Ayşe Sayın
PKK’nın silah bırakma ve fesih kararı, başta CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve partinin tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu olmak üzere ana muhalefet tarafından olumlu karşılandı.
CHP yönetimi bu tutumunu Türkiye’de ilk “Kürt sorunu raporu” hazırlayan parti olarak tarihsel geçmişine ve “terör ve şiddetin her türlüsüne karşı politik anlayışına” bağlıyor.
CHP, sürecin başarıya ulaşması için “şeffaflık” ve demokratikleşme adımlarının hızla atılmasını istiyor.
Bunun için Meclis’te tüm siyasi partilerin katılımı ve farklı toplum kesimlerinin görüşünün de alınabileceği bir özel komisyon kurulmasını öneriyor.
CHP’nin önceliklerini, “kayyum uygulamasının kaldırılması, keyfi tutuklamalara son verilmesi, AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uyularak siyasi tutukluların tahliye edilmesi” oluşturuyor.
PKK’nın silah bırakma ve fesih kararını aldığı 12 Mayıs’ta Genel Başkan Özgür Özel’in başkanlığında toplanan CHP Merkez Yönetim Kurulu’nda (MYK) da süreç değerlendirildi.
CHP lideri Özgür Özel partisinin tutumunu şöyle açıkladı:
“Türkiye’nin birinci partisi olarak iktidara hazırlanma sorumluluğumuz ve tarihsel mirasımızın gücü ile barış ve demokrasinin inşasının güvencesiyiz. Bu anlayışla, bütün gücümüzle, kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz.”
CHP, sürecin ana yürütücüsü değil, ancak özellikle DEM Parti, toplumsal kabul ve demokratikleşme talebi noktasında ana muhalefet partisinin desteğine büyük önem veriyor.
‘İktidar bilgi vermeli’
CHP kurmaylarına göre AKP ve MHP, “CHP’yi yeni süreçten uzak tutmaya, DEM Parti’den de uzaklaştırmaya” çalışıyor.
Sürecin güvenlik boyutunun devlet birimlerince belli bir gizlilik içinde yürütülmesinin doğal olduğunu belirten CHP kurmayları, silah bırakma sonrasında demokratikleşme adımları atılması ve bunun şeffaf yürütülmesi gerektiğini savunuyor.
CHP kulislerinde, iktidarın bu süreci “oya tahvil etmek için araçsallaştırması” endişesi de dile getiriliyor.
BBC Türkçe’ye konuşan bir parti yöneticisi, “CHP’nin terörün sona ermesini olumlu görmesi ve bunu ön kabul olarak desteklemesi, sürece verebileceği en büyük katkı” diyor ve ekliyor:
“DEM Parti de bunun farkındaydı, bizi de özel pozisyonda tutarak bilgilendirmeye çalıştılar. Tabii bu sürecin siyasal çıkarlara tahvil edilmemesi önemli bir çizgi.
“Bizden daha fazla katkı isteniyorsa mesela iktidar bizi bilgilendirebilir. Bunu Dışişleri Bakanı da yapabilir, bizzat Erdoğan da yapabilir. Güvenlik endişesi varsa, bu bilgilendirme son derece sınırlı parti yöneticilerine yapılabilir.”
‘Meclis’te komisyon kurulmalı’
CHP de DEM Parti gibi demokratikleşme adımı için meclis zeminini adres gösteriyor.
Somut adım olarak, mecliste tüm siyasi partilerin katılımı ile bir özel komisyon kurulması öneriliyor.
BBC Türkçe’ye konuşan CHP kurmaylarına göre, “Güvenlik bürokrasisinin yürüttüğü süreçle yetinilirse, zaten fiilen bitmiş bir örgütün silah bırakma kararıyla yeni bir aşamaya geçilmiş olur ama bu barış isteyen kesimleri tatmin etmez”.
Ülkede tüm kesimlerin adalet ve demokrasi sorunu olduğunu belirten CHP yöneticileri, bu sorunları çözmek için adım atılmasıyla barışın kalıcı hale geleceğini söylüyor.
“Demokratikleşme ve adalet sorununun çözümü” için mecliste bir komisyon kurulmasını önerdiklerini belirten kurmaylar, komisyonu şöyle tarif ediyor:
“Bu komisyon tüm siyasi partiler, hatta tüm toplum kesimleri, şehit yakınlarının da konuşabileceği bir yapıya kavuşturulabilir.
“Yapılacak yasal düzenlemeler, atılacak adımlar tüm siyasi partilerin ve toplum kesimlerinin görüşleri de alınarak hazırlanabilir.”
‘Ahmet Özer davası turnusol kağıdı olacak’
CHP’nin bu konudaki öncelikli talebi, belediyelere kayyum atanmasının yolunu açan yasal düzenlemenin kaldırılması.
Öncesinde ise yerine kayyum atanan belediye başkanlarının görevlerine iade edilmesinin bir iyi niyet adımı olacağı ifade ediliyor.
CHP kurmayları, Esenyurt Belediye Başkanı iken tutuklanan ve yerine kayyum atanan Ahmet Özer davasının kendileri için “turnusol kağıdı” olacağını belirtiyor.
“10 yıl önce başsağlığı dilemek için [KONGRA-GEL eş başkanı] Remzi Kartal’la telefonda konuştu diye Ahmet Özer’i hapse atıyorsun ama Bahçeli, Öcalan’a, Kandil’e teşekkür ediyor, bir şey olmuyor.”
“Eğer Ahmet Özer görevine iade edilmezse bu kabul edilemez bir tutarsızlık olur.” görüşünü dile getiriyor.
Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyularak Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Can Atalay’ın tahliye edilmesi, Atalay’ın milletvekilliğinin sağlanması, CHP’nin öncelikli talepleri arasında.
CHP ayrıca, ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması, hasta tutukluların tahliyesi, Gezi ve Saraçhane eylemlerindeki haksız tutuklamalara son verilmesi, toplantı ve gösteri yürüyüşleri konusunda anayasal çerçevede kalınması, Terörle Mücadele Yasası değişikliğini de beklentileri arasında sıralıyor.
İnfaz Yasası ve 10. Yargı Paketi’nde yer alacak bazı düzenlemeler konusunda ise CHP’liler “önce iktidar ne getirecek görelim” yaklaşımı sergiliyor.
Lozan tartışması: ‘PKK’yı muhatap almayız’
PKK’nın fesih kararı açıklamasında Lozan Anlaşması ve 1924 Anayasası’nın “Kürt inkar ve imha”sına ilişkin siyasi anlayışa yol açtığı iddiaları da kamuoyunda en çok tartışılan başlıklar oldu.
CHP bu ifadeleri “tuzak, provokasyon ve barıştan uzak yaklaşım” olarak nitelendiriyor.
“Lozan bu ülkenin kuruluş senedidir, tartıştırmayız” diyen CHP kaynakları, PKK’yı muhatap alarak kendilerinin bir açıklama yapma durumunda olmadığını ifade ediyor.
PKK bildirisinin Türkiye’nin güvenlik birimlerinin bilgisi dahilinde yayınlandığına dikkat çeken CHP yöneticileri, “Biz PKK’yı muhatap alarak cevap verme durumunda değiliz. O açıklamayla ilgili konuşması gerekenler süreci yürütenler. Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli ne diyor? Cevap vermesi gereken onlar” diyor.
“Devletin bilgisi halinde bir bildiride buna neden izin verildi?” sorusunu gündeme getiren CHP’liler, bu tartışmanın bazı şeylerin üzerini örttüğünü savunuyor ve “Mesela Bahçeli’nin Öcalan’a, Kandil’e teşekkürü hiç tartışılmadı” diyor.
“Açıklamadaki bu ifade barış diline de uymuyor” diyen CHP kaynaklarına göre, “Bir yandan ‘federasyon, konfederasyon istemiyorum’ diyorsun, bir yandan Lozan’ı hedef alıyorsun. Bu, Öcalan’ın dile getirdiği yaklaşımla da çelişkili”.