NECİP F. BAHADIR | YORUM
Bugünlerde en çok karşılaştığım soru; “Genel af mı geliyor? Ufukta siyasi suçları da kapsayacak bir genel af var mı?”
Hiç gündemden düşmeyen bir soru bu aslında. Çünkü ülkede hukuksuzluk, adaletsizlik altın devrini yaşıyor. Ve hapishaneler masum ve mazlumlarla dolu. AKP’nin infaz düzenlemelerinden sadece ‘adli suçlular’ yararlandı, siyasi mahpusların ‘boynu bükük’ kaldı.
Soruyu güncel kılan Devlet Bahçeli’nin başlattığı ‘Öcalan açılımı’ oldu. İmralı ile Ankara arasında bir hareketlilik söz konusu… Bahçeli’nin talebi doğrultusunda DEM heyeti İmralı’ya gitti. Heyet ziyaret sonrası Ankara’da bir dizi görüşme trafiği başlattı. Özellikle iki ziyaret dikkat çekiciydi. Bu arada DEM, heyeti üçledi; Ahmet Türk de heyete eklendi.
İlk ziyaret Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’a yapıldı. Süreçte Meclis’in ‘önemli zemin’ olacağı açık. Yasal düzenlemelerin mekanı parlamento… “Meclis’in partilerden bağımsız bir iradesi var mı?” derseniz cevabım ‘hayır’ olur. Çoğunluk AKP ve MHP’de… Yeni sistemde Meclis’in yetkileri zaten alabildiğine tırpanlandı. Milletvekillerinin tek başına inisiyatif geliştirme imkanı yok. Meclis nicedir, devletin diğer kurumları gibi AKP’nin işgali altında…
“Demokrasisi gelişmeyen ülkeler iktidarlarının işgali altındadır.” diyen siyaset bilimci doğru söylemiş. AKP bu sözü ispatladı. Bugün AKP veya Erdoğan’ın iradesi Meclis’in çok üzerinde. Parlamento bir onay, bir noter makamından farksız. Kararlar AKP’de alınır, Meclis de gereğini yapar. “Örnek mi?” diye sormazsınız umarım; zira bütün işleyiş böyle…
Bu tablo karşısında DEM heyetinin Kurtulmuş’la görüşmesinin pratik açıdan hiçbir anlamı yok, belki sembolik öneminden söz edilebilir. Kurulmuş tek başına ne yapacak? Anayasayı mı değiştirecek? Kanun mu çıkaracak? Kurtulmuş bilmem farkında mı, DEM üzerinden İmralı’yı muhatap aldı. Ve bu da geçti tarihin zabıtlarına veya kayıtlarına…
Erdoğan ‘gönülsüz’ gözüküyor!
Başından beri ‘Öcalan açılımında’ gariplikler gözden kaçmıyor. Bir senkronizeden söz etmek mümkün değil. Bunu söylerken iktidar ile muhalefet arasındaki ‘uyum ve ahengi’ kastetmiyorum. Ortaklar arasında bir senkronizasyon yok. MHP ayrı telden çalıyor, AKP ayrı telden… Erdoğan ‘mecbur bırakılmış’ gibi bir görüntü içinde, gönülsüz ve isteksiz.
Öcalan’ın, “Ben hazırım…!” mesajının üzerinden bir hafta geçti. Erdoğan’ın dişe dokunur bir açıklaması olmadı. Eski ezberlerini aynen tekrarladı, durdu. “Terörsüz Türkiye hedefinden vazgeçmeyiz.” dedi, ardından, “Ya silahlar gömülecek, ya silahı tutanlar…” sözünü Bahçeli’den aldı. Sorun silahların nasıl gömüleceğinde… Öcalan’ın “Ben hazırım…” sözünün cevabı bu olamaz. Süreç tek taraflı yürüyemez.
Şu ana kadar Erdoğan’ın DEM heyetiyle görüşeceği bilgisi kulislere düşmedi. Heyet, AKP’nin Meclis grubu ile görüşecek. İmralı mesajlarının gerçek muhatabı Erdoğan değil mi? Neden geride duruyor? İYİ Parti hariç diğerleri lider seviyesinde görüşürken AKP neden ‘düşük profille’ DEM heyetini kabul ediyor? Erdoğan bırakın elini taşın altına sokmayı, uzatılan eli bile sıkmaktan niçin imtina ediyor?
Ne olduğu belli değil!
Sürecin adı bile yok. Bahçeli bir yandan, “Hayırlı bir başlangıç!” derken diğer yandan, “Ortada yeni bir çözüm veya açılım diye bir süreç hiç yoktur.” cümlesini sarf etti. “Neyin hayırlı başlangıcı?” sorusu ise cevapsız kaldı. Bahçeli’nin açıklaması şairin, ‘Ne kadınlar sevdim zaten yoktular…’ dediği gibi. Bir şiirde bu fiyakalı mısra olabilir. Ama siyasette kafa karışıklığını ifade etmenin ötesinde anlam taşımaz.
Erdoğan şu sıralar il kongreleri için Karadeniz’de… Samsun ve Trabzon’dan ses veriyor. Mesajlarının da bölgesel özellikleri yansıtması doğal. Zaten siyaseten kaybetmiş bir lider durumunda. Karadeniz milliyetçilik damarı yüksek yer. İmralı’nın mesajları, DEM’in görüşme trafiği gibi konularda sağlıklı değerlendirme beklenemez. Fakat Ankara’dan verdiği mesajlar da bir berraklığa işaret etmiyor.
Bahçeli, DEM heyetini kapıda karşıladı
Dikkat çeken iki görüşme dedik ya… Diğeri DEM heyetinin MHP ziyaretiydi. İlk randevuyu veren Bahçeli oldu. Süreci başlatan ve devam ettirmek isteyen bir görüntüydü bu. Misafirlerini kapıda karşıladı, büyük bir saygıyla ağırladı. Ahmet Türk, Bahçeli’nin nezaketine vuruldu: “Gerçekten Bahçeli’nin tutumunu görünce insan şok oluyor, samimi olduğunu da insan hemen fark ediyor.”
Ahmet Türk yılların siyasetçisi… İnsan ilişkileri, siyasi münasebetler konusunda zengin deneyime sahip. Yine de hatırlatmak isterim ki Bahçeli’nin insan ilişkileri ile siyasi ilişkileri birbirinden çok farklıdır. İnsani olarak büyük nezaket sergilerken siyasi olarak esip gürleyebilir. Yine de Bahçeli’nin DEM heyetiyle yaptığı görüşmeyi ‘tarihi’ olarak nitelemek mümkün. Üç ay öncesine kadar öngörülemeyen bir görüntüydü o. Siyasi anlamını görmezden gelinemez.
Ahmet Türk artık ‘sakıncalı’ değil mi?
Süreç ‘garipliklerle dolu’ tesbitini besleyen diğer unsur Ahmet Türk’ün heyette yer alması. Ahmet Türk iki ay önce Mardin’in seçilmiş belediye başkanıydı. AKP iktidarı ‘terörle ilişkisi’ olduğu iddiasıyla görevden aldı ve yerine kayyım atadı. Ankara için ‘sakıncalı’ bir isim. Birden nasıl muteber hale geldi? Görevden uzaklaştırılması mı doğruydu yoksa heyette yer alması mı? Her ikisi de doğru olamaz. Kısa süre sonra tekrar İmralı’ya gidecek heyetin içinde de yer alırsa kimse şaşırmasın. Ahmet Türk, AKP siyasetinin dağınık, savruk, stratejiden yoksun olmasının fotoğrafıdır. İki ay sonrasını göremeyen bir iktidarın iflasıdır aslında.
“Bu işte bir tuhaflık yok mu?” diye soran sadece AKP’li Şamil Tayyar oldu: “Akil kişiyse neden kayyım atadık?”
Demokrasisi normal işleyen bir ülkede Ahmet Türk olayı bile bir iktidarı ters yüz etmeye yeter. Ama Türkiye’de ne muhalefet ne de medya kaldı. AKP’nin bütün tuhaflıkları, tüm garabetleri görmezden gelinebiliyor. Ama Allah’tan arşiv var, tarih var… Bütün bunlar günü geldiğinde AKP’nin yüzüne çarpılır…
Başlıktaki soruya cevap ararken bütün bu ‘tuhaflıkları, garabetleri’ göz önünde bulundurmak lazım. Normal siyasi ortam olsa sorunun cevabı kolay. Sağlıklı bir AKP iktidarından söz edebilseydik, öngörüde bulunmak hiç zor değil.
Bu yol genel affa gider mi?
Süreç ilerleyecekse ‘evet’ siyasi suçları da kapsayan bir ‘genel af’ kaçınılmaz. Sırf Erdoğan’ın duygularını tatmin için mahkum edilen Selahattin Demirtaş daha fazla içeride tutulamaz. Kürt meselesinde Demirtaş, Öcalan kadar etkili ve belirleyici isimdir. Bu arada heyetin görüşme yapacağı isimlerden birinin de Selahattin Demirtaş olduğunu unutmamak lazım.
Silahlar ne karşılığında gömülecek? Durduk yerde değil herhalde… Bunca görüşme ve trafik bir şeylerin işareti ve alameti… Günün sonunda bir ‘demokratikleşme paketinin’ kaçınılmaz hale gelmesi mümkün. ‘Genel af’ böyle bir paketin olmazsa olmazıdır. Ben, Mümtazer Türköne kadar olmasa da ‘ihtiyatlı iyimserim…’
Asla, ‘Ufukta bir genel af yoktur!’ diyemem. Eğer Bahçeli’nin açtığı yoldan yürünecekse bu yol genel affa kadar gider. Görünen o ki 2025 çok şeylere gebe…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***