Anayasa Mahkemesi, 30 yıl önce sivil araçla operasyona giderken ölen P. Uzman Çavuş Mustafa İlter’in ailesine “Şehitlik” belgesi verilmesini reddeden Kara Kuvvetleri Komutanlığı Şehit ve Gazi İşlem Şube Müdürlüğü işleminin iptali için idari yargıda açılan davada, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Kararda, yargıdan, İlter’in murislerinin vazife malulü sayılmasına ilişkin davada aldıkları kararla ölümün kamu görevi ile bağlantılı olduğunu ispat ettikleri halde, “Şehitlik” belgesi verilmesi talebinin neden reddedildiğini açıklaması istendi.
Dava konusu olay, 19 Haziran 1995 tarihinde meydana geldi. Operasyon icra eden 25’inci Mknz. P. Tug. 1’inci Mknz. P. Tb. Personelini bütünleme personeli olarak Göle’den Iğdır’a gönderdi. Personel 2 sivil minibüs ve 1 sivil taksi ile Göle’den ayrıldı. Göle-Kars yolunda sivil taksiye başka bir sivil kamyon çarptı. Çarpışma sonucu taksideki personelden P. Uzm. Çvş. Mustafa İlter hayatını kaybetti. İlter’in murisi Saime İlter, eşinin şehit sayılması gerektiğinden bahisle şehitlik belgesi verilmesi talebiyle Kara Kuvvetleri Komutanlığı Şehit ve Gazi İşlem Şube Müdürlüğüne (İdare) başvurdu. Ancak idare bu talebi reddedince İlter de idare mahkemesinde işlemin iptalini istedi. Dilekçede, uzman çavuş İlter’in murislerinin vazife malulü olduğunun kabul edildiği, buna rağmen şehitlik taleplerinin reddedildiği belirtildi.
”Harpte, iç güvenlikte vefat etmediği anlaşılmıştır”
Ankara 7. İdare Mahkemesi, 13 Şubat 2020 tarihinde davayı reddetti. Ret gerekçesinde, şöyle denildi:
“Dava konusu olay değerlendirildiğinde; ‘şehitlik’ kavramı ile ilgili doğrudan bir tanımlamanın olmadığı, bunun yanında davacının eşi P. Uzm. Çvş. [M.İ.nin] vefatı ile neticelenen olayın, şehit sayılmayı gerektiren hallerden olan harp, iç güvenlik, eğitim, atış, tatbikat, manevra, kaçakçılığın men ve takibi gibi görevler esnasında veya doğal afet nedeni gibi şartlar altında veya bu görev ve şartların sebep ve tesiri ile meydana gelmediği anlaşıldığından, bu kapsamda şehitlik belgesi verilmesi amacıyla yapılan başvurunun reddine ilişkin 22/02/2019 tarih ve 42530 sayılı Kara Kuvvetleri Komutanlığı Şehit ve Gazi İşlem Şube Müdürlüğü işleminde hukuka aykırılık görülmemiştir.”
”Kazaya sebebiyet veren aracın sivil olması kamu görevini etkilemez”
Mustafa İlter’in eşi, bu kararı istinafa taşıdı. İstinaf dilekçesinde, kazaya sebebiyet veren aracın veya kişilerin sivil nitelikte olmasının murislerinin asker ve kamu görevlisi olmasını etkilemediği, ölümün nihayeti itibarıyla bir kamu görevinin ifası sırasında gerçekleştiği, olay gününde murislerinin kişisel işi için hareket etmeyip kamu görevini ifa kapsamında hareket ettiği, buna rağmen bu hususların değerlendirilmediğini öne sürüldü. Ankara Bölge İdare Mahkemesi, 10. İdari Dava Dairesi (Dava Dairesi) 11/11/2020 tarihinde istinaf başvurusunun reddine karar verdi.
Anayasa Mahkemesi’nden ihlal kararı çıktı
Mustafa İlter’in eşi Saime İter, 18 Ocak 2021 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaptı. Yüksek Mahkeme, İlter’in adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Kararda, şu ifadeler yer aldı:
“Somut olayda, meselenin özünün ölümün bir kamu görevinin ifası sırasında veya kamu görevi ile bağlantılı olup olmadığı hususunun belirlenmesinin temel sorun olduğu konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Başvurucu Saime İlter’in eşi, piyade uzman çavuş olarak görev yaparken yine görevi kapsamında Iğdır’da bulunan iç güvenlik harekatını icra eden askeri birliğe katılmak üzere çıktığı yolda gerçekleşen trafik kazası sonucunda vefat etmiştir. Askeri görevini icra etmek amacıyla yine askeri komutanlık bünyesinde yola çıktığı ve kendisinden kaynaklanmayan bir sebeple gerçekleşen olay nedeniyle vefat ettiği anlaşılan ve aynı zamanda vazife malulü kabul edilen başvurucunun murisi hakkında şehitlik belgesi verilmemesi işleminin iptali için açılan davada mahkemenin bu bağlamda oluşturduğu gerekçesinin makul ve yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan başvurucu, ayrıca vazife malulü sayılmasına ilişkin olarak açılan davada verilen karar ile ölümün kamu görevi ile bağlantılı olduğunun yargı mercilerince kabul edildiği hâlde, murislerinin şehit sayılmasına ilişkin taleplerinin ise hukuka aykırı olarak reddedildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun ileri sürdüğü bu iddia da uyuşmazlığın esasını etkileyecek niteliktedir.
Bu itibarla başvurucunun ileri sürdüğü ve uyuşmazlığın sonucuna etkili olabilecek nitelikteki iddialarıyla ilgili yargısal mercilerce herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı, ayrıca kararlarda ilgili ve yeterli bir gerekçeye yer verilmediği görüldüğünden yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”