Güney Afrika Dışişleri Bakanı Ronald Lamola ve Avrupa Komisyonu Yüksek Temsilcisi ve Başkan Yardımcısı Kaja Kallas, Cape Town’da düzenlenen 16. Bakanlar Düzeyinde Siyasi Diyalog Toplantısı’na eş başkanlık etti. FOTO | DIRCO
TÜRKMEN TERZİ | JOHANNESBURG TR724
16. Bakanlar Siyasi Diyalog ve G20 zirvesi kapsamında Güney Afrika’da bulunan Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Kaja Kallas, Rusya’nın Ukrayna’da barış istemediğini ve bütün Avrupa’yı da tehdit ettiğini söyledi. Johannesburg’ta gazetecilerin sorularını cevaplayan Kallas, ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna lideri Volodimir Zelenskiy’i diktatör olarak tanımlamasına “Trump isimleri karıştırdı zannettim, asıl seçim yapmayan diktatör Putin’dir ve Rus lider Nato’dan değil demokrasinin ülkesine yayılmasından korkuyor” sözleri ile cevap verdi.
Avrupa’nın savunma harcamalarını artıracağı için Trump’ın kestiği fonlar konusunda Afrika’ya yardım edemeyeceğini ifade eden Kallas, Trump’ın dışlayıcı politikalarından dolayı Avrupa’nın küresel ölçekte yeni dostlar bulacağını ve güvenilir bir ortak olarak görüldüğünü ifade etti.
Kallas, G20 zirvesinin Afrika kıtasında ilk kez düzenlenmesinin, yalnızca Güney Afrika için değil, tüm kıta için büyük bir önem taşıdığını ifade etti. “Bu tartışmalar ve burada gerçekleştirdiğimiz ikili görüşmeler, Birleşmiş Milletler Şartı’nın belirttiği kuralların her zamankinden daha önemli olduğunu gösteriyor. Birlikte hareket etmemiz gerekiyor,” diye ekledi.
ABD yönetiminin son dönemdeki tutumunun bu durumu daha da anlamlı kılıp kılmadığı sorusuna yanıt olarak ise, Kallas, “Bu konu doğrudan ifade edilmedi, ancak aynı değerlere ve ilkelere sahip olanların bir araya gelerek yeni ittifaklar kurması gerektiği gerçeği ortada,” dedi. Avrupa Birliği’nin güvenilir ve öngörülebilir bir ortak olarak görüldüğünü belirten Kallas, “Mevcut belirsizlik ortamında bunun büyük bir değeri var,” ifadelerini kullandı.
Kallas Johannesburg’ta aralarında TR724 muhabirinin de olduğu bir grup gazetecinin sorularını cevapladı.
Trump’ın Zelenskiy’i diktatör olarak nitelendirmesini nasıl buldunuz?
Trump’ın Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’i bir diktatör olarak tanımlamasına ilişkin yorum yapan Kallas, “İlk duyduğumda bir karışıklık olduğunu düşündüm çünkü açıkça görüldüğü üzere Putin diktatördür. Rusya 25 yıldır gerçek anlamda seçim yapmadı. Zelenskiy ise özgür ve adil seçimlerle göreve gelmiş bir lider,” dedi.
Kallas, savaş zamanlarında birçok ülkenin anayasasının seçimlerin yapılmamasını öngördüğünü hatırlatarak, “Çünkü seçimler demokratik güçlerin mücadelesidir ve fikirlerin yarıştığı bir süreçtir. Ancak bir ülke dışarıdan bir saldırıya uğradığında, yönetimin tüm gücünü bu saldırıya karşı kullanması gerekir. Bu nedenle savaş sırasında seçimlerin organize edilmesi mümkün olmaz,” ifadelerini kullandı.
Rusya’da seçimlerin organize edilebileceğini, ancak Kremlin’in bunu istemediğini vurgulayan Kallas, “Bugün Lavrov’u dinlerken kendisiyle çeliştiğini gördüm. Başkalarını suçladığı şeyleri aslında kendisi yapıyor. Peki, Rusya gerçekten neden korkuyor? NATO’nun saldırısından mı? Hayır. Rusya, demokrasinin yayılmasından korkuyor. Çünkü demokraside liderler her dört yılda bir seçmenlerine hesap vermek zorundadır. Ancak diktatörlüklerde bu olmaz,” dedi.
Estonya’nın eski başbakanı olarak, komşu Letonya’ya savaş açması durumunda seçmenlerinin kendisini yeniden seçmeyeceğini belirten Kallas, “Ama diktatörlüklerde böyle bir mekanizma yoktur. İşte Rusya’nın asıl korkusu da budur: Demokrasi, diktatörlerin gücünü tehdit eder. Bu, diktatörlerin el kitabında yazılı olan bir gerçektir,” diyerek sözlerini noktaladı.
Avrupa-Afrika Zirvesi ve ABD’nin etkisi
Önümüzdeki ay Güney Afrika ile Avrupa Birliği arasında gerçekleşecek olan ve uzun süredir ertelenen zirveye ilişkin bir soruya yanıt veren Kallas, “Son derece çalkantılı bir dönemden geçiyoruz ve bu, mevcut ortaklıkları güçlendirmek için de bir fırsat sunuyor. Eski dostları yeniden bulmak ve yeni dostlar edinmek bu sürecin bir parçası,” dedi.
Avrupa’nın Afrika ile ilişkilerini farklı seviyelerde geliştirmek için yoğun çaba sarf ettiğini belirten Kallas, “Gerçek temaslar ve eşit ortaklıklar kurmak bizim için büyük önem taşıyor. Karşı taraftan da bu yönde bir isteğin olduğunu açıkça görebiliyoruz,” şeklinde konuştu.
Batı’nın Ukrayna’ya desteği artıyor, ABD ve Avrupa yeni adımlar atıyor, bu konuyu değerlendirir misiniz?
Batılı ülkeler, Rusya’nın barış istemediğini daha net anladıkça Ukrayna’ya yönelik desteklerini güçlendirme konusunda daha kararlı adımlar atıyor. ABD ve Avrupa’dan gelen açıklamalar, müzakerelerin yalnızca bir süreç olarak kullanıldığını ve Rusya’nın bu süreç boyunca saldırılarına devam ettiğini gözler önüne seriyor.
Yetkililer, mevcut durumu sakin bir şekilde değerlendirmenin ve tarihin doğru tarafında durmanın önemine vurgu yapıyor. ABD’li yetkililer, görüşmelerin esas amacının Rusya’nın niyetlerini anlamak olduğunu ve Moskova’nın uzun vadeli stratejisinin yalnızca zaman kazanmak üzerine kurulu olduğunu belirtiyor.
Bu süreçte Batı, Ukrayna’ya daha hızlı destek sağlamak adına yeni girişimlerde bulunuyor. Avrupa ülkeleri, Ukrayna’ya yardımın hızlandırılması için ortak bir tutum sergiliyor ve bu konuda yeni kararların alınması bekleniyor. Pazartesi günü gerçekleşecek AB Dışişleri Konseyi toplantısında, Ukrayna’ya yönelik yeni destek adımlarının netleşmesi öngörülüyor.
Bu gelişmeler, Batı’nın yalnızca Ukrayna’ya desteğini artırmakla kalmadığını, aynı zamanda yeni dostluklar ve ittifaklar kurarak birlik içinde hareket ettiğini gösteriyor.
AB, ABD’ye güvenini kaybediyor mu?
Avrupa Birliği, Ukrayna’ya yönelik stratejisinde artık daha çok kendi hamlelerine odaklanıyor. AB yetkilileri, ABD’nin son dönemdeki tutarsız açıklamalarına alışmak zorunda kaldıklarını belirterek, asıl önemli olanın sözler değil, eylemler olduğunu vurguluyor.
Son bir ay içinde ABD’den gelen farklı açıklamalar Avrupa’da kafa karışıklığına yol açarken, AB yetkilileri için öncelik Ukrayna’nın sahada güçlenmesini sağlamak. Yetkililer, “Ukrayna savaş alanında ne kadar güçlü olursa, müzakere masasında da o kadar güçlü olur” diyerek savaşın seyrinde askeri desteğin kritik rolüne işaret ediyor.
AB, ABD’nin pozisyonunu tartışmak yerine, Ukrayna’ya yardım konusunda Avrupa’nın kendi kararlarını güçlendirmesi gerektiğini düşünüyor. Bu kapsamda, Ukrayna’ya daha fazla destek sağlamak adına yeni adımlar atılması bekleniyor.
ABD Başkanı Trump’ın Güney Afrika’ya mali yardımları durdurma tehdidini göz önünde bulundurursak, bu durumun Afrika genelinde yaşanabileceği düşünülüyor. Avrupa, bu finansal boşluğu doldurabilir mi?
Bu doğru, ABD’nin attığı adımları göz önüne aldığımızda, finansal desteğe ihtiyaç duyan ülkeler ve çok taraflı kuruluşlar bizden çözüm bekliyor. Ancak açık konuşmak gerekirse, ABD’nin bıraktığı boşluğu tamamen doldurmamız mümkün değil.
Yani Avrupa, Afrika’ya mali destek sağlama konusunda tereddüt mü ediyor? Güney Afrika ile bu konuda bir görüşme yapıldı mı?
Avrupa’nın öncelikleri arasında şu anda savunma harcamaları büyük bir yer tutuyor. Karşı karşıya olduğumuz tehditler nedeniyle savunma bütçemizi artırmak zorundayız. Ancak dostlarımızı da yalnız bırakmıyoruz. Şu anda bu konuyu daha stratejik bir şekilde ele alıyoruz ve en iyi çözümü bulmak için görüşmeler yapıyoruz.
Evet, Güney Afrikalı yetkililerle dün bu konuda görüştük. Örneğin, Güney Afrika’nın doğal kaynaklarını en iyi şekilde değerlendirebilmesi ve kendi refahını artırması için tedarik zincirlerinde nasıl destek olabileceğimizi konuştuk. Avrupa olarak, Afrika ülkeleriyle karşılıklı saygıya dayalı ve herkesin kazanç sağlayacağı ortaklıklar kurmaya çalışıyoruz.
Son yıllarda Güney Afrika ile Avrupa arasında Ukrayna-Rusya savaşı ve İsrail-Gazze çatışması gibi konularda farklılıklar yaşandı. Peki, bu dinamik Trump’ın politikalarıyla nasıl etkilendi? İlişkilerde bir değişim oldu mu? Güney Afrika ile daha iyi anlaştığınızı söyleyebilir misiniz?
Bu konuda iki farklı deneyimim oldu. Birincisi, Brüksel’de düzenlenen Avrupa-Afrika Zirvesi’ydi. O dönemde, özellikle Covid sonrası süreçte, Afrika ülkelerinin Avrupa’ya karşı oldukça mesafeli ve hatta düşmanca bir tutum sergilediğini gözlemledim. Oysa biz gerçekten sağlık krizinde yardımcı olmaya çalışıyorduk.
Ama ikinci deneyimim, dün Güney Afrika ile yaptığımız bakanlık düzeyindeki toplantıydı. Toplantıya katılanlar oldukça sıcak ve yapıcı bir tutum sergiledi. Önceki anlaşmazlıkların büyük ölçüde geride kaldığını ve artık ortak çözümler bulmaya odaklanabileceğimizi düşünüyorum. Bu değişimin arkasında hangi faktörler var bilemiyorum, ancak ilişkilerin ilerleme kaydettiğini görmek sevindirici.
Ukrayna’daki savaşın sona erdirilmesi için Avrupa Birliği’nin daha aktif bir rol üstlenmesi gerektiğini belirttiniz. Ancak Güney Afrika gibi ülkeler arabuluculuk konusunda ısrarcı. Sizce arabuluculuk hala geçerli bir seçenek mi, yoksa Rusya’ya yönelik siyasi ve ekonomik baskı daha etkili mi olur?
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, burada bir barış müzakeresi yürütmek için tarafların eşit konumda olması gerekir. Ancak Ukrayna-Rusya savaşı, iki eşit taraf arasında çıkan bir anlaşmazlık değildir. Rusya, uluslararası olarak tanınan sınırları ihlal ederek Ukrayna’ya saldırmıştır. Bu nedenle, arabuluculuk fikrinin doğru bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum.
Şu anki önceliğimiz, Rusya’ya siyasi ve ekonomik baskıyı artırarak Ukrayna’ya yönelik saldırılarını durdurmasını sağlamaktır. Tarih bize gösterdi ki, Rusya daha önce yapılan ateşkesleri yalnızca kendisini yeniden silahlandırmak için kullandı. Bu nedenle, öncelikli olarak Avrupa ülkeleri ve ABD’nin Ukrayna’ya somut güvenlik garantileri sunması gerekiyor. Arabuluculuk çabalarının sonuç vermesi için öncelikle Rusya’nın barışa gerçekten istekli olması gerekir, ancak şu an böyle bir niyetin olmadığını görüyoruz.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***