi nükleer üslerinin güvenliği ve drone saldırılarına karşı kırılganlığı gündeme gelebilir.
Zelenski, saldırının ardından yaptığı açıklamada, operasyonun tamamen Ukrayna’ya ait olduğunu ve “bir buçuk yıl süren sabır ve gizlilikle” planlandığını belirtti. Ancak bu saldırının hemen ertesi günü Ukrayna ve Rusya heyetlerinin İstanbul’da barış görüşmeleri yapacak olması, çelişkili bir tablo yarattı. Barış umutlarının bu saldırıyla nasıl etkileneceği henüz bilinmiyor.
Ukrayna’nın gerçekleştirdiği bu saldırı, savaş tarihinde “asimetrik deha” olarak anılabilir. Ancak asıl soru şu: Bu operasyon, barış masasındaki dengeleri değiştiren bir koz mu oldu, yoksa küresel güvenliği tehdit eden yeni bir cepheyi mi açtı?
Rusya mutlaka karşılık verecektir. Ukrayna’nın kısa vadeli zaferi, dünyanın uzun vadeli kaybı mı olacak hep beraber göreceğiz.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***