İZMİR – PKK’nin Lozan eleştirisine tepkilerine işaret eden Yazar Yusuf Karadaş, “CHP’yle Kürt halkı, DEM Parti ve demokrasi güçleri arasında özellikle Saraçhane ve Newroz sürecinde ortaya çıkan fiili mücadele birliğini parçalamak istiyorlar” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısı sonrası PKK 12’nci Kongresi’ni gerçekleştirdi. Kongreye ilişkin yapılan açıklamada, “PKK, kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’ndan alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı” ifadeleri yer aldı. Bu ifadeler, özellikle ırkçı-ulusalcı kesim tarafından çözüm karşıtı tepkileri arttırma amacıyla kullanıldı.
Kürtler ise kurucu unsurlarından olduğu cumhuriyet tarafından imzalanan 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nda Kürtlere herhangi bir statü verilmediği gibi bu antlaşmanın Kürtlere uygulanan inkar ve imhanın resmi metni olduğunu yıllardır vurguluyor. Anlaşma ile çizilen sınırlarda Kürdistan 4 parçaya bölünürken tüm bu parçalarda ulus devletler, Kürtlerin tüm ulusal haklarını yok saydı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasını resmi olarak uluslararası alanda kabul gördüğü anlaşmanın ardından bir ulus yaratmak amacıyla Kürtlerin asimilasyonu, Rumların ve diğer Hristiyan azınlıkların göçertilmesi hedeflendi. Bu anlamda 1923’de Lozan Barış Antlaşması’na ek olarak yapılan sözleşme uyarınca Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan Krallığı arasında imzalanan anlaşma ile Ege, Trakya, İç Anadolu ve Karadeniz’de yaşayan 1 milyon 200 bin Ortodoks Rum, Anadolu’dan Yunanistan’a sürgün edilerek, ulus devletin son gerekliliği de yerine getirildi. 1924 Anayasası ise yaptığı “vatandaşlık” tanımında “Türk” kimliğini öne çıkararak, Lozan’da temeli atılan ulus devletin resmi belgesi haline geldi. Bundan sonraki tarihte Kürtler 29 isyan gerçekleştirirken, bu isyanları kanla bastıran iktidarlar, bir yandan da Alevi ve Hristiyan haklara yönelik de birçok pogrom gerçekleştirdi.
‘İNKÂR VE İMHAYI TEMELLENDİREN İKİ METİN’
Yazar Yusuf Karadaş, kamuoyunda tartışılmaya devam eden PKK’nin kongresi, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’na dair konuştu. Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasa’nın Türkiye’de Kürt sorununda çözümsüzlük teşkil eden iki metin olduğunu ifade eden Karadaş, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün birçok yerde Kürtlerin haklarına riayet edileceği yönünde açıklamalarının olduğunu anımsattı. Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’ndaki vatandaşlık tanımı ile Kürtlere yönelik inkar ve imha siyasetinin şekillendiğini kaydeden Karadaş, “PKK’nin kongre kararlarında buna dair atıf var. PKK de kendisinden önce kurulan örgütler de hatta 1924’ten itibaren kurulan örgütler de bu iki metnin inkarı ve imhayı esas alan politikasından bahseder. Dolayısıyla PKK’de Kürt sorunun sonucu olarak ortaya çıkmış örgütlerden biri. Ama mesele sadece bu iki metinden ibaret değil. Bugüne kadar bu politika farklı biçimlerde hem anayasalarda hem de hükümetlerin sürdürdüğü politikalarda Kürtlerin ulusal varlıklarının ve ulusal demokratik taleplerinin reddine dair siyaset olarak bugüne geldi” ifadelerini kullandı.
‘TARTIŞMALAR İKTİDARIN EKMEĞİNE YAĞ SÜRÜYOR’
Kürt sorununun demokratik yollarla çözülememesi halinde başka sonuçların da ortaya çıkacağına dikkat çeken Karadaş, ulusalcı ve milliyetçi kesimlerin bu gerçeği görmesi gerektiğini ifade etti. Bu kesimlerin kendilerine, Lozan ve 1924 Anayasası tartışmalarını sürdürmelerinin en çok kime yaradığını sorması gerektiğini dile getiren Karadaş, “Birincisi bu tartışma CHP’nin içini oyma anlamına geliyor. Normalde böyle bir açıklamaya karşı MHP’den başka türlü tepkiler gelebilirdi. Aksine bu açıklamayı kendine bir fırsat olacak görüyor ve ‘CHP içindeki tartışmayı derinleştirecek bir noktaya götürmek bizim işimize yarıyor’ diyorlar. Diğer bir nokta; CHP’yle Kürt halkı, DEM Parti ve demokrasi güçleri arasında özellikle Saraçhane ve Newroz sürecinde ortaya çıkan fiili mücadele birliğini parçalamak istiyorlar. CHP ve Özgür Özel, Kürt sorununun çözümünde belki de tarihte en azından açıklama düzeyinde de olsa en iyi tutumu ortaya koyuyor. Erdoğan için Lozan’la ilgili tartışma yeni bir tartışma değil. PKK’nin yaptığı tespit ile iktidarın buna dair tutumunu ayırmak lazım. Bunu ayıramazsak iktidarın işine yarayacak bir tartışmaya oluyor. Ulusalcıların-milliyetçilerin yaptığı bu. Erdoğan 2016’da başkanlık istediği dönemde de başkanlık rejimi için Lozan meselesini yeni Osmanlı yayılmacılığı için kendi emelleri haline getirmişti. Onun derdi Lozan’ın Kürtleri inkar etmesi değildi. Asıl derdi yeni Osmanlıcılık ve başkanlık rejimi için bu tartışmayı sürdürmekti. Ulusalcıların da bir halkın gerçeğini görmeyip ‘ülkeyi bölecekler’ şeklindeki söylemleri iktidarın ekmeğine yağ sürüyor” ifadelerine yer verdi.
‘SÜRECİ LEHİMİZE İŞLETEBİLİRİZ’
PKK’nin kongre kararı ve Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısında PKK’nin Kürt sorunun sonucu olarak ortaya çıktığını belirtildiğini söyleyen Karadaş, yüzyıl önceki yanlışlar yerine demokratik siyasetle bu sorunun çözülebileceğine işaret etti. Tarihte Kürt halkına karşı işlenmiş suçlarla yüzleşilmeden barışın inşa edilemeyeceğini vurgulayan Karadaş, aynı zamanda Kürtlere uygulanan suçların sorumluların da yargılanması gerektiğine söyledi. Karadaş, “Binlerce insanın katledilmesi ve kaybedilmesi gibi bir durum var. Yakın zamanda şehir savaşlarında çocukların cansız bedenlerinin günlerce derin dondurucularda bekletildiği bir süreci yaşadık. Böyle bir iktidar gerçekliği var. Sorumlular yargılanmadığı gibi hepsi ödüllendirildi. Bu hataları ortadan kaldıracak ve halkların güven içerisinde bir gelecek kuracaksa bu yüzleşme olmalı. DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan koruculuk ile ilgili söylemde bulundu konu bambaşka bir yere götürüldü. Bu ülkede koruculuk savaş suçlarının önemli boyutlarındandır. Korucuların işlediği suçlara karşı binlerce rapor var ortada. Şimdi bunları görmezden gelerek ortak bir yaşamı inşa edebilir miyiz?” diye konuştu.
‘CHP’NİN MECLİS’E DÜZENLEMELER GETİRMESİ LAZIM’
Sürecin fırsatlarının ve risklerinin iyi analiz edilmesi gerektiğine dikkat çeken Karadaş, şöyle devam etti: “Bahçeli yaptığı konuşmalarda bölgedeki risklerden ve bu risklerin Türkiye için doğurabileceği sonuçlardan bahsediyor. Barış ve demokrasinin tesis edilmesi yönünde fırsatların değerlendirilmemesi ve başarısız olunması halinde Türkiye için karanlık günler olacak. Erdoğan başkanlık rejimini kalıcı hale getirecek faşist rejim inşasına yönelik emelini her fırsatta ortaya koyuyor. CHP söylem olarak ileri duruyor. CHP’nin iktidarın bu ikiyüzlü politikasını teşhir etmek için Kürt sorunun demokratik çözümü için düzenlemeleri, hakikatle yüzleşme ile ilgili komisyonların kurulması, anadilde eğitim ve kayyımların kaldırılması gibi düzenlemeleri meclise getirmesi gerekiyor.”
MA / Uğurcan Boztaş
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***