CUMALİ ÖNAL | HABER ANALİZ
Suriye’de Beşar Esad rejiminin devrilmesi ile birlikte, Ortadoğu’da sınırların değişeceğine dair iddialar yeniden gündeme gelmeye başladı. Benzer iddialar, ABD’nin Irak operasyonu sonrası Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesiyle de sıkça dile getirilmişti. Günümüzdeki tartışmalar özellikle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya atfedilerek daha güçlü bir argüman haline getiriliyor.
Bu iddiaların temel dayanağı ise, Ortadoğu’daki birçok sınırın yaklaşık bir asır önce İngilizler ve Fransızlar tarafından suni olarak çizilmiş olması ve günümüzdeki devletlerin çoğunun Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasından önce var olmaması.
Geçmişi tarihçilere bırakarak günümüze odaklanacak olursak, öncelikle bölgede sınırların değişmesi teorik olarak mümkün olsa da, bu sanıldığı kadar kolay değil. Bir sınırın değişmesi otomatik olarak tüm bölgesel dengeleri etkileyeceğinden, değişikliği talep edenler dahi bu durumdan büyük bir zarar görebilir.
Netanyahu’nun sınır değişikliği söylemiyle tam olarak neyi kastettiği de net değil. Ancak bu söylem büyük ölçüde Gazze, Suriye ve Lübnan’da İsrail’in işgal etmek istediği bölgelerle ilişkili olabilir. Bilindiği gibi İsrail her üç ülkede de fiili olarak bir kısım toprakları işgal altında tutuyor ve Trump’ın gelmesinden de güç alarak bu işgali kalıcı hale getirmek istiyor.
Netanyahu yönetimi Suriye’nin fiilen dört parçaya bölünmesi hayalini de gizlemiyor, ki fiilen de Suriye dört parçaya bölünmüş izlenimi veriyor: Kuzeydoğuda Kürtler, batıda, Akdeniz kıyılarında Aleviler, güneyde İsrail sınırında ise Dürziler çoğunluğa sahipler. Kürtler ve Dürzilerin fiili olarak kendi milis güçleri de bulunuyor. Aleviler ise Esad rejimi bağlantısından dolayı böyle bir güç tesis etmesi durumunda HTŞ’yi karşısında bulma korkusu yaşıyor.
İsrail ayrıca bağımsız bir Kürt devletinin bölgedeki belki de tek destekçisi durumunda. Bu düşüncesini 2017’de bağımsızlık referandumu yapan Irak Kürdistanı için de açıkça dile getirmiş, ancak Kürtler attıkları bu adımdan büyük bir darbe yemiş ve geri adım atmak zorunda kalmıştı. Hatta bağımsız bir Kürt devleti istediği sıklıkla dile getirilen ABD dahi, Kürtleri bu adımı atmamaları konusunda uyarmıştı. ABD’nin Suriye’de de Kürtleri yüzüstü bırakacağına dair kuvvetli emareler bulunuyor.
Dolayısıyla bölgede bir sınır değişikliğini İsrail’den başka neredeyse talep eden hiçbir ülke bulunmuyor. Böyle bir konjonktürde de Netanyahu’nun Trump’ı peşine takarak ABD’yi bölgede bir maceraya sürüklemesi çok da olası değil.
Özellikle Gazze’nin boşaltılması gibi radikal ve kabul edilemez politikaların uygulanması da gerçekçi değil. Trump’ın Filistinlilerin Ürdün ve Mısır’a yerleştirilmesi fikrini pratiğe dökmesi de imkânsız gibi. Zira bu tür bir girişim, her iki ülkede de rejim değişikliğini tetikleyebilir. Ürdün ve Mısır’da istikrarsızlık yaşanması ise en çok İsrail için tehdit oluşturur. Cepheyi genişletme riski taşıyan böyle bir senaryonun, İsrail’in bölgedeki varlığını daha da zorlaştıracağı açık.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***