M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME
Hayat devam ediyor ama asla kaldığı yerden değil. İki yıl önce tam bugün 6 Şubat 2023’te bizler için her şey değişti. Artık bir daha asla eskisi gibi olmamak üzere. O gün İstanbul’daki evimde her şeyden habersiz hemen her zaman olduğu gibi erkenden kalkmış kendimce okumalar yapıyordum.
Saat 07.00’yi biraz geçmişti. Oğlum odama girdi ve “Baba 46 şehrinde deprem olmuş!” dedi. Hemen cep telefonumdan haberleri taramaya giriştiğim. Depremin büyüklüğünü okuduğumda, 4,5 büyüklüğünden yukarı sarsıntıların bizim memlekette nelere mal olacağını biliyordum. Babamı aradım ulaşamadım, ablamı aradım ulaşamadım, dayımı, kuzenlerimi, aklıma ilk gelen tanıdıklarımı aradım. Hiçbirine ulaşamadım.
Sonra bulunduğum şehirdeki yakınlarımı arayıp deprem bölgesinde kimseye ulaşıp ulaşamadıklarını sordum. Hemen hepsi benim durumumdaydı. Kimsenin kimseden farkı yoktu. Kalkıp gitsen bölgeye ulaşıp ulaşamayacağını bilemiyorsun, otursan yüreğin daralıyor.
Öğleye doğru buradaki yeğenim annesine ulaştığını, dışarı çıktıklarını ama şarjının az olduğunu hatırlatıp, telefonun kendisine çok lazım olacağını ve kimsenin kendisini aramamasını, gerektiğinde kendisinin bilgi paylaşacağını söylediğini aktardı. İrtibat kuruldukça acılı haberler peş peşe geldi.
Sonrasında zaten bölgede yaşayanların da ölenlerin de hayatı birbirine benzemeye başladı. Enkaz altında kalanlar günlerce kurtarılmayı bekledi. Hükümet, arama kurtarma çalışmalarına katılmak için Türk Silahlı Kuvvetleri’ne iki gün izin vermedi.
Dahası, ilk günlerde bölgede en çok ihtiyaç duyulanlardan biri olan internet erişimini güçlendirmek yerine bant daraltmasına gittiler. Bant daraltmasının ne canlara mal olduğunun somut örneğini Mümtaz Gövce’ye, Hatay’daki kızı Elif Eylül’ün gönderdiği sesli mesajların günler sonra gelmesinden öğrenebildik.
“Baba, Hatay’da deprem oldu… Ne olur bir ambulans gönder…”
“Baba, galiba burada öleceğim… Kimse yardıma gelmiyor…”
DEPREM BÖLGESİNDEKİLERE SORULMAYACAK SORU
Depremin vurduğu 10 şehirde yaşayan yakınları olanlara hiç sorulmayacak bir soru var. Malum şehirlerde yaşayanlara, “Depremde kaybettiniz yakınınız var mı?” diye sormak çok hoyratça bir yaklaşım. Ne kadar doğru bilmiyorum ama yüreği yetenin, “Kaç yakınınızı kaybettiniz?” diye sorması gerekir.
Deprem bölgesine bu iki yıl içinde kaç kez gidip geldim, bilmek bile istemiyorum. O günlerde bölgeye yardım aktığını hatırlıyorum. Bana ulaşan hali vakti yerinde olan tanıdıklarıma hep şunu söyledim:
– Ne olur yardım göndermeyin.
“Nasıl ya?” diye şaşkınlıkla tepki verdiklerinde şöyle devam ediyordum:
– Şu an gönderdiğiniz yardımları orada alıp dağıtacak bir ekip bile yok. Bakın bu insanlar sadece bugün yardıma ihtiyaç duymayacak. Bir ay sonra da bir yıl sonra da yardıma muhtaç halde olacaklar.
Bu tanıdıklarımla sonraki aylarda yardım organizasyonları yapmaya çalıştık. Kimileri yardım dağıtmak için gittiği bölgede kalıcı dostluklar kurdular. Kimileri buralarda hazırladıkları evlerde deprem bölgesinden gelen insanları ağırladı.
İKİ YILDA DEĞİŞEN FAZLA BİR ŞEY YOK
Bölgeye en son Kasım ayında gittim. Birkaç ili dolaşma imkanım oldu. Yer yer inşa edilen konutlar var. Hiçbir şey yapılmadı demek vicdana sığmaz. Lakin insanların büyük çoğunluğu hâlâ konteynırlarda yaşıyor. Hâlâ enkazı bile kaldırılmayan binalar var. Hâlâ enkaz kaldırmak için girilmemiş sokaklar mevcut.
Bu gece depremin yaşandığı saatte felaketin yıktığı şehirlerde, depremin olduğu sabah saat 04:17’de yürüyüşler yapıldı. Ölenler için kimi dua etti, kimi andı, kimi sessiz yürüyüş yaptı.
6 Şubat 2023 tarihi ve takip eden günlerde kimi yaşanan olaylar ise asla unutulmadı.
– Hayat kurtarmada dakikaların önemli olduğu ilk günlerde asker ve madencilerin sahaya sürülmemesini,
– İnternette bant daraltmasına gidilip enkaz altındakilerin konumlarını ulaştırmasının engellenmesini,
-Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık’ın depodaki çadırı deprem bölgesine hemen göndermek yerine Haluk Levent’in AHBAB’ına satmak için bekletmesini,
-Depremde yakınlarını kaybeden çocukların tarikatlara dağıtılmasını,
-Enkaz altındaki kızını belki kurtarmaya gelen olur diye bırakmayan babanın acılı bekleyişini,
-MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte gittiği deprem bölgesinde, halkın kendilerine tepki göstermesi üzerine, “Sayın cumhurbaşkanını ve burayı ziyareti sabote etmeye hakkınız yok. Sessizlik olacak!” demesini,
-Anadolu’nun farklı yerlerinden gelen yardım kolilerini, pek çok yerde kamu görevlilerinin üzerine AK Parti’nin etiketini basmadan dağıtmamasını…
Depremin üzerinden tam iki yıl geçti. Felaketin meydana geldiği dakikalarda sessizce yaşadıklarını ve kaybettiklerini anmak için yürümek isteyen Hataylılar, polis barikatıyla durduruldu, sonra da biber gazı sıkılarak dağıtılmak istendi, coplandı ve gözaltılar yapıldı.
Acılarını yaşamak isteyenlere bile izin vermek istemeyen bir yönetim anlayışı var. Acılar hâlâ taze, kanayan yaralar hâlâ kapanmadı. Bir çoğumuzun hikayesi yarım kaldı. Yıkılan sadece binalar değildi, hayatlardı.
Şubat ayı belki en kısa ay idi, lakin yakın tarihimizin en acısını yaşattı.
“Gel seninle bir daha ağlayalım;
yaşanmışlara,
yaşanmamışlara,
bir de hiç
yaşanamayacaklara…”
“Konuşacak çok şey var ama konuşacak kimse kalmadı…”
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***