Hrant Dink Vakfı’nda işten çıkartılan ve konuyu mahkemeye taşıyan Caner Gönder‘in, Şişli’deki vakıf binası, Hrant Dink‘in önünde öldürüldüğü Sebat Apartmanı önünde 16 Nisan’dan bu yana “işçi hakları nöbeti” tutuyor. Vakıftan yapılan açıklamada konuya ilişkin olarak; “Hrant Dink’in öldürüldüğü yeri eylem yeri olarak seçmesini kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz” ifadelerini kullandı.
Bianet’ten Ali Dinç’in haberine göre; Vakfın ‘Kapsayıcı Dil Atölyesi’nde eğitmen olarak görev almak üzere Haziran 2023’te bir buçuk yıllık sözleşme imzalayan Gönder, beş ay 26 günlük çalışmanın ardından Kod 42 ile işten çıkarıldı.
Aynı zamanda, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası üyesi olan Gönder’in işten çıkarılmasının ardından başvurduğu mahkeme, “haksız fesih tazminatının ve kalan ücretlerinin ödenmesine” karar verdi. Vakıf ise mahkeme tebligatının kendilerine ulaşmadığı ve kendilerini savunamadıkları gerekçesiyle kararı istinafa taşıdı. Bunun ardından Gönder, “işçi hakları nöbeti”ne başladı.
Yaşanan süreci işten çıkarılan işçi Caner Gönder ve Hrant Dink Vakfı Programlar Direktörü Nayat Karaköse bianet’e anlattı.
“İstedikleri metni imzalamadığım için cezalandırıldım”
Caner Gönder, eğitmen pozisyonu için Hrant Dink Vakfı’nın pedagojik formasyona sahip birini aradığını ve gerekli referanslarla bu işe başvurduğunu belirtti.
Gönder işten çıkarılma sürecini şöyle anlattı:
“Beşinci ayın sonunda sözleşmeye uygun olmadığım ve iş akdimin feshedileceği belirtildi. Sonrasında bana bir ibra metni imzalatmaya çalıştılar. Bu metinde hiçbir hakkımın kalmadığı, hiçbir hak talep etmeyeceğim, maddi ve manevi hiçbir talebim olmayacağı belirtilmişti.
“Sendikam ve avukatımla görüştükten sonra hazırladıkları metni imzalamadım. Beni 4 veya 5 koduyla çıkartacaklarını söylemişlerdi ki böylece işsizlik ödeneği alabilirdim. Ancak o metni imzalamadığım için cezalandırıldım ve 42 koduyla işten çıkarıldım.”
“İş için evimi taşıdım”
İş ile ilgili aranan niteliklerin kendisinde olmadığının yasal deneme süreci olan iki ayın içerisinde bildirilmesi gerektiğini söyleyen Gönder, “Dördüncü aydan itibaren evimi işyerine daha yakın olmak için Bağcılar’dan Kurtuluş’a taşıdım. Onlar ise işten çıkarırken ‘Bize sormadın’ gibi bir tavırla yaklaştılar. Ben de ‘Bu iş için taşındım. Eğer bu pozisyona uygun değilsem başka bir pozisyonda çalışabilirim’ dedim. Onu da kabul etmediler” diye konuştu.
İşten çıkarılmasının ardından dava açan Gönder’in itirazı İstanbul 46. İş Mahkemesi tarafından kabul edildi. Mahkeme, Gönder’in kalan tüm ücretlerinin ödenmesine karar verdi.
“Müzakereye açığız”
Gönder, mahkeme kararından sonraki süreci ise şöyle anlattı:
“Mahkeme kararından sonra karşı tarafla uzlaşmak istedik. Sürecin uzamaması, yıpratıcı olmaması ve kamuoyuna yansımaması adına adım attık. 3-4 ay boyunca kendilerine ulaşmaya çalıştık. 16 Nisan’da durumu basına açıklama kararı aldık. 16 Nisan’dan bu yana da haklarım için vicdan ve adalet nöbeti tutuyorum. Görüşmeye, müzakereye halen açığız.”
Vakıf: “Sözleşmesini sonlandırmak zorunda kaldık”
Hrant Dink Vakfı, Caner Gönder’in nöbet sürecine ilişkin ilk açıklamayı 21 Nisan’da yaptı.
bianet’e konuşan Vakfın Programlar Direktörü Nayat Karaköse, Gönder’in işten çıkarılmasına dair şunları söyledi:
“Caner Gönder kapsayıcı dil eğitmeni olarak işe alındı. Bu atölyelerde eğitmenlerden nefret söylemi tespiti, ayrımcılıkla ilişkili kavramlar ve kolaylaştırıcılık konularında beceri bekliyoruz. 6 ay boyunca kendisine bu konularda kaynaklar, eğitimler verdik, atölyelere gözlemci olarak katıldı ve denemeler yaptık, ama kapsayıcı dil eğitmenliği için yetersiz olduğu defalarca görüldü. Bu sebeplerle iş sözleşmesini sonlandırmak zorunda kaldık.”
Mahkeme sürecinin halen devam ettiğini belirten Karaköse, “Kesinleşmiş bir karar yok. Tebligat zamanında elimize ulaşmadığı için savunmamızı yapamadık ve bu yüzden de istinafa gittik” dedi.
“Polise şikayet etmedik”
Karaköse, Gönder’in 23 Nisan ve 2 Mayıs’ta Sebat Apartmanı önünde gözaltına alınmasına dair ise şunları kaydetti:
“Maalesef bu süreçte birkaç kere gözaltına alındı ve sosyal medyada kendisini polise bizim şikayet ettiğimize dair bir algı yaratılıyor. Bize polis ‘Şikayetçi misiniz?’ diye sordu, ‘Değiliz’ dedik. Kendisi eylemini İstanbul’un en işlek yerlerinden birinde, binaların, esnafın yoğun olduğu bir yerde yapıyor. Herhangi birinden şikayet gidebilir.
“Son olarak, şunu önemle vurgulamak isterim. Kendisinin eylem yaptığı yer vakıf yönetim binası değil. Hrant Dink’in öldürüldüğü yeri tazminat talebi için eylem yeri olarak seçmesini kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz.”