HABER MERKEZİ – Asimilasyon politikalarına karşı Kürtçe çalışmalarını aralıksız bir şekilde sürdüren dernek yöneticileri, ailelere “Çocukları dil için teşvik etmeliyiz” çağrısı yaptı.
15 Mayıs Kürt Dil Bayramı eylem ve etkinliklerinin startı 8 Mayıs’ta verildi. Kürtçe dersler vererek, kültür ve dil üzerine araştırmalar yapan dil kurumlarının öncülük ettiği eylem ve etkinlikler, “Kürtçeye statü, Kürtçe eğitim” şiarıyla 1 Haziran’a kadar devam edecek. Bir 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı’nı daha asimilasyon politikalarına karşı mücadeleyle karşılayan kurum ve grup, Kürtçenin resmi ve eğitim dil olmasını talep ediyor.
Adana’da Kürtçe sanat çalışmaları yürüten kadın grubu Şitlên Azadî’de yer alan Gülbahar Akman, Kürtlerin de dilin yaşatılması için daha fazla çalışma yürütmesini istedi. Kürtçe ezgilerle büyüdüğünü ifade eden Gülbahar Akman, Kürtçe şarkı söylemenin bir direniş olduğunu kaydetti. Gülbahar Akman, “Sadece Kürtçe şarkı söylediği için halen tutsak olanlar var. Bu nedenle Kürtçe şarkı söylemek direniştir. İlk öğrendiğim Kürtçe şarkı Agirê Jiyan’dan Rehşan şarkısıydı. Şarkının hikayesi çok etkileyiciydi. Yaşamını hiç çekinmeden halkı için sonlandıran Rehşan arkadaş üzerine yazılan bir şarkı. Bu şarkıyı dinlerken özgürlüğün ne kadar zor kazanıldığını hissettim” dedi.
Gülbahar Akman, Kürtçenin resmi ve eğitim dili olması gerektiğini vurgulayarak,”Şu an yasalarda sadece tek bir dil resmi. Kürtçeyi resmi kurumlarda ve yazışmalarda kullanmak yasak. Devlet görevlileri Kürtçeyi duyunca şaşırıyorlar ve ırkçı yaklaşımlar halen mevcut. Buna karşı aileden başlayarak çocuklarla Kürtçe konuşulması gerekiyor. Çağrımız anne ve babalaradır; bu tarz çalışmaların yayılabilmesi içinde çocuklarını mevcut kurumlara göndermeleri gerekiyor. Sadece dil eğitimi değil, kültürel ve sanatsal eğitimler de veriyoruz. Çocuklar teşvik edilmeli bu çalışmalara” diye konuştu.
KÜRT ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ
Kürtçenin durumunu değerlendiren Kürt Araştırmalar Derneği (Komeleya Lêkolînên Kurdî) Eşbaşkanı Heno Ronak, “Milletleri birbirinden ayıran şey dildir. Örneğin birine İngiliz diyebilmek için dilinin İngilizce olması gerekiyor. Bir ulusun kültürü ve farklılığını ortaya koyan şey dildir. Örneğin Cervantes’ten bahsedildiğinde İspanyolcanın en önemli temellerindendir. Neden? Çünkü İspanyolca eserler yazmış. Kürtçeye de baktığımızda Ahmedê Xanî, akla geliyor. Xanî’nin önemi nedir? Yaşadığı çağda baskın olan dil Arapça ve Osmanlıcaydı. Ama o Kürtçe yazdı. Önemi de oradan geliyor. Ulusları birbirinden ayıran ve bu çerçevede belli eden şey dildir. O açıdan dil önemlidir” ifadelerini kullandı.
Kürt dilinin yüzyıldır yasaklandığını vurgulayan Ronak, yüzyıllık süreçte Kürtçenin olumsuz etkilendiğini belirtti. Türkiye’nin Kürtçeye yönelik asimile politikalarının başarılı olmadığının altını çizen Ronak, “Kürdistan coğrafyasının geniş ve engebeli olması asimileye engel oluyordu. 20 yıl öncesine kadar da Kürdistan’da birçok köy engebeli olmasından dolayı gidiş geliş çok olamıyordu. 20 yıldır teknolojinin ön plana çıkmasıyla dilimiz zarar gördü. Telefon, Televizyon ve bilgisayarların toplum tarafından kullanılması toplum üzerinde etki ettiğini görüyoruz. 1806 Babanzade İsyanı’ndan, Osmanlı’da özellikle mirliklerin isyanlarında dilin korunmasına yönelik refleks vardı. Xanî’nin Arapça ve Osmanlıcaya karşı bir tutumu vardı ki eserlerini Kürtçe yazdı. Ondan sonra Hecî Qadir var. Hecî Qadir Kürtçeye statü verilmesi mücadelesini vermiştir. Bu tutumlardan dolayı Kürtçe yenilmedi” diye konuştu.
Kürtçenin gelişmesi ve yaşatılması için günümüze kadar birçok çalışmanın olduğunu dile getiren Ronak, “Kürdistan’daki medreselerde Kürtçe eğitim veriliyordu. Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra Kürtçe yasaklandı. Ama yine de halk arasında konuşuldu. Onun için Kürtçeyi asimile etmekte başarılı olamadılar. Az çok dilimize zarar verebildiler ancak modern Kürt edebiyatının başlangıcı 1935 olarak kabul ediliyor. Erebê Şemo’dan başlıyor. Kuzey Kürdistan ve diğer parçalarda birçok Kürtçe yayın uzun bir zamandan sonra yayınlanmaya başladı. Sömürgecilik ve Kürt diline saldırılarının başarılı olamaması, Kürt dilinin korunmasındaki tutumdur” şeklinde konuştu.
‘KÜRTÇENİN STATÜSÜ İÇİN ÇALIŞMALARIMIZ OLACAK’
Ronak, herkesin Kürtçenin gelişmesi için çalışma yapması gerektiğini dile getirerek, Kürtçeyi gündeme getireceklerini belirtti. Ronak, “Başlangıçta ilkokullardan başlayıp üniversitelere kadar eğitim dili olması için çalışacağız. Bunu nasıl yapacağız? Kürtçenin bir statüye kavuşması için kendi kurumlarımızla çalışma yürüteceğiz. İkincisi bütün örgütlenme, parti ve sivil toplum örgütlenmeleri çalışmalarımızı Kürtçe yapmaktır. Üçüncü olarak da ailemizle, arkadaş çevremizle Kürtçe konuşmaktır. Kürt dilinin geliştirilmesinin sorumluluğu sadece kurumlara bırakılması ağır bir yük olur. Kürtçenin eğitim dili olmasına karşı kanunlar var. Bu kanunların değişmesi gerekiyor ki Kürtçenin önündeki engeller kalksın” diye belirtti.
Kürtçenin çocuklara ulaşması için okulların, akademilerin, kreşlerin, enstitülerin kurulması gerektiğini ifade eden Ronak, şunları dile getirdi: “Bugün içinde bulunduğumuz sosyolojiye bakacak olursak da hem Türkiye’nin batısında yaşayan Kürtlerde hem de Kürdistan’ın köylerine Türkçe girmiştir. Az çok dil üzerinde etkisini göstermiş. Buna karşı dil politikalarını geliştirmeliyiz. Kürtçenin statü sahibi olması ve toplumda konuşulması için kurum ve kuruluşlarımızda çalışmalarımızı Kürtçe yapmalıyız. Elimizden geldiğince Kürt dilini gündemimiz yapmalıyız. Kürtçe statü alıp eğitim dili olursa Kürt dilinin yok olmasından bahsetmeyeceğiz. Siyasi olarak tartışılan şeylerden ayrı olarak her yerde Kürt dilinin bizim en temel hakkımız olduğunu belirtip, statüsüne kavuşması için politika üretip çalışmalıyız.”
KURDÎGEH
Wan’da çalışmalar yürüten Komeleya Pêşvebirina Çand û Ziman (KURDÎGEH) yöneticisi Gökhan Işık, Hawar dergisinin Kürtçenin standartlaşmasındaki etkisine işaret ederek, “15 Mayıs Kürt Dil Bayramı, Kürtçenin korunması, kültürel birlik, edebiyat ve sanatın gelişimi, kültürel farkındalıktır. 15 Mayıs sadece dil bayramı değil, aynı zamanda kimliğini ve kültürünü korumak isteyen Kürtler için mücadelenin göstergesidir” dedi.
Devlet eliyle Kürtçeyi ortadan kaldırmak için yürütülen asimilasyon politikasının çok yönlü yürütüldüğünü belirten Işık, “Birkaç örnekle sıralayacak olursak; Kürtçenin eğitim dilinde yasaklanması, basında ve sanata yasaklanması, Kürtçe konuşmaya baskı, coğrafi ve kişisel isimlerin değişmesi, kültürel temsillerin azaltılması, Kürt toplumlarının dağıtılıp göç ettirilmesidir” diye belirtti.
Asimilasyona karşı Celadet Alî Bedirxan, Musa Anter, Cegerxwin ve diğer Kürt yazarların eserleriyle Kürtçeyi koruduğunu vurgulayan Işık, teknolojinin gelişmesiyle internet, televizyon ve platformlar sayesinde yeni bir mücadele ve aydınlanmanın belirdiğini kaydetti.
‘BAZI LEHÇELER YOK OLMAK ÜZERE’
Bakûr ve Rojhilat’taki baskılar nedeniyle Kürtçenin başta Kirmanckî/Zazakî lehçesi olmak üzere bazı lehçelerinin yok olmayla karşı karşıya kaldığının altını çizen Işık, buna karşı anadil eğitiminin önemini vurguladı. Anaokullarından üniversitelere kadar dilin gelişiminin önünü açmak için resmi olarak Kürtçenin eğitim dili olması gerektiğini söyleyen Işık, şunları dile getirdi: “Bu uygulama, Kürtçenin yeni neslin içinde de daha fazla kullanılmasını sağlayacaktır. Kürtçenin; Kurmanci, Sorani, Zazakî, Gorani gibi lehçelere sahip olması, Latin ve Arap alfabelerini kullandığı için terminolojik anlamda bir bütüne kavuşturulması ve standartlaştırılması önemlidir. Öte yandan toplum içinde Kürtçenin yayılması için de basın ve medya alanında da Kürtçe televizyon, radyo, gazete ve dijital platformların geliştirilmesi gerekiyor. Ayrıca Kürtçe içeriklerin dijitalize edilmesi, hukuksal destek, araştırma ve akademik çalışmalar, uluslararası ilişkiler ve toplumsal zihniyetin Kürtçenin gelişmesi için elzemdir.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***