AHMET KURUCAN | YORUM
Geçen hafta sonu iki günlüğüne Texas eyaletinin Austin kentindeydim. Bir önceki hafta Florida’da karşılaştığım manzaranın benzerini burada gördüm. Kahvaltı ve yemeklerde beraber olduğumuz birbirinden farklı arkadaşlarla karşılıklı muhabbetlerimiz, zaman problemi ve mekan düzenlemesinden hareketle kadın-erkek iki ayrı grup halinde yaptığımız sohbetler bana bakan vechesiyle çok verimliydi. Çok şeyler öğrendim kendilerinden… Sordukları sorular, yaptıkları katkılar insana, “Bu seyahate, bu yoğunluğa ve bu yorgunluğa değdi!” dedirtecek cinstendi.
Bir de gençlerle üniversite amfisinde tam iki saat boyunca beraber olduk. Benim son yıllarda en çok karşılaştığım sorulardan birisi gençlerimizle alakalı.
Şunu diyorlar: “Gençler nereye gidiyor? Gelecek nesiller için ümit var mı?”
Ben de elimden geldiğinde, dilim döndüğünce gençlerimizden hiçbir zaman ümit kesmemek gerektiği, onları geleceğe hazırlayacak olan kişiler olarak kendimize bakmamızın daha ön planda tutulmasını ve yapmamız gereken şeylerin doğru tespit edip ne kadarınız yaptığımız konusunda öz eleştirilerde bulunmamızın şart olduğuna vurgu yaparım.
Ne oldu Austin’da o iki saatte?
100 kadar üniversite öğrencisi bir amfide toplanmıştı. Bu gençler Çağlayan Dergisi’nin Fethullah Gülen Hocaefendi özel sayısını baştan sona okumuş ve dergide yer alan makalelerin muhtevaları üzerinde bir yarışma düzenlemişler. Sorulan sorular makale yazarı, makale başlığından çok daha öte satır aralarına gizlenmiş hakikatleri keşfedip etmediklerini ölçmüştü. Kazananlara ödüller de verildi.
Hepimizin bildiği gibi günümüzde çoğu insan bilgiyi sadece tüketiyor fakat bu gençler tam tersini yani okudukları dergiyi, öğrendikleri bilgileri içselleştirerek anlam dünyalarına katmayı tercih etmişler. Sosyal medyanın yüzeysel bilgi bombardımanına kapılmak yerine, derin okumalarla zihinsel ufuklarını genişletmeyi öncelermişler. Ne mutlu onlara ve onlara bu yolu gösteren rehberlere.
Yarışma programımın devamında yaptığım bir konuşmanın ardından adeta bir soru bombardımanı ile karşılaştım. Soruların ortak paydası şuydu: Amerika’da imanlı bir fert olarak var olmak ve o değerlere uygun bir yaşam modelini hayatlarına taşımak. Evet düşünceleri, idealleri ve kaygıları buydu.
Şunu diyebilirim; bu sorular muhatabım olan o gençlerin sadece bilgiyle yetinmediği, aynı zamanda inandıkları değerleri yaşama noktasında derin bir bilinç arayışında olduklarını gösteriyordu. Başka bir cümleyle ifade edecek olursam; bir yandan akademik kariyerlerini sürdürürken, diğer yandan kimliklerini kaybetmeden nasıl var olabileceklerini sorgulamaları, onların ciddi bir muhakeme yeteneğine sahip olduklarını gösteriyor.
Kim düşündü, bu proje nasıl ortaya çıktı ve nasıl uygulandı bilmiyorum ama ben şahsen çok mutlu oldum gördüğüm o manzara karşısında. Çünkü böylesi programlar, gençlerin bilgiyle kurduğu ilişkiyi güçlendirirken, manevi değerlerini pekiştirmelerine de yardımcı olur.
Bana göre özellikle üniversite çağındaki gençlerin böyle bir bilinçle hareket etmeleri, gelecek adına büyük bir umut kaynağı. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli mesele, onlara doğru kaynaklar sunmak, hakikati arayış süreçlerinde destek olmak ve bir araya gelerek bu süreci daha anlamlı hale getirmektir. Austin’da gerçekleşen bu program, bunun mümkün olduğunu gösteren en güzel örneklerden biri.
Başlangıçta bana çok sık sorulan dediğim soruya geri döneyim: “Gelecek nesiller adına ümit var mı?”
Evet, var!
Ve bu ümidin en güzel örnekleri, o amfide yan yana oturan, sayfalar arasında hakikat yolculuğuna çıkan gençlerdir. Eğer gençler bu kararlılıklarını sürdürürse, ‘taharrî-i hakikat’ yani hakikatin peşinde koşmaya, araştırmaya, düşünce üretmeye devam ederlerse hem dünyalarına anlam katacak hem de ukbaları adına büyük bir yatırım yapmış olacaklardır.
Yeter ki artık ‘ununu elemiş eleğini duvara asmış’ olan bizler onların önünde engel olmayalım. Onlara güveniyoruz.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***