Uzun süredir Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın iflas ettiğini savunan ve talepleri Sağlık Bakanlığı tarafından kabul görmeyen Türk Tabipleri Birliği (TBB), “Başka bir sağlık sistemi mümkün” sloganıyla 14 Mart Tıp Bayramı’nda bir günlük greve gidecek.
TTB dün Kadıköy’de yapılan “Büyük Hekim Yürüyüşü” sonrasında, bugün de İstanbul Tabip Odası’nda düzenlenen basın toplantısında “Başka bir sağlık sistemi mümkün” çağrısının çerçevesini kamuoyuyla paylaştı.
Ekim ayında ortaya çıkan “yenidoğan skandalının” sağlığın ticarileştirilmesinin ne denli yıkıcı sonuçlar yaratabileceğinin göstergesi olduğunu belirten TTB, bakanlık verilerine göre 2024 yılında bir yurttaşın 11,4 kez hekime muayeneye gittiğini, bunun Avrupa ortalamasının iki katı olduğunu belirterek, sadece bu verinin bile sağlıkta işlerin yolunda gitmediğini ispatladığını belirtiyor.
Dr. Alpay Azap: “Sağlığın özelleştirilmesi halk sağlığını kötü noktaya getiriyor”
110 bini aşan üyesiyle Türkiye’nin en büyük hekim örgütü olan TTB, mevcut sistemin yalnız sağlıkta şiddet artışına neden olmadığını, aynı zamanda halk sağlığını da olumsuz etkilediğini savundu.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan TTB Merkez Konseyi Başkanı Alpay Azap, “Sağlığın bu şekilde piyasa koşullarına terk edilmesi çok yıkıcı sonuçlara sebep oluyor. Piyasanın bir tane kuralı var, kârı en yükseğe çıkartmak. Kârı en yükseğe çıkarmanın da iki koşulu vardır. Birincisi, giderleri azaltacaksınız, yani daha kalitesiz malzeme kullanacaksınız. İkincisi de kârı arttırmak. Bunun için gereksiz tahliller istenecek, gereksiz ilaçlar yazılacak gereksiz işlemler yapılacak. Bunun sonuçlarını yenidoğan skandalında gördük. Son derece yıkıcı sonuçlar pahasına bu sistem devam ettiriliyor. Sağlık özelleştirilmesi hem halk sağlığını kötü noktalara getirdi hem de sağlık ortamını bozdu” dedi.
“Aile hekimleri üç dakikada bir hasta bakmak zorunda kalıyor”
Dünya Bankası’nın finansmanına destek olduğu Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında kurulan Aile Sağlık Merkezleri’nde 25 bin civarında aile hekimi görev yapıyor. Ancak birinci basamak sağlık hizmeti veren aile hekimleri, dünya örneklerinde daha çok kanser taraması, kronik hastalık takibi, aşılama gibi alanlara yoğunlaşırken Türkiye’de ağırlıklı olarak “hasta bakma” görevini üstleniyor.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Azap, aile hekimlerinin doktor değil, bir çeşit işletme sahibi haline geldiğini belirterek şunları söyledi:
“Doktorlar Aile Sağlık Merkezi’nin kirası, suyu, elektriği, doğalgazı ile çalışanların maaşı, sigortasıyla ilgileniyor. Fazla sayıda hasta bakmak, üç dakikada bir muayene yapmak zorunda kalıyorlar. Üstelik hastalar tarafından da puanlanıyorlar, bu çok onur kırıcı. Doktor her istediğini yaparsa hasta yüksek puan veriyor. Gereksiz ilaç yazarsa, tetkik isterse, raporunu verirse yüksek puan veriyor. Onun sağlığına yönelik doğru şeyleri yaparsa düşük puan verebiliyor. Ve düşük puan alan aile hekimlerinin sözleşmeleri iptal edilecek. Bu korkunç bir şey.”
Türkiye’de bir sağlık hekimine 3 bin 72 kişi düşüyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) 2024 yılı Eylül ayında yayımladığı araştırmaya göre, OECD ülkelerinde 100 bin kişiye 372 hekim düşerken Türkiye’de 228 hekim düşüyor.
Türkiye nüfusu dikkate alındığında ise bir aile hekiminin 3 bin 72 kişiye bakması gerekiyor.
Üç hekimin çalıştığı bir Aile Sağlık Merkezi kurulumunun maliyetinin ortalama 1 milyon liraya yaklaştığı belirtiliyor.
Dr. Küçükosmanoğlu: “Aile hekimleri ile vatandaşlar karşı karşıya getiriliyor”
Aile hekimlerinin yaşadıkları sorunlarının çözülmek yerine daha da arttığını savunan İstanbul Tabip Odası Başkanı Osman Küçükosmanoğlu da doktorların sürekli yurttaşlarla karşı karşıya bırakılmasını eleştirdi.
VOA Türkçe’nin konuştuğu Dr. Küçükosmanoğlu, aile hekimlerinin iş yüklerinin azalacağına daha da arttığını, sağlık hizmetlerinin bazılarının paralı hizmet haline geldiğini belirterek şöyle devam etti:
“Mesai dışında hasta görme, yabancı hastalardan ücret alımı sistemi bozacak, çeteleşmenin önünü açabilecek bir şey. Aile hekimlerinin yazdıkları bazı ilaçlara kota getirildi. Bu ilaçları yazmaları durumunda kendi ücretlerinden kesiliyor. Bu da vatandaşla hekimi karşı karşıya getiren ayrı bir durum. Türkiye’de tüm alanlarda şiddet artışı var ama sağlık sektöründe daha fazla olduğunu biliyoruz. Bunu engellemenin yolu da eşit ulaşılabilir bir sağlık. ‘Başka bir sağlık sistemi mümkün’ün ana amacı bu.”
Dr. Azap: “Biz de mağduruz”
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey Başkanı Alpay Azap, sağlıktaki şiddetin çok boyutlu olduğunu söylemekle birlikte sağlık hizmetleri ile sağlıkçıların değersizleştirilmesinin son dönemdeki şiddet artışının ana nedenleri arasında yer aldığını vurguladı.
Dr. Azap, “Sağlıkta Dönüşüm Programı adı verilen bu uygulamalarla halk sağlığa ulaşamıyor. Ama buna rağmen bizi hedef haline getiriyorlar. Çünkü halk, mağduriyetin sorumlusu olarak hekimleri ve sağlık emekçilerini görüyor. Halbuki biz değiliz, randevu sürelerini biz ayarlamıyoruz bunu bakanlık ayarlıyor. Biz de bu politikaların mağdur ettiği kişileriz. Aslında aynı taraftayız biz. Buna sebep olanlar aradan çekiliyorlar ve bizi karşı karşıya getiriyorlar. En büyük sorun bu.”