Kalp rahatsızlığı nedeniyle hastanede tedavi gören DEM Partili Sırrı Süreyya Önder’in yakın arkadaşı yazar, eski AKP milletvekili Muhsin Kızılkaya, bugün kaleme aldığı yazısında; “Ağlıyorum şimdi güldüklerimize, gitme! Bugün en çok barış güvercini hüzünlü qardaş! O güvercini daha çok hüzne gark etme! Kalbini bir kez olsun dinleme! Gitme!” ifadelerini kullandı.
Sırrı Süreyya Önder, yoğun bakımda uyutuluyor | “Toparlanma süresi uzayabilir, hayati risk yüksek, tedaviye yanıt veriyor”
HaberTürk yazarı Muhsin Kızılkaya, aort damarı yırtılması sebebiyle ameliyat edilen ve hayati riski süren Sırrı Süreyya Önder için kaleme aldığı yazıda, “Etme Sırrı! Bizi böyle çaresiz, bizi böyle derbeder bırakma! Etrafımızı kuşatmış kör kuyular merdivensiz qardaş, bizi onların dibinde bırakma! Ortalık dağınık; toplamadan öyle gitme!” ifadesini kullandı.
DEM Parti milletvekili Pervin Buldan da Kızılkaya’nın yazısını alıntılayarak, “Muhsin Kızılkaya’ya teşekkür edeceğim hiç aklıma gelmezdi. O kadar güzel anlatmışsın ki gerçekten teşekkür” dedi.
Kızılkaya, 2015 seçimi döneminde, 8 yılı aşkın süredir tutuklu olan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı PKK’nın uzantısı olarak gördüğünü söyleyerek, “Milletvekili listelerini Demirtaş yapmıyor, bu meselelerde patron önce dağ. ‘Kürt meselesiyle ilgili bir şey için Kandil’e gitmiyoruz’ diyebiliyorlar mı? En azından hükümete eleştirilerinin yüzde birini de Kandil’e yapsınlar. O zaman tarafsız demokratlar deriz” demişti. Kızılkaya’nın HDP’nin barajı aşmak istemediğine yönelik sözleri tepki çekmişti. Kızılkaya’nın “Solcuydum, devrimciydim, Türkiye’nin yeniden demokratik bir ülke olabileceğine, askeri vesayeti kırabileceğine, Türklerle Kürtlerin barışabileceğine, Alevilerle Sünnilerin barışabileceğine, bu memleketin asıl meselelerinin dönüştürücü gücünün muhafazakar, demokrat nitelikli dindarların motor gücü olabileceğine AK Parti beni inandırdı. Türkiye’de Kürt sorunu yok, Kürtçe sorunu var. Kürtlerin yüzde 75’i benim gibi, yüzde 25’i HDP gibi düşünüyor. Barış süreci, onların elinden silahları alma sürecidir, yoksa onlarla Kürtlerin haklarını görüşme süreci değildir” sözleri de gündemde yer tutmuştu. |
Kızılkaya’nın yazısı şöyle:
“Etme Sırrı!
Bizi böyle çaresiz, bizi böyle derbeder bırakma! Etrafımızı kuşatmış kör kuyular merdivensiz qardaş, bizi onların dibinde bırakma! Ortalık dağınık; toplamadan öyle gitme!
Kalbine biraz daha kan gitsin diye kanımdan ne kadar lazımsa vereyim qardaş, gitme!
Dışarıda gürül gürül bir bahar var, etme!
Erguvan mevsiminde gitmek zulümdür, gitme!
Öte dünyadakilerin barışa ihtiyacı yok qardaş, işi nihayete erdirmeden gitme! Bizi öfkelerimizle, bizi kötülüğümüzle, bizi acımasızlığımızla, bizi hodbinliğimizle, bizi zalimliğimizle baş başa bırakma! İki tarafın kurşunlarına duvar olacak beden azdır qardaş, bedeninizi aradan çekme!
‘Yad eller dünyasının’ sana ihtiyacı yok, ‘hasta gönüller’ kuş yavruları gibi ağzı açık burada, sana bakıyorlar qardaş, gitme!
Hikaye anlatmak için doğmuştun, bizi o hikayelerden mahrum bırakma.
(…)
2007 seçimlerinde, ‘ben seni Ak Parti’ye tavsiye edeyim sen de beni HDP’ye’ demiştin hani bana. Ne çok gülmüştük yine, ‘beni boş ver, ama sen vekil olmak istersen söylerim o partiden birilerine’ demiştim. (Vekil olmak istiyordun çünkü ‘qizi’ dediğin Ceren vardı aklında. Ona bırakacak hiçbir şeyin yoktu.) Sahiden de söylemiştim o sırada partide yetkili olan birisine. Adını hiç duymamıştı, ‘onu değil de belediye başkanı gelip aday olsun’ demişti. Belediye başkanı dediği ‘Vizotele’deki Altan Erkekli’ydi. Sana cevabını söylediğimde ne çok gülmüştük yine… Yılmaz, ikimiz futboldan anlamıyoruz diye evinden kovduğunda, yine ne çok gülmüştük. Sen milletvekili olmuştun da Meclis’e gitmek için ilk takım elbiseni ben almıştım sana, onu giyip geldiğinde ne çok gülmüştük. Ne çok gülmüştük… ne çok ağlamak geliyor içimde güldüklerimize şimdi…. En çok da Türkmenistan’da vakti zamanında bindiğin uçak düştüğü için bir daha da uçağa binemiyordun ya, ‘Beynelmilel’ gösterimine Avrupa’ya trenle gitmiştin ya, korkuyordun uçaktan. Milletvekili olup Meclis’e girdiğinde Ahmet Türk sana, ‘Sırrı, uçağa binmekten korkuyorsun ama bizim partiye gelmekten korkmuyorsun, helal olsun sana’ demişti de hikayeyi bana anlattığında yine ne çok gülmüştük.
Ağlıyorum şimdi güldüklerimize, gitme!
Bugün en çok barış güvercini hüzünlü qardaş!
O güvercini daha çok hüzne gark etme!
Kalbini bir kez olsun dinleme!
Gitme!
Etme bunu bize qardaş.
Ne olursun!
Etme!”