ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Türkiye gündemi son günlerde neredeyse tamamen CHP’ye endekslendi. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın adeta silaha çevirdiği yargı ve güvenlik bürokrasisi CHP’ye nefes aldırmıyor. Bir yandan Özgür Özel’in Genel Başkan seçildiği kurultayın mahkemeye taşınması, öbür yandan başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve toplamda 11 belediye başkanının tutuklanması ile devam eden operasyonlar ana muhalefet partisini sersemletmiş halde.
Rejimin propaganda bakanı Fahrettin Altun’un medya operasyonları da Özgür Özel ve arkadaşlarını kriminal bir network olarak resmediyor. Gerçekten de ana muhalefet partisi kum torbasına döndü.
Özgür Özel’in öfkesi kime?
Özellikle de beşinci dalgada gözaltına alınan belediye başkanları ve bürokratların medyaya teşhir edilme şekli CHP’lileri fena halde kızdırdı. Öyle ki Özgür Özel gerek Silivri kapısında gerekse de İstanbul’da katıldığı mitinglerde öfkeden kıpkırmızı olmuştu. Şu ifadeler dün akşamki mitingden: “Akın sert kayaya çarptın oğlum, sert kayaya çarptın. Aklınızı başınıza alın! O haysiyetsizliği bir daha görmeyeceğim! Sabrımızın sonundayız. Saraçhane’deki kararlılıkla söylüyorum. Gelirim, darmadağın ederim. Aklını başına topla. Efendi gibi geliyoruz, eylemimizi yapıyoruz, dağılıyoruz. Ama tepemin tasını attırma, dağılmamak üzere toplanırız. Buradan Sayın Erdoğan’a da söylüyorum, AK Parti’de kafası çalışan kim varsa, aklını başına alacak kim varsa söylüyorum. Buradan sonra bu işin sonu kötü. Alın bunu buradan, alın.”
Özgür Özel’in bu ifadeleri, öfkeden kıpkırmızı olmuş, boyun damarları çıkmış ve bağırmaktan sesi kısılmış bir görüntüyle düşünün. Aynı şekilde Silivri önünde yaka silkerek, avazı çıktığı kadar bağırarak konuştuğunu da hatırlayın. Başta CHP’liler olmak üzere muhalif seçmen kitlesi Özgür Özel’in ekrana yansıyan görüntülerinden siyaseten artık farklı bir aşamaya geçtiğimizi düşünebilirdi. Fakat ekranlara yansıyan bir başka görüntü CHP liderinin öfkesine dair soru işaretleri oluşturuyor.
Bu ne yaman çelişki?
Malum olduğu üzere DEM Parti’nin desteği ile AKP’li Numan Kurtulmuş yeniden TBMM başkanı seçildi. Fakat esas dikkat çeken ve doğal olarak çok konuşulması gereken görüntü Meclis kulislerinden geldi. Uzun ve ağır bir hastalık dönemi geçiren MHP lideri Devlet Bahçeli, başkanlık seçimleri için oy kullanmaya geldiğinde parti yöneticileriyle kuliste oturuyordu. O esnada CHP lideri Özel kulise girdi ve doğrudan Bahçeli’ye gidip elini sıktı.
Özgür Özel oldukça saygılı ve samimi şekilde Bahçeli’ye saygılarını sunarken MHP lideri de Özel’e onu takip ettiğini belirtip, “Çok hareketlisiniz, maşallah.” dedi. İkili gayet samimi görüntüler verdiler. Doğal olarak herkesin kafası karıştı. Gerçi Özgür Özel bunu ilk kez yapmıyordu ama yine de Bahçeli’ye yönelik bu yakınlık kafalarda soru işareti oluşturmadı değil.
Zira Devlet Bahçeli, CHP lideri Özgür Özel’i resmen yok sayıyor. Nitekim Özgür Özel’in İstanbul’da uğradığı saldırı sonrası yayınladığı geçmiş olsun mesajında Özel’in adını bile anmayıp ‘bir siyasi kurumun yöneticisi’ ifadesini kullanmıştı. Düşünsenize; ülkenin ana muhalefet partisi lideri saldırıya uğruyor, iktidar ortağı partinin lideri güya geçmiş olsun demek için mesaj yayınlayıp onun adını bile anmıyor. Yetmiyor, bayramlaşma programına CHP’yi de almıyor. Dahası Özgür Özel’e parya muamelesi yapıyor.
Partinizin belediye başkanları ve bürokratları İstanbul’da sıraya dizilmiş kameraların önünde teşhir ediliyor. Bu esnada Özgür Özel ne yapıyor? Bahçeli’ye saygıda kusur etmiyor. Öbür yandan; İstanbul Başsavcısı Akın Gürlek’e esip gürlüyor. Liseli ergenler gibi “Bittin oğlum sen!” diyor. Fakat bütün bu sürecin patronu Erdoğan ve onun ortağı Bahçeli’ye gelince sus pus. Hatta karşılarında el pençe divan duruyor.
Başsavcı Akın Gürlek’in basit bir piyon olduğunu bilmiyor olamaz, değil mi? Durum bu kadar basit ve ayan beyan ortadayken, Özgür Özel hem Erdoğan hem de Bahçeli’ye karşı son derece kibar. Bu durumda ister istemez herkesin aklına aynı soru geliyor: Özgür Özel öfkesinde ne kadar samimi?
Öyle ya, eğer öfkeliyseniz, haksızlığa isyan ediyorsanız bu yüzünüze, hareketlerinize ve en önemlisi konuşmalarınıza yansır. Özel’in Bahçeli ile görüşme görüntülerine bakın. Böyle bir öfke, tepki ya da itiraz görebiliyor musunuz? Yok.
Rejim diliyle muhalefet olmaz
Tekrar hatırlatalım; ceketinizi ilikleyip önünde saygıyla eğildiğiniz kişi sizin adınızı anmaya bile tenezzül etmiyor. Partinizi suç örgütü gibi tanımlıyor. Belediye başkanlarınızı terörist gibi lanse eden polis şeflerine hükmediyor. Sana randevu bile vermiyor. Böyle bir durumda Özgür Özel’in öfkesinde de samimiyetinde de sorgulanır.
Aynı şeyi Erdoğan’a karşı da yapıyor. CHP’nin tarihi seçim zaferini ve oluşan pozitif ivmeyi yumuşama söylemiyle sönümlendiren Özel, Erdoğan’ın her türlü hakaretini sindirip ona da tıpkı Bahçeli gibi saygıda kusur etmiyor. Düşünsenize; CHP lideri New York’a gelmiş, aynı gün ABD medyası Erdoğan merkezli yolsuzluk haberleri ile dolu.
Özgür Özel skandalın merkezindeki Türk Evi önünde Erdoğan’ı savunuyor. Yetmiyor, Erdoğan’ın muhalifleri için kullandığı jargonu aynen tekrar ediyor. Gerçekten de artık ‘kabak tadı’ veren bir iki yüzlülükle karşı karşıyayız.
Özgür Özel’e göre İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklandığı operasyon tamamen uydurma, iktidarın kurgu tanıkları ile suçlamalar yapılıyor ve mahkemeler tiyatrodan ibaret. Gözaltındaki başkanlar ve bürokratlar polislerin arasında teşhir edilerek masumiyet karinesi ihlal ediliyor. Fakat aynı Özgür Özel, başta Cemaat’e yönelik operasyonlar ve yargı süreçlerinde Saray saflarına katılıyor. Rejimin suçlamalarını peşinen doğru kabul ediyor, Erdoğan’ın çiğneyip tükürdüğü “fetö sakızı”nı ağzından düşürmüyor.
Sözüm ona muhalif medya da “Rejim jargonunu kabul edecekseniz. CHP’nin bir suç örgütü, İmamoğlu’nun da bir suç örgütü lideri olduğunu kabul etmek gerekiyor!” diye sormadığı için aynı tiyatro dönüp duruyor.
Kısacası; CHP lideri Özgür Özel’in çok ciddi bir tutarlılık ve karakter sorunu var. Dahası, çelişkili icraatlarıyla ve açıklamalarıyla “Saray’a mı çalışıyor?” sorusunu meşru hale getiriyor.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***