Erzincan’ın İliç ilçesinde Çöpler Altın Madeni’nde 9 işçinin toprak altında kalarak yaşamını yitirdiği heyelana ilişkin 5’i tutuklu 43 sanığın, “Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak” ve “Çevreyi taksirle kirletmek” suçlarından yargılanmasına devam edildi. Müşteki avukatlarından Mustafa Baydar, “Bugün burada hesap sorulmazsa yarın başka facialar yaşanacak” dedi. INR tasarım mühendisi sanık Ali Erdi S., hakkındaki suçlamaları reddederek; “Ocak 2024’te alınan drone fotoğrafında, oluşan çatlak hala oradaydı. O tarihten itibaren yükeleme yapılmaya devam edildi” ifadelerini kullandı.
Evrensel’in haberine göre, Erzincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden davanın 4. gününde söz alan müşteki avukatı Mustafa Baydar, hızlı bir bilirkişi raporu ile adeta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkililerinin tamamının aklandığını söyledi. “Hiç kimse suçlu değil, işi kadere bağlayıp kapatabilir miyiz?” diye soran Baydar, koca bir dağın yığıldığını hatırlatarak, “Sanık savunmalarında da gördük, borularla ve solisyonlarla dışarı yığılanı atıyorlar. Anagold firması bir yerlerden bir şey alıyor, belli bir denetim sağlanmış, tedbirler alınmış ancak bunlar göstermelik” dedi. Tarihsel bir dava görüldüğünün altını çizen Baydar, “Bugün burada hesap sorulmazsa yarın başka facialar yaşanacak” uyarısını yaparak sanıkların ‘taksirle öldürmeden’ değil ‘bilinçli taksirle öldürmeden’ ceza almasını istediklerini söyledi.
“Facia tarihi hariç biliniyordu”
Avukat Serdar Doğan ise İliç faciasına ilişkin soruşturma ve kovuşturmanın yüzeysel kaldığına vurgu yaparak, “Yargılanması gereken tüm sanıklar sanık sandalyesinde yok. Basit bir iş kazası üzerinden bir yargılama yapılmaktadır. Tarih hariç, olacak bir facia şirket tarafından her şeyiyle biliniyor. Burada gerçek sorumluların ortaya koyulması gerekir. Şirketin sürekli işçi aldığını ve alırken de ‘Herhangi bir kusurumuz yok, iş verdiğimiz firmalar işimizi yapmadı’ gibi zekamızla alay eder bir tavır içindeler” tepkisini gösterdi. Kazadan 1 buçuk ay önce bir rapor verildiğini, raporun dosyada da olduğunu ancak yabancı dilde olduğu için bilirkişilerin dikkatini çekmediğini aktaran Doğan, “Raporda eksik talimat verildiği ve iletişim halinde olunması gereken yerle verilerin paylaşılmadığı söyleniyor. Liçe su basılması (siyanür içeren tehlikeli bir madde), biriken cevher için önlen alınmaması hepsi gözler önünde. Bu bir cinayet mi, taksir mi buna bakmak lazım. Şimdi buradan şirketi aklayalım, seneye yine bu salonda buluşalım başka bir facia ile. Sanıklar taksirle yargılanmayı bekliyor bir de başka sorumlular arıyorlar” dedi.
“Daha fazla altın için öldüler”
Yaşananın bir cinayet olduğunu belirten ve üretim politikasını eleştiren Doğan, nitelikli personellerin işten ayrılmaya zorlandığını söyleyerek, “Çünkü bu personeller işi niteliğine, tekniğine uygun yaptıkları için üretim artmıyordu. Yüksek ücretler bahane edildi, işten ayrılmaya zorladılar, onların yerine stajyer diyeceğimiz, daha az maaş alan ama en önemlisi laf dinleyen çalışanlar aldılar. Üretimi artırma ve giderleri kısma politikasının bir diğer örneği de radar makinesi. Üretim baskısı had safhada. Haftada bir altın alınırken haftada üçe çıkarılıyor bu. Bu dava iş kazası basit bir iş cinayeti değildir. Bilinçli taksir hatta toplu cinayetten bahsetmeliyiz, bu hususlar mahkemece de dikkate alınladır” dedi.
“Hedef tutturmak için okside yüklendiler”
Madende can veren Ramazan Çimen’in kardeşi Yakup Çimen, gelen tazminat taleplerini kabul etmediklerini, davadan önemli bir kararın çıkacağını düşündüklerini söyledi. Facia sonrası muhatap bulamadıklarını, krizi kendilerinin yönetmek zorunda kaldıklarını anlatan Çimen, “Şirket hedef tutturabilmek, açığı kapatmak için okside yüklendi. Adeta altını topraktan son damlasına kadar almak istediler… Bir yılda 75 tane beyaz yaka işten ayrılmak zorunda kaldı. Kalan mühendislerin de karar verme yetkisi yoktu” dedi.
“Üretim hırsından, baskısından” söz eden Çimen, kaçan kimi sanıkların ya da mahkeme salonunda olan sanıkların dışında başka sorumluların da sanık sandalyesinde yargılanması gerektiğine vurgu yaparak, “Bu suçluları getirip yargının önüne çıkaracaksınız ki vicdanımız rahat olsun. Delil karartmaların olduğunu düşünüyorum, mailler silindi mi, kimi maillere erişilemedi, neden erişilemedi bütün bunlar aydınlığa çıksın” dedi. Çimen, gerçek açığa çıkana kadar mücadele etmeye devam edeceğini ekledi.
Kendisiyle ilgili olarak ‘Hem çalıştı hem de Anagold’dan şikayetçi’ diye konuşulduğunu belirten Çimen, “Benim koyunumu ver, toprağımı ver, geçmiş yaşamımı ver o zaman. Orası artık kanlı toprak, o toprağın sahibi benim, orada abimin kanı var, babamın ailemin mezarı var. Gelecek nesiller için de buradan adil bir karar çıkması çok önemli” ifadelerini kullanarak bunun başka maden patronlarına da ders olacağını söyledi.
“Çatlaklardan sonra yükleme yapılmaya devam edildi”
INR tasarım mühendisi sanık Ali Erdi S., savunmasında suçlamaları kabul etmedi.
Ocak 2024’te paylaşılan videoyu salonda izleten Ali Erdi S., toprak içinde ilerleyemeyen suyun liçin yüksek katlarında aktığını anlattı.
Ali Erdi S., Haziran 2023’te liçte dağılma, patlama ve yarıklar olduğunu fotoğraflardan gördüklerini belirtti. “Ocak 2024’te alınan drone fotoğrafında, oluşan çatlak hala oradaydı” diye konuşan Ali Erdi S. o tarihten itibaren yükleme yapılmasına devam edildiğini dile getirdi.
“9 Şubat 2024’te akışın yönlendirilmesine yönelik hazırlanan rapor var ve bu raporda cevherin süresi dolduğu ve sulanmasına gerek olmadığı bildirilmiş. Faydası olacak rapor ama geç karar alınmış rapor.” diye konuşan Ali Erdi S., şöyle devam etti:
“Heyelan hızının 10 metre/saniye hızına ulaştığı raporla bildirilmiş ve bu hızlı bir süre. Bu akıntıda suyun varlığını inkar etmememiz gerekiyor. Kök neden su, suyun yönetimi ve suyun takibinin yapılması söyleniyor. Şirketin yapması gereken takiplerden bizler sorumlu tutuluyoruz.
Çatlakların varlığına rağmen gerekli adımlar atılsaydı bu olay yaşanmayacaktı, belki de liç bile kurtarılabilirdi. Biz sadece taban teşkilini yaptık, liç projesinin geri kalanında dahlimiz yok. Anagold’un ana tasarımcısı GRE’dir. INR’nin işletmede görev ve sorumluluğu yoktur.”
Şirketle yaptıkları sözleşmede sorumlu firmanın GRE olduğunun belli olduğunu söyleyen INR tasarım mühendisi sanık Aykut A., “GRE firmasının yaptığını denetleyecek su yapı denetim firmasıdır, INR olarak biz değiliz. Biz GRE’nin yaptığı çalışmaları ve projeleri bakanlığın istediği yönetmeliklere göre hazırlayıcı firmayız. Bizim bir denetim faaliyetimizin olmadığını söylemek isteriz. Liç süreci, dahil olmadığımız tasarım gerektiren bir süreç” diye konuştu.
“Maden nitelikli ama başındakiler değil”
Aykut A., uzmanlık alanının heyelanlar olduğuna belirterek “Olaydan bir gün sonra çekilen görüntülerde liçte boruların ortaya çıkması gerekirdi ancak çıkmamıştı. Dolayısıyla bu olay arayüzden kaynaklı bir durum değil. Arayüz benim tasarlamam ama üstündeki cevher değil. Tasarım projelerini yapma yetkisi bizde değildir.” dedi.
Bu projeleri GRE firmasının yaptığını da sözlerine ekleyen Aykut A., kendisinin sahada görev ve sorumluluğu bulunmadığını dile getirdi. 100 gün öncesinde çatlakların başladığını ifade eden Aykut A., “Arkadaşlar böyle bir durum olacağını kestirememiş olabilir ama böyle bir heyelan çatlağı var ve önlem alınmaması kabul edilebilir değil. Maden çok nitelikli bir maden ama başındakiler o nitelikte değiller. Maden doğru şekilde tahlil edilebilseydi bu olmayacaktı. Bana verilen sözleşme kapsamında sorumlulukları yerine getirdim.” dedi.