AV. MEHMET TAHSİN | YORUM
Eskiler, “Görünen köy kılavuz istemez!” derlermiş. En önemli ve anlamlı atasözlerimizden biri… ‘Açıkça görülen bir durum için yol göstericiye gerek yok’ anlamında… Yani, bir şey apaçık ortadaysa, onu anlamak veya yapmak için ayrıca bir rehber ya da açıklamaya ihtiyaç duyulmaz. Hatırlarsınız; Nasrettin Hoca ağaçtan düşmüş ve acıyla kıvranıyor. Başına toplananlar, “Hemen bir doktor çağırın!” diye bağırırken hoca, “Bana doktor değil, ağaçtan düşmüş birini bulun!” der…
İşte ben de bugün, ağaçtan düşmüş biri olarak Ekrem İmamoğlu’na kılavuzluk yapmak istiyorum. Eminim kendisi de bu yazdıklarımı biliyordur ama insan kendine konduramıyor; “Bu sefer öyle olmaz belki!” diye çaresizce çırpınıyor.
Uzun zamandır, “Ekrem İmamoğlu’na doğru biri cisim yaklaşıyor!” diyorduk. Recep Tayyip Erdoğan’ın “turpların büyüğü” derken İmamoğlu’nu kastettiği çok açıktı. Üç defa sandıkta yenildiği İmamoğlu’na doğrudan operasyon yapmayı göze alamadı. Bunun yerine CHP’li belediyelerin yolsuzluğa batmış olduğu algısını yerleştirmek için çevresinden başlayıp merkeze doğru gitme yolunu seçti.
Akın Gürlek’i İstanbul Başsavcısı olarak ataması bunun ilk adımıydı. Sonraki adımları Esenyurt, Beşiktaş ve Beykoz Belediye başkanlarını hapse atmak ve yerlerine kayyım oturtmak oldu. Ülkenin ana muhalefet partisinin üç önemli belediye başkanı kısa aralıklarda tutuklandı. Türk siyaset tarihinde bir ilkti bu…
Anayasa’yı paspas gibi çiğnediler
Cumhuriyet’ten Barış Terkoğlu, İmamoğlu’na yakın çok sayıda ismin şirketlerine, banka hesaplarına, tapularına, araçlarına tedbir kararı alındığını yazmış. Terkoğlu, “Önce şirket evrakları, ardından tedbir kararı önümüzdeki günlerde yapılacak operasyonun habercisi gibi.” diyor.
“Günaydın!” demek lazım. Çünkü biz bu senaryoyu geçmişte defalarca gördük. Sadece görmedik aynı zamanda, Koza İpek Grubu’na, Zaman Medya Grubu’na, Samanyolu Yayın Grubu’na ve daha onlarca özel şirkete el konulma sürecinde iliklerimize kadar hissederek yaşadık. Kaynak Holding’e Bankasya’ya, okullara, dershanelere el konulurken gözlerimizle gördük.
Ben kendi çalıştığım grubu yakinen biliyorum; tıpkı şimdi olduğu gibi önce bir savcı görevlendirdiler, sonra gizli-açık tanık ifadeleri aldılar. Ardından el koymaya giden yolun taşlarını döşediler. Sağ sola küçük küçük polis baskınları yaptılar. Soruşturma olduğu alenileşmiş oldu. Bu arada sosyal medyada troller üzerinden sahte bilgiler yaydılar ve sonunda gelip gazetenin bütün birimlerine el koydular.
Neye rağmen? Anayasa’nın açık hükmüne rağmen. Anayasa Madde 30, “Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez.” dediği halde yüzlerce polisle kapıları kırarak gazeteye el koydular. Bir süre sonra da kapatıp malvarlığını talan ettiler. Bu da yetmedi, savcının “görünürde suç teşkil etmeyen yazılar” bahane edilerek onlarca gazeteci ve yazarı hapse attılar. Neredeyse 10 yıl oldu, o gün o gazetede mesleğini icra edenlerden bir kısmı yurtdışında zor şartlarda gazetecilik yapmaya çalışıyor. Onların da neredeyse tamamına yakınının banka hesapları ve mal varlıkları dondurulmuş, babadan dededen miras kalan mallarına el konulmuş vaziyette. Can Dündar gibi bulunduğu ülkenin kanatları altına sığınmış bir iki tuzu kuru istisna dışında, -eğer hala mesleğini yapmaya devam ediyorsa- çoğu ekonomik olarak çok zor durumda…
İmamoğlu için çember daralıyor!
Hidayet Karaca ve Mehmet Baransu’nun cezaevinde geçirdikleri süre 10 yılı aştı. Hapse girip çıkan gazeteciler, bırakın tekrar mesleklerini yapmasını, birçoğu hala takip altında; tekrar hapse girme tehdidi başlarında “Demokles’in kılıcı” gibi sallandırılıyor.
Sadece Gülen Hareketi’yle ilişkilendirilen gazeteciler değil, Kürt siyasal hareketi de aynı baskı altında. Bir yandan MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açtığı yolda Abdullah Öcalan üzerinden yeni bir çözüm süreci başlatmaya çalışırken, ‘sürece zarar gelir’ endişesiyle her gün 40’ar 50’şer gözaltına alınan tutuklanan mensuplarını savunmaktan korkuyor. Her hafta bir belediyeye kayyım atanması karşısında iki kelime edemiyorlar.
Dolayısıyla bugün Ekrem İmamoğlu’na da yaşatılanlar geçmişte yaşadıklarımızın aynısı. Tek fark var; bugün bu operasyonları yapan yargı ve emniyet bürokrasisi o günlere göre daha pervasız, daha arsız, daha acımasız. Bu yüzden Ekrem Başkan’ın işi biraz daha zor.
Ben bu satırları yazarken CHP’li Sarıyer ve Şişli belediyelerine yönelik operasyonda ‘terör örgütü DHKP-C ‘ye 2014-2016 yılları arasında ihaleler üzerinden finansman sağladıkları’ gerekçesiyle 32 kişi gözaltına alındı.
Peki İmamoğlu ne yapıyor?
“Ya herrü ya merrü” diyerek fiilen Cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan etti. Seçim kampanyasının ilk büyük halk buluşmasını da 8 Mart’ta İzmir’de yaptı. Önceki gün Adana’da yaptığı mitingde de Erdoğan’a meydan okudu ve konuşmasının bir yerinde Erdoğan ve çevresine hitaben “FETÖ terör örgütünün muameleleri gibi hareket etmeyin!” dedi. Yazının burasında yapay zekaya sordum. Diyor ki;
“… bu söylemin oy etkisi karmaşık. CHP tabanını konsolide edebilir ve mağdur kesimlerden sınırlı bir destek sağlayabilir; ancak milliyetçi ve muhafazakâr seçmen nezdinde riskli bir hamle. Türkiye’nin kutuplaşmış siyasi atmosferinde, böyle sert çıkışlar genelde mevcut destekçileri ateşlerken, karşı tarafı daha da uzaklaştırıyor. İmamoğlu’nun başarısı, bu mesajı takip eden günlerde nasıl bir iletişim stratejisi izleyeceğine ve iktidarın bu söylemi nasıl manipüle edeceğine bağlı. Eğer geniş bir koalisyon kurmak istiyorsa, bu tür çıkışları daha kapsayıcı bir dille dengelemesi gerekebilir.”
Eğer Ekrem İmamoğlu bu kafayla devam ederse Erdoğan’ın bir dönem daha seçilmesi kuvvetle muhtemel. İmamoğlu’na gelince geriye dönüp baktığında ibret alması gereken o kadar örnek var ki. En basitinden, “Seni başkan yaptırmayacağız!” sözleri yüzünden Selahattin Demirtaş 8,5 yıldır hapiste. Kaldı ki Demirtaş onun gibi Erdoğan’ı 3 defa bozguna uğratmamış bir siyasi liderdi. Bu yüzden sadece kendisi değil, çevresinde bulunan kim varsa aile fertlerine kadar aynı risk altında.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***