DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, artık iktidardan süreçle ilgili somut adım atmasını beklediklerini söyledi. Bakırhan, “Toplumsal rızayı üretmek sadece bizim mi görevimizdir? İnşallah önümüzdeki günlerde, başta iktidar olmak üzere birçok siyasi partinin sahada bizim gibi ter dökerek, mücadele ederek, bilgilendirerek ve bilinçlendirerek bu sürece katkı sunacakları bir tabloya hepimiz şahitlik ederiz. Bizim düşüncemiz budur. AK Parti daha fazla sorumluluk alabilir, cesaretle konuşabilir; çözüm dilini daha çok kullanabilir.” dedi.
DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bakırhan, şunları söyledi:
- Buraya gelmeden önce Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Bahçeli ve heyetiyle bir görüşme yaptık. Siyasi partileri ziyaret ediyoruz, istişareler yapıyoruz, süreci tartışıyoruz. Siyasi partilerin üzerine düşen görev ve sorumlulukları tartışıyoruz. İyi ve verimli bir görüşmeydi. İstişarelerimizi bundan sonra da devam ettireceğiz.
- Bu ülkede kimse kimsenin üzerinde değil, kimse kimsenin gerisinde değil. Hepimiz bu ülkenin yurttaşlarıyız. Demokratik ulus mutabakatıyla gerçek bir eşitlik zemini kurabiliriz bu süreçte. Sayın Öcalan’ın çağrısı da kendi rotamızı ve senaryomuzu yazabileceğimiz, çizebileceğimiz, birlikte hareket edebileceğimiz bir kapı aralıyor. Kendi sözünü söyleyen, kendi kararını veren bir irade ortaklığını sağlamak bu süreçte mümkündür.
- Tarihi bir dönemde olduğumuzu söyledik ama bu tarihi dönemde güven inşa etmek, bu sürecin can damarıdır. Hem Kürt halkında hem de Türkiye halklarında yürüyen bu sürece ilişkin bir tereddüt var, bir güven sorunu var. Muhtemelen Adıyaman’dan gelen arkadaşlarımızın kafasında da aynı sorular var. Bir sürecin layıkıyla devam edebilmesi için güven ortamının tesis edilmesi gerekiyor. Bu güveni yeniden tesis etmek için hepimize büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Önemli görevler düşüyor.
- En başta da AKP’ye, iktidar ve ortağına düşüyor. Bütün siyasi partilere düşüyor. Bu süreçte güveni tesis edecek, toplumu bu konuda ikna edecek, toplumu bu sürecin yanında konumlanmaya sevk edecek bir söylem ve pratiğin içerisinde olmamız lazım. Yani bu süreçte sadece DEM Parti değil, herkes daha cesur olmalı ve daha büyük bir sorumlulukla hareket etmeli.
- Bu süreçte en büyük emek veren, alın teri döken siyasi partilerden biri de biziz. Bu çok kıymetli ve değerlidir. MHP’nin de kendi teşkilatına ve tabanına bu süreci anlatmak için bir çaba ve gayret içinde olduğunu görüyoruz. Muhalefetteki siyasi partilerin bu konuda duruşu fena değil. Ancak bu sadece sözle kalmamalı; onların da bu süreçte aktif görev alarak kendi tabanlarını bilgilendirmeleri, bu sürece tabanlarının aktif katılımını sağlayacak çağrılar, açıklamalar ve planlamalar yapmaları gerektiğini belirtmek istiyoruz.
- Gittiğimiz her yerde toplum bize çok net bir soru soruyor: Aylardır bu süreç başladı, siz sahadasınız ama iktidar neden bu konuda ürkek davranıyor? İktidar niye sahada yok? Seçimlerde köy köy dolaşan iktidar, Türkiye’nin yüzyıllık meselesi tartışılırken ve çözüm yolu aranırken, Siirt’in Şirvan ilçesine, Kars’ın Digor ilçesine niye gelmiyor? Niye anlatmıyor bu süreci?
- Gittiğimiz her yerde insanlar diyor ki barış için toplumsal sahiplenmeyi büyütmek sadece sizin mi göreviniz? İktidarın görevi değil mi, ana muhalefet partisinin görevi değil mi? İnsanlar bunu soruyor.
- Biz de burada sizin huzurunuzda, grup toplantımızda iktidara ve ana muhalefet partisine soruyoruz: Toplumsal rızayı üretmek sadece bizim mi görevimizdir? İnşallah önümüzdeki günlerde, başta iktidar olmak üzere birçok siyasi partinin sahada bizim gibi ter dökerek, mücadele ederek, bilgilendirerek ve bilinçlendirerek bu sürece katkı sunacakları bir tabloya hepimiz şahitlik ederiz. Bizim düşüncemiz budur. AK Parti daha fazla sorumluluk alabilir, cesaretle konuşabilir; çözüm dilini daha çok kullanabilir.
- Değerli arkadaşlar, güven sadece sözle mi olur? Tabii ki söz önemli ama sadece sözle olmaz, güven verici adımların da atılması gerekiyor. Bugün bir yandan barışı konuşuyoruz ama bir yandan cezaevlerine bakarken büyük bir acı yaşıyoruz. Bakın hasta mahpuslar meselesi vicdanları sızlatan acı bir gerçek. Cezaevleri boşalmalıdır ve cezaevlerinde bulunan tutsakların aileleri çifte bayram yapmalıdır diyoruz.
ÖNCEKİ YAZIErdoğan’dan ‘yeni anayasa’ açıklaması: “10 hukukçu arkadaşımı görevlendirdim”SONRAKİ YAZIKuzey Kore’den ABD’ye “altın kubbe” tepkisi: “Uzayda nükleer savaşı tetikleyebilir”
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***